Onur Yolu 2: Eşitlikçi ve küresel bir devrimci öznenin belirişi, 11 Kasım ve 10 Aralık 2011 – Örsan Şenalp

17 Eylül ve 15 Ekim 2011 eylemleri dünya sosyal değişim tarihine “dünya çapında en kısa sürede organize edilen” kolektif eylemler ve başkaldırılar olarak geçecekler. 17 Eylül’de Avrupa ve Amerika’da yaşanan Tahrir benzeri işgaller öncesinde Yunanistan, İzlanda, İngiltere ve İspanya’da hayat bulan eylemliliklerin kenetlenmesi ve takibeden süreçte ulusötesi işbirliği komitelerinin internet üzerinden geliştirdikleri, meydanlardaki halk meclislerini örnek alan, doğrudan demokrasi mekanizmalarını başarıyla kullanmaları, 17 Eylül ve 15 Ekim’de işgallerin dünya çapında hızla yayılması sonucunu doğurdu.

Paris ve Wall Street işgalleri sembolik önem taşyorlardı ve bunların hareketi ileri taşıyacak eylemler olmaları bekleniyordu. 17 Eylül’de Paris’de Wall Street gibi kalıcı bir komün kurulamadı ama İspanya, İtalya ve diğer çevre ülkelerden ve Fransız şehirlerinden yürüyerek gelen eylemciler, 15 Ekim’de Brüksel’i işgal etmek üzere yürümeye devam etme kararı aldılar. Bu yürüyüş sürerken ana akım medya ABD’deki vurucu işgali iki hafta kadar görmezden gelmeye çalıştı. Olay, artık habercilik meşuiyeti açısından bir tehdit noktasına geldiğinde ise medya işgale tanıdık karalama kampanyası ile yer vermek zorunda kaldı. 15 Ekim ‘Dünya Devrimi’ veya ‘Küresel Değişim İçin Birlik‘, eylemi patlak verdiğinde artık iş işten geçmiş ve küresel anlamda %1 olarak sembolize edilen kapitalist seçkinlerin düzeni ve bu düzenin elindeki medyanın ipliği önemli ölçüde pazara çıkmış oldu.

15 Ekim işgalleri ile, artık sonu gelen Batı İmparatorluğu’nun kalbi olan en önemli metropol meydanlarında bir işgal ağı, yaklaşan dünya devriminin alt yapısı olarak kuruldu. Geçtiğimiz üç buçuk haftalık kısa süre içinde bu ulusötesi komün işlevsellik geliştirmeye, yeni bir yaşam deneyimi ve kültür oluşturmaya başladı. Sakarya Caddesinden, Tekel işgalinden bizlere oldukça tanıdık gelen görüntüler Wall Street, Brüksel, Amsterdam, Paris, Roma, Atina, Madrid, Toronto kent meydanlarına yayıldılar ve bir biri ile iletişim içindeki bu komünler, doğması beklenen eşitlikçi bir devrimci öznenin inşasına girişilen yerlere dönüştüler. Bu günlerde bu meclislerde geliştirilen yöntem ve edinilen deneyimlerin daha sistemli bir biçimde, yeni teknolojilerin işgal mekanlarında ortaya çıkan sistemler ile sentezlenmesi ile işleyecek örgütlü küresel bir ağın inşa edilmesi için uğraş veriliyor.

11.11.11 Küresel Meydan ve WikiGrev

Ana akım medyanın kısır ‘iyi ama ne istediklerini bilmiyorlar’ eleştirisi ile karartmak istediği şey, istenilenin tabandan idare edilecek tam eşitlikçi bir halk demokrasisinin  mekanizmalarının yaratılması olduğu. İşin doğrusu, böyle bir şeyin talep edilmediği ve işgal meydanlarında ve internet üzerinden doğrudan demokrasi ile hayata geçirildiği korkunç gerçeği gözlerden saklanmaya çalışılıyor. % 1’in en büyük handikabı, bu karartmanın büyük olasılıkla yakında hiç bir işlevi kalmayacak çürüyen ‘ancient’ rejimin, kendisi ile aynı akibeti paylaşacak olan medyası ile yapılıyor olması.

Hareketlerin onur yolunda işaret ettiği yeni tarihler ise 11 Kasım ve 10 Aralık 2011. 11 Kasım‘da bir çok işgal meydanında eylemler ve forumlar, kültürel etkinlikler yapılması, internet üzerinde kullanılan mevcut tüm araçlar ve platformaların birleştirilmesi ile oluşturulacak Küresel Meydan‘ın kamuoyuna ilan edilmesi planlanıyor. Böylece hem dünyaya ve hareketin iç bileşenlerine kenetlenmişlik ve bir aradalık mesajı verilecek, hem de strateji anlamında ilerleme kaydedilecek. Eğer teknik bir sorun yaşanmazsa 11 Kasım’da, saatler 11:11’i gösterdiğinde bütün işgal meydanları bir birlerine canlı olarak internet üzerinden bağlanacaklar ve işgalciler el ele tutuşarak küresel birlik mesajı verecekler.

11 rakamı, bir yandan Marx’ın meşhur onbirinci tezine gönderme yaparken, diğer bir yandan da birlerin birliği hareketin birliğine, birlik içinde otonominin korunmasına işaret ediyor. 11.11.11‘i Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının devrim parolası olarak belirlemiş olması da anlamlı. 11 Kasım’da gerçekleştirilmesi planlanan diğer bir olay da 2 Kasım Oakland, 24 Kasım Portekiz ve 30 Kasım İngiltere genel grevlerini destekleyecek ve sistem karşıtı bir çerçevede benzeri grevleri genişleterek yayacak süresiz bir WikiGrev ilan edilmesi. Bir çeşit ‘açık kaynak’ grev olarak tasarlanan wikigrev ile sistemin saldırılarına sanatsal, bilimsel, zihinsel, sanal, endüstriyel ve diğer tüm alanlarda ve formlarda yaratıcı karşı saldırılarla cevap vermek ve yazılması planlanan halkların yasalarını uygulamaya geçirmek için statükoya baskı yapmak hedefleniyor.

Halkların İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi

10 Aralık 2011 için planlanan şey ise Batı’nın ve Doğu’nun, Kuzey’in ve Güney’in insan haklarını hiçe sayan, çifte standartlı ve iki yüzlü seçkinlerin Dünya İnsan Hakları gününü, tabiri cazise, ayakları üzerine oturtacak 15 Ekim benzeri bir eylemlilik. İşgal meydanlarında kurulan halk meclislerinin koordinesi ile oluşturulmaya çalışılan küresel ağın sınanacağı bir deney olarak; % 99’un ya da Halkların İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi‘nin 10 Aralık’a kadar yazılması amaçlanıyor.

Binlece kişinin yatay bir şekilde bu doğrultuda sarfettiği çabalar meyvasını verirse ve birbirine bağlı bu projeler gerçekleşebilir ise doğrudan demokratik bir ‘dünya halkları ulusötesi birliği’ /örgütlü ağı tarafından bu bildirgenin insanlığa deklare edilişine tanıklık edeceğiz. Eşitlikçi ve küresel bir devrimci öznenin belirginleşmesi demek olan bu sürecin başarıya ulaşabilmesi için daha çok enerjinin bu yönde kanalize edilmesi gerektiği açık. Bu yüzden daha çok meydanın işgal edilmesi, özellikle Çin, Rusya, Türkiye ve benzer ülkelerdeki muhalefet hareketlerinin bu sürece katılmalası çok önemli. Bu yeni devrimci özne ancak ve ancak dünya çapında böylesine bir birliğin sağlanması ile ayağa kalkabilir. Ancak böylesi bir birliğin sağlanması ile kapitalizmin hızla gündeme getirdiği savaş seçeneği bertaraf edilebilir ve dünya devrimi daha da gerçekçi bir sürece dönüşür.

Mücadelenin yerel boyutu elbette eşit önemde. Özellikle Kuzey Afrika’da (Arap dünyasında) tersine dönmeye başlayan devrim sürecinin tekrar doğru rotaya sokulabilmesi için Türkiye’deki Mübarekler’in, Esad’ların, Obamalar’ın, Clintonlar’ın, Putinler’in yani zalimlerin de yerlerinden edilmeleri stratejik önemde. Bu bağlamda, 15 Ekim’de harekete geçemeyen Türkiye’de de çağrılar yapılmaya başlandı. Umut ediyoruz ki, Türkiye muhalefeti iç çelişkilerini aşmayı başaracak ve 11 Kasım’da, yeni nesil devrimci bir öznenin inşası sürecine aktif katkı verme noktasına gelecek. Kürt ve Türk devrimcilerine yönelen yeni AKP-Gülen faşizminin ve bölgesel taşeron Türkiye emperyalizmi planlarının yerle bir edilebilmesi için güçlerin sokaklarda ve meydanlarda, dünyanın diğer sokak ve meydanlarındaki insanlar ile birlikte devrime yürümesi gerekiyor.

Gerçek demokrasi ve gerçek insan hakları her yerde ve herkes için talep ediliyor fakat asıl olan onları aşağıdan inşa edebilmek. Yani Devrime giden Onur Yolu yine sokaklardan ve meydanlardan geçiyor.

Bu kez Denizler için, yeniden 11.11.11!

http://snuproject.wordpress.com/

orsan1234@gmail.com

This entry was posted in General. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *