[Yazıyı pdf olarak bilgisayarınıza indirmek için: Alper Tas ve 7 Haziran – Coskun Adali – 19 Mayis 2015 ]

Baharda yaprak dökümü” başlıklı, 7 Nisan 2015 tarihli son yazımızda, “HDP’ye oy vermemek için bahane bulma yarışması” için jüri üyeliklerine isimler önermiştik. Jüri kontenjanı dolduğu için o gün önermediğimiz son bir üyeyi artık hakettiği için yedek jüri üyesi olarak bu kısa ek yazımızda takdim ediyoruz ve öneriyoruz. Jürinin yedek üyesi olmalı, çünkü bahane seçmede ilginç olmakla birlikte bahane seçme kapasitesi ötekiler kadar kuvvetli değil.

Alper Taş ve 7 Haziran

Alper Taş seçimlerdeki tavrı ile ilgili önümüze bir “torba tavır” koyuyor. Bu torbada “HDP’ye oy verelim” önerisi elbette yok. Bu torbadaki görüşleriyle aynı zamanda, bir siyasi lider için inanılması güç bir siyasi acemilik sergiliyor. İçindekileri kayda geçirmek için bu torbaya bakalım.

Yön Haber’den Erkut Tekin’e gündemi değerlendiren ve ÖDP internet sitesinde 06 Mayıs 2015 tarihinde yar alan röportajda Alper Taş:

• “Haziran’ın seçim tavrı bizim de tavrımızdır”, diyor ve BHH’nin seçimlere ilişkin tavrını ‘anca beraber kanca beraber’ deyip parti olarak onayladıklarını söylüyor.

5 Mart 2015 tarihli “Laf salatalı cambazlık” başlıklı yazımızda BHH’nin seçimleri fiilen boykot anlamına gelen bir laf salatasıyla AKP ile HDP arasında AKP’yi seçtiğini yazmış ve bu görüşümüzü gerekçelendirmiştik. Alper Taş da bu politikayı aynen onaylıyor. Böylece o yazının bir muhatabı da Alper Taş’tır. “Anca beraber kanca beraber” lafı ilginç. Batağa saplanmış BHH atının sırtında hâlâ hep birlikte binik vaziyette görünmeyi bir “disiplin” gereği olarak sunuyor, kaldı ki Dupond’la Dupont ve daha bir çoğu o attan çoktan indi. Yani anca-kanca’nın kancası eksildi. Karar alırken siyasi vicdana göre davranılması gereken haller vardır ve böyle hallerde “emirlere göre davranmak” ya da “disiplin gereği davranmak” vicdansızlığın yanında bir de çapsızlığı sergiler. Hele o “disiplin” hayali bir disiplinse, vicdansızlığın boyutu aynı kalmakla birlikte çapsızlık iki kat büyür. Tarih “disipline uydum” türünden lafların hiçbir yerde meşru bir savunma gerekçesi oluşturamadığını gösteriyor. Olmuyor Alper Taş, olmuyor, BHH’nin AKP’yi seçen politikasının olmayan “disiplininin” arkasına saklanmak için gerekçen yeterli değil.

• “Biz, bu seçimlerde kendisini seçim pusulasında sınayan bir eğilimden uzak durduk. Haziran’ın günlük mücadelenin bir parçası olması ve Haziran Meclislerinin geliştirilmesi çalışmalarını temel aldık. Doğal olarak seçim platformunda seçime katılım hakkını kullanmaktan da vazgeçtik.” diyor.

Torbadan çıkan incilerden bazıları bu pasajda saçılmışlar, parıldıyorlar. “Bu seçimlerde kendisini seçim pusulasında sınayan bir eğilimden uzak durduk”, diyor. Bir seçimde oy istemeye, “seçim pusulasında kendini sınamak” diyor. Evet, ne var ? Oy istersin, kendini sınarsın. Bu kötü bir şey değildir. Hele bir parti için hiç de kötü bir şey değildir. Seçimleri boykot etmeyen bir partiysen seçimlerde kendine oy istersin. Kendine değil de başkasına oy istiyorsan, niçin o başkasına oy istediğini söylersin. “Kendime oy istemiyorum, başkasına da oy istemiyorum, seçimi de boykot etmiyorum”, diyemezsin. Bir rivayete göre seçimler, seçmenler partilere oy atsın, partiler de seçmenlerden oy alsın diye yapılır. Esastaki saçmalık üsluptaki saçmalıkla tamamlanıyor: “Seçime girmiyoruz” yerine “seçimlerde kendisini seçim pusulasında sınayan bir eğilimden uzak duruyoruz” diyor. Bu küçük burjuva politikacılığı ne büyük bir laf cambazlığıdır yarabbi akıl almıyor! Bu ne yetenektir ! “Seçime girmiyoruz” şeklindeki iki sözcüklü bir lafı büyük bir maharetle nasıl da dokuz sözcüğe “sığdırabiliyor” !

Seçimlere girmiyor, çünkü bizce bıkmış, bu kez her zamanki gibi rezil olmak istemiyor. Seçimlerde oy istemek yerine, “Haziran’ın günlük mücadelenin bir parçası olması ve Haziran Meclislerinin geliştirilmesi” için çalışacakmış. Önümüzdeki on beş gün içinde “Haziran’ı günlük mücadelenin bir parçası” yapabilirse ve de “Haziran Meclislerini geliştirebilirse”, sosyalizm kapıda demektir. Böyle bir şey olamayacağını bildiği için, önümüzdeki on beş gün içinde çalışmalarında kaç arpa boyu gittiğinin görülemeyeceğini bildiği için, yani rezil olamayacağı için, seçimlere katılmak yerine bir şeyler yapıyor görünmeyi tercih ediyor. Seçimlere katılmadığını sanıyor, ama esasında bal gibi katılıyor ve fiilen AKP’ye oy veriyor. Bu kadar “yoğun” çalışma varken, “doğal olarak” da, artık bunun neresi doğalsa, “seçim platformunda seçime katılım hakkını kullanmaktan da vazgeçiyor.” Yine iki sözcüklü “Seçime girmiyoruz” lafı üzerine bu kez sekiz sözcüklü değişik bir çalışma yapıyor. Yine ciddi bir yaratıcılık söz konusu ! Bir yerde daha seçimlere girmeyeceklerini söylemek isterse, şunu denesin (bu leziz çorbada bizim de tuzumuz olsun değil mi?) : “toplumsal ilerlemeyi ülke çapında harekete geçirmek gibi ilerici bir perspektifi, bugünkü kısıtlı demokrasinin seçim sandıklarına sıkıştıran tek boyutlu ve dar politik stratejiyi tercih etmiyoruz” Nasıl ama, iki sözcüklü “Seçime girmiyoruz” lafını tam 24 sözcüğe “sıkıştırdık”. Seçimlere girmiyor, çünkü dediğine göre başka işleri var. Küçük odanın duvarlarına sıva çekilecek, bahçe kapısı tamir edilecek, mutfağın prizleri değişecek. Bu aşırı meşguliyet bize pek doğal gelmiyor. Bize, hiç olmazsa önümüzdeki on beş gün içinde ikisini birden, hem seçim işini hem de başka işlerini birlikte yapabilir gibi geliyor. Aynı anda ciklet çiğneyip kitap okuyabilenler varmış, yemek yaparken şarkı söyleyebilenler varmış, duyuyoruz. Neden olmasın?

• Yine aynı torbada, “ÖDP, sandıkta büyük bir seçim ittifakı olması gerektiğini kendi siyasi fikri olarak daha önce ortaya koydu. Yani CHP, HDP ve sosyalistler, Gezi isyanının şekillendirdiği altı temel başlık etrafında bir ittifak oluştursun istedik. Ancak bunun bizim dışımızdaki nedenlerle gerçekleşme imkanının olmadığı görüldü. Seçimde sandıkta büyük koalisyonun mümkün olmadığı koşullarda Haziran Meclisleri’nin ana yönelimi de bağımsız bir duruş ekseninde oldu.”, diyor.

ÖDP’nin istediği büyük koalisyon, ÖDP’nin dışındaki nedenlerden dolayı mümkün olmamış. Bu nedenleri niçin belirtmez anlamak zor. Koalisyona girmek isteyen partiler, birbirlerinin güçlerini ve koalisyonun kendilerine ne getireceğini, kendilerinden ne götüreceğini değerlendirirler. CHP-HDP diye bir koalisyon olsa bu koalisyon zaten büyük bir koalisyon olur. Bu koalisyona fasulyeden bir ÖDP’yi katmak koalisyonu büyütmez, aksine küçültür, tabanını daraltır. Senin koalisyona getireceğin ve 80 bini bulmayan oyun, o koalisyonun toplamı 15 milyona varan oyunu arttırmaz, eksiltir. Koalisyonun oy kaybı senin getireceğin o 80 bin oydan bile fazladır. ÖDP’nin kendini politik bir şey sayması kendi bileceği iş, ama kendi dışındaki güçler onu politik bir şey saymayınca niçin BHH politikası doğru oluyormuş ? Oysa toplumsal ilerlemenin çıkarları tüm partilerin çıkarlarının üstündedir. O dış güçler ne derse desin, o dış güçler seninle işbirliği yapsın veya yapmasın, hatta sana düşman olsun, onların sana karşı olan tavrına göre değil, toplumsal ilerlemenin çıkarlarına göre bir politika izlemen gerekir.

• Devam ediyor: “Arkadaşlar” derken Dupond’la Dupont’u kastederek, “Arkadaşlar seçime katılma gerekçelerini ‘kime oy vereceğiz’ üzerine kuruyorlar. Yani HDP’ye, CHP’ye oy vermek istemiyoruz, doğal olarak bir yere oy vermek gerekiyor, burada bir boşluk var ve biz seçime giriyoruz diyorlar. Şimdi bu bakış açısı, şu an Haziran’ın kararını eleştiren, niye HDP veya CHP’ye oy verme çağrısı yapmıyorsunuz diyen arkadaşların eleştirisiyle aynı kapıya çıkıyor.Yani seçim siyasetini oy vermeye indirgiyor.”, diyor.

Dupond’la Dupont’u eleştirdikten kısa bir süre sonra onların da belki bir konuda haklı olabileceklerini hiç düşünmemiştik doğrusu. Boykot edilmeyen bir seçimde oy vermek gerekir, diyorlarmış. Belki çok “dogmatik” bir yaklaşım ama katılıyoruz. Bir seçimi boykot etmiyorsan, o seçimde oy da vermiyorsan, seçim siyaseti olarak hangi alternatif kalmış oluyor ? Alper Taş’ın bunu açık açık söylemesi lazım. Ama söyleyemez, çünkü o anda ağzına bir laf gelmiş öylesine boş boş konuşmuş. Boykot etmediği bir seçimde, “Seçim siyaseti oy vermeye indirgenemezmiş”. Gerçekten övünç duyulacak bir laf…

Boykot etmediğin bir seçimde oy vermen lazım. Belki çok az öğrenci bunun farkında ama, sınavı geçmek için iyi not almak lazım, diploma almak için sınavları geçmek lazım. Yolcular bilmiyor ama kaçırmamak için kalkış saatinden önce trene binmek lazım. Yine belki çok az insan bunun farkında ama, elektriğin kesilmemesi için elektrik faturasını ödemek lazım.

Alper Taş, senden, HDP’ye oy vermeni ve HDP’ye oy verme çağrısı yapmanı istiyoruz, çünkü bunu yapmıyorsan seçim barajının yerinde durmasına destek oluyorsun, kendi seçim siyasetini AKP’ye oy vermeye “indirgemiş” oluyorsun. Recebin başkanlığına oy vermiş oluyorsun. Bugünkü seçimin özgün karakteri bu. Sen bunu hâlâ anlamıyorsan yediğin ekmek sana haram olsun ! Belki de böyle laflar edersek anlayacaksın.

• Röportajda Alper Taş’ın attığı bir tweet konuşuluyor. Bu tweet’teki görüşünü ayrıca röportajda da aynen yineliyor. O tweet’te “HDP ile CHP koalisyon kursun biz de sol muhalefet edelim” demiş. Alper Taş “Sanki ben orada CHP ile HDP koalisyon kursun, biz de ortağı olalım demişim gibi eleştirenler var” diyor. Ve lafını saptıranlardan yakınıyor. Biz lafını saptırmıyoruz, kendisine başka bir şey soruyoruz: CHP ile HDP’nin kuracağı veya kurmayacağı koalisyondan sana ne ? İster kursunlar ister kurmasınlar sen yine eleştir. Sen bu partilere üye değilsin, bırak desteği, oy bile vermiyorsun, ama onlara akıl satmak hakkını kendinde buluyorsun. Sırf sen sol muhalefet et diye, senin olmayan hatırın için, bu iki parti kalkıp koalisyon mu kuracak ? Tabii küçük bir ayrıntı daha var: Ya hem CHP hem HDP “Yaşasın Alper Taş, bize doğru yolu gösterdi” deyip aralarında bir koalisyon protokolu imzalarsa ve senin vermediğin ve verdirmediğin oylar yüzünden HDP barajı aşamazsa ve o çok istediğin ve sayende gerçekleşen koalisyon kuvveden fiile çıkamadan çökerse ne olacak ? Ortada hararetle eleştirmeyi beklediğin koalisyon diye bir şey olmazsa ne olacak ? “Üzüldüm” deyip yaz tatiline çıkarsın herhalde…

• Şimdi geldik çıplak iki yüzlülüğe. Alper Taş, “Ben elbette bu seçimlerde HDP’nin barajı aşmasını istiyorum, elbette CHP’nin oylarının artmasını istiyorum. Çünkü ben AKP’nin gerilemesini istiyorum.”, diyor.

HDP’nin barajı aşması için oy alması lazım. Öyle deniyor. AKP’nin gerilemesi için oy kaybetmesi lazım. Yine öyle deniyor. Bunu artık ilkokul çocukları görüyor. CHP’nin oy artışına kafasını yormasın, oya ihtiyacı olan HDP. Alper Taş, iki yüzlülükten vazgeçsin, söylemiyle eylemi tutarlı olsun. “HDP’ye oy vermiyorum ve verilmesini istemiyorum, çünkü HDP’nin barajı aşmasını istemiyorum, çünkü AKP’nin gerilemesini istemiyorum” desin. Yaptığıyla söylediği arasındaki tutarlılık bunu gerektirir. Bunu diyemiyorsa, “bu işler beni aşıyor” desin ve siyaset sahnesinden çekilip gitsin. Kandırmasın.

• Aynı röportajda, sanki bunda hiç payı olmayacakmış gibi, pişkin pişkin, HDP’nin “Barajı aşamama riski elbette var” dedikten sonra, “Geçerse AKP zayıflayarak seçimden çıkmış olur. Tabi sadece bu yetmez. CHP’nin de güçlenmesi lazım. O zaman AKP’nin anayasa değişikliği için referandum şansı kalmaz.”, diyor.

Her şeyi ne kadar da iyi sezmiş ! Bir de bu seçimlerin tarihsel önemini, barajın geçilmesinin anlamını sezse sorun kalmayacak. Şu CHP’nin güçlenmesi meselesini hep kendi meselesi yapıyor, ama HDP barajı nasıl geçer diye düşünmüyor. Pek de emin değiliz ama HDP’nin barajı geçmesi için bizim aklımıza, “HDP’ye oy vermek” geliyor. Yukarıda yazdık, “HDP’nin barajı aşmasını istiyorum” demişti. O halde bir parti lideri olarak, HDP’nin barajı oy dışında nasıl geçeceğini de bize söylemesi lazım. Kurban, adak, yatır, dua, namaz, niyaz her şeye razıyız ve hazırız. Tek HDP barajı geçsin…

• Röportajda kendisine soruluyor “Cumhurbaşkanlığı seçiminde kişisel tercihinizi açıklamıştınız. Madem ÖDP ve Haziran Hareketi olarak seçimlerde yoksunuz, bu seçimde de benzer bir açıklamanız olacak mı?” Yani geçen yazın defterleri karıştırılıyor. Alper Taş soruyu yanıtlıyor: “Evet, o dönem kişisel tercihimi açıkladım ama Parti Meclisi de bana bu tercihimi açıklama iznini vermişti. Medyada bu hep gözden kaçırılıyor. Sanki ben PM’ye rağmen bu açıklamayı yapmışım gibi. Aslında o zaman partinin açıkladığı metin sanırım derdini tam anlatamadı. ÖDP’nin metnini iyi okuyanlar, cumhurbaşkanlığı seçiminde çubuğun Selahattin Demirtaş’a büküldüğünü görüyordu zaten.” Ah bu Parti Meclisi ah, cumhurbaşkanlığı seçiminde partinin başkanına hem Selahattin Demirtaş’a oy atma iznini veriyor hem de attığı oyu açıklama iznini veriyor, partiye ise Selahattin Demirtaş’a oy atma iznini vermiyor, ama oy verdirmekten daha değerli bir şey yapıyor, çubuğu Selahattin Demirtaş’a doğru büküyor. Emin olun, çocukların yaşgünü partilerinde bile bu partiden daha ciddi bir siyaset vardır.

• Alper Taş yukarıdaki soruya yanıtını şöyle tamamlıyor: “Şu anda benim şuraya buraya oy verin demem doğru olmaz. Ama ben şunu söylüyorum: Benim temennim HDP’nin mutlaka ve mutlaka barajı aşması ki bunun altını çiziyorum. CHP’nin de oyunu arttırmasıdır.” Röportajcı ısrar ediyor : Kişisel tercihiniz çok merak ediliyor ama! Bu ısrarın karşında Alper Taş da ısrar ediyor: “Bunu açıklayamam. Çünkü örgütlü bir insanım ve örgütümün bu konuda almış olduğu bir karar var zaten. Kamuoyu ile paylaşmam doğru olmaz. O dönem parti meclisim bana aynı zamanda bu konularda görüş beyan etme izni vermişti.”

Alper Taş haklı, “şuraya buraya oy verin demesi” gerçekten de doğru olmaz, bizce “HDP’ye oy verin” demesi doğru olur. Ama yapamıyor, yine devreye örgüt giriyor. Sanki biz partisinin ona izin verip vermemesiyle ilgileniyoruz, ya da eskiden verip şimdi vermemiş olmasıya ilgileniyoruz. Devasa bir toplumsal kırılma noktası geliyor, küçük insanlar nelerle uğraşıyor. HDP’yi biraz olsun unutturmak için arada bir CHP demesine aldırmayalım. HDP’ye oy verdirmiyor ama HDP’nin mutlaka ve mutlaka barajı aşmasını “istiyor”. Geçen yaz çubuk bükülüyordu, bu yaz altı çiziliyor. Altını çizdiği temennisi, HDP’nin barajı aşmasıymış. Alper Taş barajın yüksek atlama dalındaki gibi atletin baldır kaslarıyla ya da sırıkla atlama dalındaki gibi sırıkla aşıldığını sanıyor galiba…Trafik kazasından ağır yaralı kurtulan birine serum bağlanmış, kan aranıyor, Alper Taş gelmiş, “temennim hayatta kalmasıdır” diyor. “Bak kan grubunuz aynı, hadi kan ver” diyoruz. “Hayır kan veremem, doğru olmaz. Örgütüm izin vermiyor. Onun yerine elini tutup başucunda kitap okuyacağım”, diyor. “Hadi lütfen, sadece 20 cc kan lazım” diyoruz, “Israr etmeyin veremem ben örgütlü adamım” diyor. Demin BHH disiplininin arkasına saklanıyordu. Şimdi de ÖDP’nin parti disiplininin arkasına saklanıyor. Bir kerecik de vicdanın arkasına saklansa olmaz sanki…

Alper Taş’ın bir birey olarak HDP’ye oy atmasının veya atmamasının sadece “bir oyluk” bir politik anlamı var, başka bir politik anlamı yok. Alper Taş siyasi bir tüzel kişiliği temsil ediyor. O siyasi tüzel kişiliğin HDP’ye oy vermesini istemedikten sonra, attığı veya atmadığı tek bir oy onu işlediği suçun vebalinden kurtaramayacaktır.

*

Sonuç: Bu seçimde açık açık “HDP’ye oy verin” demedikçe, fiilen AKP’ye oy verme anlamına gelen bu tavır, Alper Taş’ın tüm siyasi yaşamının özeti olacaktır.

Coşkun ADALI, 19 Mayıs 2015

DEMIRTAS OY