Amacım, gizlilik hakkını hukuki boyutta tartışmaktan ziyade gizlilik hakkının kısaca ne olduğu, Türkiye’de yaşanan son kızlı-erkekli saçmalığı üzerine bu konularda daha önceden alınmış kararların ne olduğu ile ilişkilendirip bir inceleme yapmaktır.
Tayyip Erdoğan, Kızılcahamam’daki parti kampında yaptığı konuşmada “Denizli ilinde şahit olduk. Yurtların yetersizliği beraberinde çeşitli sıkıntılar doğuruyor. Üniversite öğrencisi genç kız, erkek öğrenci ile aynı evde kalıyor. Bunun denetimi yok. Muhafazakar Demokrat yapımıza bu ters. Vali Bey’e bunun talimatını verdik. Bunun bir şekilde denetimi yapılacak.” dedi. Bu söylem çok uzun bir süre tartışılacak elbette, kimi “gündem yaratmak için böyle diyor” diyebilir kimi “ahlak polisi hayaldi gerçek oluyor” diyebilir, birçok farklı bakış açısından incelenebilir. Ben bunu gizlilik hakkı üzerinden kısaca bir değerlendireceğim.
Politik, sosyal ve ekonomik değişiklikler, yeni hakların tanınmasına yol açmakta ve bunlar toplumun ihtiyaçları doğrultusunda gelişmektedir. Bunlardan bir tanesi, özellikle son dönemde giderek önemi artan ya da ağırlığı artan gizlilik hakkıdır. Gizlilik hakkı, öncelikle bir insan hakkıdır. Bu, bizi, devletlerin ve gizli oluşumların ya da partilerin yasal veya yasal olmayan yollardan tehdit etmelerini kısıtlar veya engeller. Bir diğer tanıma bakacak olursak, kişinin özel alanına rızası alınmadan girmemek demektir. Bu tanımı en iyi açıklayan cümle de 1890 yılında yazılmış olan The Right to Privacy makalesinde geçiyor. Warren ve Brandeis, buna “yalnız kalma hakkı” demektedir. 2005 yılında yayınlanan Privacy in the Digital Environment kitabından (sayfa 7) gizlilik hakkı üzerine (sadece dijital ortamlar için geçerli değil tabi ki) bir alıntı yapayım;
“Gizlilik hakkı, bizi biz yapan şeylerin tümünü içeren, örneğin bedenimiz, evimiz, mülkiyetimiz, düşüncelerimiz, duygularımız, gizlerimiz ve kimliğimiz gibi, bizi çevreleyen bir alana sahip olma hakkıdır. Gizlilik hakkı, bizlere, bu alandaki parçalara kimlerin erişip erişemeyeceğini, ve açığa çıkarmak istediğimiz parçaların kapsamını, niyetini ve zamanlamasını kontrol etme yeteneği verir.”
Gizliliğin korunması üzerine kronolojik alıntınlar yapmadan önce benim de benimsediğim (Privacy in the Digital Environment, sayfa 12-14) şu şeyleri netleştirelim;
- Gizlilik hakkı kendimizi özgürce ifade etmek için bizleri cesaretlendirir.
- Gizlilik hakkı bizim için yapay bir ada gibidir. Bu ada üzerinde hem fiziksel hem de sanal bir alana sahip oluruz ve bu alanda aşağılanacağım hissi olmadan hatalar yapabilir, birileri beni izliyor korkusu ve toplum baskısı olmadan deneyim kazanabiliriz.
- Gizlilik olmadan neyin iyi veya neyin kötü olduğuna dair özgürce düşünemez ve karar veremeyiz.
- Gizlilik, izlendiğimiz zaman daha farklı davranmamızın (oto-kontrol, oto-sansür) önüne geçer.
- Gizlilik hakkı yarattığı özel alan ile insanların fiziksel ve akıl sağlığını korumasına yardımcı olur.
- Konuşmalarımız dinleniyorsa bu bizi daha resmi olmaya iter ve dürüstlüğümüzden ödün verebiliriz. Gizlilik, daha etkili ve daha dürüst (bu tartışılabilir) konuşmamızı sağlar.
- Bir göz tarafından devamlı gözetlenirsek bireyselliğimizi kaybediriz (mobese’ler ne güzel örnek buna). Fikirlerimiz, düşüncelerimiz bu gözün yarattığı baskı tarafından şekillendirilir ve hiçbir eşsizliği kalmaz.
- Gizlilik hakkıyla ilişkili olarak konuşma özgürlüğümüz kısıtlanırsa bu ayrıca araştırma özgürlüğünün de kıstılanmasını tetikler.
- Konuşma özgürlüğünün kısıtlanması demek açık bilgi akışının da bundan olumsız etkilenmesi demektir. Açık bilgi akışı varolan bilgilerden yeni bilgilerin yaratılmasını, paylaşılmasını ve geliştirilmesini sağlar. Eğer bu açık bilgi akışı bundan etkileniyor/engelleniyor ise bu yeni bilgilerin araştırılması, okunması ve kullanılması da etkilenmiş/engellenmiş olur.
Yukarıda saydıklarım elbette çoğaltılabilir. Gizliliğin korunması üzerine alıntılara geçecek olursak (felix‘e yönlendirme için teşekkürler.);
1. 1948 yılı İnsan Hakları üzerine Evrensel Deklarasyonu, bölüm 12;
“Hiçkimsenin gizliliğine, özel ve aile yaşamına, konutuna veya haberleşmesine keyfi veya hukuka aykırı olarak müdahale edilemez; onuru veya itibarı hukuka aykırı saldırılara maruz bırakılamaz.Herkes bu tarz müdahale ya da saldırılar karşısında hukuk tarafından korunma hakkına sahiptir.”
2. 1950 yılı İnsan Hakları üzerine Avrupa Kongresi (AİHS), bölüm 8;
“1. Herkes özel hayatına, aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.”
“2. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi, ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabilir.”
3. 1966 yılı Kişisel ve Siyasal Haklar üzerine Birleşmiş Milletler Kongresi, kısım 17;
“1. Hiçkimsenin özel ve aile yaşamına, konutuna veya haberleşmesine keyfi veya hukuka aykırı olarak müdahale edilemez; onuru veya itibarı hukuka aykırı saldırılara maruz bırakılamaz.”
“2. Herkes, bu tarz müdahale ve saldılara karşı hukuk tarafından korunma hakkına sahiptir.”
4. 2000 yılı Temel İnsan Hakları üzerine Avrupa Sözleşmesi, bölüm 7;
“Herkes özel hayatına, aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.”
5. 2007 yılı Avrupa Birliği’nin Temel Haklar üzerine sözleşmesi, bölüm 7;
“Herkes özel hayatına, aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.”
Israrla vurgulanan şey, her birey, gizliliği için, özel hayatı için, aile hayatı için, evi için, iletişim özgürlüğü için (telefon, e-posta vs.) saygı görme hakkına sahiptir ve bu hak (ayrıca kişisel verilerin kötüye kullanılmaması için) bir yasa ile korunmalıdır. Bunu, ne tür bir muktedir olursa olsun, kendi keyfi yaptırımları için eğip bükmesi, kafasına göre müdahale etmesi ya da ettirmesi, karışması ya da gözetlemesi söz konusu olamaz. Muktedir dedim ama buna “ihbarcı komşular” da dahildir. Her ne kadar bana göre böyle bir demokratlık olmasa da Tayyip Erdoğan’ın muhafazakar demokrat yapısı, kendi şahsi ve parti yapısıdır. Bunun üzerinden toplumu hukuk dışı olarak denetlemesi ya da denetletmenin, ihbar ettirmenin yolu ne insan haklarıyla bağdaşır ve bir sonucu olarak ne de gizlilik haklarıyla. Hukuk dışı deniliyor diye yarın bir kanun çıkartılıp (özellikle ulusal güvenlik çıkarlarını bahane ederek, Muammer Güler’in bu konuda bir çıkışı oldu) bu tarz bir denetlemenin ve ihbarın yolu hukuki olarak açılırsa, sanmayın ki bu insan hakları ihlali değildir. Türkiye’nin yukarıdaki alıntıların altında (1, 2, 3) imzası vardır.
Benim şahsi görüşüm, burada direkt gizlilik haklarına da bir saldırı vardır. Amaç kızlı-erkekli evlerden çok yukarıda saydığım gizlilik haklarının sağladığı faydaları engellemeye yönelik olduğunu düşünüyorum. Farklı açılardan değerlendirenler olacaktır, farklı görüşler yazılıp çizilecektir. Yazıya yeni şeyler eklemekten çekinmeyin. Sağlam miğdeli günler dileğiyle.