Tag Archives: oto-kontrol

Casus Yazılım Ve Teknoloji Kültürsüzlüğü

Kapalı kapılar ardında sözde kanun tasarı hazırlanıyor ve bu kanunda geçen maddeler direkt anayasaya aykırı düşüyor. Bir de yetmiyor, Türkiye’de yayınlanan teknoloji dergilerinden birinin online yayın yönetmeni çıkıp pratik olarak devlet casus yazılım yerine gitsin İSS’den takip etsin kullanıcıları diyebiliyor.

Geçenlerde “Internetten müzik indirene casus önlemi” diye bir haber çıktı. Haberde:

Bir siteden programlar vasıtasıyla bir müzik parçası veya film indirdiğinizde, buradaki hükümle karşı karşıyasınız. Diyor ki bu hüküm, ‘Hak sahibinden izin alınmaksızın noktadan noktaya ağlar üzerinden eserleri umuma ileten bireysel internet kullanıcılarının IP adresleri, telif birliklerince Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından akredite edilmiş yazılım vasıtasıyla tespit edilir. Burası çok tehlikeli. Bu ne demek biliyor musunuz? Yani kanun koyucu sizin bilgisayarınıza casus yazılım gönderecek. Buna sistem müsaade edecek. Erişim sağlayanlar müsaade etmek zorunda kalacaklar. Siz güvenli şekilde internette sörf yaptığınızı sanırken bu yazılım sayesinde bilgisayarda hangi işlemleri yaptığınız ve hangi hak ihlallerinde bulunduğunuz tespit edilecek. Ardından bu casus yazılım akredite olacak, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından da bu yazılım onaylanacak.

Bu yasanın arkasında ne tür bir güç olduğunu, alıntıda geçen “telif birlikleri” çok iyi özetlemektedir. Birilerinin “sanatçıyı ve sanatı koruma” adı altında böyle keyfi yaptırımlarına hepimiz alıştık. Ama bu yapılanları normalleştirmek anlamına gelmesin kesinlikle. Akredite edilmiş yazılım ile kastedilen (benim anladığım); kullanıcıları tespit etmek için yazılıma (ya da onu kim kullanacaksa) yetki verildiği ve yazılımın sağlayacağı bilginin resmen tanındığı ve kabul edildiği anlamına geliyor. Şimdi, “casus” bir yazılım var, bu yazılım telif birlikleri ile kanun uygulayıcı tarafından kullanıcının Internetten müzik indirip indirmediğini tespit edip bunun üzerinden yasal işlem uygulayacak. Bu, öncelikle TCK’nın onuncu bölümünde bahsettiği bilişim suçlarından hangisine giriyor, onunla ilgili bir bilgi verilmemiş. 243-246 aralığında maddelere bakıldığında, bilişim sistemine girme, sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme, banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması ve son olarak da tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması adında ana başlıklara sahip.

Bu başlıklar altında tanımlanan hiçbir madde haberde söylenenle ilişkili değil, onu da geçtim casus yazılım” ile böyle bir izleme/cezalandırma yapılması T.C. Anayasası, madde 20‘de belirtilen özel hayatın gizliliği ilkesine tamamen aykırı. Düşünün ki bir anayasanız var, bu anayasada özel hayatın gizliliği ilkesinde böyle kafanıza göre izleme yapamayacağınız, kişinin şahsi olan bilgisayarına “casus” bir yazalımla girip acaba hangi hakkı ihlal etti diye izleyemeyeceğiniz kısa ve net olarak (haberleşme özgürlüğü) belirtilmiş. Haberde geçen ve tasarı halinde olduğu söylenen “Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu” var fakat buradan sızan bilgilere bakarsak TCK ve anayasa ile şimdiden çelişmeye ve aykırı düşmeye başladı bile.

Bu haber çıktıktan birkaç gün sonra bu habere Türkiye’de “Teknoloji Kültürü” adıyla yayınlanan Chip dergisinin online yayın yönetmeni Cenk Tarhan ve PCNet yayın yönetmeni Erdal Kaplanseren‘in açıklamaları eklenerek tekrar sunuldu. Kaplanseren yasaya aykırılığını söylemese de en azından insanların izlenebilmesi için bir bahane üretildiğini ve asıl bunları yayınlayan sitelerle uğraşılması gerektiğini söylemiş. Fakat,  Tarhan’ın yaptığı açıklamayı okurken şok geçirdim:

CHIP Online Yayın Yönetmeni Cenk Tarhan, illegal olarak MP3 indirmenin elbette kötü bir şey olduğunu; ancak devletin casus yazılım kullanmak yerine çok daha pratik yollara başvurabileceğini hatırlattı ve şu sözleri kaydetti: Devlet isterse internet servis sağlayıcılarının kayıtlarına bakarak kullanıcıların hangi siteye girdiğini, hangi dosyaları indirdiğini anında görebilir ve illegal bir durum söz konusuysa bu kayıtları delil olarak kullanabilir.

Tarhan’ın bunu hangi kafayla söylediğini (gene iyi niyetli davranıp söyleminin yanlış aktarılmış olabileceğini de ekleyeyim) anladığım söylenemez. Öncelikle, devlet isterse diye bir durum söz konusu değil. Böyle bir keyfiyet yok, yasayla da belirtilmiştir. İkincisi, “devlet kullanıcıların hangi siteye girdiğini ya da hangi dosyaları indirdiğini anında görebilir” demek, devletin gayri hukuki izleme yaptığını ve kendini teknoloji kültürünün parçası olarak gören bir yayın yönetmeninin bunu pratik yol diye söylemesi ise nasıl bir aklın tezahürüdür bilemiyorum. Öncelikle Tarhan’a TCK’nın dokuzuncu bölümü olan “özel hayata ve  hayatın gizli alanına karşı suçlar“‘dan birkaç madde göstereyim:

Madde 134 (1) – Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlâl eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlâl edilmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

Madde 135 (1) – Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

Madde 136 (1)Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Basit bir dille, veriler yasal bir merci tarafından istense dahi;

  • Hukuka aykırı yollarla delil toplayamazsın.
  • Hukuka aykırı yollarla topladığın delilleri mahkemede kullanıcının aleyhine sunamazsın.
  • Kullanıcı o suçu işlemiş dahi olsa, hukuka aykırı yollarla topladığın deliller üzerinden kullanıcıyı suçlayamazsın.
  • Bunun üzerine alacağın cezalar da yasada mevcut.

Devam edelim, bir kullanıcının hak ihlalinde bulunduğunu “casus yazılım” haricinde kanun uygulayıcı nasıl anlayabilir? Tahminde bulunacak değil, örneklem oluşturup belirli bir sayıda kullanıcıyı izleyerek de bir sonuca ulaşamaz. Onun yerine tüm trafik akışını “izlemek” ve verileri de bir şekilde “kaydetmek” durumunda. Böyle bir şey teknik olarak mümkün olsa bile tekrar yasaya aykırı (yukarıda da belirttiğim üzere) bir durum söz konusu. Onu da geçtim (felix‘e tekrar tekrar teşekkürler), CMK 134. maddeyi açıp hiç okumuş mudur merak ediyorum. O maddeye bakarak, diyelim ki; hakim kararı çıkartıldı, anayasaya da uygun bir karar (bu tartışılır elbette) ve benim buna benzer bir suç işlediğim üzerinden bilgisayarıma el konuldu. Ben harddisk’im yedeğini istedim, kanuna uygun olarak da harddiskimin yedeği kanun uygulayıcı tarafından alındı ve bana geri verildi. Yani, beni suçladıkları “illegal mp3’leri” bana “buyur al kardeş mp3’lerini” diyerek geri mi verecekler? Ee, hani ben yasalara aykırı bir suç işlemiştim?

Burada söylemek isteyeceğim bir başka şey de bu tarz haberlerin temel amacı oto-kontrolü sağlamaya çalışmaktır. Yani, sizi bir üçüncü göz, casus yazılım, olmadı “pratik olarak” İSS’niz tarafından ne yapıyorsunuz, ne indiriyorsunuz, hangi sitelerde geziyorsunuz takip edebilir, yasa üzerinde çalışıyoruz, “ha çıktı ha çıkacak” diyerek “kapalı kapılar ardında” muktedirlerin kafalarınca anayasaya aykırı yasalar çıkartıyor gözükmesinin ve haberlerinin yapılmasının amacı, içinize korku yerleştirmektir. İçinizdeki bu korku üzerinden de sizler oto-kontrolünüzü sağlayacaksınız. Bir diğer nokta da bireysel-sansürdür. Devlet sizlerin sözüm ona illegal içeriklere ulaşmanızı engellemek yerine bu korku ile hareketlerinizi ve söylemlerinizi kendiniz sansürleyeceksiniz.

Türkiye’deki teknoloji kültürünün sıkıntılı olduğunu açık ve net olarak artık söyleyebilirim. Bundan sonra bu tarz söylemlerde bulunan kişileri de yakından takip edeceğim. Bakalım başka ne yumurtlayacaklar insan merak ediyor doğrusu.

Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Kızlı Erkekli Gizlilik Hakkı

Amacım, gizlilik hakkını hukuki boyutta tartışmaktan ziyade gizlilik hakkının kısaca ne olduğu, Türkiye’de yaşanan son kızlı-erkekli saçmalığı üzerine bu konularda daha önceden alınmış kararların ne olduğu ile ilişkilendirip bir inceleme yapmaktır.

Tayyip Erdoğan, Kızılcahamam’daki parti kampında yaptığı konuşmadaDenizli ilinde şahit olduk. Yurtların yetersizliği beraberinde çeşitli sıkıntılar doğuruyor. Üniversite öğrencisi genç kız, erkek öğrenci ile aynı evde kalıyor. Bunun denetimi yok. Muhafazakar Demokrat yapımıza bu ters. Vali Bey’e bunun talimatını verdik. Bunun bir şekilde denetimi yapılacak.” dedi. Bu söylem çok uzun bir süre tartışılacak elbette, kimi “gündem yaratmak için böyle diyor” diyebilir kimi “ahlak polisi hayaldi gerçek oluyor” diyebilir, birçok farklı bakış açısından incelenebilir. Ben bunu gizlilik hakkı üzerinden kısaca bir değerlendireceğim.

Politik, sosyal ve ekonomik değişiklikler, yeni hakların tanınmasına yol açmakta ve bunlar toplumun ihtiyaçları doğrultusunda gelişmektedir. Bunlardan bir tanesi, özellikle son dönemde giderek önemi artan ya da ağırlığı artan gizlilik hakkıdır. Gizlilik hakkı, öncelikle bir insan hakkıdır. Bu, bizi, devletlerin ve gizli oluşumların ya da partilerin yasal veya yasal olmayan yollardan tehdit etmelerini kısıtlar veya engeller. Bir diğer tanıma bakacak olursak, kişinin özel alanına rızası alınmadan girmemek demektir. Bu tanımı en iyi açıklayan cümle de 1890 yılında yazılmış olan The Right to Privacy makalesinde geçiyor. Warren ve Brandeis, buna “yalnız kalma hakkı” demektedir. 2005 yılında yayınlanan Privacy in the Digital Environment kitabından (sayfa 7) gizlilik hakkı üzerine (sadece dijital ortamlar için geçerli değil tabi ki) bir alıntı yapayım;

Gizlilik hakkı, bizi biz yapan şeylerin tümünü içeren, örneğin bedenimiz, evimiz, mülkiyetimiz, düşüncelerimiz, duygularımız, gizlerimiz ve kimliğimiz gibi, bizi çevreleyen bir alana sahip olma hakkıdır. Gizlilik hakkı, bizlere, bu alandaki parçalara kimlerin erişip erişemeyeceğini, ve açığa çıkarmak istediğimiz parçaların kapsamını, niyetini ve zamanlamasını kontrol etme yeteneği verir.

Gizliliğin korunması üzerine kronolojik alıntınlar yapmadan önce benim de benimsediğim (Privacy in the Digital Environment, sayfa 12-14) şu şeyleri netleştirelim;

  1. Gizlilik hakkı kendimizi özgürce ifade etmek için bizleri cesaretlendirir.
  2. Gizlilik hakkı bizim için yapay bir ada gibidir. Bu ada üzerinde hem fiziksel hem de sanal bir alana sahip oluruz ve bu alanda aşağılanacağım hissi olmadan hatalar yapabilir, birileri beni izliyor korkusu ve toplum baskısı olmadan deneyim kazanabiliriz.
  3. Gizlilik olmadan neyin iyi veya neyin kötü olduğuna dair özgürce düşünemez ve karar veremeyiz.
  4. Gizlilik, izlendiğimiz zaman daha farklı davranmamızın (oto-kontrol, oto-sansür) önüne geçer.
  5. Gizlilik hakkı yarattığı özel alan ile insanların fiziksel ve akıl sağlığını korumasına yardımcı olur.
  6. Konuşmalarımız dinleniyorsa bu bizi daha resmi olmaya iter ve dürüstlüğümüzden ödün verebiliriz. Gizlilik, daha etkili ve daha dürüst (bu tartışılabilir) konuşmamızı sağlar.
  7. Bir göz tarafından devamlı gözetlenirsek bireyselliğimizi kaybediriz (mobese’ler ne güzel örnek buna). Fikirlerimiz, düşüncelerimiz bu gözün yarattığı baskı tarafından şekillendirilir ve hiçbir eşsizliği kalmaz.
  8. Gizlilik hakkıyla ilişkili olarak konuşma özgürlüğümüz kısıtlanırsa bu ayrıca araştırma özgürlüğünün de kıstılanmasını tetikler.
  9. Konuşma özgürlüğünün kısıtlanması demek açık bilgi akışının da bundan olumsız etkilenmesi demektir. Açık bilgi akışı varolan bilgilerden yeni bilgilerin yaratılmasını, paylaşılmasını ve geliştirilmesini sağlar. Eğer bu açık bilgi akışı bundan etkileniyor/engelleniyor ise bu yeni bilgilerin araştırılması, okunması ve kullanılması da etkilenmiş/engellenmiş olur.

Yukarıda saydıklarım elbette çoğaltılabilir. Gizliliğin korunması üzerine alıntılara geçecek olursak (felix‘e yönlendirme için teşekkürler.);

1. 1948 yılı İnsan Hakları üzerine Evrensel Deklarasyonu, bölüm 12;

Hiçkimsenin gizliliğine, özel ve aile yaşamına, konutuna veya haberleşmesine keyfi veya hukuka aykırı olarak müdahale edilemez; onuru veya itibarı hukuka aykırı saldırılara maruz bırakılamaz.Herkes bu tarz müdahale ya da saldırılar karşısında hukuk tarafından korunma hakkına sahiptir.

2. 1950 yılı İnsan Hakları üzerine Avrupa Kongresi (AİHS), bölüm 8;

“1. Herkes özel hayatına, aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
“2. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu otoritesinin müdahalesi, ancak ulusal güvenlik, kamu emniyeti, ülkenin ekonomik refahı, dirlik ve düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için, demokratik bir toplumda zorunlu olan ölçüde ve yasayla öngörülmüş olmak koşuluyla söz konusu olabilir.

3. 1966 yılı Kişisel ve Siyasal Haklar üzerine Birleşmiş Milletler Kongresi, kısım 17;

“1. Hiçkimsenin özel ve aile yaşamına, konutuna veya haberleşmesine keyfi veya hukuka aykırı olarak müdahale edilemez; onuru veya itibarı hukuka aykırı saldırılara maruz bırakılamaz.
“2. Herkes, bu tarz müdahale ve saldılara karşı hukuk tarafından korunma hakkına sahiptir.

4. 2000 yılı Temel İnsan Hakları üzerine Avrupa Sözleşmesi, bölüm 7;

Herkes özel hayatına, aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

5. 2007 yılı Avrupa Birliği’nin Temel Haklar üzerine sözleşmesi, bölüm 7;

Herkes özel hayatına, aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

Israrla vurgulanan şey, her birey, gizliliği için, özel hayatı için, aile hayatı için, evi için, iletişim özgürlüğü için (telefon, e-posta vs.) saygı görme hakkına sahiptir ve bu hak (ayrıca kişisel verilerin kötüye kullanılmaması için) bir yasa ile korunmalıdır. Bunu, ne tür bir muktedir olursa olsun, kendi keyfi yaptırımları için eğip bükmesi, kafasına göre müdahale etmesi ya da ettirmesi, karışması ya da gözetlemesi söz konusu olamaz. Muktedir dedim ama buna “ihbarcı komşular” da dahildir. Her ne kadar bana göre böyle bir demokratlık olmasa da Tayyip Erdoğan’ın muhafazakar demokrat yapısı, kendi şahsi ve parti yapısıdır. Bunun üzerinden toplumu hukuk dışı olarak denetlemesi ya da denetletmenin, ihbar ettirmenin yolu ne insan haklarıyla bağdaşır ve bir sonucu olarak ne de gizlilik haklarıyla. Hukuk dışı deniliyor diye yarın bir kanun çıkartılıp (özellikle ulusal güvenlik çıkarlarını bahane ederek, Muammer Güler’in bu konuda bir çıkışı oldu) bu tarz bir denetlemenin ve ihbarın yolu hukuki olarak açılırsa, sanmayın ki bu insan hakları ihlali değildir. Türkiye’nin yukarıdaki alıntıların altında (1, 2, 3) imzası vardır.

Benim şahsi görüşüm, burada direkt gizlilik haklarına da bir saldırı vardır. Amaç kızlı-erkekli evlerden çok yukarıda saydığım gizlilik haklarının sağladığı faydaları engellemeye yönelik olduğunu düşünüyorum. Farklı açılardan değerlendirenler olacaktır, farklı görüşler yazılıp çizilecektir. Yazıya yeni şeyler eklemekten çekinmeyin. Sağlam miğdeli günler dileğiyle.

Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,