Şu üç yazıdaki görüşlerin incelenmesini öneriyorum. Bu yazılardaki görüşlerin çoğuna katılıyorum.

1/ “ABD liderliğindeki emperyalizm çürümüşlüğünü şimdi Venezuela’da gösteriyor” (Korkut Boratav, Birgün, Röportaj, 03 Şubat 2019)

2/ “Venezuela’yı düşünürken” (Ergin Yıldızoğlu, Cumhuriyet, 31 Ocak 2019)

3/ “Venezuela’da heyulaya dönüşen hayalet” (Süreyya Su, t24, 03 Şubat 2019)

Durumu kısaca değerlendirmek ve devrimci duruş açısından şunları söyleyebiliyorum:

  1. Elbette Trump ve çıkarlarını temsil ettiği petrol ve silah tekellerinin ülkeye her türlü müdahelesine karşıyız. ABD’nin Venezuela politikasına karşıyız.

  2. Yüklendiği işin altından kalkabilecek çapta olup olmamasından, daralan sosyal tabanından, politik hatalarından, kapitalist ilişkinin kendisini sorgulamamasından, Recep’le aşırı fingirdeşmesinden bağımsız olarak Maduro’yu destekliyoruz. Ayrıca nerede, ne yanlış yaptığı, ‘ne yapsa daha iyi olurdu’yu bugün tartışmanın yanlış olduğunu düşünüyoruz.

  3. Türkiye’nin ilerici güçleriyle dayanışmak yerine Recep’le fingirdeşmeyi seçmesi bizim onunla dayanışmamızı engellemez. Onunla dayanışmamız onun aleyhimize olan tavrıyla ilgili değildir. Dayanışanın dayanışması dayanışılanın davranışıyla ilgili değildir. Devrimci dayanışma karşılıklı olabilir, olmayabilir. Onun bizimle devrimci dayanışma göstermiyor olması onun bileceği iş, bizim onunla devrimci dayanışma gösteriyor olmamız bizim bileceğimiz iş… Elbette karşılıklı olmasını isterdik.

  4. ABD ambargosu karşısında uluslararası kredisini korumak için Maduro’nun Türkiye’ye ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne geçen yıl 73 ton altın sattığı kesin gözüküyor. Bu ticarete de “denize düşen yılana sarılır” diyelim.

  5. Öte yandan ABD’nin dünyada gerileyen hegemonyası Ortadoğu’da bölge güçlerine bir politik manevra alanı açıyor. Ama bu alan sadece “mızıkçılık” yapmalarına izin verilen bir alandır, çünkü siyasi varlıklarının devamı dün olduğu gibi bugün de ABD politikasına bağlıdır. Bugün dünyada 4-5 milyar insanın küfürlerine alışık olan ABD için bölgedeki bir müteffikinin “mızıkçılığı” dış politikalarının oluşmasına etki etmez, “mızıkçılık” oyunun kurallarını da değiştirmez. Recep biraz altın karşılığında sadece “mızıkçılık” alanını genişletti, bölgeden çıktı, Latin Amerika “fırsatına” da bulaştı, o kadar… Bu tür mızıkçılığa anti-emperyalist bir demagojinin eşlik etmesi iç propaganda amaçlıdır, bu demagojiye bunun ötesinde bir amaç yüklemek için milliyetçi, sosyal demokrat vb. olmak gerekir.

  6. Kapitalist Venezuela’nın en büyük tarihsel talihsizliği petrolüdür. Petrol, ABD için tüm diğer ülkeler için olduğundan daha hayati bir ihtiyaçtır. Bir numaralı ihtiyaçtır. Kapitalist ekonominin ve toplumun maddi altyapısı bir kez öyle kurulmuş. Kaldı ki ABD’de petrol tekelleriyle silah tekelleri iktidar blokunun en güçlü bileşenleridir. Kapitalist Venezuela talihsizdir, hem gözü dönmüş aç aslanın dibinde oturacaksın, hem de taze kuzu etini ona vermeyeceksin. Çoğunu versen yine yetmez, hepsini ister. Zor iş…

  7. Ayrıca, yine petrol yüzünden, kapitalist Venezuela’nın dünya kapitalist sistemine petrole alternatif bir entegrasyon şansı yoktur. Petrol ekseninde entegrasyonda ise, petrolün uluslarötesi bir ekonomisi olduğundan, bağımsız ulusal politika izlemesi çok zordur. Halkın dayanılmaz ağır yaşam koşulları da bunu gösteriyor. Bu zorluğa meydan okumak en az yüz binlik silahlı halk milisleri ister. Bu örgütlenme de kapitalist çerçevede kurtuluş gibi dar bir perspektifle hayata geçemez.

Venezuela’da olup bitenler son iki yüz yıllık Latin Amerika tarihinin inişli çıkışlı bir parçasıdır. Latin Amerika ABD’nin arka bahçesidir. Latin Amerika’da hiçbir kayıp ebedi kayıp, hiçbir kazanç ebedi kazanç değildir. Latin Amerika, fay hatlarının karman çorman olduğu yoğun bir deprem bölgesidir. Bir deprem olması da, uzun süre deprem olmaması da, bir daha deprem olmayacağını göstermez. Bugün Latin Amerika’da rüzgârlar ters yönde esiyor. Hepsi bu…

Brezilya, “kıtasal ülkeler” kategorisinde olduğundan, ayrı tutulabilir, ama diğer bütün Latin Amerika ülkelerininin geri dönüşsüz kurtuluşu ancak bir Latin Amerika devrimi bağlamında düşünülebilir. Bu bize ait ukalaca bir saptama değildir. Bolivar’dan Che’ye bütün büyük enternasyonalist Latin Amerika devrimcilerinin tarihsel perspektifidir. Devrimden sonra Küba’da kalmayan, dünya devrimini önce gidip Afrika’da arayan ve bulamayan, sonra da Latin Amerika’ya geri gelen Che’nin, Bolivya’da, oldu ya, gerçekleşen bir devrimden sonra o ülkede kalacağını hayal etmek zordur. Bolivya’da devrimden sonra büyük bir olasılıkla kendi ülkesine, Arjantin’e geçecekti.

Che ne dünya devrimini, ne de Latin Amerika devrimini göremedi, ama Küba devrimine verdiği enternasyonalist devrimci ruhla Küba devleti otuz yıl tüm anti-emperyalist hareketleri destekledi. O o gündü, bugün Maduro bambaşka bir Latin Amerika’da ve bambaşka bir dünyada yaşıyor. Seçtiği yolda sonuna kadar gitmekten başka çaresi yok gibi görünüyor. Gidebildiği kadar gittiğinde kendi iradesi dışında ortaya çıkabilecek olası bir kayıp, bu yoldan isteyerek çıkarsa karşılaşacağı kayıptan daha az olacaktır. Biz de ona “devam” diyoruz.

Coşkun Adalı, 07 Şubat 2019


Bu yazıyı PDF formatında bilgisayarınıza indirmek için tıklayın: Venezuela konusunda akla gelenler – Coskun Adali 7 Subat 2019