[Yazının tamamını pdf olarak bilgisayarınıza indirmek için:  ]

Mutlaka duymuşsunuzdur ama kayda geçsin diye yazıyoruz: Selahattin Demirtaş, son HDP grup toplantısında yaptığı kısa, duygu yüklü ve sakin konuşmasında:

“Tarihimizin belki de en kısa grup toplantısını yapacağız. Hem halklarımıza verdiğimiz demokrasi, barış ve özgürlük ilkelerinden vazgeçmeyeceğimize, asla vazgeçmeyeceğimize dair sözümüzü burada tekrarlamak, hatırlatmak, istiyorum. Biz bir pazarlık hareketi, pazarlık partisi değiliz. AKP ile aramızda kirli bir pazarlık olmadı, asla olmayacak. Kirli bir alışveriş, kirli bir işbirliği asla olmadı ve asla olmayacak. Bu grup toplantımızda konular çok fazla. Konuşacağımız çok şey var. Ama tek bir cümle ile ben bütün bir Türkiye’ye bütün bu sorunların çözümünün anahtarını hatırlatmak ve bunun sözünü vermek istiyorum. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, HDP var oldukça, HDP’liler bu topraklarda nefes aldığı müddetçe sen başkan olamayacaksın. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, seni başkan yaptırmayacağız. Seni başkan yaptırmayacağız. Seni başkan yaptırmayacağız”

dedi. İzlemediyseniz, Cumhuriyet Gazetesi Video Galeri’den bu iki dakikalık kısa konuşmayı izleyin. Burada sergilenen iradeye bakın, “Başkan olmana karşı direneceğiz” demiyor “Seni başkan yaptırmayacağız” diyor. Hem de arka arkaya üç kez…Bu adamın ne kendi hareketi içinde ne de ülke siyaseti içinde yalnız, tek başına bırakılmaması lazım. Devrimcilik bunu gerektiriyor.

Aylardır HDP yoğun bir şekilde kendini anlatıyor. Ezilenlerin partisi, Türkiye’nin partisi olduğunu söylemekten bıkmıyor, usanmıyor. Ama seçimde HDP’ye oy verilmemesini, yani AKP’ye oy verilmesini isteyenler yine de HDP’nin niteliği konusunda yalan söylemekten bıkmıyorlar, usanmıyorlar. Hiç utanmadan, sıkılmadan, hem de bu saatten sonra hâlâ HDP’nin Kürtlerin dar çıkarlarının partisi olduğu yalanını bazen üstü açık, bazen üstü kapalı olarak ısrarla söylemeye devam ediyorlar. Bu yalanlar devam edecektir. Niçin yalan söylüyorlar? Çünkü söyleyecek doğruları yoktur. İkinci büyük yalan AKP’nin HDP’yle anlaştığı veya gizli işbirliği içinde olduğu yalanıdır. Bu yalana en iyi yanıtı Demirtaş veriyor. Bu iki yalan artık yetmiyor. Bu kez de HDP kendilerinden, bağımsız siyasi varoluşları açısından kabul edilemeyeceği aşikâr çok şey istiyormuş gibi bir hava yaratıyorlar. Oysa HDP’ye oy isteyenler onlardan HDP’ye oy istiyorlar, başka bir şey istemiyorlar.

*

Bizce HDP şöyle bir televizyon yarışma programı düzenlemelidir: İki yarışmacının katılacağı yarışmada, HDP’yle ilgili, örneğin “HDP’nin ismindeki H harfi hangi sözcüğün kısaltmasıdır?” gibi temel ama çok basit bir soruya en hızlı doğru yanıt veren yarışmacı için 60 saniyelik süre başlamalı, yarışmacı 7 Haziran seçimlerinde HDP’ye oy vermemek için bahanelerini makineli tüfek atışı hızında saymalı, en fazla iki saniyelik bir duraksama halinde atış sırası diğer oyuncuya geçmeli, 60 saniyelik süre sonunda mikrofon kimde kaldıysa yarışmayı o kazanmalıdır. Tabii, örneğin “YSK’nın sandıkların herbirine bu iş için koyduğu fare HDP’nin oylarını yiyecek” gibi, ya da “Seçilseler bile HDP milletvekilleri bir uçan halıyla Türkiye’yi terkedecek” gibi bahaneler geçerli sayılmamalı, böyle bir bahane ileri sürülmesi halinde sıra diğer yarışmacıya geçmelidir. Uyduruk, saçma bahaneleri ayıklamak için bir de jüri olmalı, herhangi bir jüri üyesi bir bahaneyi saçma bulduğunda önündeki düğmeye basarak sırayı diğer yarışmacıya geçirmelidir. Ancak, jürinin bir başkanı olmalı, jüri başkanı bir bahaneyi saçma bulan bir jüri üyesinin takdirini yanlış bulursa kendi önündeki düğmeye basıp sırayı o bahaneyi yarışmacıya geri vermelidir. Mademki programın format işine girdik, naçiz önerimiz jüri başkanlığının Oğuzhan Müftüoğlu’na, jüri üyeliklerinin de Kemal Okuyan’a, Aydemir Güler’e ve Metin Çulhaoğlu’na teklif edilmesidir. Daha birçokları var da, jürinin sınırlı tutulması ve bu işi en iyi bilenlerden oluşması gerekiyor. Kazanan yarışmacıya da BHH yayınlarından bir kitap hediye edilebilir.

Jüriye bu isimleri önermemizin nedeni seçimde HDP’ye oy vermemek için bahane bulma konusunda uzmanlaşmış oldukları ve iyi demagoji yapabildikleri, yaptıkları demagojiyi iyi ambalajlayabildikleri içindir. Uzmanlaşmalarının nedeni sadece ve sadece tırı vırı kariyerlerini, şu anda bataklığa gömülmekte olan kariyerlerini kurtarma güdüsüdür. Toplumsal ilerleme, gerileme, Recep, AKP, diktatörlük, Türk halkı, Kürt halkı, seçim meçim zerre kadar umurlarında değildir.

*

Jüri başkanından başlayalım: Oğuzhan Müftüoğlu. [Yazının devamını okumak için tıklayın.]