Üretici güçlerde eşitlikçi gelişme (P2P) ve Mısır’ın ötesinde Dünya Devrimi, Komünizm yeniden! | Sendika.Org

Örsan Şenalp, 10 Şubat 2011

Şu anda Tunus ve Mısır’da yaşananlar ve olayların bölgedeki diğer ülkelere ve dünya geneline nasıl etki yapacağı üzerine binlerce yazı yazılıyor ve yorum yapılıyor. Sanal ve gerçek dünya bu yorum ve yayınlara yapılan atıflar ve verilen linklerle dolup taşıyor. Twittter, Facebook ve bloglar gibi yeni medya ve eski tarz medya bu yazı ve yorumları dilden dile, yöreden yöreye taşıyorlar. İster olumlu, ister olumsuz olsun bu değiş tokuşlarda kodlanan ana mesaj, tabandan gelen radikal değişim talebinin nasıl gerçek bir dip dalgasına dönüşebileceği. Bu mesaj, irade dışı, kulaktan kulağa yankı yaparak dolaşıyor, putları kırıyor, ve kalplerdeki korkuların yenilmesine hizmet ediyor. Egemenler ve kapitalist sınıflar ise yerlerinde titriyorlar, ama boş durmuyorlar.

Tarihsel momentte, ana akım medya, tartışmaların seyrini ne kadar ısrarlı ve basite indirerek ‘demokratikleşme’, ‘liberalleşme’ -karşısına totaliterleşmeyi koyarak- ele almaya gayret ederse etsin, Mısır Devrim’ini çalmaya kalkarsa kalksın, Metin Yeğin’in geçtiğimiz yıl beyaz perdeye yansıyan filminin adı gibi, Devrimin büyük harfle D’si dünya gündemine yeniden girdi bir kere! Devrim’in keskin sıcaklığı küresel finansal krizin soğukluğunu delip geçiyor. Geçen yarım yüzyılda unutturulan en son üzerine naftalinli kadifeler örtülen ‘Devrim’ yeryüzüne geri döndü. Egemenler ve kapitalistler endişelenmekte haklılar; özellikle Mısır’da önümüzdeki günler ne gösterirse göstersin, verili ‘olay’ ne yana evrilirse evrilsin, şu ana kadar olan bitenler, çok başka diyarlarda baskı altında ve sefalet içinde yaşamaya zorlanan milyarlarca insanın kendilerini hiç olmadığı kadar güçlü hissetmelerini sağladı. Biz de yapabiliriz fikri hızla yayılıyor ve puslu bir anıyı canlandırıyor.

Mübarek gibi bir zalimin, İsrail ve Batılı dostlarının da desteği ile sürdürdüğü otuz yıllık zulüm bir fiskede devrilme noktasına geldi, güce tapan, megalomanyak kanlı bir zalime karşı bile sonuna kadar barışçıl kalmaya özen gösteren milyonlarca insan, nasıl hep birlikte hareket edilebileceğini tüm dünyaya gösterdiler. Mısır’ın devrimci kitleleri, Latin Amerikan’da yeşeren umutları güçlendirerek devrim bayrağını devraldılar. Küresel kriz ile artarak radikalleşen işçi hareketleri ve üniversite gençliğinin isyanı, Tunus ve Mısır ile taçlandı, dünya genelinde bir devrim dalgası önüne geçilemez şekilde kabarmaya başladı. 

Dünya kapitalist sistemi derin çatlaklar ile ayakta kalmaya çalışır, egemen sınıflar arası çelişkiler emperyalist çatışmaları tetikler ve tam da sermayenin talanı en üst noktaya çıkarken, Kuzey Afrika halkları arasında yaşanan bu görülmemiş bütünleşme, bizce, yaşananların en önemli boyutu olmuştur. Bu da radikal toplumsal dönüşümün başarılabileceğini ve yayılarak dünya genelinde bir devrime dönüşebileceğinin kitlelerce algılanabilmesine hizmet etmiştir. Ezilenler adına kapitalist krizden sonra ortaya çıkan potansiyel enerji, artık kinetik bir enerjiye dönüşmektedir. Bu sefer yüzünün gülme sırası devrimcilerde olabilir.

Şu aşamada kesin konuşamamak normal. Milyonlarca ezilen hala bu olasılığın gerçeklemesinin çok zor, hatta imkansız olduğuna, elitlerin ve kapitalistlerin askeri ve polis gücünün dünya çapında kırılmasının olası olmadığına, devasa kaynaklarla işleyen savaş ve istihbarat makinelerinin, kolluk kuvvetlerinin, özellikle ABD, İngiltere, Almanya, Fransa gibi merkez ve Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya, Türkiye gibi hasım kapitalist devletlerde, elitlerin elinden alınıp çözülmesinin, kurulacak küresel bir ittifak ile kapitalist sınıfların bypass edilebilmelerinin mümkün olmadığına inanıyorlar.

Bunun yanlış inancın asıl nedeniyse hala üretimi, bölüşümü ve dış ilişkileri en çok burjuvazi ve devlet eliti çıkarına idare eden kapitalist ve otoriter devlet aygıtı ve devletler sisteminin yerine koyacakları bir alternatifin var olduğundan habersiz oluşlarıdır. Tarihsel olarak bu olumsuz durum, karşı mücadeleyi örgütleyen güçler arasında sekterliği beslemiş, katı bir hiyerarşi ve ‘eşitsizliğin’, elitizmin -eşitlik mücadelesinin kendi içinde- doğmasına yol açmış ve bu da karşı devrimci güçlere sürekli avantaj vermiştir, fakat bugün durum değişmektedir.

21. yüzyılın başında gelişen ve iyiden iyiye yayılmaya başlayan Eşitten-Eşite (P2P) sosyal ilişki, iletişim ve üretim tarzı, Dünya Devriminin gerçekleşebilmesi için, ‘eşitlik’ idealini sistem karşıtı hareketlerin örgütlenme ve gelecek inşası projelerinin merkezine koyabilmelerine de olanak verecek şekilde olgunlaşmakta. 20. yüzyıldaki deneyimlerden nitelik olarak farklı şekilde, gerçekçi bir alternatif sosyoekonomik ve kültürel sistem, anti-kapitalist ve komünist bir dünya önerisi somuta dökülmektedir. Bahsettiğimiz bu Eşitten Eşitlik ilkesi, sık duymaya başladığımız ve İnternet 2.0 denilen iletişim teknolojinin, üretici güçler alanında yarattığı devrimin bir ürünü olarak ortaya çıkıyor.

P2P prensibi temelinde işleyen Facebook ve Twitter’ın, Tunus ve Mısır’da, kadife devrimlerin yaşandığı Ukrayna, Gürcistan ve Macaristan örneklerinden farklı ve kontrol edilemeyen bir rol oynaması tesadüf olmamıştır. Facebook ve Twitter, mantık olarak kullanıcıları hakkında olabildiğince çok bilgiyi toplayıp derleyen, ve bu bilgileri pazarlama ve reklam amacı ile özel şirketlere satan (bu sayede kullanıcı internette sörf yaparken bilgisayarına ilgi alanlarına göre kişiye özel reklamlar yönlendirilebiliyor), yani kullanıcıların paylaşma güdüsünü kar amacı için sömüren kapitalist şirketlerdir. Devletler de bu kanalları kullanarak istihbarat toplamakta, fişlemeler yapmaktadırlar, bunlar biliniyor. Altyapının esasen devletin ve şirketlerin elinde olması en önemli sorun. Devrim sırasında internet ve cep telefonlarının şalterini indiren Mısır devleti, bir süreliğine ekonomisini izole konuma sokmak riski ile karşılaşmıştır fakat ana fiş küresel kapitalistlerin elindedir. Yine de esasta sermaye ve devletin sömürdükleri bu teknolojinin, onu üreten ve yeniden üreten kolektif işçilerin elinde, dünyayı ve kapitalist sistemi temelden dönüştürecek bir potansiyele kavuşmasıdır.

P2P teknolojisi, prensibi, hali hazırda politize ve sisteme karşıt güçlerin de elindedir. Bunun somut işaretleri çevirim içi ortamda ortaklaşa ve üretim süreci katılıma açık olarak örgütlenen, Twitter ve Facebook’un anti-kapitalist versiyonları Thimbl (http://www.thimbl.net) ve Diaspora’nın (https://joindiaspora.com) hali hazırda kullanıma geçmiş olmaları ve yaygınlaşmalarıdır. Vikipedia gibi açık üretim süreci sonucu ortaya çıkan ücretsiz ürünler ve WikiLeaks gibi bir kolektif toplumcu istihbarat fenomenleri de aynı tekniğin kullanılarak nasıl sistem karşıtı eylemde bulunulduğunun en bilinen örnekleridir. Entelektüel patent ve mülkiyet hakkı mantığını çökerten de yine P2P uygulamalarıdır. Aynı mantıkla esas olarak sermaye ve devlete karşı gönüllü emeği, güvencesiz işçileri ve göçmenleri küresel düzlemde ve birey bazında örgütlemek için kurulan GAIA (Hemen Dönüştürme için Küresel İttifak) Sendikası da, eşitlik ilkesini merkeze alan politik yapılanmalara iyi bir örnektir (http://openfsm.net/projects/gaia/summary).

Bu örnekler yeni ve eşitler arası komünist bir geleceğin kodlarının inşasının başladığına işaret etmektedirler. Bir sonraki aşamada internetin alt yapısı ile birlikte devlet ve sermaye kontrolünden tamamen çıkarılması ve eşitlikçi (P2P) üretimin materyal alanda yayılması gelmektedir. Bu da çözülmesi gereken temel sorunun teknolojik değil poltik olduğunu gösteriyor. Bu konuda araştıma yapan ve eylemde bulunan sistem karşıtı kollektifler aktif. Telekomünistler (http://www.telekommunisten.net) bunlardan birisi ve Thimbl’ı üreten kollektifin lokomotifi. Dmytri Kleiner’in Telekomünist Menifestosu Marx’ın bir asır önce yaptığı etkiyi 21. yüzyılda yapacak gibi görünüyor (http://www.networkcultures.org/_uploads/%233notebook_telekommunist.pdf). P2P Vakfı (http://p2pfoundation.net/) ise materyal alanda gerçekleştirilen P2P üretimler hakkında araştırmalara odaklanmış durumda.

Şu an için yeni dünyanın inşasının teknik olarak başlamış durumda olması en önemlisi. Belki Mısır’da alternatif bir eşitlikçi ‘çözünen devlet’ önerisi ortaya atabilecek durumda değiller, değiliz, ama sadece geçici bir süreliğine. Eşitlik kültürünün tam anlamı ile yayılabilmesi ve yerleştirilebilmesi için Devrimci bir öznenin belirginleşmesi gerekiyor, eşitlikçilik prensibinden taviz vermeden. Kuzey Afrika’dan yayılan havanın, büyük oranda böylesi bir eşitlikçi özneyi işaret ediyor olması ve üretici güçlerde yaşanan niteliksel değişim bizlere, Mısır’da geçici sonuç ne olursa olsun, Devrimcilerin bu sefer şeytanın bacağını kırabileceğini düşündürüyor.

3 Şubat 2010, Hollanda

GAIA: http://openfsm.net/projects/gaia/summary
SNU blog: http://snuproject.wordpress.com/
UnionBook: http://www.unionbook.org/profile/OrsanSenalp

http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=35470

This entry was posted in General. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *