Neden ekonomik eşitsizliğin fazla olduğu toplumlarda dindarlık daha güçlü?

*Yazı, Jerry A. Coyne’un Why Evolution is True blogundaki “Why is religion stronger in economically unequal societies?” başlıklı yazısına büyük ölçüde sadık kalarak çevrilmiştir.


Din neden kötüdür, nasıl dinsiz olunur ve insanlar nasıl dinsizleştirilir konularına girmeden önce insanların neden dindar oldukları konusuna biraz değinmekte fayda var. Bunu da bu yazıda, insanları bir şeylere inanmaya iten bilişsel donanımlarından ayrı olarak toplumda dindarlığın nedenlerini, nedenleri olmasa da bazı faktörlerle korelasyonunu ortaya koyan bir makaleyi irdeleyerek yapacağız.

Artan bulgular dinin, ülkedeki ekonomik eşitsizlikler, sağlık ve sosyal yardım hizmeti alımındaki yetersizlikler, toplumdaki suç oranı vb. gibi kişisel güvensizlik oluşturan unsurlar tarafından detesklendiğine işaret ediyor. Kısacası insanları dinden uzaklaştırmak için onlara dinlerin tarihini,  zararlarını, argümanlarındaki boşlukları, yanlışlıkları anlatmak yeterli olmayabilir. Kişinin kendisini güvende hissetmemesine neden olan sosyal unsurları elimine etmek de gerekiyor ki bu aslında salt insanları dinsizleştirmekten daha da yüce bir amaç.

Southern Illinois Üniversitesi’nden Frederick Solt, Philip Habel ve J. Tobin Grant’ın Temmuz 2011 ayında Social Science Quaterly dergisinde yayınlanan “Ekonomik eşitsizlik, göreli güç ve dindarlık” başlıklı çalışmalarının üç amacı var:

1. Ülkelerdeki gelir dağılımı eşitsizliği arttıkça dindarlığın da artıp artmadığı hipotezini test etmek.

2. Böyle bir ilişki söz konusuysa, neden olduğunu bulmak.  Eşitliğin olmadığı toplumlarda fakir insanlar dine sarılıp sahipleniyorlar mı? Yoksa başka açıklama/lar var mı?

3. Böyle bir ilişki söz konusuysa, ekonomik eşitsizlik dindarlığı getirdiği için mi yoksa artan dindarlık ekonomik eşitsizliği getirdiği için mi?

Solt ve diğerlerinin makalesi burada girmeyeceğimiz karmaşık istatistiksel analizlere dayanıyor, ancak dileyen şu adresten makalenin kendisine ulaşarak ilgili yöntemleri görebilir. 76 ülkede, gelir dağılımındaki eşitsizliği (Gini indeksine göre: 0 – tamamen eşit, 100 – tamamen eşitsiz) ve 12 farklı ölçeğe bağlı olarak (ölçekler için bkz. Şekil-1) dindarlık derecesini ölçen bir anket çalışmasından yararlanan araştırmacıların ilk bulgusu, dindarlığı ölçen her bir ölçeğin, ekonomik eşitsizlikle anlamlı derecede pozitif bir korelasyon göstermesi oldu:

Daha sonra ülkeler ve bu ülkelerdeki bireyler üzerinde analizlere devam eden araştırmacılar, şu bulgulara ulaştı:

1. Bir ülkenin ekonomik olarak ne kadar gelişmiş olduğuyla dindarlığı arasında güçlü bir ilişki vardı: az gelişmiş ülkelerin anlamlı derecede daha dindar olduğu görüldü.

2. Müslüman ülkelerin, yukarıdaki ölçekler ışığında değerlendirildiğinde, diğer toplumlara göre dikkate değer derecede daha dindar olduğu ortaya çıkarken, Katolik ve Ortadoks toplumların Protestan olanlardan daha dindar olduğu görüldü. En az dindarlık ise hali hazırda ya da önceden Komünist olan ülkelerdeydi.

3. Yazarlara göre en önemli bulgu ise ekonomik eşitsizliğin dindarlığı, gelire bağlı olmaksızın, güçlü bir şekilde arttırdığı.

Yani bir başka deyişle, ekonomik gelir dağılımında kayma olan toplumlarda hem zenginler hem de fakirler daha dindarlar. Hatta, tüm ölçeklere göre (12 ölçeğin hepsinde pozitif bir ilişki, 4ünde ise istatistiksel olarak anlamlı olacak şekilde), eşitsizliğin daha fazla olduğu toplumlarda  daha zengin insanlar daha fakir insanlardan daha dindar olma eğilimindeler.

Son bulgunun önemi, eşitsiz toplumların neden daha dindar olduğuna dair iki hipoteze götürmesinde yatıyor. “Yoksunluk Teorisi” olarak adlandırılan ilk hipoteze göre, ekonomik olarak eşitsiz olan toplumlarda, yoksul halk huzur ve güven bulmak için dine dönüyor. Yazarların “Göreli Güç Teorisi” olarak adlandırdığı ikinci hipoteze göreyse, ekonomik olarak eşitsiz toplumlarda zenginler, kendileri gibi “şanslı” olmayanlar arasında dini yaygınlaştırmak için daha dindar oluyorlar. Yazarlara göre:

. . . birçok varsıl birey, yüksek seviyedeki eşitsizlik karşısında, yeniden gelir dağılımının ortalama-seçmen modellerinin varsaydığı şekilde ilerleyen demokratik süreçlerle kararlaştırılmasına izin vermek yerine, dini inançları benimsemek ve  daha yoksul olan bireyler arasında yaymak şeklinde bir davranış içine giriyorlar. Burdan sonra din, materyal refaha olan ilgiyi köreltip sonsuz ruhani ödüllere olan ilgiyi etkin kılmak üzere çalışarak, zenginin ayrıcalıklı durumunun ve eşitsiz koşulların devamlılığını sağlıyor.

Yani yazarlara göre ekonomik eşitsizliğin fazla olduğu toplumlarda, varsıl bireylerin daha fazla eşitlik için savaşmak yerine, hiyerarşik düzendeki yerlerini koruyabilmek için yoksul insanlara dini empoze ettiğini, yoksulların da dini kolay bir teselli formu olarak kabul etme eğiliminde olduğunu görmeyi beklemeliyiz. Bu manzara size de bir yerden tanıdık geldi mi?

Son olarak yazarlar ekonomik eşitsizlikle dindarlık arasındaki pozitif ilşkiye açıklık getirmeye çalışıyorlar. Ekonomik eşitsizlik mi dindarlığa neden oluyor yoksa dindarlık mı ekonomik eşitsizliğe?

Bu soruya cevap arayan araştırmacılar bu kez de ABD’deki dindarlığın, 1950’lerin ortasından günümüze kadar uzanan seyrini analiz ettiler. Aşağıdaki grafikte de görebileceğiniz üzere bu zaman diliminde, dindarlık Amerika’da büyük dalgalanmalar göstermekte. Bu dalgalanmaları ekonomik gelir dağılımındaki benzer eşitsizlik dalgalanmalarıyla ilişkili olarak analiz eden araştırmacılar, hangi faktörün öbürüne etki ettiğini anlamaya çalıştılar.

Yapılan analizlerin sonuçları ise şöyle:

1. “Bir yıldaki artan eşitsizlik, takip eden yılda dindarlıkta önemli miktarda artış öngörürken”, “geçmiş dindarlık değerlerinin gelecek eşitsizlik değerlerini öngörmediği” görüldü. Yani, dindarlık ekonomik eşitsizlik tarafından etkileniyordu. Başka bir deyişle, eşitsiz gelir dağılımı, toplumu daha dindar olmaya itiyor.

2. “Eşitsizliğin sabit tutulduğu durumda, gayri safi milli hasıladaki artış kendisini takip eden toplam dindarlığı düşürüyor.” Yani, ortalama ekonomik refahı artan bireyler, öbür türlü (ekonomik eşitsizlik sabit, GSMH daha düşük olan duruma oranla) olacaklarından daha az dindar olma eğilimindeler.

*ARI (Aggregate Religiosity Index) yöntemi, dindarlığın pekçok göstergesini bir araya getirmek için J. Tobin Grant tarafından 2008’de sunulmuş bir yöntemdir.


if

1 comments

  1. “dindar” şeklinde tanımlanan kişilerin inandıkları dinle ne kadar örtüştüğü ve dinlerine ne kadar uygun yaşadıkları -bu tabi ki islam için geçerli olabilir benim açımdan- saptanamadan bu grafiklerin ne yazık ki hiç bir anlamı yok diye düşünüyorum.

Leave a Reply

Your email address will not be published.