Isınıyoruz, Fark Ettiniz mi?

(Küresel iklim krizi – güncel gelişmeler 9)

Fark ettiniz mi acaba, geçtiğimiz Kasım ayında Birleşmiş Milletler’in 19. İklim Zirvesi gerçekleşti Varşova’da. Hani, tarihteki en kuvvetli tayfunlardan birinin, Haiyan tayfununun saatte 320 km şiddetle Filipinler’i vurduğu, binlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan, 12 milyon kişinin etkilendiği, haftalarca süren felaketin hemen ardından. Üstelik zirve sürerken, Akdeniz’in ortasında, Sardinya adasında çıkan bir fırtınada 16 kişi yaşamını yitirdi. Peki ama, biz neden bu Varşova zirvesi hakkında pek bir şey duymadık?

Filipinler

Filipinler

Bunun iki sebebi var. Birincisi, artık alıştığımız üzere, Türkiye medyası konuyla zerre kadar ilgilenmedi. Yeşil Gazete’den Ümit Şahin’in günbegün izlenimlerini aktardığı yazı dizisi dışında, zirveyle ilgili nitelikli habercilik yapılmadı. İkincisi ise, zirvede gerçekten de duyulacak pek bir şey olmadı. Ada devletlerinin çabaları, Filipinler temsilcisinin açlık grevi ve Varşova’da gerçekleştirilen eylemler dışında, sonuç sayılabilecek hiçbir yere varılamadı. Gelişmiş ülkeler iklim taahhütlerini düşürdüler. Nihayetinde, hiçbir somut sonuç alınmadı ve (Semra Cerit Mazlum’un da ifade ettiği gibi) bundan önceki Doha zirvesinde hortlatılan diplomasiden umutlanma atmosferi de yok edildi.

Bizse bu yazıda başka şeylerden bahsetmek istiyoruz. Sadece geçen üç ay içerisinde, yani 2013’ün Ekim, Kasım ve Aralık aylarında küresel iklim krizinin gündeminde neler yaşandığını anlatmak istiyoruz. Bir yandan Birleşmiş Milletler Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporu alarm veriyor, bir yandan işimiz gücümüz yokmuş gibi inkarcılarla uğraşıyoruz. Bir de, Türkiye medyası gibi, konuyu hiç umursamayarak çözenler var. Oysa durum sandığınızdan ve sanabileceğinizden daha ciddi.

ISINIYORUZ VE BATIYORUZ

Kuzey Kutbu yaz sıcaklıkları geçen yüzyılda, son 124 bin yıldaki en sıcak yüz yılı geçirdi ve kutuplarda buz kayıpları hızla devam ediyor.

kuzey kutbunun hali

Kuzey Kutbu’nda 2013 minimum değerleri (beyaz) ile geçmişteki buzul sınırları (turuncu çizgiler)

Isınmanın sonucunda kara ekosistemlerinin yüzde 80’inin, bu yüzyıl içerisinde ciddi bir dönüşüm geçirmesi bekleniyor.[1] Dünyanın her yerinde, kurak alanların daha da kuraklaşacağı ve verimsizleşeceği öngörülüyor. Isınma, doğrudan etkilerinin yanında, ısınmayı arttırıcı bir etkide de bulunuyor; çünkü örneğin sıcaklıkların 4°C artması halinde bitkilerin karbon yutma kapasitelerinin ciddi oranda düşmesi söz konusu olabilir. Ayrıca Doğu Sibirya’daki donmuş toprak (permafrost) erozyonunun son kırk yılda ikiye katlandığı hesaplanıyor. Donmuş toprakların derinliklerinde saklı metan gazlarının serbest kalması ısınmayı daha da arttıracağı için, bu bölgede karasal ısınmayı hızlandıracak her türlü gelişme endişe uyandırıyor. Mesela Kuzey Sibirya’daki metan salımlarının geçmiş tahminlerden iki kat fazla olduğu ortaya çıktı. (Bu arada, ABD’nin metan salımlarının hükümetin açıkladığı değerlerden yüzde 50 daha fazla olduğu gözlemlendi. Hükümetler ve uluslararası siyaset konusuna sonra tekrar geleceğiz elbette.)

İşin kötüsü, atmosferde mevcut karbondioksit yüzünden bu ısınma trendinin yüzyıllarca süreceği tahmin ediliyor.

Sıcaklık artışının en önemli etkilerinden biri, aşırı hava olaylarının şiddetinde ve sıklığında artış yaşanması.[2] Uruguay’dan ABD’ye kadar tüm Amerika kıtası Ekim ayı boyunca bunun örneklerini yaşadı, birçok yerde olağanüstü fırtınalar gözlendi. Keza en gelişmiş bilgisayar modelleri de Avrupa’da aşırı hava olaylarının artacağını hesaplıyorlar.

Uruguay'daki fırtınada telef olan hayvanlar

Uruguay’daki fırtınada telef olan hayvanlar

Karalarla beraber okyanuslar da ısınıyor[3] ve dahası, hızla asitleniyor. Üstelik karbondioksit çözünmesine bağlı bu asitlenme, son 300 milyon yılda görülmemiş bir miktara ulaştı ve uzmanlar asit miktarının yüzyılın sonuna kadar yüzde 170 daha artacağı uyarısında bulunuyorlar.

Alpler’de binlerce yıldır sabit duran buzullar eriyor. Kutuplardan buzullara kadar tüm bu erimeler artık öyle bir boyuta ulaştı ki, Dünya’daki kütle dağılımındaki değişim yüzünden gezegenin eksen eğikliği değişti ve Kuzey Kutbu 1.2 metre hareket etti!

Deniz seviyelerindeki artışın da, özellikle ada ülkelerindeki biyoçeşitlilik için büyük riskler barındırdığı biliniyor.[4]

ISINIYORUZ VE YOK OLUYORUZ

Bu alt başlıktaki “biz”, elbette Dünya üzerindeki tüm canlıları kapsıyor. Kuzey Amerika’daki ren geyiklerinden Avustralya’daki koalalara, kelebeklerden mercan kayalıklarında yaşayan balıklara, Kanada’daki ladin ağaçlarından kaplumbağalara kadar birçok türün varlığını riske atacağı belirtiliyor.

Doğa ile insan arasındaki varoluşsal bağı açıklamak için iklim değişimi çok güzel bir örnek. Şimdi, yukarıdaki tür kayıplarına, sadece 2°C ısınmada bile 500 milyondan fazla insanın su kıtlığı yaşayacağını ekleyin. Dahası, ısınma sebebiyle tatlı su kaynaklarındaki azalmaların, tarımda sadece ısınma yüzünden yaşanacak kayıpları[5] ikiye katlayacağını hesaba katın. Bunların üstüne de İsveç’te bir araştırmanın iklim değişimi sebebiyle ülkedeki erken ölümlerde artış yaşandığını ortaya koyduğunu ekleyin.

Son olarak, Kiribati adasında yaşayan, ancak ada batmakta olduğu için Yeni Zelanda’ya iltica talebinde bulunan ve talebi mahkeme tarafından reddedilen Ioane Teitiota’nın öyküsünü okuyun. Böylece iklim politikalarındaki son gelişmelere geçelim.

ISINIYORUZ VE HÜKÜMETLERİN UMRUNDA DEĞİL

Evet, tüm bu olan bitenler, düzenin bekçileri için pek az şey ifade ediyor. Bu yazının başında Varşova’daki Birleşmiş Milletler zirvesinde umursamazlıklarından bahsetmiştik. Şimdi biraz daha yakından inceleyelim bu durumu.

Bir yandan IPCC raporu yoksul ülkelerin iklim değişiminden daha çok etkileneceğini söylerken; bir yandan da iklim değişiminin sebebinin hep tekrarlandığı üzere nüfus değil, ilgili nüfusa ait insanların tüketim alışkanlıkları olduğunu ortaya koyan bir araştırma yayınlandı.

Ancak iklim değişiminin gerçek sorumlusunu, sadece 90 şirketin insan kaynaklı küresel ısınmanın üçte ikisinden sorumlu olduğunu hesaplayan araştırma gözler önüne seriyor. Sanırız bu da, Varşova’daki zirveden birkaç hafta önce yine Polonya’da kirleten sanayilerin temsilcilerini bir araya getiren bir buluşma organize edilmesini açıklıyordur.

“Odada bir fil var: iklim değişiminin şu anki ve gelecekteki etkileri. Ama tuhaf bir şekilde, birçok insan bu duruma gözlerini kapamış gibi görünüyor.” diyor iklim değişiminin etkilerini incelemek üzere oluşturulan disiplinler arası bir araştırmada yer alan Hans Joachin Schellnhuber. Benzer şekilde, Doğu Asya’da 23 kentte yaşayan 12 milyon insanın deniz seviyesindeki artıştan etkilenmesini önlemek için gayri safi yurt içi hasılanın sadece binde 3’ünün yeterli olacağı bilinirken, hükümetlerin dur otur öteledikleri ve erteledikleri emisyon azaltım hedefleri ile bir yere varmak mümkün görünmüyor.

Hal böyleyken, gözlerimizi kapatmak veya diplomasiden medet ummak yerine, durumun ciddiyetinin farkına varmamızın ve iklim krizini gündemimize almamızın zamanı çoktan geldi.

emel & Ege M. Diren

***

Notlar:

[1] Tüm dünya çapında ormanlardaki dönüşümleri Maryland Üniversitesi önderliğinde hazırlanan şu haritadan inceleyebilirsiniz.
[2] National Academy of Sciences, Kasım ayında küresel yağış rejimleriyle ısınma arasındaki ilişkiyi inceleyen yeni bir araştırma yayınladı.
[3] Denizlerin ısınması, ayrıca, balıklardaki cıva oranını arttırabilir.
[4] 18 ülkeden 90 iklim uzmanıyla yapılan bir ankette bilim insanları bu yüzyılın sonuna kadar denizlerin bir metre yükselmesini beklediklerini söylediler. Bu IPCC raporunun çok üstünde bir tahmin ve IPCC raporunun yazımında lobi faaliyetlerinin aldığı boyutla ilgili ilginç bir ipucu veriyor.
[5] Isınmanın tarıma doğrudan etkisi, bitkilerin filizlenme dönemlerinde gizli. İlkbaharda erken ısınma, erken filizlenmeye yol açıyor. Bunun üstüne gelecek bir don, tüm bitkileri yok edebiliyor.

Leave a Reply

Your email address will not be published.