Neden komünistler ateistleri ciddiye almalıdır? Giriş.

  1. Başlangıç uyarıları

 

Öncelikle, tarihsel gelişimlerine aykırı olarak, sosyalist ve komünist sözcüklerini dönüşümlü olarak kullanacağımı söylemeliyim.1 Bu iki sözcükle, “bugüne kadarki tüm toplum tarihinin sınıf mücadeleleri tarihi olduğunu” kabul eden ve en azından üretim araçlarının özel mülkiyetinin ilgasını hedefleyen kişileri kast ediyorum.2

Ayrıca, bu metinde, inançsızlarla ateistler arasında da bir ayrım yapacağım. İnançsız bir kişi herhangi bir çeşit tanrının varlığına inanmamayı tercih etmekle yetinirken; ateisti – konuyla ilgili ne kadar kafa yorduğuna bağlı olarak – tanrı kavramını, tanrının olasılığını, tanrının olanağını, tanrının varlığını ya da en azından tanrının kurumsallaşmasını bilinçli olarak reddeden bir kimse olarak tanımlıyorum. Bu çerçeve sayesinde, radikal laiklik taraftarları ile ateistleri açıkça ayırt edeceğimi de eklemeliyim.

 

  1. Ateistler ile Komünistler

 

Ateistlerle komünistlerin birçok can alıcı ortak noktaya sahip olmalarına rağmen; bu iki grup arasındaki tuhaf gerilim, komünistlerin, ateist hareketlerde gerçekleştirilmeyi bekleyen potansiyeli fark etmedikleri izlenimi uyandırıyor.

Beylik çöp adam yanılımının3 aksine, ateistler dinin sınıf mücadelesinde ezen sınıfın bir aracı olduğunu zaten biliyorlar. Bir ateistin bu fenomeni sınıf mücadelesi olarak tarifleyip tariflememesi yalnızca teorik olgunlukla ilgili bir husus. Şunu belirtmek yeterli: Tipik bir ateist, tarikat lideriyle herhangi bir Müslüman arasındaki farkı ve bu ikisinin tarih içerisinde birbirlerini nasıl yeniden ürettiklerini gayet iyi bilir.

İşte bu bizi ateistlerle komünistler arasındaki en temel ortak özelliğe, yani sosyal hadiseleri analiz ederken tarihsel bir yaklaşım izlemelerine, getiriyor. Ateistler birkaç tekil tanrıyı reddetmekle tatmin olmazlar, bunun çok daha ilerisine geçerek dinlerin tarih içerisindeki gelişimini de incelerler. Bunu “en temel” buluyorum; çünkü bir kimse dünyada en sağlam yerleşmiş tabuyu eleştirmeye kararlıysa ve bu tabunun tarihsel arkaplanını incelemeye başlamışsa; bu kişiyi milliyetçilik, özel mülkiyet, insan doğası gibi başkaca yabancılaşma unsurlarını eleştirmeye teşvik etmek için küçücük bir dürtme yeterli olacaktır. Ateistler, tıpkı komünistler gibi, dogmatik görüşlere karşı bağışıklık sahibidirler.

Yerleşik bir dogmayı eleştirebilmek bir şeydir, ama ateistler bunun birkaç adım ilerisindeler. Tüm kavramsallaştırmayı, şaşırtıcı bir bilinçlilik düzeyiyle reddederler. Ateistler için şu gün gibi ortadadır ki, Diyanet İşleri Başkanı’nı allahın yokluğuna asla ikna edemeyeceklerdir ve bu, argümanlarının zayıflığından falan değil basbayağı çıkar çatışmasından dolayıdır. Tarihsel yaklaşım ateist mücadeleyi siyasallığa zorlar: Kiliseler ve camiler, herkes inançsız veya ne bileyim şüpheci falan oldu diye şıp diye ortadan kalkmayacaktır; aksine insanlar metafizik inançlarını ancak dini kurumların ilgası sayesinde sorgulayabilir olacaklardır. Bu da bizi, ateistlerle komünistler arasındaki ikinci ortak özelliğe getiriyor: devrimci yaklaşım. Bugün ateistlerin böyle bir devrimi örgütlemek için istekli olup olmadıkları farklı (ve işin aslı, gayet ilham verici) bir tartışma konusu; buradaki iddia, insanlığın dinlerden özgürleşmesi için başka bir yol olmadığı konusunda ateistler tarafında bir bilincin varlığından ibaret.

Üçüncü olarak, tanrıları reddetmek, özel mülkiyetin ilgasını hedeflemekten daha ciddi bir cesaret işidir. Karl Marx’ın Komünist Parti Manifestosu’nda zarifçe ortaya koyduğu üzere, “nüfusun onda dokuzunun özel mülkiyeti ortadan kaldırılmış durumda; özel mülkiyet ancak onda dokuzun buna sahip olmaması sayesinde ayakta duruyor.” Dolayısıyla, teori bakımından, bir proleter, özel mülkiyetin ilgasını amaçladığında kendi köklü değerleriyle mücadele etmez. Öte yandan, ateist, tanrının varlığını reddederken; cennet-cehennem, hayatın anlam(lar)ı, tuhaf ilk-sebep tartışmaları gibi birçok dogmanın da üzerinden atlayıverir. Bu da karşılığında ateiste tözel bir militanlık kazandırır, kendisi bunun farkında olmasa dahi. Bu tözel militanlığın bir siyasal mücadeleye çevrilip çevrilemeyeceği ve bunun nasıl yapılacağıyla ilgili tartışmaları başka bir yazıya erteliyorum.

 

  1. Ateistler Komünistlere Karşı

 

Komünistler genellikle ateistlerin ve ateist oluşumların haklarını savunuyorlar, ancak onların hedeflerini sahiplenmekte çekingen kalıyorlar. Bu muhtemelen komünistlerin dini konularda yapmayı tercih ettikleri bir popülist manevradan kaynaklanıyorsa da, ateistler ve komünistler arasında özsel başka bir ayrışma var – hedefler arasında bir ayrışma.

Ateistler, devletin dinden özgürleşmesiyle şekillendirilen dinlerin özgürlüğü burjuva mefhumu yerine, dinlerden özgürleşme için uğraşır. Genel olarak, komünistler (her nasılsa toplumun materyalist bir formasyonuyla sonuçlanacak) radikal bir laiklik amaçlarlar. Bazıları buna, sivil toplumla siyasi toplum arasındaki ikiliğin ilgasıyla bu sonuca varılacağını ilave eder. Komünistler insanlığın kurtuluşunu mücadelenin çok değerli bir veçhesi olarak görürler ancak, Karl Marx’ın görüşlerine dayanaksız bulduğum bir referansla4, din konusunda siyasal kurtuluşu ön plana çıkarmakta ısrar ederler. Bu olgu, komünistlerin devrimi yaptıkları ancak ateistlerin devrimden sonra da devrimci kalabildikleri şeklinde, saçma bir ıraksamayı yaratır. Aslında, bu ıraksama, fermuarın iki kısmını andırır: Birbirlerine çok güzel otururlar, fermuarın düzgünce çekilmesi koşuluyla.

İnsanlığın kurtuluşu, tüm sosyalist fikirlerin çıkış noktasıdır, ancak siyasi atmosfer genellikle bunu gündem dışında tutar. Bir kez hatırlandığında ise, ateist hareketlerin şaşırtıcı derecede ilerici yanı gün yüzüne çıkacaktır. Doğrusunu söylemek gerekirse, ateistler de böyle bir yaklaşıma oldukça hazırlar; bu, ateistlerin dinleri yasaklamaya değil de dini kurumları ortadan kaldırmaya niyetlenmelerinden belli. Bu da, daha önce değinildiği üzere, siyasal düzlemde radikal laiklik taraftarlığından başka bir şey değil.

Esasında, ateistlerle komünistler arasında böyle bir yoldaşlaşmanın kurulması; komünistler açısından, burjuvazinin ikiyüzlü özgürlük algısını su yüzüne çıkarıp yerine daha derinlikli olan kurtuluş kavramını koymak ve dolayısıyla sosyalist örgütlerin ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü gibi zayıf noktalarını güçlendirmek konusunda çok verimli olacaktır. Bir ateist aktivist için, bir Müslüman’ın özgür olmadığı barizdir, zira Müslüman materyal dünyanın materyal anlayışından sapmıştır. Birçok sosyalistin de kabul edeceği üzere, yabancılaşma ve özgürlük tartışılırken bu mevzu çok büyük önem taşır.

 

  1. Komünistler değil de kim?

 

Dinlere karşı yürüyüşlerinde komünistlerin kendilerine ne katabileceğini dinlemek, ateistlerin görevlerinin bir parçasıdır. Ateistler, sağcı partilerin milliyetçi ve dinci nefret söylemleriyle tutucu görüşlerin taraftar kazanması yüzünden sürekli tehdit altındadırlar ve sürekli tehdit altında hissederler. Ateistler, kendi görüşlerine en yakın olan örgütlerle, yani komünistlerle yoldaşlaşmayı ciddiye almalıdır.

Ateistleri insanlığın kurtuluşu için mobilize etmek, komünistlerin görevlerinin bir parçasıdır. Bugünün dünyasında, ateist hareketler ve ateist bireyler muhtemelen en ilerici sosyal kategoriyi oluşturuyorlar. Önceden bahsedildiği gibi, eleştirel yönteme olan bir içsel yatkınlıkla birleşmiş kararlı bir militanlığın da potensiyelini taşıyorlar. Bu kadar uyanık bir hareket, ancak bir sosyalist örgüte sığabilir. Ya komünistler ateist siyaseti sahiplenecekler, ya da bu müthiş potansiyel gerici kapitalist politikalar altında yok olup gidecek.

 

1 gerçi Karl Marx’ın kullanımı açısından belki de daha uygun bir tercih
2 İngilizce’de bağlamına göre Abolishment ya da Transcendenceolarak çevrilen Aufhebung sözcüğünün iki anlamını da ima ettiği için ilga sözcüğünü kullanacağım.
3 Çöp adam yanılımı, bir tartışmacının, bir savı, o sava yüzeysel olarak benzeyen ancak ona denk olmayan başka bir savla değiştirerek ilk savı çürüttüğü yanılgısını yaratmasıyla gerçekleştirilen bir enformel yanılımdır. Bu yanılımda genellikle ikinci sav daha basit ve daha kolay çürütülebilirdir.
4 Bu, başka bir yazının konusu olmalı: Yahudi Sorunu Üzerine Üzerine



Ege M. Diren

Leave a Reply

Your email address will not be published.