Avrupa genelinde seçim sonuçları hakkında ne düşünüyorsun?
Sonuçlar endişe verici. Aşırı-sağ ve milliyetçi partiler birçok ülkede (Danimarka, Fransa, İngiltere, Avusturya) seçimi kazandılar ve genel olarak Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) varlıklarını da güçlendirdiler. Seçimlerde dikkati çeken bir diğer nokta (ki bu 2009’da da gerçekleşmişti) katılım oranındaki düşüklük. Birçok ülkede seçmenlerin %50-80’i seçimlere gitmedi. Liberaller ve “sosyalistler” (eski sosyal-demokratlar) AP’deki pozisyonlarını korudular. Ancak İspanya’da sol partiler oylarını arttırdı ve Yunanistan’da da Syriza seçimi kazandı (Altın Şafak üçüncü oldu).
Bunlar bize ne anlatıyor?
Her şeyden önce, sonuçlar sol için önümüzdeki yıllardaki aşırı-sağ tehlikesini küçümsememek konusunda bir uyanma çağrısı olmalı. Sol partiler ve önderlikler için derin ve açık bir özeleştiriye önayak olmalı – özellikle de kapitalizmin tarihindeki en büyük krizlerinden birinden geçerken hızla sosyal-demokrat pozisyonlara kayan oluşumlar için.
“Bunlar bize ne anlatıyor? Her şeyden önce, sonuçlar sol için bir uyanma çağrısı olmalı.”
Çıkarabileceğimiz bir diğer sonuç, toplum genelinde politikaya olan güvensizlik. Siyaset yolsuzluğa bulanmış bir ticari iş olarak görülüyor ve siyasetçilerle seçmenler arasında keskin bir ayrım hissediliyor. Bu durum katılım oranlarında muazzam bir düşüşe ve popülist, medyatik politikacıların ortaya çıkmasına yol açıyor (örneğin İtalya’daki Beppe Grillo).
Beni solun bu noktaya kadar ne iş çıkardığını sorgulamaya iten bir diğer faktör, sözüm-ona merkez partilerin (liberaller ve “sosyalist”ler) 3 yıllık kemer sıkma politikalarının ardından “cezasız bırakılmaları”. Güney Avrupa ülkelerinde bile sol (Syriza haricinde) onların oylarını almayı başaramadı.
Portekiz’de durum nasıl? Seçime katılımın düşüklüğü ve boş/geçersiz oylarla ilgili yorumlar yapıldı. Partiler gerçekten oy sayılarını arttırdı mı?
Portekiz’de katılım %37’den %33’e düştü. Seçime katılım oranlarını sağdaki şekilde görebilirsin. Bu düşük oranın sebebi tüm Avrupa’da az çok aynı: temsil edilmediğini hissetme, politik yabancılaşma ve siyasete güvensizlik.
Bunu söyledikten sonra, sonuçları aşağıda görebilirsin.
“Beni solun bu noktaya kadar ne iş çıkardığını sorgulamaya iten bir diğer faktör, sözüm-ona merkez partilerin (liberaller ve “sosyalist”ler) 3 yıllık kemer sıkma politikalarının ardından “cezasız bırakılmaları”.”
Sol Blok’un oylarını PCP-PEV [İttifakın asıl ismi CDU olarak da kısaltılıyor, biz görsellerle uyumlu olması için PCP-PEV kullanacağız – çn.] ve LIVRE’ye (yeni bir merkez-sol parti) kaybettiğini düşünüyorum. MPT ise hükümetteki PSD ve CDS’in seçmeninin protesto oylarını aldı. Sosyalist Parti, mevcut hükümete öfkeli PSD seçmenlerinin oylarıyla oyunu arttırdı.
Büyük resimde, partiler önceki kadar oy almadılar diyebiliriz, ama bu çok şaşırtıcı bir gelişme değil. Tipik olarak Avrupa seçimlerine katılım ulusal seçimlere kıyasla daha az oluyor, çünkü insanlar AP’nin çok az etkisi olduğunu düşünüyorlar ve AP işçilerin günlük yaşantısının çok uzağında bir kurum olarak görülüyor.
Aşırı sağın yükselişiyle ilgili kaygı büyüyor. Bu kaygıları paylaşıyor musun? Bu kaygılar Portekiz seçim sonuçları açısından ne anlama geliyor?
Avrupa’da faşist ve milliyetçi fikirlerin yükselişiyle ilgili son derece kaygılıyım. Bahsettiğimiz seçim zaferlerinin toplumsal mücadele açısından ne anlama geleceğini zaman içinde göreceğiz. Göçmen karşıtı söylem artacak mı? Faşist örgütler Fransa’da, Avusturya’da vb. Altın Şafak gibi göçmenleri öldürmeye mi başlayacaklar? Yoksa AP’ye girince daha sistem-içi bir tutum mu alacaklar? Marine Le Pen daha şimdiden Fransız hükümetinin istifasını talep etti, ki bu Fransa’da yaşayan göçmenler için ciddi bir endişe kaynağı.
Neyse ki Portekiz’de hala bilinen bir aşırı sağ parti yok. Milliyetçi PNR 2009’a kıyasla oylarını sadece 2.000 arttırdı ve 15.000 oy aldı. Onlardan gözümüzü ayırmamamız lazım, ama şu anda seçim açısından bir tehdit oluşturmuyorlar. Öte yandan, kıta genelindeki bu zaferler faşistleri göçmenlere ve aktivistlere karşı daha saldırgan davranmaya teşvik edebilir. Bunu görmezden gelmemeliyiz. Sol her yerde bu ihtimale karşı hazırlıklı olmalı.
Radikal solun sonuçları ve radikal sol için sonuçlar nasıl? Sence bugün yapılması gereken en önemli özeleştiri ne olabilir?
Eğer radikal soldan kastın meclis-dışı sol ise sonuçlar, beklendiği üzere, oldukça düşük (toplamda yüzde 3’ün altında). Kampanyaları tartışmaya yeni bir şey katmadı ve nitelikli bir kapitalizm eleştirisi getirmedi. Seçim açısından, başka bir toplum ve politik sistem önermekteki başarısızlıkları da durumu onlar açısından daha kötü hale getirdi. MRPP (Maocular) Avro’dan çıkılması (kapitalizm içinde) ve borçların iptalini önerdi. (Bu ikincisinin yerinde bir öneri olduğunu düşünüyorum.) Yeni MAS (Morenist) partisi tüm kampanyasını “siyasilerin” ayrıcalıkları ve yolsuzlukları üzerine inşa etti ve krizin ana sebebi olarak emperyalist AB’de Portekiz’in çevre ülke rolünün yerine bunları gösterdi.
“Bu sonuçlar (Avrupa düzeyinde) sola, yükselen aşırı-sağa ve kapitalist hükümetlerin neoliberal politikalarına karşı mücadele edebilmek için program, perspektif ve politik pratikler açısından değişimler gerçekleştirmesi gerektiği mesajını vermeli.”
Meclis içindeki soldan bahsetmek gerekirse, Portekiz’de sonuçlar biraz karışık. Bir yandan (Stalinist gelenekten gelen Komünist Parti’nin önderliğindeki) PCP-PEV hem oy sayısını arttırdı hem de AP’de 2009’a kıyasla bir tane daha vekil kazandı. Kampanyasını AB eleştirisine dayandıran PCP-PEV, krize karşı yurtseverlik ve patronların AB’sini defetme propagandası yaptı – ancak asla açıkça kapitalist sistemi eleştirmedi. Diğer yandan BE (Sol Blok, Maoist ve Mandelist geleneklerin oluşturduğu çatı partisi) önceki seçimlere kıyasla oylarının yarıdan fazlasını kaybetti. Seçim onlar için bir hezimet oldu ve AP’de sadece bir vekil kazandılar. Bu yenilginin bir sebebi yeni kurulan ve lideri 2009’da BE’den bağımsız aday olan LIVRE olabilir. BE’nin kampanyası AB’nin mali politikalarını ve borç politikalarını eleştirdi. Ayrıca bir ölçüde Avrupa mali birlik anlaşması European Fiscal Compact’ı eleştirdi. Ancak AB’yi açıkça eleştirmedi ve onu “içeriden değiştirme” mesajı verdi. Bu pozisyon ve zaten mevcut olan parti içi istikrarsızlık kötü sonucu açıklamaya yardımcı olabilir.
Bazen insanın o noktaya kadarki yanlış duruş ve eylemlerini anlamak için düşmesi gerekebilir. Bu sonuçlar (Avrupa düzeyinde) sola, yükselen aşırı-sağa ve kapitalist hükümetlerin neoliberal politikalarına karşı mücadele edebilmek için program, perspektif ve politik pratikler açısından değişimler gerçekleştirmesi gerektiği mesajını vermeli. Şimdiye kadar Portekiz’de parlamenter sol büyük ölçüde… parlamenterdi. Komünist Parti sendikalarda güçlü varlık gösteriyor ve onlar aracılığıyla birçok mücadeleye dahil oluyor. BE ise parlamento dışında tutarlı olarak varlık gösteremiyor – ki bu da düşüşlerini açıklayan başka bir unsur olabilir. Bu iki partinin ve diğer meclis-dışı solun mevcut sisteme net bir alternatif sunmadıklarını ve burjuva siyasete fazla bağlı kaldıklarını düşünüyorum. Bence solun yapması gereken en önemli özeleştiri bu.
“Şimdiye kadar Portekiz’de parlamenter sol büyük ölçüde… parlamenterdi.”
Uzun vadede bu partileri neler beklediğini bilemeyiz. BE aralarında en güvensiz pozisyonda. Eğer güçlü bir sol aktör olarak kalmak istiyorlarsa önümüzdeki seneye kadar bir şeylerin değişmesi lazım. Komünist Parti muhtemelen zaferini kutlamakla yetinecek ve pratiklerini değiştirmeyecek, çünkü nihayetinde fazladan bir vekil kazandılar ve yöntem olarak parlamenter demokrasiye bağlılar.
Sonuç olarak solun atomize ve moralsiz olduğunu, işçilere gerçek bir seçenek sunamadığını düşünüyorum. Bu seçim sonuçlarını dikkatlice incelemeliyiz ve Avrupa genelinde aşırı-sağ ve milliyetçi hareketliliğin yol açabileceği olası bir toplumsal çalkantıya hazırlıklı olmalıyız.
Editörün notu: João CWI – Committee for a Workers’ International‘ın Portekiz’deki oluşumu olan Socialismo Revolucionário isminde bir siyasi kolektifin üyesi. Ayrıca (ve belki eşit derecede önemli olarak) geçtiğimiz yıllarda Troyka (Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve IMF) politikalarına karşı yüzbinlerce insanın katıldığı eylemlilik sürecinde aktif olarak rol aldı.