Tag Archives: etik sürtük

#4 Sihirli değneğin olsa

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #4: Bir sihirli değneğin olduğunu ve kendini hayal edebildiğin kadar cesur, güçlü ve bağımsız yapabildiğini düşün. Bu durumda sınırların neye benzerdi? Limitlerini listele, veya resmini çizmeyi dene. Hayatındaki herkesin saygısını hak ettiğini hatırlat kendine. Sevdiklerine sınırlarını anlattığını hayal et, bunu yapmanın bir öz-saygı ve öz-sevgi eylemi olduğunu hatırla.

Günlerdir bu soruyu düşünüyorum.  Sıkıntım şurada: Kendimi hayal edebildiğim kadar cesur, güçlü ve bağımsız yapabilsem, bambaşka bir yerde bambaşka şeylesinirlarr yapıyor olurdum. Ne bu blog kalırdı geriye, ne de cinsellikle ilgili kaygılarım.

Cesaret, güç, bağımsızlık hissi gibi şeyleri de hayatımın tek bir alanıyla sınırlayabilir miyim bilemiyorum. O yüzden daha ziyade, sınırlarımı düşünmeye başladım.

SINIRLAR

Birçok insanın aksine “Hem de benim/bizim yatağım(ız)da!” gibi bir sınırım olmadığını fark ettim. Sevişecek olduktan sonra, nerede seviştiğinin bir önemi yok sanki. Ama mesela partnerimin tanımadığım bilmediğim biriyle benim yatağımda sevişmesi biraz tuhafıma gidiyor. Karşı değilim, ama çok rahat da hissetmiyorum kendimi. O kişiyle, sonrasında da olsa, tanışmayı tercih ederim. Çünkü galiba eğer o kişiden hoşlanmazsam, yatağımı kullanmasını da istemem.

Yine, eğer benim kendimi yakın hissetmediğim biriyse, yanı başımda öpüşüp koklaşmaları hoşuma gitmez sanırım. Daha doğrusu, benim yerime onunla oynaştığına göre, en azından bu sahneyi güzel buluyor olmalıyım. Yok eğer ben de kendimi o kişiye yakın hissediyorsam, kendimi dışlanmış hissetmem, içimden gelirse ben de dahil olabilirim belki. (Bundan kastım basit şeyler: Bir kafede oturuyoruz diyelim ve onlar el ele tutuşuyorlar ve birbirlerine dokunuyorlar ara sıra. Ben de böyle şeyler yapmak isteyebilirim partnerime, ama bunun için dışlanmış hissetmemem lazım.)

Bir başka sınırı bizzat yaşayarak fark ettim. Sevişmenin ortasında telefonu çaldı, o da sevgilisi aradığına göre acil bir şey olmalı diye düşünüp yanıt verdi. Sonra 15 dakika konuştular. Şimdi, başkası aramış olsa, 15 dakika ben yine ona dokunabilirim, onu öpebilirim falan. Ama sevgilisi aradığı için tuhaf kaçacağını düşündüm. E tabii o kadar heyecanın bir anda sönüvermesi keyfimi kaçırdı. Sonrasında, odama girdiğimiz anda telefonlarımızın sesini kapatmak konusunda anlaştık.

YA SINIRLAR AŞILIRSA

Benim tek-eşli olmadığımı bilen ama kendisi tek-eşli olan ve benim de tek-eşli olmamı isteyen biriyle birlikteydim. Bir süre sonra bir başka kadından hoşlandım ve ona “Böyle bir durum var. Ben bu insanı tanımak istiyorum. Sınırların neler?” diye sordum. Sınırın, benim başka birinden hoşlandığım anda aşıldığını söyledi.

Elimden bir şey gelmedi. Saatlerce konuştuk, ağlaştık, tartıştık. Ben, başkasına ilgi duymamın ona ilgimle alakalı olmadığını anlatmaya çalıştım. Beceremedim.

Sonuçta, ilişkimize reset attık. Yani önce ayrıldık, arkadaş kalmaya karar verdik. Yaklaşık bir hafta sonra da farklı bir şekilde tekrar bir araya geldik. O varken hayatıma başka birini almam çok fazla sürtünme yaratıyordu. Ancak hayatımda başka biri varken onun duruma uyum sağlayarak hayatıma girmesi görece daha kolay oldu.

Sanırım şimdiye kadar kimse, kendi sınırları içinde kalan ama benim sınırlarımı aşan bir şey yapmadı. Aklıma gelen tek örnek, benimle “bir süredir yalnız olduğu için” seviştiğini söyleyen kadın. Kendimi çok değersiz hissetmiştim, ama sevişmeyi de yarıda bırakamamıştım. Bir daha aramadım onu, aradığında da buluşma teklifini reddettim. Cinsellik, bedenin paylaşılması, benim için mahremiyetin paylaşılması anlamına geliyor; bunu da sırf fizyolojik ihtiyaca indirgeyesim yok.

SONUÇTA

Benim anladığım, “sınırı aşma”, kişinin ilişkide kendini güvende hissetmediği anda başlıyor.

İlişkinin ve/veya ilişkideki kişilerin güvensiz oldukları durumda sınırlar daha katı oluyor.

Sanırım bu konular kitabın sonraki bölümlerinde daha detaylıca işlenecek. Bu soruyla ilgili eyyorlamam bu kadar.

MimiEunice_06

#3 Denemeye değer kimi hatırlatmalar

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #3:
Sevgiyi hak ediyorum.
Bedenim olduğu haliyle gayet seksi.
Bir şeyi istemeyi de, istemediğim bir şeye hayır demeyi de bilirim.
Zorlukları gelişme fırsatlarına çeviririm.
Kurduğum her yeni bağlantı, beni büyütür.
Keyif dolu bir hayat için gerek duyduğum her şey benim içimde.
Seks, seven ruhumun güzel bir dışavurumudur.
Zevk almaya doğru bizzat kendi yolumda ilerliyorum.

Tanıdığım birçok erkeğe kıyasla çok daha seyrek kendi bedenime bakıyorum. Çok kez, uyanıp kahvaltı edip bir kez olsun aynaya bakmadan sokağa çıktığım oldu. Hatta, sokakta vitrinden yansımamı görüp “Tüh, tüm kıyafetlerim aynı renk olmuş pijama gibi…” diye düşündüm kaç kez…

Ama hep böyle değildim sanırım. Küçükken ayna karşısında dans ettiğimi, Michael Jackson taklidi yaptığımı falan hatırlıyorum. Sonra ergenlikle birlikte, aynayla ilişkim sivilce patlatmaktan ibaret hale geldi. Sivilceler gidince ayna da gitti. Şimdi sadece (iki haftada bir) tıraş olurken bakıyorum kendime, bazen de saçımdaki kepekleri kontrol etmek için.

Vücudumda beğendiğim veya seksi bulduğum çok az kısım var. Kesinlikle çirkin bulduğumsa birçok yer: ayaklarım, bacaklarım, penisim (bu benim penisimle ilgili değil, bence penis zaten saçma bir organ), göbeğim, ellerim, burnum, gözlerim, dişlerim, saçlarım mesela.

Kendi bedenimi “olduğu haliyle” hiç seksi bulmadığım gibi, ne yapsam seksi olur onu da bilmiyorum. Yani neremle ilgili neyin yanlış ve dandik olduğunu biliyorum, ama nasıl “düzeltilir”, düzeltilebilir mi, hiçbir fikrim yok.

Şimdi kitap diyor ki ” Bedenim olduğu haliyle gayet seksi.” cümlesini kendime hatırlatmalıymışım. Hatırlanacak bir şey yok, ben bu cümleye katılmıyorum ki. Hatta aslında listedeki diğer önermelerle veya bir etik sürtük olmakla alakası var mı ondan da emin değilim.

Screenshot from 2015-03-11 17:55:11

“Seksi erkek bedeni” diye arayınca bunlar çıkıyor Google’da.

Bedenimde bir şeylerin eksik olduğunu düşünmüyorum. Bedenimde bir şeyleri değiştiresim yok. (Belki de bedenimi, onunla haşır neşir olacak kadar sevmiyorumdur.) İnsanların benimle bedenimin şu veya bu açıdan seksi olması sayesinde sevişmek isteyeceklerini düşündüğümde, bir gülme geliyor…

Böyle saçma şey mi olur!

Belki daha doğru bir hatırlatma “Seks, seven ruhumun güzel bir dışavurumudur.” cümlesinde gizli. (Burada ruhtan materyalist bir şey anlayalım, yoksa konuşacak bir şey kalmıyor.) Sevişenin sırf bedenim değil. Ben sevişiyorum. Ve karşımdaki insanın bedeniyle değil, o kişiyle sevişiyorum.

Partnerli seksin muhatabı, (en az) iki kişidir, iki beden değil.

Bu anlamda kendimi seksi buluyorum bak: Ellerim çirkin ama masaj yapmayı bilirim; ayaklarım çirkin ama fena dans etmem; yüzüm çirkin ama ağzım iyi laf yapar. Bunların seksle ilgisi yok mu? Bence var. Zaten seks dediğimiz tam olarak nasıl bir şey ki?

***

Bunun dışındaki, kişisel gelişim kitabından fırlamış gibi duran hatırlatmaları es geçiyorum.

#1 Tanıdığımız ve sevdiğimiz sürtükler

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #1: Aklına gelen tüm tek-eşli-olmayan kişilerin (televizyondan, filmlerden, kitaplardan falan karakterler de dahil) bir listesini çıkar. Her biri hakkında duyguların neler? Onlardan (olumlu veya olumsuz) neler öğrenebilirsin?

Benim listem hem uzun hem de kısa. Hayali karakterleri saymazsak (bazılarını da sanat sepet bölümünde zaten anlatmışım) liste çok kısa çıkıyor. Üstelik bu gerçek insanlarla benim iletişimim de bayağı sınırlı olagelmiş, bu yüzden ne belirli duygularım var onlara karşı, ne de onlardan öğrenebileceğim somut bir şeyler.

Bunların dışında bir de kendi sürtüklük deneyimim var. Yani şöyle ya da böyle birlikte olduğum çeşitli insanlar ve birlikte öğrendiklerimiz…

Ama bu soruyu okur okumaz aklıma gelen ilk şey bu yukarıdakilerden hiçbiri değildi. Aklıma gelen ilk tek-eşli-olmayan kişi, Bill Clinton’dı!sinned

Clinton’ın bizzat kendisinden hiçbir şey öğrenmedim, ama medyanın yarattığı imaj var ya, o imajdan çok şey “öğrendim”.

Monica Lewinski skandalı patladığında henüz ilkokuldaydım. Bütün televizyonlarda ana haber bültenleri bundan bahsediyordu. Şimdi tekrar göz atınca fark ediyorum ki tüm 1998 yılı bu skandalla geçmiş. Peki ama, bunun konumuzla ne alakası var?

CLINTON TEK-EŞLİ DEĞİL MİYDİ YANİ?

O zamanki çocuk aklımla bile, bu tür bir ilişkiyi gerçekten de gizli olarak yaşayabileceğini düşünmemiştim. Cilton’ın ofisinde kimse fark etmeksizin cinsellik yaşaması mümkün gelmedi bana.

Dünyada daha yüksek bir mevkii yok. ABD Başkanı olup sonra da terfi etseniz, imkanı yok, dünyayı yönetmişsiniz, bunun ötesinde ne olabilir?

Bu ölçekte bir iktidarı elinde tutan birinin en küçük bir falsosunun etkisi devasa olacaktır. Ve etrafındaki herkes de bunu bilir ve bu kişiyi gözetler. Demem o ki, ofisinde böyle bir şey yaşayıp bunu kimsenin bilmemesini, o yaşımda ihtimal dahilinde bile görmemiştim.

Yani bence* Clinton tek-eşli değildi. Hillary’nin olaydan (açıkça veya dolaylı olarak) haberi vardı.Shocking Report

Mesele tek-eşli olmaması değildi. Bunun bir anda herkes tarafından bilinir hale gelmesiydi! Skandal buydu.

İşte benim tek-eşli olmamakla ilgili hatırlayabildiğim en eski şey bu. Tek-eşli olmamakla ilgili öğrendiğim ilk şey de bu.

Tek-eşli olmamak mümkündür, ama ayıptır. Yani, yaşayabilirsin, ama bu tarz yaşam görünür olamaz. ABD Başkanı olsan bile olamaz. Hiçbir türlü olamaz. Başka her türlü kötülüğü yapabilirsin, başına hiçbir kötülük gelmez, ama eşini aldattığın ortaya çıkarsa siliniverirsin. (Nitekim öyle oldu, Bill Clinton siyaset sahnesinden silindi… Hillary Clinton devam ediyor gerçi.)

Bunu sonra zamanla çevremde de gördüm. Ve çevremde gördükçe cinsiyet eşitsizliğini de fark ettim: Kadınlar, eşlerinin onları “aldattığını” biliyor ancak yine de ilişkilerini sürdürüyorlardı. Erkekler, eşlerini aldattıklarını eşlerinin de bildiğinin farkındaydılar, ancak yine de ilişkilerini sürdürüyorlardı.

Çok-eşlilik dediğimiz şey çapraşık biçimde de olsa bir bakıma kabul görüyordu demek ki…

CLINTON VE MONICA -> DÜRÜSTLÜK -> SÜRTÜKLÜK

Tüm bunlardan somut olarak öğrendiğimse, dürüst olmaya karar vermemdi. Kendimi tek-eşli bildiğim zamanlarda sevgilimden başkasıyla bir şey yaşadığımda bunu hemen gidip sevgilime söyleyiverdim hep. (Bu, öncelikle benim kendi değerler sistemim açısından, sonra da sevgilimle ilişkim açısından büyük krizlere yol açtı elbette.)

Çok-aşklı toplulukların en çok vurguladıkları ilkelerden biri olan dürüstlüğü, çok-aşklılık konusuyla uzaktan yakından alakam yokken benimsedim yani.

Bundan sonraki adım, kendi kendime dürüst olmam ve kimle ilgili neler hissediyorsam kabullenmem oldu. Bu da bir çeşit çok-aşklılık güzergahı çizdi bana.

Bir ABD Başkanı nelere kadir görüyor musun?

poly

***

* Buradaki “bence” sözüne dikkat: İlkokul yaşındaki bir çocuğun televizyonda ve gazetelerde gördüklerinden yaptığı çıkarımları kast ediyorum. “Bu böyledir şu şöyledir.” demiyorum, “Benim o tarihte olaydan anladığım budur.” diyorum.