Bu yazı, Pesticide Action Network’ten Marcia Ishii-Eiteman’ın Reader Supported News‘da 9 Ekim 2012’de yayınlanan “Genetically Modified Food Industry’s Dirty Little Secret” başlıklı makalesinin serbest çevirisidir.
Bugünlerde sıklıkla, Pesticide Action Network’teki (Böcek İlaçları Eylem Ağı) bir bilim insanı olarak genetiği değiştirilmiş (GD) ekinlerin böcek ilaçlarıyla ne alakası olduğunu anlatmam isteniyor. GD ekinlerin hem böcek ilacı içerdiklerini hem de böcek ilacı kullanımını arttırdıklarını söylediğimde, samimi bir kuşkuculukla karşılaşıyorum. Sanırım bizler GD teknolojisinin dilimlenmiş ekmekten beri bulunan en iyi şey olduğuna inanmaya ihtiyaç duyuyoruz.
Daha geçen hafta bir radyo programındayken, telefon açan bir dinleyici GD ekinlerin dünyanın acılarına nasıl da yeşil bir çözüm sunacağına dair içten umutlarını paylaşıyordu. Dinleyici, bu ekinlerin verimi arttırdıklarını, körlüğü tedavi ettiklerini ve böcek ilacı kullanımını azalttıklarını duymuştu. Onu bu başlıkların her birinde ayrı ayrı hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm; zira GD ekinler verimi arttırmada tutartlı bir biçimde başarısız oldular, şimdiye kadar A Vitamini eksikliği kaynaklı körlükle ilgili hiçbir şey yapmadılar ve ilk piyasaya sürüldüklerinden beri geçen 16 yılda böcek ilacı kullanımında artışasebep oldular.
Bu son hususla ilgili geçen hafta yayınlanan bir araştırma, GD ekin endüstrisinin bitmez tükenmez mitiyle çelişen kanıtlar yığınına bir yenisini daha ekledi. Washington Devlet Üniversitesi’nin (WSU) Environmental Sciences Europe’ta Cuma günü [5 Ekim 2012] yayınlanan araştırması, basit ama çarpıcı bir bulgu ortaya koyuyor: GD tohumlar böcek ilacı kullanımını ciddi oranda arttırıyorlar ve bu artış gıda ve tarım sistemimizin gidişatını değiştirmediğimiz sürece aynen devam edecek.
Buyurun size böcek ilacı endüstrisinin küçük gizli sırrı: GD tohumlar dünyanın gıda ihtiyacına yeşil bir çözüm falan değil, dünyanın en büyük böcek ilacı firmalarının büyüme motorudurlar. İşin aslı, son GD ekin dalgasının, özellikle fena bir böcek ilacının (2,4-D) mısırdaki kullanımını önümüzdeki yedi yıl içerisinde 25 kat arttırması bekleniyor.
ABD Tarım Bakanlığı verilerini değerlendiren (WSU araştırma profesörü ve eski National Academy of Sciences genel direktörü Charles Benbrook imzalı) araştırma, GD ekinlerin ülke genelinde böcek ilacı kullanımını 1996’dan 2011’e kadar 180 bin ton arttırdığını gösteriyor. Sadece geçen yıl, GD ekinler, GD-olmayan ekinlere kıyasla ortalama %20 daha fazla böcek ilacı kullandılar. Bitki öldürücülere dayanıklı ekin teknolojisinin benimsenmesi ana faktörlerden biri oldu: aynı dönemde bitki öldürücüleri kullanımına 240 bin ton katkı sağladı. Dahası, eğer Tarım Bakanlığı bitki öldürücülere dayanıklı yeni sürüm GD ekinleri onaylarsa, ilaç kullanımı daha da artacak.
Geleceğe dönüş: yeni GD ekinler ve eski böcek ilaçları
Bu yeni veriler bize – Monsanto, DuPont ve Dow’un pazarlama taktiklerini aratmayacak şekilde – çiftçilerimizin ve tarımsal ekosistemlerimizin öyle ya da böyle hepimizin bedelini ödediği yollarla böcek ilacı değirmenine bağlandıklarını anımsatıyor.
Şu anda en az yirmi küsür tohum çeşidi glifosfata, yani Monsanto’nun Roundup’ının ana içeriğine dirençli. Güneydoğu ve giderek ortadoğuda çiftçiler tüm tarlalarını bu “süpertohumlar”a bırakıyorlar. Ülkenin zirai açıdan en üretken ve en çok çeşitlilik barındıran eyaleti Kaliforniya’da tohumlar hem glifosfata hem de parakuata direnç kazandılar ve tahminen 400 milyon hektarlık bir alanı istila ettiler – bir yandan alan genişlerken bir yandan dirençli tohum çeşitleri artıyor. Tohumların Roundup’a direnci arttıkça çiftçiler de daha çok miktarda ürün kullanıyorlar ve nihayetinde çareyi eski ve çok daha tehlikeli böcek ilaçlarını kullanmakta buluyorlar. Ve Benbrook araştırmasının da işaret ettiği üzere, çiftçilerin bu daha az etkin, zararları ve fiyatı artan ürünlerle başları dertte.
Değirmenin bir sonraki devri özellikle korkutucu. 2,4-D dirençli mısır, ABD Tarım Bakanlığı’nın değerlendirmekte olduğu yeni endüstri ürünleri tufanının ilk neferi. Eğer bakanlık onu ve diğer 2,4-D ekinleri onaylarsa, bu zararlı böcek ilacının mısırdaki kullanımının önümüzdeki 7 yıl içinde 25 katına fırlayacak ve böylece tarlaları, çiftçileri ve kırsal halklarını tehlikeye sokacak. Bu kimyasal, doğum kusurları, sinirsel hasarlar ve kanserle ilişkilendirildi. Özellikle çocukların, etkisine daha duyarlı olduğu gözlemlendi. Bu sebeple, 70 tıp doktoru ve sağlık uzmanı bu yaz Pesticide Action Network’le beraber Çevre Koruma Ajansı’na Dow AgroScience’ın 2,4-D kullanımını reddetmesini ısrarla talep etti.
Peki ya şimdi?
Glifosfat kullanımından ve 2,4-D vb. kimyasalların satışlarıyla kol kola gelecek bitki-öldürücü temelli GD ekinler hüryasından en çok kar edecek olanlar Monsanto, Dow ve diğer büyük böcek ilacı şirketleri. Yani, Kaliforniya’daki GD gıdaların etiketlenmesi için “Bilme Hakkı” oylama inisiyatifinin en büyük muhaliflerininböcek ilacı firmaları olması kimseyi şaşırtmamalı. Bu firmalar toplamda neredeyse 20 milyon dolar para harcayıp medya yayınlarını inisiyatifle ilgili yalanlar ve kamuyu yanlış yönlendiren reklamlar dolduruyorlar.1Yine de, son anketlerde Kaliforniyalılar’ın GD gıdaların etiklenmesi taleplerindeki azimden yürekleniyorum.
Belki daha da önemlisi, insanların bu teknoloji hakkında ciddi sorular sormaya başlamaları ve onun gıda ve tarım sistemlerimizdeki yerini sorgulamalarını. Sonunda genetik mühendisliği, böcek ilaçları, sağlığımız, haklarımız ve ne yeyip gıdamızı nasıl yetiştireceğimizle ilgili karaları kimin alacağına dair nitelikli bir kamusal tartışma yürütüyoruz: Şirketler mi, topluluklar mı? Doğru, bu tartışmaları 16 yıl önce GD tohumlar kamu kurumları tarafından yeterli güvenlik ve verimlilik testleri olmaksızın pazara sürülürken de yapmıştık. Ama şimdi, burası, başlamak için hala iyi bir nokta.
Marcia Ishii-Eiteman, kıdemli bir bilim insanı ve Pesticide Action Network’ün Sürdürülebilir Gıda Sistemleri Programı’nın yöneticisi. 1996’da PAN’a katılmadan önce Marcia 14 yıl boyunca Asya ve Afrika’da çalıştı. Güneydoğu Asya’da ekolojik böcek yönetimi için çiftçi tarla okulları kurdu ve sürdürülebilir tarım ve topluluk temelli kırsal kalkınma projeleri yürüttü. Tayland-Kamboçya ve Somali-Etiyopya sınırlarında kadın sağlığı, okuryazarlık ve kaynak korunumu projeleri geliştirdi. Marcia’nın Cornell Üniversitesi Ekoloji ve Evrimsel Biyoloji alanından doktorası, Yale Üniversitesi Kadın Çalışmaları’ndan ise lisans derecesi var. Kapsamlı olarak gıda ve tarımın ekolojik, toplumsal ve politik boyutları hakkında yazılar yazdı ve ayrıca BM sponsorluğundaki Kalkınma için Tarımsal Bilgi, Bilim ve Teknoloji Uluslararası Raporu’nun yazarlarından.