Bir Tuhaf Avrupalı Kimliği İnşası ve Fransa’da Avrupa Parlamentosu Seçimleri – Mathieu Colloghan

Editörün notu: Mathieu ile Kızıl-Yeşil Alternatif toplantısının hazırlanması sürecinde tanıştık. Kendisi ayrıca La Bidule kolektifinin üyesi. Aşağıda, AP seçimlerinin hemen ardından yaptığımız röportajı bulacaksınız. Röportajın İngilizce orijinaline şuradan ulaşabilirsiniz.

“Berbat bir seçim sonucuyla, el birliğiyle bir Avrupalı kimliği inşa ediyoruz.”

 

Avrupa genelinde seçim sonuçları hakkında ne düşünüyorsun?

Avrupa Seçimleri sonuçları AB içindeki ulusal politikaların birbirine yakınsadığını gösteriyor. Önceki seçimlerde sonuçlar oldukça heterojendi: Avrupa’nın güneyinde komünist örgütler aktifti, kuzeyde ekoloji hareketi dikkati çekiyordu, şurada sosyal demokratlar kazanırken öte yanda liberallerin zaferinden bahsediliyordu. Bu yıl sonuçlar yakınsıyor:

  • Hristiyan Sosyal Demokrat Avrupa ana akım politikası diyebileceğimiz bir hegemonya (Hristiyan Demokratlar ve Sosyal Demokratlar Avrupa projesi konusunda birbirlerine çok yakınlar),
  • Yeşiller için kötü sonuçlar (genellikle en AB yanlısı oluşumlar onlardı),
  • en sağ hareketler ve AB karşıtları (ki ikisi her zaman aynı anlama gelmiyor) için iyi sonuçlar,
  • post-avrokomünistler açısından istikrar…

Ülke bazında bazı spesifik gelişmelerden bahsedilebilir (Yunanistan’da Syriza’nın başarısı, İspanya’da radikal ve alternatif solun başarısı (yaklaşık %20), Hollanda aşırı sağının ortalama başarısı vb.) ama bence asıl sonuç şu: Berbat bir seçim sonucuyla, el birliğiyle bir Avrupalı kimliği inşa ediyoruz.

0,,17662289_401,00

Fransa’da durum ne? Seçime katılımın düşüklüğü ve boş/geçersiz oylar hakkında çok yorum yapıldı. Partiler gerçekten oy sayılarını arttırdılar mı?

Fransa’da sonuçlar sol için kötü, François Hollande’ın partisi Parti Socialiste (PS) içinse çok kötü, üstelik PS’nin kötü sonuçlarının diğer sol gruplara bir faydası da olmadı: Yeşiller vekilliklerinin yarısını kaybettiler, Sol Cephe hiç ilerlemedi ve radikal sol da oylarının dörtte üçünü kaybetti.

Sandık başına gitmemenin öyle değişik sebepleri var ki buna anlamlı bir mesaj yüklemek oldukça güç: seçimlere karşı olmak, Avrupa karşıtlığı, oy verecek parti/aday bulamamak, seçim olduğunu unutmak… Seçim kampanyaları medyada öyle az yer buldu ki, seçimin tek tur olacağını dahi bilmeyen birçok insanla karşılaştım ben.Katılım oldukça düşüktü (%44). Fransa’daki önceki Avrupa Seçimleri’nden sadece biraz daha az katılım oldu, gerçi işin doğrusu Fransız seçmeni Avrupa Seçimi’nde oy kullanmıyor genellikle (Fransa’da katılım diğer AB ülkelerindeki oranlara yakındı.). Ancak ben olsam sandık başına gitmeyenlerle boş/geçersiz oyları ayrı tutarım.

“Fransa’da sonuçlar sol için kötü, François Hollande’ın partisi Parti Socialiste (PS) içinse çok kötü, üstelik PS’nin kötü sonuçlarının diğer sol gruplara bir faydası da olmadı.”

Öte yandan 548.554 tane boş oyun ve 248.950 geçersiz oyun, adayların ve seçim sisteminin gerçek bir eleştirisi olduğunu düşünüyorum. Sandık başına giden seçmenlerin yüzde 4’ü “Sizin önerinizle ilgilenmiyorum.” dedi. Bu ciddi bir sayı.

Aşırı sağın yükselişiyle ilgili kaygı büyüyor. Bu kaygıları paylaşıyor musun? Le Pen tam olarak ne yapmayı planlıyor?

Elbette paylaşıyorum. Fransa’Da aşırı sağ özellikle yüksek bir oy aldı. Asıl sorunlu nokta şu. Eskiden, Ulusal Cephe’nin etrafında bir “cumhuriyetçi halka” vardı. Ulusal Cephe (Front National – FN) yüzde 10 oy alınca bunun anlamı aşırı sağın etkisinin yüzde 10’a ulaştığıydı. Aynı dönemde mesela İngiltere’de İngiliz Ulusal Cephesi’nin veya BNP’nin oyları daha fazlaydı. Ama Sarkozy’nin bu “cumhuriyetçi halka”yı kırmasıyla işler değişti. lepenIrkçı ve otoriter söylem sağ örgütlere ve hatta PS’ye bulaştı. Başbakan Manuel Valls, beyaz insanların sayısıyla ilgili abuk subuk bir yorum yaptı bir toplantıda, Fransız Müslümanlar’ın İslam ve cumhuriyet arasında bir tercih yapmaları gerektiğini söyledi, Roman nüfusla ilgili nahoş şeyler söyledi… Hatta gerçek solda bile “yurtsever sol” yandaşları gün geçtikçe artıyor. Bu kavramı solda olsa olsa 1789 devriminde (ülkenin bir kısmı karşı-devrimci bir Avrupa koalisyonunun işgali altındaydı) ve 1942-45 Nazi işgali sırasında bulabilirsiniz. (Fransız solunun gerçek geleneksel pozisyonu enternasyonalizmdir. Fransız siyasetinin kolonyalist [sömürgeci] ve neo-kolonyalist geleneğini hatırlatmama gerek var mı?) Ulus toprakları üzerinde hiçbir dış tehdit yok bugün ama sağ ideolojinin tohumları solda bile kendine yer buluyor.

“Le Pen’in stratejisinin, iktidarı almadan önce bir UMP-NF hükümetinde bakan olmak olduğunu düşünüyorum. Ama hem ‘tıpkı diğerleri gibi’ bir parti olduğunu (yani devlet kurumlarını yönetmeye yetkin olduğunu) ispat edip hem de sistem-karşıtı parti imajını korumak çok zor olacak.”

Aslında ilginç olan, toplumsal hareketlerin güçlü olduğu dönemlerde aşırı sağın tüm etkisini yitirmesi ve öte yandan seçim zamanı gelince – ana akım medya sağolsun – Ulusal Cephe’nin bir anda tek sistem karşıtı oluşum olarak görülmesi.

Bu seçim döneminin bilançosu budur: ırkçı ideolojinin yükselmesi.

NF’nin stratejisi şu anda sağın en büyük partisi olmak ve UMP (Union pour un Mouvement Populaire – Halkçı Hareketi Birliği, merkez-sağ parti) içindeki büyük kriz de bu projenin mümkün olduğunu gösteriyor. Ama ben buna pek inanmıyorum. NF ne kadar büyürse büyüsün Fransız halkının büyük çoğunluğu hala ona karşı kalacak. Asıl tehlike, böyle büyük bir aşırı sağ örgütün varlığının PS hükümetine liberal politikalarını sürdürürme ve seçimleri sadece tek bir argümanla kazanma fırsatı vermesi: aşırı sağ dalga önünde bir baraj oluşturmak.

UMP’de de NF ile ittifak cazibesini arttıran bir unsur. Le Pen’in stratejisinin, iktidarı almadan önce bir UMP-NF hükümetinde bakan olmak olduğunu düşünüyorum. Ama hem ‘tıpkı diğerleri gibi’ bir parti olduğunu (yani devlet kurumlarını yönetmeye yetkin olduğunu) ispat edip hem de sistem-karşıtı parti imajını korumak çok zor olacak.

Radkal solun sonuçları ve radikal sol için sonuçlar nasıl? Sence bugün yapılması gereken en önemli özeleştiri ne olabilir?

Eleştirel sol ve radikal sol için sonuçlar üzücü.

Önceki Avrupa seçimlerinde aşırı sol %6.08 (Lutte ouvrière ve NPA [Yeni Antikapitalist Parti]) ve Sol Cephe (FdG) %6.47 oy almıştı. Bunun dışında yeşillerin ve PS’nin solu da %12.56 oy toplamıştı.

Geçen Pazar günü ise FdG %6.34, LO %1 ve NPA %0.30 oy aldı. Toplamda %7.64 ediyor, üstelik çok farklı bir konjonktürde. Daha dikkatli bakınca görünen o ki LO’nun oyu değişmedi, NPA seçmeni FdG’ye oy verdi ve Komünist Parti seçmenlerinin bir kısmı ise oy vermedi. Soldan daha az sola doğru bir kayma olduğu görülüyor.

“… ve medya demokratik bilgi sağlama oyununa katılmadı. Bunun anlamı, yalnızca UMP, PS ve Yeşiller’in medyaya davet edildiği. Üstelik de Ulusal Cephe hakkında konuşmak için!”

Seçimlerde gerçekten demokratik sorunlar olduğunu söyleyebiliriz: Fransa’da Avrupa seçimlerinin yapılış biçimi seçimleri özellikle pahalı hale getiriyor. NPA ulusal resmi propaganda materyalini ödeyemedi (resmi deklarasyonun 120.000.000 kopyası ve beş bölgede toplam 120.000.000 adet seçim bildirgesi).

120’den fazla liste seçime katıldı (Paris bölgesinde 31 tane) ve medya demokratik bilgi sağlama oyununa katılmadı. Bunun anlamı, yalnızca UMP, PS ve Yeşiller’in medyaya davet edildiği. Üstelik de Ulusal Cephe hakkında konuşmak için! Bu şartlar altında var olmak oldukça zor. Bir örnek vereyim: Ana televizyon kanalı TF1’de FdG’nin seçim kampanyası hakkında bilgi vermeye ayrılan süre: 0 dakika, 0 saniye !

Ama sol örgütleri de dikkatlice incelemeliyiz.

FdG’nin stratejisini anlamak neredeyse imkansız. Başkanlık seçimlerinde PS’ye muhalif bir kampanya yürüttüler. Bu strateji sonuç verdi ve JL Melanchon %11.1 oy aldı ve ulusal siyasete büyük bir etkide bulundu. Ama yerel seçimlerde, yani sadece bir ay önce, Komünist Parti (FdG içindeki en büyük parti) NPA’nın ittifak önerisini reddetti ve birçok şehirde PS ile ortak aday çıkardı (kimi yerlerde de merkez-sağ partiyi de içeren daha büyük koalisyonlar kurdu). Sonra Avrupa seçimlerinde Fdg yine UMP ve PS karşıtı bir kampanya yürüttü. Seçmenler bu politik hattı anlamıyor (ya da belki de gayet iyi anlıyorlar). Bu seçim çorbası, kötü sonuçlar ve strateji sorunu hep birlikte şuna işaret ediyor: FdG’nin önünde durgun sular olmayacak.

Üyelerinin neredeyse %90’ını ve ulusal tartışmalarda tüm politik etkisini yitiren NPA içinse mesele güçlü toplumsal hareketler ve siyasal ortakların yokluğunda hayatta kalmak. Merkez sol hükümete karşı sendikanın stratejisi hiçbir toplumsal hareketi cesaretlendirmemek. Sokak eylemleri son iki yıldır sağ ve çok-sağ hareketlerin tekeline girdi. Bu durumda, kendini sokak hareketine dayayan bir örgüt, toplumsal hareketliliğin olmadığı bir durumda ne yapabilir?

Durum çok karamsar görünüyor (ve haberlerin iyi olmadığı da doğru) ama “gerçek dünyada” işlerin o kadar da kötü olmadığını anlaman gerek: bol miktarda toplumsal inisiyatif ve yeni denemeler yapılıyor. Solda tartışmalar yeniden organize oluyor. İşin aslı, Fransa’da sol üç yıl önce 3 milyon insanın sokaklarda emeklilik reformuna karşı yürüdüğü zamana kıyasla çok daha sağlıklı bir durumda. Asıl sorun kamusal alanda (medya, seçimler, sendikalar, sol parti eğilimleri) solun gerçekliğinden farklı bir tablonun oluşu. Bu siyasi tarihimiz için yeni bir şey ve politik manzarada büyük dönüşümler yaşanacağını işaret ediyor. Karşımızdaki soru şu: Eğer bu fark çok uzun sürerse ve çok büyürse, bu dönüşüm yine de mümkün olacak mı?

Leave a Reply

Your email address will not be published.