(Yazıyı pdf formatında bilgisayarınıza indirmek için: Son tren – Coskun Adali 18 Haziran 2014 )

§.1. Türkiye’nin bugün en büyük sorunu Recep Tayyip Erdoğan’dır. Nokta. Virgül değil nokta… Virgül olmaz, çünkü bu virgülden sonra gelen her laf cümledeki saptamayı zayıflatır. Virgülcüler Recep Tayyip Erdoğan’a karşı çıkarılan adayın niçin yanlış bir aday olduğunu, esasında şöyle değil böyle olması gerektiğini, ilkesel yaklaşımı filan anlatıp duracaklar. Noktacılar için ise “nokta vuruş” şudur : Recep Tayyip Erdoğan’ı sandıkta yenme olasılığı gerçekten varsa, dolabın altındaki kapana sıkışıp ölmüş farenin kokan leşini bile desteklemek gerekir.

§.2. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun sandıkta Recep Tayyip Erdoğan’a ciddi bir rakip olduğuna kuşku yok. Bugün Mustafa Kemal diriltilip aday yapılsa Recep Tayyip Erdoğan’a karşı kaybeder. Demek ki hesap kitap yapıldı ve bu adamdan başka gerçek şansı olan bir aday olmadığına karar verildi. Deniz Baykal şaşırmış, üzülmüş… Herhalde aday yapılsa kendisinin seçileceğini düşünüyordu. Politika körlük üretir.

§.3. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı midelerini bulandıran, duygularını zedeleyen, hele bu kişinin hem MHP’nin hem de Fethullahçı yaratığın desteklediği adaylığını hazmetmelerine imkân olmayan aydınların, solcuların, duygusal laiklerin, Kemalistlerin, sosyal demokratların bir bölümü virgülcüdür. “Mevzu”yu anlamamışlardır. Gerçekten kazanma şansı varsa, önemli olan bu adayın böyle bir şansının varolmasıdır, onun adaylığına onun siyasi çizgisi nedeniyle karşı çıkmak virgülcülüktür.

§.4. Ekmeleddin İhsanoğlu kazanırsa, burjuvazi Türkiye’de bir restorasyon operasyonuna gidecektir. Burjuvazi, cumhuriyeti yıkan, laikliği yok sayan, güdük de olsa kör topal giden temsili parlamenter demokrasiyi, daha da önemlisi burjuva hukukunu ve adalet aygıtını neredeyse iflah olmaz düzeyde tahrip eden, cezai sorumluluktan sandık yoluyla kaçan, sıfır siyasi sorumlulukla sonsuz yetki kullanan Recep Tayyip Erdoğan’ın döve döve suyunu çıkardığı, pelte haline getirdiği, polise dayalı bir araca dönüştürdüğü devleti restore etmek, tıkır tıkır ahenkli çalışan bir hale getirmek istiyor. Çünkü böyle bir devlete her açıdan ihtiyacı var. Sonuç : Katılımcı bir demokrasinin gelişmesi, laiklik, genel olarak toplumsal ilerleme açısından, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun cumhurbaşkanı olup olmaması bir anlam taşımıyor ve devrimciler için hiç önemli değildir. Zaten Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı “daha güzel bir gelecek, daha güzel bir Türkiye” gibi abuk sabuk bir bağlamda tartışılamaz.

§.5. O zaman Ekmeleddin İhsanoğlu’nun cumhurbaşkanlığı ne işe yarar ? sorusu ortaya çıkıyor. Dünya görüşü, politik düşünceler, inançlar, strateji, program hatta politik deneyim vb. açısından, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Recep Tayyip Erdoğan’ın tıpatıp aynısı olduğunu, hatta ikisinin tek yumurta ikizleri olduğunu varsayalım. Yani en uç varsayımı kabul edelim. Hâlâ Ekmeleddin İhsanoğlu’nda büyük bir şey eksik : Çelik irade. Çünkü kendini kendi yaratmadı, onu başkaları yarattı. Cumhuriyeti yıkan, burjuva demokratik devriminin tüm kazanımlarını geri devşiren Recep Tayyip Erdoğan, karşıdevrimin öznel öğesidir, karşıdevrimin hegemonudur. Çelik gibi bir iradesi vardır. Emperyalizm çağında burjuva demokratik devrimin kazanımlarını korumak da proletaryaya düşer. Proletarya devrime ancak bu kazanımları koruyarak yürüyebilir. Proletaryaya tam cepheden saldıran Recep Tayyip Erdoğan her düzeyde müthiş bir sınıf düşmanıdır. Kendisine yardım ve yataklık eden binlerce kadrosu aslında onun çelik iradesine kenetlenmiştir. Gözünü kırpmadan, eli titremeden siyasi irade kullanabilmektedir. Yaşamlarında hiç siyasi irade kullanmamış olan aydınlar siyasi irade kullanmanın ne anlama geldiğini bilmezler. Yok “ABD seçti”, yok “Avrupa destekledi”, yok “Arap sermayesi istedi” laflarını geçelim artık. Recep Tayyip Erdoğan dışardan seçildiği, desteklendiği, istendiği için irade kullanmıyor, irade kullanmak başka bir şeydir, tersine rahatça irade kullanabildiği görüldüğü için dışardan seçiliyor, destekleniyor, isteniyor.

§.6. Sınıf savaşında Recep Tayyip Erdoğan amansızdır, bunu kanıtlamıştır. En ufak bir toplumsal eylemliliğe tahammülü yoktur, bunu defalarca kanıtlamıştır. Olağanüstü orantısız güç kullanmaktan hem de sürekli kullanmaktan hiç çekinmez, bunu her gün kanıtlamaktadır. Karşısında durana polisle, yasayla, hukukla, tüm gücüyle saldırır, ama ayağına dolanan yasayı, hukuku filan hemen çöpe atar, bunu kanıtlamıştır. Demokrasiyle, hakla, hukukla ilişkisi yoktur, bunu kanıtlamıştır. Tek adam rejiminden başka bir rejim düşünmez, bunu kanıtlamıştır. Yalan söylememek, iftira atmamak, kandırmamak, hile yapmamak, ölümlere sevinmemek vb türünden en temel insani değerlerle en ufak bir ilişkisi yoktur. Bunu defalarca kanıtlamıştır. Türkiye’yi son derece tehlikeli bir Ortadoğu batağına sokarken hiç endişelenmemiştir. Daha bir çok şey söylenebilir. Ama çelik gibi bir iradesi vardır, kefen söyleminin bir rasyonalitesi vardır. Ekmeleddin İhsanoğlu Recep Tayyip Erdoğan’ın aynısının tıpkısıysa aynısının tıpkısı olduğunu kanıtlamamıştır.

§.7. Recep Tayyip Erdoğan, hâkim sınıfların aşırı sıklıkla ve alenen kullanılması tehlikeli, yoğun iradesidir. Ekmeleddin İhsanoğlu seçilirse, burjuvazi karşıdevrimi kabul edilebilir bir sınıra doğru geri çekmek istiyor demektir. Buradan da başka bir tehlike doğacaktır, irade boşluğu ortaya çıkacaktır. Düdüğü tıkanan düdüklü tencerenin kapağı mutfak tavanını deler. Eksik, eğreti iradenin oluşturduğu çatlaklardan milyonlar fışkıracaktır. Türkiye AKP’ye karşı, Gezi dahil, tarihinde görmediği bir yığınsal eylemliliğe tanık olacaktır. Bu bir iddia olabilir ama Ekmeleddin İhsanoğlu asla ve asla Recep Tayyip Erdoğan’ın her saniye kolayca sergilediği iradeyi sergileyemeyecektir. Her zaman eli titreyecektir. Her zaman ne yapacağını tam bilemez bir kararsızlık içinde olacaktır. Kaldı ki kendisini seçen güçleri sırtında hep bir kambur olarak taşıyacaktır. İster nefret etsin ister unutmaya çalışsın, kamburunu hep hissedecektir.

§.8. Recep Tayyip Erdoğan’ın muhalifleri, “Hangi aday ne diyor ona bakarız”, ya da “şu şu konularda ne diyor, ona bakarız” ya da “adayın geçmişine, duruşuna bakarız” türünden düşüncelerden vazgeçmelidirler. Ekmeleddin İhsanoğlu toplumsal ilerleme açısından Türkiye’ye hiçbir şey vaat edemez, hiç bir olumlu katkı yapamaz. “Recep Tayyip Erdoğan” ile “Ekmeleddin İhsanoğlu” arasındaki tercih, olumluluk/olumsuzluk bağlamında yapılacak bir tercih değildir. Ekmeleddin İhsanoğlu, kendi istemi ve bilinci dışında, olumlu, ya da en azından Recep Tayyip Erdoğan’ın yarattığı kabusla kıyaslanamayacak kadar olumlu sınıf savaşı koşulları vaat ediyor, hiç istemeden toplumsal muhalefete “yürü ya kulum” diyor. Burjuvazi çok zor durumda olmalı ki ateşle oynuyor. Seçim “Recep Tayyip Erdoğan” ile “Ekmeleddin İhsanoğlu” arasında bir seçim değildir. “Recep Tayyip Erdoğan’a son” ile “Recep Tayyip Erdoğan’la devam” arasında bir seçimdir.

§.9. Türkiye’nin bugün en büyük sorunu Recep Tayyip Erdoğan’dır. Türkiye’de toplumsal ilerlemenin, devrime yolu açacak bir toplumsal ilerlemenin önünü tıkamıştır. Bu engeli kaldırmak istiyor muyuz ? Soru budur. Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidardan söküp atmak, AKP’nin kurduğu sistemi çökertecek süreci başlatmak için önümüze bir fırsat çıkmış durumda…Bu tasfiye sürecinin bir yerden başlaması lazım. Cumhurbaşkanlığı seçiminin bu çorap söküğünün ilk ilmiği olup olmaması Recep Tayyip Erdoğan’ı seçmeyenlere bağlıdır. Ve her zaman zayıf düşmanı seçmek gerekir.

§.10. Ekmeleddin İhsanoğlu desteklense bile Recep Tayyip Erdoğan seçimi yine kazanabilir. Daha yıllarca Türkiye’nin başında kalabilir. Seçimi kaybetmesi büyük bir fırsattır, ama kazanması olağanüstü karanlık bir felakettir. Acaba herşeyi dar bir cumhurbaşkanlığı seçimi kalıbı içinde mi düşünüyoruz ? Hayır. Yaşam herkese iki aylık bir süre tanıdı, yani herkes aynı zaman baskısı altında. Şimdi bu iki ay içinde, “adaya göre oy veririz”, “program önerilerine bakarız”, “boykot” türünden bahanelerle bu cumhurbaşkanlığı seçiminin dışında duruyorsanız, yani Recep Tayyip Erdoğan’ın seçilmesine fiilen “eyvallah” diyorsanız, Recep Tayyip Erdoğan’ın istifası, hükümetin düşmesi, parlamentonun askıya alınması ve AKP yöneticilerinin suçlarından dolayı yargılanmalarının başlanması için bu iki ay içinde ne yapılmasını öneriyorsunuz ? Bir şey önerin, belki daha akla yakındır, o öneriyi hayata geçirmeye çalışalım. “Gelecek milletvekili seçimine hazırlanırız” derseniz, on iki yıldır bir sürü seçim kazanan adamın o seçimi de kazanacağını görmüyor musunuz ? Bu sefer niçin kaybetsin ? Hem de cumhurbaşkanlığı koltuğunda otururken… Daha da kötüsü, Türkiye’de alışılageldik türden bir seçim bir daha artık hiç olmayabilir. “Sokaklara çıkarız” diyorsanız, cumhurbaşkanlığı seçimleri eylemlere bir engel değildir. Eylemlere devam…

§11. Kapkaranlık bir gecenin içindeyiz. Böyle bir gecenin son trenini kaçıramayız. Yaşamlarında son tren kaçırmış olanlar, uzaklaşan trene bakarken insanın nasıl duygular içine düştüğünü iyi bilirler.

Coşkun ADALI, 18 Haziran 2014

  1. Yalçın says:

    Merhaba.
    Paris te Mehmet sayesinde sizin yazılarla tanışma imkanım oldu.
    Seçimeler konusunda, ayrı anlatım tarzlarımıza ragmen aynı bakıyoruz.
    Benimde yeni kurduğum bir blog var.Paris’te seçimlerle ilğil yazıları içeren küçük bir broşür çıkarmak istiyordum.
    Sizenle yazışmak, tanışmak isterdim.
    Görüşmek umuduyla.
    Selamlar.
    Yalçım

Comments are closed.