Pek dile getirilmiyor fakat Arap Baharı çoktan Büyük Orta Doğu olarak adlandırılan bölgenin dışına taştı bile. İlhamını Tahrir, Puerto Del Sol ve Syntagma halk işgallerinden alan toplumsal bir hareket/ler büyüyerek ve uluslararasılaşarak, 17 Eylül ve 15 Ekim tarihlerine doğru yol alıyor. En son İsrail ve Şili bu dalgaya katıldılar. Hareket/ler 17 Eylül’de Wall Street ve Paris’in merkez meydanlarının, 15 Ekim’de ise Brüksel ve Washington başta olmak üzere gezegen düzeyinde kent meydanlarının işgali için çağrılar yapıyor, örgütleniyor.
Bilgisayar hackerları ağı Anonymous 17 Eylül’de Wall Street’in işgaline kitlesel katılım için çağrı yaptı. Benzer bir çağrı da geçtiğimiz gün Manu Chao’dan, konser sırasında geldi. Uluslararası sermaye akışlarına vergi uygulansın savunusu ile tanınan ATTAC ağı, Avrupa çapında İspanya kökenli fakat giderek yayılan Gerçek Demokrasi Şimdi! ve Meydanları Ele Geçir hareketleri ile eylemler için işbirliğine gideceğini açıkladı. 1000 örgütten fazla katılımcısı olan Dünya Sosyal Forumu için İtalyan Koordinasyon ağı da, 15 Ekim eylemlerini destekleyeceklerini açıklayan biraçık mektubu geçtiğimiz günlerde yayınladı.
Brezilya’daki gibi bazı sol partilerin yükselen bu hareketlere atıf yaparak taraftar toplama çabasına girmesi, hareketlerin etkisinin artmaya başladığını gösteriyor. Buna karşın söz konusu hareket/ler, geleneksel partilere ve sendikal yapılara uzak duruyorlar. Bunların kendilerini temsil etmediği konusunda ağız birliği içindeler. Şurası açık ki, ortaya çıkan bu hareket veya hareketler poleterleşen orta sınıfın gelişen ve genişleyen bir isyan dalgasına tekabül ediyor. Kullanılan sloganlar da şu an için açıkça sosyalizm veya komünizm kavramları ile ilintilendirilmemekte. Fakat ‘Devrim’ kelimesinin çekinilmeden kullanıldığı görülmekte. Sermaye ve devlet eliti düzenine ve baskıya karşı isyanın da ortak dile hakim olduğunu görüyoruz.
Hareketlerin 15 Ekime doğru belirledikleri ‘Onur Yolu’ takvimi şöyle: Barcelona’da 15 Eylül’de bir Hub buluşması. Hub network dilinde bağlantıların bir araya geldiği/dağıtıldığı yer anlamına geliyor. 15-18 Eylül’de sürekli protestolar. 17 Eylül’de Paris’in işgali ve Paris Kampının/komününün kurulması. Aynı gün New York’da Aşağı Menhattan’ın işgali ve kalıcı bir Wall Street Kampının kurulması. 6 Ekim’de Washington D.C.’nin işgali ve orada da kalıcı bir kampın kurulması. 8 Ekim tarihinde ise Avrupa’nın her büyük kentinden Brüksel’e doğru yürüyüşler başlaması planlanıyor. Bu kitlesel yürüyüşler 15 Ekim tarihinde Bürüksel’i Tahrir benzeri bir komün ile işgal etmek üzere birleşecekler. Yerel etkinliklerin sayısı da sürekli artıyor ve mevcut takvim güncelleniyor.
Bu süreçte sendikaların ve partilerin, bunların üyelerinin, liderlerinin ve tüm diğer devrimci güçlerin önünde iki soru duruyor:
1. Bu gelişen kitlesel hareket/ler sermaye tarafından mı yönetiliyor? Yoksa ipler kadife devrimlerden veya Tahrir’den sonra elden kaçtı, ve temeli yeni işçi sınıfı olan yeni bir devrimci öznenin yükselişine mi tanıklık ediyoruz?
2. Devrim için en iradeli, en güçlü, en etkili, en toparlayıcı, ve bize en yakın liderliği ve partiyi mi bekleyeceğiz? Yoksa radikalleşen bu yeni işçi sınıfının dilini yakalayıp hareket tarzını benimseyebilir miyiz?
Bize göre iki sorunun da yanıtı olumlu olmalı. Bütün devrimci bireylerin ve kolektiflerin enerjilerini ayağa kalkan bu yeni işçi sınıfı hareketi ile eski hareketler ve gelenekleri birleştirmeye, sentezlemeye harcamaları bu gün yaşamsal bir önem taşıyor.
Devrim ve sonrasının organizasyonu için bildiğimiz anlamda devrimci parti tek şart değildir. Ya da bunun, alışıla geldik şablonlara uyan geleneksel bir örgüt olması gerekmiyor. Godo’yu bekleyecek zaman kalmadı.
Wikileaks, Anonymous, Gerçek Demokrasi Şimdi! ya da Meydanları Ele Geçir gibi deneyimler ‘örgütlü ağlar’ın mobilizasyon, karar alma, kiteleye ulaşma ve önderlik anlamında yani kollektif eylem için ‘parti’ ve ‘sendika’ tarzından çok daha etkin olabileceğini ortaya koyan örnekler olması önemli.
Yine bize göre, 21. yüzyıl için gereken devrimci öznesellik somut ifadesini, yükselen bu hareketler ile emek mücadelesi arasındaki bağlantıyı kurabilecek; yani eski emek hareketi ile yeni emek hareketlerini birleştirecek; eski tarz örgütlenme ile yeni tarzı, toplumsal gücü tabanda odaklayacak şekilde sentezleme yeteneğine sahip bir örgütlü ağ ile bulacaktır.
Onur Yolu pekala böyle bir öznenin yürürken üzerinde inşa edileceği yol olabilir.