IPCC iklim raporuyla ilgili bilmeniz gereken 10 şey – John Light

En son IPCC raporu yayınlandı, ve haberler kötü.

Hükümetler Arası İklim Değişimi Paneli başkanı Rajendra Pachauri bu raporu 1988’den beri iklim değişimini izleyen IPCC’nin “en güçlü, en sağlam ve en kapsamlı” raporu olarak niteledi. Beyaz Saray’ın yayınladığı açıklamada da raporun “küresel topluma, süratle ve kuvvetle harekete geçmek zorunda olduğumuzu hatırlatan bir uyan borusu” olduğu belirtildi.

Raporun dili geçmiş yıllardakinden çok daha kuvvetli: Isınma “tartışmasız” ve görmekte olduğumuz değişimler her yana nüfuz etmekte, diyor rapor açık bir biçimde. Fosil yakıtlara bağımlılığımızı kesmek için hızla harekete geçmeliyiz, diye uyarıyor. Aksi takdirde, “daha çok ısınmayla ve iklim sisteminin bütün bileşenlerinde uzun vadeli değişimlerle karşı karşıya kalacağız, bu da insanlar ve ekosistemler üstünde sert, yaygın ve geri-çevrilemez etkilerin olasılığını arttıracak.”

Geçen hafta açıkladığımız gibi, eğer bir déjà vu hissine kapıldıysanız sorun yok – bunun sebebi, Eylül 2013’ten beri üç IPCC raporu yayınlanmış olması. Bugünkü, bu raporlar silsilesinin son taksiti: sentez raporu denen bu rapor, kendinden önce gelen üç raporu özetleyip açıklamayı amaçlıyor. Bütün bu parçalar bir arada Beşinci Değerlendirme Raporu’nu, yani AR5’i (Fifth Assessment Report) oluşturuyorlar. AR5, iklim değişimine 2007’den beri en kapsamlı bakışı sunuyor.

Rapor sürecine dahil olan herkes özetlenen araştırmaların, siyasi liderlere ve BM müzakerecilerine önümüzdeki yıl emisyon kesimiyle ilgili bir anlaşmaya varıp hepimizi kurtarmaları yolunda rehberlik edeceğini umuyor.

Her ne kadar bu rapor, IPCC standartlarında bakarsak, oldukça hafif kalsa da (epi topu 116 sayfadan oluşuyor ve 40 sayfalık bir politikacı özeti içeriyor) burada sizin için iyice süzdük. Aşağıda, bazı tablolar ve grafikler eşliğinde, paket edip evinize götürebileceğiniz 10 şeyi bulabilirsiniz, ki birçoğu da geçen 13 ayda yayınlanan önceki IPCC raporlarından tanıdık gelecektir.

1. Biz insanlar gerçekten, hakikaten iklim değişiminden sorumluyuz, ve bu gerçeği görmezden gelmek onu daha az doğru kılmıyor. “İklim sistemindeki insan etkisi açıktır ve yakın zamandaki insan kaynaklı sera gazı salımları tarihteki en yüksek seviyesindedir.” diyor rapor. Kilit sera gazlarının – karbondioksit, metan, diazot monoksit – atmosferdeki yoğunluğu “son 800 bin yılda eşi benzeri görülmemiş seviyelerde” diye uyarıyor, ve bunun suçlusu bizim fosil yakıt temelli ekonomilerimiz ve sürekli artan nüfusumuz.

past-co2

2. İklim değişim hali hazırda gerçekleşiyor. Son otuz yılın her on yıllık bölümü, o zaman kadar kayıt altındaki en sıcak on yıl oldu. Deniz seviyeleri yükseliyor. Kuzey Kutbu buz katmanı küçülüyor. Tarımsal üretim değişiyor – çoğunlukla da azalıyor. İklim daha yağışlı hale geliyor ve fırtınalarla sıcak hava dalgaları yoğunlaşıyor.

sea-level-and-temp-change

3. … ve işler çok daha kötüye gidecek: “Sıcak hava dalgaları daha sık gerçekleşecek ve daha uzun sürecek … aşırı yağış olayları birçok bölgede daha yoğun ve daha sık hale gelecek. Okyanuslar ısınmaya ve asitlenmeye devam edecek, ve küresel ortalama deniz seviyeleri de yükselmeyi sürdürecek.” diyor rapor. Eğer böyle devam edersek, yüzyılın sonunda 3.7 – 4.8 derecelik sıcaklık artışı – veya daha da fazlası – ile karşılaşabiliriz.

Bu grafikler deniz seviyelerinde ve yüzey sıcaklığında farklı emisyon senaryolarında beklenen değişimleri gösteriyor:

sea-level-rise

temperature-rise

4. Son dönemdeki ısınmanın büyük kısmı okyanuslarda yaşandı. 1971’den beri iklim sistemine giren enerjinin yaklaşık yüzde 90’ı okyanuslara gitti. Bu, daha sıcak ve genleşen okyanuslar demek; bu da, daha güçlü kasırgalar demek. Ayrıca da deniz seviyelerinde artış ve sahil şeritlerinin erozyonu demek.

5. Okyanuslar asitleniyor. Sanayi devriminden beri insanların kustuğu bunca karbondioksiti alan okyanuslar yüzde 26 daha asitli hale geldiler ve pH seviyeleri daha da düşüyor. Bilim insanları bunun deniz yaşamına yaygın ve sert etkileri olabileceğini düşünüyorlar – git gide okyanus asitlenmesi “diğer CO2 sorunu” olarak adlandırılıyor.

6. İklim değişimi kalkınmakta olan ulusları özellikle sert biçimde vuracak, ama hepimiz zarar görmeye açığız. İklim değişimi gıda sistemlerini dengesizleştirecek, sağlık sorunlarını alevlendirecek, insanları yerlerinden edecek, ülkelerin altyapılarını zayıflatacak ve çatışmaları körükleyecek. Hayatın her alanına temas edecek. Sıcaklıklar arttıkça ekonomik büyüme yavaşlayacak, yeni yoksulluk tuzakları yaratılacak ve biz de önce iklim değişimini çözmeden yoksulluğu ortadan kaldıramayacağımızı göreceğiz.

7. Bitkiler ve hayvanlar bizden de daha hassas. İklimler yer değiştirdikçe topyekun ekosistemler hareket etmek zorunda kalacak ve birbirleriyle çarpışacaklar. Eğer ısınma böyle devam ederse birçok bitki ve küçük hayvan bu hıza yetişemeyecek ve türleri yok olacak.

8. 2050 itibariyle büyük ölçüde yenilenebilir kaynaklara yönelmeliyiz ve 2100’de fosil yakıtları tamamen devre dışı bırakmalıyız. İklim değişimin geri-dönülemez olma ihtimali bulunan ve en yıkıcı etkilerinden kaçınmak için (mesela rapordan: “azımsanamayacak tür yokoluşu, küresel ve bölgesel gıda güvensizliği, bunların sonucunda normal insan faaliyetlerindeki kısıtlamalar ve sınırlı adaptasyon potansiyeli”), sera gazı salımlarını bu yüzyılın ortasına kadar ciddi miktada kısmamız gerekiyor. “Yüzyılın sonunda CO2 ve diğer uzun ömürlü sera gazı emisyonlarını neredeyse sıfıra indirmeyi” hedeflemeliyiz.

Bu grafik, farklı emisyon senaryolarında salımlarımızın ne kadar artıp azalabileceğini gösteriyor:

ghg-emissions-pathways-in-all-ar5-scenarios

9. İklim değişimiyle mücadele için gereken çözümlere hali hazırda sahibiz. Gerekli teknolojilere sahip olduğumuzu ve eğer harekete geçersek ekonomik büyüme çok şiddetli etkilenmeyeceğini savunuyor rapor. Klişe olduğu üzere: Tek ihtiyacımız olan, eyleme geçme azmi. Ancak rapor eyleme hep birlikte geçmemiz gerektiğini işaret ediyor: “Eğer tekil özneler bağımsız olarak kendi çıkarlarını ön plana çıkarırlarsa efektif azaltıma erişilemeyecektir. Dolayısıyla sera gazı salımlarını azaltmak ve diğer iklim değişimi sorunlarına çözüm bulmak için işbirliğine dayalı yanıtlar (uluslararası işbirliği de dahil olmak üzere) gerekmektedir.”

10. Bu vahim rapor kuşkusuz muhafazakar bir rapor. İklim değişiminin etkileri raporun sunduğundan çok daha kötü olabilir. Chris Mooney’in açıkladığı üzere birçok bilimsel uzman panelin temkinli tarafa doğru hata yaptığını belirtiyor:

Bulletin of the American Meteorological Society‘de yayınlanan yeni bir çalışma, IPCC’nin “2.tip hata”lardansa – yani olan bir şeyin olmadığını iddia etmektense – “1.tip hata”lardan – yani olmayan bir şeyin olduğunu iddia etmekten – kaçınmaya odaklandığını belirtiyor.

Yani iklim değişiminin etkileri gerçekte IPCC’nin betimlediğinden çok daha sert hatta çok daha tuhaf olabilir.

***

Bu makale 2 Kasım 2014’te Grist’te “The 10 things you need to know from the new IPCC report” başlığıyla yayınlandı.

1 pings

  1. […] IPCC iklim raporuyla ilgili bilmeniz gereken 10 şey – John Light […]

Leave a Reply

Your email address will not be published.