Trans Kadınlar Hakkında 13 Mit ve Yanılgı: 2. Kısım

Bu yazı Skepchick.org‘da kendisi de trans bir kadın olan Natalie Reed tarafından yazılan “13 myths and misconceptions about trans women” başlıklı makalenin çevirisinin ikinci kısmıdır. (Birinci kısım şurada.)

 

4.Bu bir tuzak/ Trans kadınlar hetero erkekleri yatağa atmak isteyen geylerdir.

Gey erkekler olmadığımız meselesi için yazının önceki kısmına bir bakın.

Ama bu çok daha derin, çok daha daha pis, çok daha alçaltıcı ve çok daha tehlikeli bir yanılgı.

Tehlikeli çünkü birçok trans kadın, “kandırıldıkları” hissine kapılan seks partnerleri tarafından öldürüldü.

“Kandırma” kavramı burada biraz alengirli bir konu ve trans kadının, durumu partnerine ve başkalarına açmasının etik boyutlarını ve bundaki sorumluluğu tartışmaya kalkmak epey karmaşık bir iş olabilir. Bu burada kurcalamak için fazla kapsamlı bir konu ama Zinnia Jones bunun üzerine fantastik bir açıklama sunuyor. Benim tek söylemek istediğim, sizin darkafalılığınız ve saplantılarınızı üzerimize yıkmanızın sorumluluğunun bize ait olmadığını düşünüyorum, eğer bu sizin için bu kadar büyük bir meseleyse bunu sorma sorumluluğu size ait. Biraz önce size çekici gelen kadın, hayatının konuyla alakasız bir detayını bildiğiniz bir anda sizin için itici, yalancı bir orospuya dönüşüyorsa, sorun sizin algınızdadır onun bedeninde değil.

“Tuzak kuruyor” olduğumuza dair imaların problemleri saymakla bitmez. Aklıma gelen ilk birkaç tanesi şunlar: bizim “gerçekten” erkek olduğumuz varsayımı, aldığımız tüm kararların sizin etrafında döndüğü ve bunu kendimiz için değil sizin için yapıyor olduğumuz inancı (önce de belirttiğim, erkeklerin kadınların giyimini yorumlayışları örneği gibi), cinsel istek ve cinsiyet ifadelerinin karıştırılması mevzusu, kadınlık ve kadınsılığı sahte ve bir oyun gibi görme durumu vb.

Ama sanırım en çok irdelemek istediğim, trans kadınların cinselliğine ve isteklerine erkek cinselliği ve istekleri gözlüğünden bakılması. Farzedelim bir cis erkek kanepesinde oturup dalgın dalgın porno dergisini karıştırmaktadır. Derken bir “travesti” pornosunun reklamına denk gelir. “Neden bi insan bunu yapar ki? Neden bir erkek kadın olmak ister? Bu delilik!” (şimdilik burdaki kadın düşmanlığını bir kenara bırakalım) diye neden bir kadının erkek bedeni değil de kadın bedeni isteyeceğini sorgulamaktansa bunu merak eder, yani neden bir erkeğin bir kadın bedeni isteyeceği üzerine düşünür. Erkeğin özünde seks aracı ve kadının da özünde seks objesi olduğu varsayımına dayanarak “travestinin” bunu yeni seksi, yuvarlak, seks-objesi bedeniyle erkekleri cezbetmek için yaptı sonucuna varır. Ya da kendi kişisel seks objesine sahip olmak için yaptığını düşünür.

Bir trans kadının libidosuna hormon terapisi sırasında ne olduğunu boşverin. Birçok trans kadın için tam da libidosunun azalmaya başladığı bu dönemde, trans kimliğine olan bağlılığının genellikle arttığı ve kafasında kalan şüphe ve soru işaretlerinden kurtulduğunu da unutun. Hepsini unutun. KESİN seksle alakalı bir şeydir. Çünkü kadın bedeninin iyi olduğu tek şey vardır: o da seks.

Değil mi?

 

5. İyi de kalıplaşmış cinsiyet rollerini pekiştirmiş olmuyor musunuz? Tam da kadınsı bir kişiliğin kadın bedeninde olması gerektiği düşüncesi değil mi bu söylediğiniz? Bu kadınların ve erkeklerin belli bir biçimde olmalarıgerektiğifikriyle örtüşmüyor mu?

Tıpkı trans lezbiyenlerin “gerçekten ama gerçekten geyler” mitini çürüttüğü gibi, bu durum için de erkeksi trans kadınlara işaret edebiliriz. Tadaa! Bir mantık dokunuşuyla bu mit de tarihe karıştı. Ama daha fazla açıklamak gerekirse…

Bu yine cinsiyet kimliği ve cinsiyetin ifadesinin anlaşılmasındaki eksiklikten kaynaklanan temel bir karışıklık.

Cinsiyet kimliği kişinin benlik ve özde kim olduğuna dair içsel bir algıdır. Bir erkek mi yoksa kadın mı (ya da ikisi birden mi, yoksa arada bir yerde mi ya da başka bir şey mi) olduğuna dair bir algı. Bir kadının veya adamın ne olması ya da olmaması gerektiğiyle ilgili kavramlardan bağımsızdır, gayet özsel ve duraldır. Nörolojik “beden haritasıyla” ve kişinin bedeniyle olan ilişkisiyle barışıklık ya da yabancılaşma gibi hislerle alakalıdır.

(Toplumsal) Cinsiyet ifadesi (ya da dışavurumu) ise kişinin karakteri, ilgisi ve kendini ifade edişinin kültürel olarak “erkeksi” mi ya da “kadınsı” mı (ya da ikisi birden) görüldüğünün derecesidir. Bu son derece kültürel ve sosyal tabanlıdır. Bir kültürde kadınsı olarak görülen bir şey başka bir kültür için erkeksi olabilir. Birey özünde çeşitli seviyelerde kimi cinsiyet niteliklerine sahip olabilir ama cinsiyet ifadesi bu gibi bir sürü, bir sürü niteliğin devasa çeşitlilikte kombinasyonlarından oluşur.

Center for Gender Sanity tarafından hazırlanmış mükemmel olmayan ama oldukça yardımcı bir analizi şurada bulabilirsiniz..

Bir insanı transeksüel yapan ve fiziksel bir değişim aramaya iten şey, tipik olarak cinsiyet kimliğinin varolan fiziksel cinsiyetiyle çelişmesidir. Varolan fiziksel cinsiyetiyle cinsiyet ifadesinin çelişmesi değil. Erkek olmak için fazla kadınsı olduğumuzu hissettiğimizden ya da kadınsı karakteristiklerin kadın olmayı gerektirdiğinden değişmiyoruz. Gerekli motivasyon bundan çok daha derin ve çok daha az analitik. Değişiyoruz çünkü basitçe kendimizi bir kadın olarak biliyoruz…var olan kadın kalıbına ne kadar iyi ya da kötü uyduğumuzdan tamamen bağımsız olarak.

Dolayısıyla bu meseleyi basitçe, sosyal tabanlı bir ikiliğe bedenlerimizi uydurmamızı gerektiren fazlasıyla katı cinsiyetçi rollere dayandırmıyoruz. Sadece üzerimize yapışmış garip çirkin uzaylımsı şeydense, bizim olduğunu hissedebileceğimiz bir bedeni kendi benlik algımıza uydurmak için yapıyoruz. Ve bizim varlığımız hiçbir şekilde bu ikilikleri desteklemiyor, onlarla uyuşmuyor veya onlara dayanmıyor… asıl bizler onları aşıyor ve yıkılabileceklerini hatta yıkılmaları gerektiğini savunuyoruz.

 

6. Eğer kültümüzde cinsiyetlere atfedilen roller bu kadar katı olmasaydı dönmek için gereksinim de olmazdı.


Bu da yine cinsiyet kimliği ve ifadesinin birbirine karıştırılmasından ve trans kadınların erkek bedenindense erkek cinsiyeti rolünden duydukları rahatsızlıktan ötürü bu kararı verdikleri inancından kaynaklanan bir başka yanılgı.

Argüman temelde, bu keyfi sosyal ikiliği ve katı cinsiyet rollerini yıkabilseydik benliğimiz ve sahip olduğumuz cinsiyetle ilgili hiçbir uyuşmazlık hissi yaşamayacağımızı söylüyor.

Ama tekrar ediyorum, erkek cinsiyeti rolüyle uyuşmadığımız için değil, erkek bedeniyle uyuşmadığımız için dönüyoruz.

Ne kadar açık fikirli ve cinsiyetsiz bir toplum olduğumuzdan bağımsız olarak çoğu kadın yine yabancılık çekmeye; penise testosteron pompalayan bir çift testise kıllı bir yüz ve bedene sahip olmaktan, yağlarının ve kaslarının erkeksi dağılımından, göğsünün düz oluşundan, soyunma odasının asidik kokusundan, sert yağlı cildinden vb. rahatsız olmaya devam edecektir. Keza birçok erkek de bir vajinaya, göğüslere, her ay menüstrasyon kanamalarına, yumuşak ve pürüzsüz cilde, kadınsı hatlara, geniş kalçalara, artan ve azalan östrojen ve progesteron döngülerine sahip olmaktan hoşnutsuz olacak dehşete düşecektir.

Transeksüellik ilk ve öncelikle bizimle ve bizim bedenlerimizle ilgilidir ve onlarla mutlu olmak bizim hakkımızdır. Ne sosyal standartlarla ne cinsiyet politikasıyla ne sizin toplumun nasıl olması gerektiğine veya bizim için en iyisinin ne olduğuna dair düşüncenizle ilgisi yoktur. (Toplumsal) Cinsiyet ifadesindeki (dışavurumundaki) farklılıkları ne kadar iyi barındırabildiğimizden bağımsız olarak cinsiyet kimlikleri fiziksel cinsiyetleriyle uyuşmayacak insanlar var olmaya devam edecektir. Toplumun cinsiyetçi sorunlarını çözmek cinsiyetle ilgili tüm sorunları çözmez.

Lütfen, bu konu üzerine düşünmüş olduğumuz, kendi kararlarımızın bize ait olduğu ve sadece ataerkilliğin oyununa gelmediğimiz makul varsayımını göz önünde bulundurun. Etrafınızda görünürde sizin müttefikiniz olup, size hayatınızı yanlış yaşadığınızı, hayatınızda aldığınız en büyük en önemli en üzerine düşünülmüş kararın sistem tarafından yıkanmış bir beynin sonucu olduğunu söyleyen insanların olması çok sinir bozucu…

 

7. Ne kadar cesursunuz!

 

Hayır. Bu çok sevimli bir düşünce, gerçekten, teşekkürler. Bu duyarlılığı çok değerli buluyorum ve genellikle bu tip şeyler duymak hoşuma gidiyor. Bu oldukça kışkırtıcı ve vazgeçmesi zor bir düşünce. Saldırgan ve fanatik bir dünyaya karşı hayal bile edemeyeceğiniz engelleri gözünü kırpmadan aşacak kadar cesur, gözüpek, güçlü bir kadın olmak süper olurdu. Ama bu doğru değil. Cesur değiliz. Biz korkudan altına eden, korkunç acılar çeken, umutsuzca çıkış yolu arayan ve fazla seçme şansı olmayanlarız.

Karanlık fırtınalı bir ormanda bir grup vahşi kurt tarafından kovalandığınızı hayal edin. Çeneleri topuklarınıza değiyor, tam arkanızdalar, sivri dişlerinden sarkan uzun salyalarıyla havlıyor hırlıyorlar. Bedeniniz acıyor ve ağrıyor ve yorgunluğa elinden geldiğince karşı koyuyor, adrenalin ve ölümün dehşet verici korkusuyla zar zor koşmaya devam edebiliyorsunuz.

Karanlığın ve kasvetin içinde bir yerlerde bir ışık hüzmesi farkediyorsunuz. Ona doğru koşuyor, patlayacak gibi olan ciğerleriniz elverdiğince soluk soluğa yardım çığlıkları atıyorsunuz. Bir kulübe beliriyor. Sonunda kapıya ulaşıyor, kurtlardan biri tam boğazınızı parçalamak üzere saldırdığı anda kapıyı açıp kendinizi içeri atıyorsunuz. Nihayet kurtulabildiniz. Güvendesiniz.

Kulübenin içinde yaşlı tonton bir amca piposunu tüttürüp şarabını yudumluyor. Siz ayakta korkudan aklınız çıkmış halde tir tir titreyerek, ağlayarak nefes nefese dikilirken gülümsüyor ve “vay, gerçekten çok cesursun” diyor.

Bazılarımız sahiden cesur. Bazılarımız gerçekten güçlü. Ama bu her zaman geçerli değil ve dönme kararımızdan doğrudan çıkarılabilecek bir sonuç değil. Ne kadar korkarsak korkalım yapmamız gerekeni, yapabildiğimizi yapıyoruz.

Ama öte yandan, David Mitchell’ın yazdığı favori romanlarımdan biri olan Black Swan Green‘de de belirtildiği üzere:

“Cesaret, korkudan altına ettiğin halde onu yine de yapmaktır.”


Devamı…

Tekzip: Bu yazıda cesaret ve anlaşılırlık adına sadece trans kadınlara odaklanmayı seçtim. Niyetim trans erkeklerin kültürel olarak görmezden gelinişlerine katkıda bulunmak değil ve onların seslerinin, deneyimlerinin ve kimliklerinin de duyulmayı ve anlaşılmayı hak ettiklerine inanıyorum. Cis okurlardan, burada yazılanların çoğunun transeksüeller için genelde geçerli olduğunu akıllarında bulundurmalarını istiyorum.
 
 
 
Yazar hakkında: Natalie Reed yalnız gecelerini Skepchick ve Queereka.com için blog yazıları hazırlamakla geçiren bir skeptik. Lisans eğitimini 2007 yılında bitirmiş. İlgi alanları arasında dilbilim, feminizm, sinirbilim, şiir, Doctor Who ve My Little Pony bulunuyor. Twitter adresi @nataliereed84. Y kromozomuyla doğmuş olsa da kıçını tekmelediği kesin.
if

Leave a Reply

Your email address will not be published.