Category Archives: Uyuzböceği

Bir Değişik Uyuzböceği

Herkese yeniden merhaba. Buraya ilk yazımı gönderdiğim günü hatırladım. Kendimi ve cinselliğimi keşfederken bunları bir yandan paylaşabilmeyi çok istemiştim. Ne yazık ki zararlı ilişkiler ve olumsuzluklar yaşadıklarımı adım adım anlatmama engel oldu, fakat paylaşma isteğim azalmış değil ve bir önceki görüşmemizden bu yana yaşadıklarımı aktarmaya hazırım.

Son yazımda aşk benzeri bir duygu hissettiğimden bahsetmiştim. Duygularımın tek taraflı olduğunu öğrendim, peşinden bir süre daha gittiğim halde işin sonunda birbirine kırgın iki arkadaş olarak kalıverdik ve benim sevgi temelli ilişkiler kurma kararım geçerliliğini yitirdi. O saatten sonra bir tane daha tek seferlik ilişkim oldu. Ancak paranoyalarım geçmediği gibi daha da artıyordu ve ben artık bu döngü içerisinde boğulmak üzereydim. Aksiyon halindeyken sorun yoktu ancak sonrası benim için bir kabusa dönüşüyordu yine de o kadar uzun zamandır bu şekilde hareket ediyordum ki kendime engel olamıyordum.

O noktadan itibaren “Sonrasında nasıl hissedeceğim?” sorusuyla ilerleme kararı aldım. Bir gün yine biriyle çok yakınlaştığımızda kendime bu soruyu yönelttim ve midemde başlayan bulantıyla birlikte giyinip evden çıktım. Bu kadar yaklaşmışken kendimi kontrol edebilmenin bana düşündürdüğü tek şey kendimle gurur duyuyor olduğumdu.

O günden sonra hayatımda bir şeyler gerçekten değişmeye başladı. Anlık hevesler için kalbini kırdığım ve yüzüstü bıraktığım iki kişi vardı. İkisiyle de konuşup geldiğim noktayı anlattım ve af diledim. İkisinin de verdiği ortak bir yanıt vardı: “Önemli olan bu kararı aldıktan sonra aynı şeyleri tekrarlamaman, bundan öncesi artık sadece seni ilgilendirir.”

Ferahlamıştım ancak bu durum çok uzun sürmedi. Epeyce alkol aldığımız bir gün, daha önce hiç görmediğim biriyle birlikte oldum. Aşağı yukarı altı aydır değişmek istediğimi söyleyip duruyordum ve ilk kez bu kadar yol almışken yaşadığım bu şey beni oldukça geri çekmişti. Ama bu sefer kendimi bırakmadım. Senin özün bu, ne kadar istesen de değiştiremezsin psikolojisinden kaçtım. Ve kararımı kaldığım yerden uygulamaya devam ettim. O gün benimle olan ve benzer şeyler yaşayan arkadaşlarım da bu süreçte beni yalnız bırakmadı. Konu üstüne konuştuk ve daha sonra hiç yaşanmamış gibi davranmaya karar verdik. Bu biraz kendini kandırmak gibiydi ama bu şekilde birkaç hafta içinde olumsuz etkiden kurtulabildim.

Bir şeylerin değişmekte olduğuna gerçekten inandığımda kendime şunu söylemeye başladım: “Evet, yaptığım her şeyden gurur duymuyorum ama en azından yaşadığım bu deneyimler bende kalıcı bir iz bırakmadı.” Psikolojik boyutla mücadele edebiliyordum ama size daha önce bahsettiğim paranoyalarım asıl kaynağı hastalıklar ve gebelikti. Kendime sağlıklı olduğumu söyleyişimin bir teselliden çok ‘gerçek’ olduğunu bilmeye ihtiyacım vardı bu nedenle gidip gereken testleri yaptırma kararı aldım.

Titreye titreye doktora gidişimin üstünden beş gün geçmişti ki sonuçlarımın çıktığını söyleyen bir telefon aldım. Kan tahlilinden bakılan hepatitler ve HIV negatifti ancak smear testinde bir bozukluk çıkmıştı. Doktorun söylediği üzere HPV benzeri bir virüs sebebiyle rahim ağzında bir hücrenin çekirdeğinde deformasyon görülmüştü. Hastaneye gidip koloskopi olmam ve düzenli kontrolü gerekiyordu. Koşarak annemin çalıştığı hastaneye gittim. Durumu anlattım. Annem test sonucunu alıp beni eve gönderdi.

İki saat sonra arayıp doktorla konuştuğunu, rahim ağzında enfeksiyon kaynaklı bir yara oluştuğunu ve bir yıl sonra testin tekrarlanıp çıkan sonuca göre hareket edileceğini söyledi. Bundan sonra tek eşli olmalı ve uzun bir süre hiç birliktelik yaşamamalıydım. Çünkü yaranın iyileşmemesi durumunda kanserli hücre oluşumu gözlenebilirdi.

Hissettiğim tek şey rahatlamaydı arkadaşlar. Kendimi kandırmıyordum artık. Gerçekten olumsuz bir durum vardı ama ben artık bu konuda bilinçliydim ve paranoyalarım sayesinde bunu, bana gerçekten zarar vermeden öğrenmiştim.

Sağlıklı kalmanız dileğiyle…

-uyuzböceği

Şaşkın Uyuzböceği

Yeniden merhaba,

Ben, uyuzböceğiniz son zamanlarda hiç planda olmayan bir duygu ve bunun etkisiyle baş etmeye çalışıyorum ve çeşitli sebeplerden ötürü bunu hiç kimseyle paylaşabilmiş değilim. Bugün sizlere elimden geldiğince son birkaç ayımı anlatmaya çalışacağım.

Bir önceki partnerimle olan ilişkimi pek çok açıdan bana zarar verdiğine inandığım için radikal bir şekilde bitirdim. Fakat ne yazık ki etkisinden bir süre kurtulamadım. Size o günleri en iyi şekilde anlatabilmek için kısaca ilişkilere olan bakış açıma  ve ilişkilerime değineceğim. Ben, bütün ilişkilerin paylaşıma göre şekillendiğine inanıyorum. Dünya üzerinde 7,5 milyar insan varken ve hepimiz birbirimizden bu kadar farklıyken, ne kadar çok insanla ne kadar çok şey paylaşabilirsek o kadar gelişeceğimize inanıyorum. Bir kişiyle sadece fikirleri, sadece anları veya sadece yatağımızı paylaşabileceğimiz gibi bunların birkaçını bir arada da gerçekleştirebiliriz ve daha fazla alanda paylaşım daha güçlü ilişkiler demek benim için. Bunu fark ettiğimden beri ilişkilerimdeki boşlukları tespit edip onların üzerine gitmeye çalışıyordum ve cinsellik hakkında öğrenecek daha fazla şeyim olduğuna inandığım için yalnızca cinsel paylaşıma dayanan ilişkiler yaşadım bir süre. Ne yazık ki bunu yanlış kişilerle gerçekleştirmeye çalıştığımı uzunca bir süre fark edemedim. Ancak ilişikiyi bitirdiğimde veya bitirmeye karar verdiğimde o kişiyle olmanın bana zarar verdiğini fark edebiliyordum. Çünkü kendim ve vücudumla alıp veremediğim pek çok şey vardı ve ne kadar paylaşmaya çalışsam da hiçbir partnerim bu konuya gereken özeni göstermiyordu. Aslında hayatımda sevgiye dair bir boşluk hissetmediğim halde bu yanlış ilişkiler kendimi değersiz hissetmeme sebep olmaya başlamıştı. Bu nedenle son partnerimle olan ilişkimi bitirdiğimde bundan sonra sevgi temelli ilişkiler kurmak istediğime karar verdim. Kariyerim ve geleceğim için çok önemli bir dönem başlıyordu ve işler planladığım gibi giderse muhtemelen bir yıl içinde başka bir şehre taşınacaktım. Yeni bir yerde yeni bir hayat kurduğumda bu anlayışa göre hareket edecektim. Cinsel isteğim de anormal derecede azdı ve son ilişkimden sonra bu konuda çok fazla paranoya yaşamaya başlamıştım. Hepsini birleştirince bu yılı yalnız geçirmeye karar verdim.

İşler bu noktada istediğim gibi gitmemeye başladı. Yakın çevremden de biraz uzaklaşmıştım  bu nedenle tanıdığım, ama çok sık görüşmediğim insanlarla daha çok vakit geçirmeye başladım ve onlardan biri çok kısa bir zaman dilimi içerisinde benim için çok değerli biri haline geldi. Birlikte çok güzel vakit geçiriyorduk, aşırı konuşkan değildi belki ama birbirimizi anlayabiliyorduk. O da çok uzun bir ilişkiden yeni çıkmıştı ve bir süre ikimiz de hiçbir şey yaşamak istemiyorduk. Birbirimize rahat rahat dokunuyor, şımarıklıklar yapıyor, birlikte uyuyor, iki kişilik planlar yapıyorduk ama hiçbir cinsel çekim yoktu, bazen davranışlarımız iki kardeşinkine benziyordu. Dışarı çıktığımız bir gün ikimizin üstünde de bir ağırlık vardı. E hadi madem eve gidelim yatalım dedik. Eve girdiğimizde elektrikler yoktu, uğraşacak bir şeyler olmayınca direk uzandık. Sırtı ağrıyordu biraz ben ona masaj yaptım, sonra yer değiştirdik. Yorulduğunda ellerini iki yana koyup eğildi dudağıma yakın bir yere bir öpücük kondurdu.

Üstümden kalkmadan aynı yeri birkaç kere daha öptü. Ben de biraz ona doğru döndüm birbirimizi hiç yadırgamadan öpüşmeye başladık. Uzun zamandır sadece yatak odasında gördüğü adamlarla sevişip, sonrasında hızlıca çıkıp hayatına devam etmeye alışmış ben, uzun uzun, hiç acele etmeden seviştim onunla. Ki muhtemelen son ilişkimde beni zorlayan bazı durumların psikolojik etkisinden dolayı o gün canım ilk seferimden daha çok acıdı. Fakat hiçbir endişe duymadım, kendimi zorlamadım ve dayanamadığım noktada bitirdik.

Yatakta uzanırken bundan sonrası için konuşmaya başladık. İlişki istemediğimizi biliyorduk ve ortak bir çevremiz vardı birine anlatırsak herkesin haberi olurdu. Yadırgamazlardı da, bir önceki partnerim biliniyordu ve şu anda bunun konuşulmasına hazır değildim. O yüzden gizli tutmaya karar verdik. Fakat o sırada önceki partnerimden ona hiç bahsetmediğimi fark ettim ve tanıdığı bir kişiyle beni hayal edebilmek onu biraz rahatsız etti. Nedense ben daha çok dert ettim bunu, hatırlamak istemediğim o geçmişin şu anda tekrar karşıma çıkması canımı sıktı.  O günden sonra iş sebebiyle on gün görüşemedik. Sürekli konuşuyorduk, döndüğü gün bir kez daha birlikte olduk. Ben de sürekli onu düşünürken bulmaya başladım kendimi. Hislerimin arkadaşlık boyutunu geçmeye başladığının farkındayım ama bu noktada bunu söylemek doğru gelmiyor. Bunun başlıca sebebi karşılığı olduğunu düşünmemem, bir diğer sebebi zor bir ilişkiden sonra şu an yaşadıklarımın yaşattığı hislerin boyutunun gerçeğin biraz üstünde olduğunu düşünmem, son olarak da bunların hiçbiri geçerli olmasa bile birkaç ay sonra taşındığımda her türlü bitecek olması…

Orospunun Rüyası – Uyuzböceği

Dönemsel olarak hayallerimi süslemiş kişilerin belli başlı özelliklerinden biri de sormaya gerek kalmadan hisleri ve istekleri algılayabilmesiydi.

Uzun arayışlar, denemeler ve daha uzun açıklamalar sonucunda doğru partner olduğunu düşündüğüm kadınla görece düzenli bir hayat kurdum. Akşam olup herkesin eve gittiği saatlerde yatağımızda buluşur, sevişir ve sohbet ederdik. Her gece bir hayalin pençesindeymiş gibi gelirdi. Çünkü sabah olup kalktığımda o çoktan uyanıp gitmiş ve benim haricimdeki hayatına adapte olmuş olurdu. Daha doğrusu benim tahminlerim bu yöndeydi. Aslında gün içinde ne yaptığına dair hiçbir fikrim yoktu. Öğle yemeğinde veya toplu taşımalarda aklıma geldiğinde ise gözümde canlanan hep koluma yatarken bana gülümseyişi olurdu. Düşlerimde o kolun farklı versiyonları da vardı tabi. Daha kıllı, daha kaslı, daha rahat… Onu başka türlü hayal edemeyişim, kafamda gecelere sadık bir orospu profili çizerdi. Akşam olup evine döndüğünde, gözümde canlanan kadını kendi kolumun altında bulmak bütün günü değersiz kılardı. Fakat yine de “bir şey eksik” uğultusundan kurtulamazdım.

Bir gün onu uykusunda izlerken aslında hiç uyumadığına dair bir hisse kapıldım. O an kafamda şimşekler çaktı. Bunca düşsel anın içinde bu kadının rüyalarına dair en ufak bir fikrim yoktu! Uyurken neler yaşadığını, neler hissettiğini anlayabilmek için bütün gün kafa patlattım. Sonuç bir hiçti. Akşam olsun diye bekledim. Belki üç gün sonra akşam oldu. Gülümsemesiyle kapıdan girdi. “Hayır hayır!” dedim. Bu sefer beni düşüncelerimden uzaklaştıramayacaksın. “Rüyalarını anlat bana.” Sesimde anlamlandıramadığım bir coşku vardı. Şalını boynundan çözmekte olan eli dondu kaldı. Bir süre bana baktıktan sonra hiçbir şey söylemeden hareketine devam etti. Geç olmuştu. Soyundu. Bir süre anlattıklarımı dinledi. Güldü. Sonra uyuduk. Ben bütün gün düşündüklerimi çoktan unutmuştum.

Gecenin bir vakti uyandırdı beni. Başucundaki gece lambasının ışığında yüzü solgun görünüyordu. “Seni gördüm.” dedi. “Sabah olmuştu. Sen gitmek istiyordun, ben de gitmeni. Bir kalp kırdığında bütün rotalar silinir aklından, nereye gideyim ki, dedin bana.”  O ana kadar giyinik olduğunu fark etmemiştim. Kalktı, şalını boynuna sarıp sessizce çıktı. Ben de bütün bunların bir rüya olduğu düşüncesiyle uykuma devam ettim.

Stüdyo – Uyuzböceği

Alakasız nesneleri cinselleştirmek bende her zaman daha farklı bir his uyandırmıştır. Mesela makyaj fırçasının tenimdeki hareketinin yarattığı iç gıdıklayıcı etki bunun en büyük örneği olabilir. Hatta ayna karşısında çıplak halimi seyrederken bir süre sonra keyif almaya başlamamı da buna dahil edebilirim. Şimdi, neredeyse ezbere bildiğim bir mekanda gerçekleşen cinsel aktivitenin nesnelerle bağlantısını göz önünde bulundurarak son deneyimimi size aktaracağım.

Bir dövme stüdyosu düşünün. Dikdörtgen şeklinde ve işlemin gerçekleştiği alan diğer kısımdan siyah bir perdeyle ayrılıyor. Deri dövme koltuğunda saatlerce üzerimdeki beyaz lambaya bakarak yattığım zamanlar oldu. Tenime sık sık batan iğnenin bana keyif verdiğini söyleyemeyeceğim, bu sebeple aslında biraz bunaltıcı bir mekandı benim için. Ta ki bir gün sabaha karşı evsiz kaldığımda o koltukta uyukladığım güne kadar. Yanımdakinin nefes seslerini duyamayacağım yükseklikteki müzikle beraber, iki vücudun birbirini ısıtması bir süre sonra o stüdyoyu huzurlu bir alan haline getirdi. Hadi stüdyoyu bir kenara bırakayım gözüme batan o beyaz ışığın yalnızca duvara yansıyarak yarattığı loşluk ve daha öncesinde acı çekmek için uzandığım rahat siyah koltuk birleşince kafamda mekanı nitelemek için kullandığım sıfatlar değişiverdi. Fark ettiyseniz hala cinsellikten bahsetmedim.

O günden sonra stüdyo kendimi daha rahat hissettiğim geniş bir alan haline geldi. Ki bu durum, partnerim bana elini uzattığında dans etmek istediğine dair bir bağlantı kurmama sebep oldu. Sonuçta o mekanda sadece dövme ve piercing yapılmadığını bir önceki dersimize öğrenmiştik. Lakin tutulan elimle birlikte ayağa kalkan bedenim tanıdık koltuğa ilerleyip üzerine bir de perde çekildiğinde, ilk kez aklımda daha önce kurulmamış bir bağlantının sinyalleri gezindi. Deri koltuğun üzerine atılmış yün kazağım ise orayı bilindik halinden çıkarıp aşina olduğum başka bir dokuya çevirince, karşımda duran aynada gördüğüm yansımayla, cinselliğimde yer alabileceğine dair en ufak bir fikrim olmayan pek çok unsurun ne kadar tamamlayıcı olabileceğini anlamış oldum.

En ufak ses veya dışarıdan bir hareketle bile gerginliği artan ben, ilk kez yerimi yadırgamadan yatak haricinde bir yerde tecrübe kazanmış oldum. Alakasız olduğunu düşündüğüm başka şeylerin farklı fonksiyonlarda nasıl kullanılabileceği ile ilgili merakım sürüyor. Kendi fikirleriniz varsa paylaşmanızdan memnuniyet duyarım.

Kendi cinselliğim – Uyuzböceği

Öncelikle merhaba.

Cinselliğin de tıpkı evren gibi hiçbir zaman tam olarak keşfedilemeyeceğini düşünen ben, bugün kendi deneyimlerimden ve arayışımdan bahsedeceğim.

İlk cinsel deneyimimi yaşadığımda 16 yaşındaydım. Partnerim olan beyefendiyle olan ilişkim devam etmeseydi muhtemelen hayatımdaki en garip an olarak tarihe geçirmek zorunda kalırdım. Deneyimsiz iki gencin vücutlarındaki farklı noktaları keşfedip cinselliğin seksten ibaret olmadığını öğrenişiyle başlayan yolculuğum özellikle her partner değiştirişimde beni şaşırtmaya devam etti. Bir başkasıyla bir şeyler yaşama zamanı geldiğinde vücudumu iyi tanıyor olmamın özgüveni beni epeyce cesaretlendirir oldu. Fakat bir sonraki deneyimimde ne yazık ki hiçbir şey umduğum gibi gitmedi. Bugüne kadar uzun uzun yapılmış ön sevişmeler, yeni partnerimin isteklerini göz önünde bulundurmam gerektiğinde değerini kaybetti. Ve hala yeterli tecrübeye sahip olmamanın sonucunda ilk kez yaşadığım kanamanın etkisi uzun süre devam etti.

İki ay boyunca dokunulmazlık ilan ettim. Ta ki en yakın arkadaşlarımdan biri bunu birlikte aşma konusunda beni cesaretlendirene kadar. Arkadaşınla bir şeyler yaşayabilmenin en güzel yanı kendini olabildiğince güvende hissetmek. Ki siz de bu konularda benim kadar paranoyaksanız size katlanabilecek, yeri geldiğinde “Saçmalama be kadın!” diyebilecek birileri lazım oluyor. Bu rahatlık sonucunda yeni şeyler deneme ve en azından nelerin hoşuma gitmeyeceğini öğrenme imkanım oldu. Bu kısmı bir kenara bırakıp güzel bir flört döneminin sonucunda biriyle bir şeyler yaşamaya kalktığımda ise “en iyi” olarak nitelendirebileceğim tecrübeler edindim.

Sanırım eski partnerlerle oluşturulmuş rutinden çıkmış olmanın ilişkiye kattığı heyecan her şeyin bu kadar güzel olmasındaki en önemli faktördü. Onunlayken hiçbir şekilde zorunluluk hissine kapılmıyordum, kimse bencillik etmiyordu. Fakat partnerimin aşamadığı bazı sınırlar bu ilişkinin ömrünü de oldukça kısalttı. Ve en sonunda günümüze kadar geldik. “Tamam, artık kesinlikle ne istediğini bilen bir kadınım!” dediğimde kendimden oldukça büyük bir beyefendiyle yeniliklere adım atma fırsatı buldum.

Bugüne kadar partnerimle aramda en fazla 5 yaş olmuştu. Ve karşımda kesinlikle kadının isteklerine değer veren ve rutin olmayan bir adam varken sevdiğimi sandığım her şeyi bir kez daha kenara bıraktım. Beni rahatsız eden durumların bir kısmını keşfetmiştim fakat hepsini bir kenara bırakırsak absürtlüklerden hoşlanabilir miydim?