[Baharda Yaprak Dökümü yazısının giriş bölümünü okumak için tıklayın.]
Jüri başkanından başlayalım. Oğuzhan Müftüoğlu, yaklaşan seçimlere ilişkin tavrının kendisini soktuğu zor durumdan sağ çıkmaya uğraşıyor.
§.1. Kendisinin Cumhuriyet’e verdiği demece dayanan Odatv.com’un haberine göre (30.03.2015) Oğuzhan Müftüoğlu şöyle demiş:
“Türkiye solunun Kürt hareketinin etrafında birleşmesi gerektiği şeklinde öneri ve çağrılar da oldu. Zaten oraya giden arkadaşlar da var. Bunun doğru bir fikir olduğunu söylemek mümkün değil”
…
“AKP zihniyeti ülkeyi büyük bir karanlığa sürüklerken buna karşı bütün ülkede gelişen ilerici tepkilerin sol/sosyalist bir anlayış temelinde birleşik bir gücün örgütlenmesidir. Kürt sorununun gerçek çözümlerini de bence ülkedeki devrimci demokratik anlayışların bağımsız şekilde örgütlenerek güçlenmesiyle bulabileceğiz”.
İlginç bir demagoji. Oğuzhan Müftüoğlu Kürt hareketi derken HDP’nin ezilenlerin bir partisi değil, artık ne anlama geliyorsa, bir “Kürt Partisi” olduğunu ima ediyor. Binlerce devrimci, solcu, aydın seçimde HDP’ye oy verilmesini isterken ve HDP’ye oy desteği hızla büyürken, kendisi gibi bir siyasi deha olmamakla birlikte profilleri kendisininkinden çok da farklı olmayan birçok insanın yanlış, kendisinin doğru olduğunu iddia ediyor. “Bölük dur, Osman sen de dur!” Aslında işleri daha da kesatlaşacağı için HDP’nin kendi sokağına örgüt açmasını bir türlü hazmedemiyor. Hepsi bu. Kendisinden sadece bir “oy” istendiğini, başka bir şey istenmediğini saklamaya çalışıyor. Kimse ona, “Türkiye solunun Kürt hareketinin etrafında birleşmesini istemiyorsan HDP’ye oy verme” demiyor. Tamam, Türkiye solunu Kürt hareketinin etrafında “birleştirtme”, ayrı dursunlar, ama sandığa git HDP’ye oy ver!
§.2. Hani tanrılarından tir tir korkan ortodoks Yahudiler “Yehova”nın adını telaffuz edemezler, günah ve yasaktır, “Yehova” diyemezler ya, işte öyle Oğuzhan Müftüoğlu da “HDP” diyemiyor, “ora” diyor, “Zaten oraya giden arkadaşlar da” varmış. Tamam biz korkularına saygılıyız, sen yine “Ora” de, “Oraya” da gitme, ama sandığa git, HDP’ye oy ver!
§.3. Oğuzhan Müftüoğlu’nun, “AKP zihniyeti ülkeyi büyük bir karanlığa sürüklerken buna karşı bütün ülkede gelişen ilerici tepkilerin sol/sosyalist bir anlayış temelinde birleşik bir gücün örgütlenmesidir.” cümlesi anlamsız bir cümle, çünkü öznesi yok! Ya dilbilgisi yetersiz, ya da dili dolaşıyor. Neyse, ne demek istediği anlaşılıyor, diyelim. Ülkede AKP’ye karşı sol/sosyalist bir anlayış temelinde birleşik bir güç örgütlenemiyorsa bunun baş sorumlularından biri bizzat kendisidir. BHH örneği taptaze önümüzde. Birleşik bir gücü örgütlenir gibi olduğu anda likide etmeye uğraşanlardan biri kendisidir. Ama diyeceksiniz ki hiçbir yavuz hırsız, “hırsızım” demez. Senden HDP etrafında, temelinde, içinde, altında, üstünde örgütlenmen istenmiyor, senden HDP’ye üye olman istenmiyor, senden HDP ile ittifak-koalisyon yapman istenmiyor. Hatta senden HDP’yle telefonda konuşman bile istenmiyor. Sanki senden bu tür bir şeyler isteniyormuş ve sen de haklı olarak bunu reddediyormuşsun gibi demagoji yapman gerçekten çok ayıp oluyor. Kaldı ki senden böyle şeyler isteniyor bile olsa “Hayır!” dersin, olur biter. Yine sandığa gider ve HDP’ye oy veririsin.
§.4. Geldik zurnanın zırt dediği yere. Oğuzhan Müftüoğlu’nun Kürt sorununun gerçek çözümlerinin nasıl bulunacağı konusundaki görüşüne. Çözümleri “ülkedeki devrimci demokratik anlayışların bağımsız şekilde örgütlenerek güçlenmesiyle” bulabilecekmişiz. Okura bu cümleyi birkaç kez okumasını öneririz. İnanılır gibi değil: Kürt sorununun çözümünde Kürt halkının kendisi yok!!! Genel olarak tüm ülkedeki devrimci demokratik anlayışlar, bağımsız olarak (yani Kürt hareketinden bağımsız olarak) örgütlenecek ve güçlenecek (yani Kürtlere ne istemeleri, ne yapmaları, nasıl savaşmaları gerektiğini söyleyip onları ikna ederek güçlenecek) ve böylece Kürt sorunu çözülecek. Önce geçmişteki bir yazımızdan kısa bir hatırlatma yapalım: “Kürt sorunu” denen sorun aslında bir Türk sorunudur. Onun için de sorun deyince bir “Kürt sorunu” ya da “Kürt-Türk sorunu” değil, bir Türk sorunu anlaşılmalıdır. Oğuzhan Müftüoğlu için bırakın Türklerin “Kürt” sorununu, Kürtlerin bile “Kürt” sorunu yoktur. Sorun Kürtlerdir. İşte lagaluga yaparken insanın bilinçaltı böyle fışkırıverir. Çünkü o bilinçaltında toplumun kolektif bilinçaltından gelen bin yıllık İslam ve yüz yıllık Türklük duruyor. Doğru olanın dinciliği ve milliyetçiliği reddetmek olduğunu biliyor, ama bu redde dayalı bir siyasi tavır alması gerekince donup kalıyor. Oğuzhan Müftüoğlu sadece bir örnektir, bir anlayışı temsil ediyor: Kürtlerin haklarından bahsetmek “politik düzgünlük” için gereklidir, (İngilizcesi, ‘politically correct’). Yoksa Kürtlerin hakları varmış, yokmuş, bu hakları nasıl alacaklarmış, bunların bir anlamı yoktur. Aynı şekilde kadın haklarından, LBGT haklarından bahsetmek de “politik düzgünlük” için gereklidir, yoksa bu hakların somut olarak ne anlama geldiği önemli değildir. Oğuzhan Müftüoğlu’nun kafasında, hakları olması gereken bir Kürt halkı yoktur. Bir HDP gerçekliği de yoktur. İşte Oğuzhan Müftüoğlu bunun için HDP’ye oy vermiyor, çünkü HDP, kendisinin “düzgün politik” görüntüsü için yeterli olandan fazlasını istiyor. HDP’nin niteliği, programı, lideri, eylemi ve söylemi hakkında yalan, iftira, karalama serbesttir çünkü “düzgün politik” görüntü için “HDP kapatılsın” dememek yeterlidir. Bir örneği Oğuzhan Müftüoğlu’nunki olan bu anlayış için HDP, katlanılması gereken kötü bir gerçektir. Kürt’ten halk olmadığı gibi, bağımsız hareket de olmaz, devrimci de olmaz, sosyalist de olmaz, siyasi parti de olmaz, hele Türkiye adına konuşan bir siyasi parti hiç olmaz, hele hele Türkiye adına konuşan bir lider hiç ama hiç olmaz. Kobani’de olup bitenler de mutlaka ABD’nin işidir. Bu çerçevede, bu düzeydeki insanlar için seçimde HDP yerine AKP’ye oy vermek kabul edilebilir bir utanmazlıktır.
§.5. Bir de dipnotumuz var: Oğuzhan Müftüoğlu’nun bu değersiz fikirlerine medya niçin bu kadar itibar ediyor ? Adının HDP’ye oy kaybettirme potansiyeli olduğundan mı yoksa ?
§.6. Türkiye bir zifiri karanlığa gidiyor, bu ciddi olasılığın dayanılmaz ağırlığını ruhumuzda duymamız gerekiyor. Bütün bu yazdıklarımızı hafif bir polemik olarak görmek haksızlık olur. Dürtebildiğimiz her tarafı dürtmeye çalışıyoruz. Ama şunu da biliyoruz: Hiçbir söz Oğuzhan Müftüoğlu’nu seçimde HDP’ye oy vermeye yöneltemeyecektir. Oğuzhan Müftüoğlu seçimde HDP’ye oy vermeyecektir. Bir zamanlar liderliğini yaptığı büyük hareketin geleneklerine göre HDP’ye oyunu vermekle HDP’ye canını vermek arasında bir fark yoktur. Devrimciliği bu tür farkları görmemek olarak algılayanların tercihlerinde dışardan etkileniyor görünmeleri nedense ağırlarına gider. Hele hele yanlış yaptıkları ayan beyan ortada bile olsa, bunu anlasalar bile, yaptıkları yanlışta ısrarla direnmemeyi zayıflık olarak algılarlar. Özünde, işte bu yaklaşımları yüzünden küçük burjuvadırlar.
*
Sonuç: Bu seçimde HDP yerine AKP’ye oy verirse bu oy Oğuzhan Müftoğlu’nun tüm siyasi yaşamının özeti olacaktır.
*
Buradan Dupond’la Dupont’a geçelim. Kemal Okuyan ve Aydemir Güler’le devam edelim. [Yazının devamını okumak için tıklayın.]
Vedat Konak says:
KASAPLIK BAYRAMI VE HAVADA UÇAN KELLELER!
Hayvan kafasının kesilmesinin Kutsal ilan edilmesi,fışkıran kanlarla küçük çocuklara adeta banyo yaptırılması bayram mı?! Kurban ve bayram sözcüklerinin yanayana kullanılması bile şizofrenik bir durum.
Kasaplık kan bayramının 9 güne uzatılması, her kişiye bir imam sloganın atılması, geleceğin karanlıklarını şimdiden haber veriyor. Ufacık çocukların alınlarına birer kan damlası kondurularak bu vahşetin kutsanmasından rahatsız olmayanlar başı dönmüş cellatlardır. Kanı, öldürmeyi kutsayan bir bayram, bayram olamaz!
Hayvanı keserken ona gel bak deden koyunu kesecek şimdi büyünce sende kesicen denilerek çocukların kasap ruhlu yetişmelerinin temelleri atılıyor. O kadar mı bu etki hep sürecek yaşamlarında. Onlar büyünce kendilerini baş kesen birer malkoçoğlu, yeniçeri, Avrupayı fethedecek akıncılar olarak görecek ve masum insanların canlarına da acımasızca kıyacaklardır.
En çok insan kafasının kesildiği İslamcı ülkeler, ‘kurban bayramı’ denilen kanlı rituellerin topluma büyük birer bayram diye empoze edildiği ve topluca kutlandığı ülkelerdir. Hayvan kafasının kesilmesinin Kutsal diye ilan edildiği, fışkıran kanlarla adeta küçük çocuklara banyo yapıldığı barbar kültürlerde, bunu daha küçük yaşta görüp yaşayarak kanlar arasında büyüyen bu çocuklar cellat olmaktan öteye gidemiyor… Bu piskolojik bir alıştırma ve şartlanmadır. Hele elde satır, bıçak, özellikle çocukların psikolojisini bozan görüntüler uzmanların görüşüne göre de hiç de iç açıcı ve olumlu değil. Bu tür sahneleri küçük yaştan beri kutsallık diye algılayan küçük çocuklar birer ruh hastası olarak büyüyor ve sonradan işkence yapan, kafa kesen birer cani olup çıkıyorlar. Cahil kitle, bayram kutlama adına, bilinçlice tüm çocukları bu kasaplık ortamına zorla getiriyor ve onları yüzlerine kanlar fışkırtıyor. AKP yönetimince daha da uzatılan bu vahşet bayramı, zavallı çocukların beyinlerinin yıkanması için daha büyük bir fırsat oluyor. Hayvanı keserken ona gel bak deden koyunu kesecek şimdi büyünce sende kesicen denilerek çocukların kasap ruhlu yetişmelerinin temelleri atılıyor. O kadar mı bu etki hep sürecek yaşamlarında. Onlar büyünce kendilerini baş kesen birer malkoçoğlu, yeniçeri, Avrupayı fethedecek akıncılar olarak görecek ve masum insanların canlarına da acımasızca kıyacaklardır. Kurban bayramında hayvan kafaları havada uçarken, küçük çocukların bilerek topluca can çekişen hayvanın boğazına kadar yaklaştırılması, alınlarına bu kanın sürülmesi ve ellerine keskin bıçaklar verilmesi, İslam kasaplığının bariz bir örneğidir ! Bunu kutsal ve iyi eylem diye algılayan Müslüman çocuklar büyüdüklerinde rahatlıkla her canlının kafasını kesmeye muktedir olup, şimdiki gibi AKP’nin desteklediği Cihatçı örgütlerin potansiyelini oluşturmaktadırlar.
Bayram ve doğayı tekbir ruhuyla imha etmek!
Müslümanlar, dinlerinin insanları nasıl işkenceci tipi sapık, kaba, seksist, küfürbaz, parazit haline getirdiğini anlayıp bununla hesaplaşmak zorundadırlar.
Tekbir ve Allahuekber nidaları her geçen gün artan cami sayısı nedeniyle çekilemez hale geliyor. Piskolojik işkence derecesini alan imam haykırışları sistemsiz olarak birbirine karışıyor ve sanki Anadolu yeni işgal edilmiş de kafirlerlerin Müslümanlaştırılması yeni başlamış intibasını veriyor. Arapça ezan okuma adına diğer insanları anormal derecede rahatsız eden imam_hacı hoca takımında birazcık aile terbiyesi olsaydı, bu yaptıklarının inanç ve tanrı ile bir alakasının olmadığını, sadece petrol şehlerinin yayılmacı hedefleri için piskolojik savaşa katkıda bulunduklarını itiraf edip, ibadetlerini terbiyelice ve kimseyi rahatsız etmeden yaparlardı.
Kurban bayramına tekbirli savaş naraları ile giren milyonlarca beyni yıkanmış insan neden bu kadar çok hayvanın canına kıydığını bile bilmez! Müslümanların çoğu henüz cehalet dönemini yaşıyor: gözü dönen, ağzında salyalarla nârâlar atan göçebe çobanlar, Allah ekber diyerek her yeri kana buladılar.
Kurban Bayramı büyük kentlerde m.ö 3 000 yıllarına benzemiyor, görüntüler eski çağlardan daha geri gidiyor. Öyle sahneler TV ekranlarında yansıyor ki şaşmamak mümkün değil, sokaklarda akan kanlar, kaçan danalar, koçlar ve kendini yaralayan bir sürü acemi kasap binlerce yıl öncesinden de geriye gidiyor.
Milyonlarca hayvanı bir kaç gün içinde vahşice yokeden, tüm bir kültürü, türban, çarşaf, yüksek cami minaresi, namaz, ramazan, sünnet ve ‘kurban kesme’ ile betonlaştıran Türkiye’deki post modern Türk İslam sentezi, özünde bir kültürsüzleşme, bir sanatsızlaşma, bir felsefesizleşme/fikirsizleşme, vasatlaşma (ve odunlaşma!) demektir. ”Kurban bayramı”, toplumları şiddete yöneltmektedir. Öldürmeye, kesmeye, kan akıtmaya vicdanı rahatlıkla elveren insanlar, öldürmeyi kanıksamış insanlar, savaşların terörün, cinayetlerin de başlıca sorumluları oluyorlar. Kasaplar bayraminda hayvanları boğazlayanlar, ölümü öldürmeyi kanıksamış insanlar başka insanları da rahatlıkla öldürebiliyor. Ölüdürmenin, can almanın, kan akıtmanın, işkencenin, normal ve olağan sıradan bir şeymiş gibi gösterilmesine karşı çıkıyoruz.
Bir canlıyı öldürüp, parçalamaya alıştırılmış bir çocuğun, gelecekte kendi türünün de katili olabileceği şüphesizdir.
AKP İslamiyeti hoşgörüsüz, lanet, kötücül, dogmatik ve siyasi birşey olarak uygulamada Osmanlı kafasını örnek almaya devam ediyor. Anadolu insanlarının ruhunun/kültürünün/uygarlığının Kur’an kursuna indirgenmesi, kadınların çamaşırlarına, din-ahlak adına, onların sağlığını bozacak derecede müdahale edişlmesi, tek tip islamist insan tipinin hortlatılması, kültür fakümü yaratmaktan başka bir şey değildir. Boşluğun bu kadarı klinik bir vak’adır ve bu çevrenin kültürel boşluğunun neden uzaydan daha boş olduğuyla da kimse cidden ilgilenmemiştir…
Yeni sistemin başı Erdoğan’ın bütün işi Cami ve İslamın yayılmasıdır: dünyanın her yanına cami kurmayı ana amaç edinen Selefici Erdoğan İŞİD ve El Kaide gibi İslamın mutlak hakimiyetine soyunmuş durumdadır…!
Moskova’ya büyük cami kuran Seleficiler iyice palazlanarak vahşi ideolojilerini hakim kılmaya hız verdiler.. Bu türden İslami anıtlar, her tarafa kurulan gösterişi ile çevreye hükmeden yüksek cami minareleri eski zamanların put kültürünün biçim değiştirmiş hallerinden başka bir şey değildirler.
Bu durum, haktan, hukuktan, adaletten, insanlıktan nasip almadan dünyanın başına bela olmuş bir ilkelliktir…
AKP’nin temsil ettiği İslam fetih ve yağma ideoljisidir. Osmanlı’nın devr aldığı İslam-Arab istilaları hızla yayılarak ilkel milletleri hakimiyeti altına almış ve dünya uygarlığına büyük bir darbe vurmuştur. İslam; Cihad/istila/vahşet/dehşet/soygun/vurgun/talan/çapulculuk ve eşkiyalık ile tek din haline getirilmiştir…
AKP’nin Suriye topraklarını ele geçirmek için son olarak kurdurttuğu Al Nusra+Fetih Şam cephesi, eski Osmanlı Cihat felsefesinin tekrarıdır…
Savaşta ele geçen ülkeler fetih toprağı, öldürülen insanlar Allah’ın takdiri, ele geçirilen kızlar ve kadınlar (köle-cariye-seks işçisi-hizmetçi) erkek çocuklar köle (esir pazarında sermaye) İslam’ın şerefi; köle pazarında satılan insanlıktır. İslam; haktan, hukuktan, adaletten, insanlıktan nasip almadan dünyanın başına bela olmuş bir ilkelliktir…
AKP çetelerinin propogandalarının merkezinde olan isimler İslam’dan önceki Putperest isimleridir. şimdi Allah dediğimiz put Abdallah, Allah’ın kulu demektir ve İslam öncesi Ay tanrısı (el-ilah) ismidir. Muhammed Kabe’de 360 put içerisinde geriye sadece Allah putunu bırakmıştır, Çünkü biyolojik babasının adı Abdallah idi!
AKP’nin en büyük silahı olan Cihad nedir ? İslam Dinini tebliğdir. Sözle tebliğ edersin. Kabul edene itaat ettirir. Etmeyen ile ise savaşırsın. Savaşamayacak ve vergi verecek parası olmayan milletler İslam’ı kabul etmek zorunda kalırlar.
Şimdi gelelim Osmanlı Ocakları denilen çetelere: AKP’nin Özel Harekatı Osmanlı Ocakları İŞİD’leşiyor!
Cenaze timleri adı altında da hareket eden ve kriminal bir geçmişi olan, bunalım geçirerek sonradan Müslüman olan gençlerden oluşan, hayatını düzene sokmakta zorlanmış ve kendisine yeni bir sistem sunan İŞİD ve diğer Cihatçıların hayranı, Erdoğan tipinde otoriter bir güç arayışındaki gençlerden oluşan bu çeteler, zaman içinde TC’nin ana savunma gücü olarak tasarlanıyor…
Bu çeteler daha önce AKP propaganda çalışmalarında kefen giydirilip, ellerine palalar verilerek meydanlara sürülmüştü.
AKP cenaze timleri, Şam cephesi-Nusra -Fetih ordusu ve IŞİD’in başarısı ve antisemitizmin, Sünni İslam dışındaki yönelimlerin yok sayıldığı, Batı nefretinin tetiklendiği, demokratik değerlerin tehdit olarak gösterildiği resmi devlet politikalarının hüküm sürdüğü köklerin bulunduğu Türkiye’de taban buluyor.
UYAN ARTIK!
Kurtuluşun, ilkel Arap kabilelerinin yaşam biçimlerinden doğan AKP, İŞİD veya AL- Nusra gibi örgütlerin felsefesi ile değil, aksine onların senin üzerinde yarattığı kültü yırtıp atmandan geçer!
Uyan artık ilkel çağların çöl İŞİD’çisi Muhammed’in ve Türkiye’nin her tarafına cami kurarak Arapça bağırma, çağırmalarla hayatı çekilemez hale getiren AKP çetlerinin kafesinden kurtul artık!! 7.yüzyıla ait ilkellikler, çöl saçmalıkları ile bir yere varılamayacağını gör artık!
Muhammed; Erdoğan ve diğer tüm Arap diktatörleri gibi despot bir Arab lideridir. 7.yüzyılda putperest ilkel Arab kabilelerini kendi liderliği altında Millet haline getirerek kendi devletini kurmuştur. Putperestliği tek tanrılı dine dönüştürmüştür. Kur’an; Muhammed’in emirleri, devşirme bilgilere yaptığı felsefi yorumlardır. İlk İslam Devleti anayasasıdır. İŞİD’in şimdi yaptığı Muhammed’i aynen kopyalamakan başka bir şey değildir…
İŞİD, Muhammed döneminin en güzel kopyasıdır. İŞİD Müslüman değildir demek, İslam’ın doğuş ve gelişmesi konusunda zır cahil olmak demektir.
İslam’ın tüm ibadetleri, Kurban bayramı vs.. Putperestlik ibadetleridir. Muhammed İslam ile Putperestliği tek tanrılı din haline getirmiştir. Muhammed feodal İlkel Putperest Arab kabilelerini millet haline getirip ilk islam devletini kurup lideri olmuş ve devşirdiği bilgilerle yazdığı Kur’anı bu devletin anayasası yapmıştır…
İlkel bir Arab’ın ve onun takipçisi AKP’nin yalanlarına daha fazla inanma artık. Bilim ve teknoloji üretmek için uyuşmuş bir beyin değil, uyanık bir beyin lazım. Muhammed denilen ilkel Arab’ın bu putun en sevdiği kulu ve en sevdiği peygamberi olduğu iddia edilir. Namazda bu puta eğilip, yerlere kapanarak yardım, iyilik, merhamet, esirgeme, koruma, yüceltme, zenginlik ve bereket istenir. Modern zamanda akıl dışı bir ilkelliktir.
1400 SENEDEN BERİ DEVAM EDEN BARBARLIK MANZARALARI:
Hacı olma derdindeki milyonlarca ilkel Müslüman Kurban bayramı namazı kılıp şeytan taşlama ritüeli yaparken birbirini ezmeye devam ediyor…
HAC’DA YAŞANAN BAZI KATLİAMLAR!
1987: Suudi yetkililer, gösterilere müdahale ederken 400 kişi öldü.
1990: Putçu Kutsal bölgelere çıkan tünellerde bin 426 hacı öldü.
1994: İzdihamda 270 kişi hayatını kaybetti.
1997: Çıkan yangında 343 hacı öldü, bin 500 kişi yaralandı.
2006: “Şeytan taşlama” esnasında yaşanan kazada 364 hacı öldü.
2015: Cami minaresi çöktü, 107 ölü
24-09-2015 : Şeytan taşlama adına birbirini taşlama ve ezme, ilk belirlemelere göre en az 780 ölü.
Beyinleri çöl dogmaları ile körleştirilmiş ilkel barbarlar şeytanı taşlayalım derken kendilerini taşladılar.Hacılar, küçük, orta ve büyük şeytana yedişer taş atma sırasında katliama yol açtılar. Şeytan diye birbirlerini taşladılar…
Sevgi ve Saygılarla
Entegrasyon Komitesi İsviçre- Vevey
———————————————————————-
Esin Duran,
Selda Suner,
N. Gök,
Irem haloglu
Ferdi koçkar
Yeliz seren
Vedat Konak
S. Aktaş
Pelin Moda,
Bedri Engin,
Hasan Sirtan
M. Eskici
Nazmi Dogan,
Sevda Suner
R. Adalı
Sezer Aşkın,
H. Datvan,
Salih Demir,
FERDİ KADER
Erhan Vural
Necmi Derinsu
Ahmet Kaymaz
Aslan IŞIK
Nizamettin Duran
A. Demir
hasan kayısoğlu
Melahat Baykara,
ismail çekmez.
Aydin Nizam
Uğur Demir
Ismail B. Cenk,
Tekin Balkic
Selma Altuntaş,
Murat Koç
Filiz Serin,
Nedim Serin,
Vedat Koçak,
Salih Birdal,
Erdal Cömert
Ismail Bulak
Ahmet Meriç
Mustafa Gur,
Hasan Zafer
Bahar Ünsal
Osman B.
Ayse bahar
Metin Maslak
H. Maslak
Dilek Solak
zeynep içkaya
Sevda maslak
Sercan Gezmiş
Aynur Balkaya
İpek Doğan
Nazım Doğan
Murat Doğan
esin erkan
Beyhan erdem
n. erdem
İsmail Deniz
Ayten BARAK
Ugur Birdal
Ahmet Tan
İsmet Yelkenci
Yıldırım Kongar
Selma Kongar
Birol Aytekin
Hatice Gül
Ibrahim Erkin
Kemal erdem
Rıza Akdemir
Mehmet Coskun
Hüseyin demir
fethi killi
Yeliz Ender
Mustafa Ender
Ugur Basak
Kemal Dektaş
Ayten Ilkdal
Nuri Aktanır
Metin Koc
Sevgi Ender
Burhan Kulakçı
Oğuz Duran
Burcu Kanter
Aysel kanter
Erol kanter
Layla SOLGUN
M. Oktay
Kemal Aktas
Yelda tekinoglu
Orkun Keskin
T. Vural
Oğuz şen
Nur Şen
Ismail çaykara
Burhan Orkal
D. Kahan
Seher Yıldız
Esra akkaya
Mehmet Uzan
Yeliz IŞIK
Murat Bakır
O. Dem
Salih Aktaş
Seyhan İlknur
Osman Çekiç
esma yıldız
Murat Çetindal
Ali OkyarMusa Tekin
Aslı Birdal
Nazmi Doğan
İnci Gür
L. Okar
Mustafa Karkaya
Omer Aytac
Mürsel Bozkır
Zeynep Şengül
Gülcan Iğsız
Murat Nidar
şemsi Kaya
Ayten Ekşi,
Eda leman
nermin ışıl
D. Polat
Kadir Erdem
Serdar OKTAY
Mehmet Özdemir
Mustafa Erkan
Nuri AKTAS
Emine AKTAS
O. Kadir Ergun
Metin Kurca
Sedat Isiklar
Filiz Bag
Kadir Baskale
Sevim Varlik
Hasan Mesut Akkaya
Necmi Guler
Erhan Isguz
Meral Okur
Bilge Okyaz.
Kemal Koç
L. Mirakoğlu
Oktay Kızılcık
Mehmet Yavuzgil
Erdal Polat
Hüsnü oktay
k. Sankay
Ahmet tekin.
Semra Kaya
Mustafa Çiçek
Kayhan Göçkaya
Erdal Solgun
Mehmet Solgun
Esra Solgun
N. Altik
Oguz Karakış
Leyla Mert
Işık mert
D. Öksüz
Erdem Yılmaz
Ayse Eltan
S. Guner
M. Deniz Ok
Mehmet İnce
Huseyin Cinar
Meltem Cinar
Berk Cinar
L. Demirkaya
Huseyin Çilek
Ayten Irmak
D. Okdere
Ali Uskan
İrem Haloğlu
Berdan Temiz.
H. Baskale
Murat Gülay
Esra Gülay
Mustafa Akyol
A. jale Kol
M. Kol
Tamer Oktay
Aslan Burukoglu
I. Demir
Nurettin Akdal
Uzan Kara
ismail Igdır
Ali Serin, Gül Akın, esra Serin
Nuri Şen
Hasan.Y. Balci
Mehmet Yucel
İsmet C. Koray
Salih Söğütlü. H. Ali Erkan
Nuri Akçay, Gül Akçay, Esra Akçay
Ali Dem. Sarahoğlu
Ayten Karaman, Mehmet Azal
L. Uzan, Harun Tabaklı
Ertekin Sancak, mehmet değerli.
Kemal Güler, Zeynep Güler
B. Urak.
ADNAN Yörükoğlu
Ismail Duygu, Erdem Duygu
Hasan Incedemir.
N. kayıkçı.
Bayram Akçak
İsmail Dilpek.
Kemal Uzunyayla, Mehmet Gölek, Necip Kaplan
Zeynep Olgun, Mustafa Gülay, Nuri gülay, Arzu Gülay
Mehmet Gülçiçek. Seher Gülçiçek.Mustafa E. Sırat.
Oktay Baykuş. Ezra Seren. Nuray Karaçay.Ali karaçay. Murat Karabel. Nedim Arslan. Haydar Erkin.