Tag Archives: anayasa

Haklarım, Hakların, Hakları

Abdullah Gül önüne konan Internet düzenlemesini “bir iki husus vardı onlar da giderilecek” yaklaşımıyla onayladı. Bir iki husus kısmını saymazsak benim beklentim de onaylayacağı yönündeydi. Bazen insan bir şeyin olcağını bildiği halde kendini aksine inandırır. Ben bunu yapmayı çok önceden bırakmıştım.

Abdullah Gül tarafından dün onaylanan sansürcü, toptan gözetimci, fişlemeci Internet düzenlemesi muktedirin çıkarları için geriye kalan herkesin gizliliğine vurulmuş bir darbedir. Fakat, gizlilik bir insan hakkıdır. Açık toplumlar için bir gerekliliktir. Gizlilik hakkı, bizi biz yapan şeylerle çevrili, bize ait bir alana sahip olma hakkıdır. Sadece biz bu alanda kimlerin olacağını ve paylaşmak istediğimiz şeylerin kapsamını, niyetini ve zamanlamasını kontrol etmeye sahibiz. Gizlilik hakkı, insani gelişme için bir araçtır, kişinin bireysel kimliğini inşaa eder, kendini tanımasına yardımcı olur, yaratcılık ve öğrenme için gereklidir. Ayrıca, insanoğlunun otonomisini korumak anlamına da gelir.

Madde 20 – Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.*

Gizlilik hakkı bizlere yapay bir ada oluşturur. Bu ada fiziksel veya sanal olsun, bizler burada bir üçüncü gözün gözetimi altında kalmadan, herhangi bir sosyal baskıya uğramadan ve yaptığımız eylemlerin sorumluluğunu üstlenmeye zorlanmadan deneyler ve hatalar yapabiliriz. Kendimize ait yalnız kalabileceğimiz bir alana sahip olamazsak kendimiz için neyin doğru veya yanlış olduğuna bağımsız bir şekilde karar veremez, gerçek anlamda otonom insanlar olamayız. Bununla birlikte, gizlilik hakkı insanların fiziksel ve akıl sağlıklarını korumalarına yardımcı olur. Çünkü, oluşturulan bu yapay adalar insanların yüzyüze gelmek istemediği kişilere sahip değildir. Kişinin oynaması gereken sosyal rollere bu adada gerek yoktur. İnsan bu alanda tamamen kendisiyle veya sadece orada olmasını istedikleriyle başbaşa kalabilir.

Madde 22 – Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.*

Madde 24 – Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.*

Bir demokrasideki en hassas konulardan biri de ifade özgürlüğüdür. Bireyin kendini tanıması için ifade özgürlüğü olmazsa olmazdır, ifade özgürlüğü bir doğru arayışıdır. Öncelikle, düşünce bir kişi, olay vs. hakkında görüş sahibi olmak ve zihinsel hüküm kurmaktır. Zihinsel hüküm şunu söyler; bu süreç bireyin kendi iç dünyasındadır ve başkası tarafından bilinemez. Düşünceler ise yazıyla, sözle, resimle, fotoğrafla, video vd. ile yansıtılır. Özgürce düşünemeyen, düşüncelerine ait içeriklerin sansürlendiği bir ortamda birey bunun bir sonucu olarak kendini özgürce ifade edemez. Gizliliğin olmadığı, sansürün ve gözetlemenin olduğu bir yerde bizler daha farklı davranmaya başlar, daha resmi bir tavır takınır, dürüstlüğümüzden ödün verir ve ayıplanma, dışlanma, fişlenme vs. korkuları yüzünden kendimizi özgürce ifade edemeyiz. Ek olarak, kendimizi özgürce ifade edemediğimiz bir yerde inanç özgürlüğünden söz edilemez. Ayrıca, ifade özgürlüğünün zarar görmesi araştırma özgürlüğünü olumsuz yönde etkiler. Çünkü ifade özgürlüğünün engellenmesi açık bilgi akışını etkileyecek ve böylece planlı ve sistemli olarak toplanan veriler, yapılan analizler, yorumlar, değerlendirilmeler bundan dolayı zarar görecektir.

Madde 26 – Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.*

Madde 27 – Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir.*

Tüm bunların karşısında artık bazı alışkanlıklarımızı da değiştirmek zorundayız. Kapalı kaynak, bilim etiğinden yoksun, arka kapılara sahip herhangi bir yazılımın ve donanımın kullanılmasına karşı çıkmak gereklidir. Sırf alışkanlık diyerek GNU/Linux görmezden gelinmemelidir. Elbette, kullandığınız veya işiniz için gerekli olan her uygulamayı bulamayabilirsiniz. Fakat, gündelik kullanımınızda hiçbir eksiği yoktur. Hatta işiniz için benzer uygulamalara bile sahip olabilmektedir. Diğer yandan, kriptografi artık olmazsa olmazdır. Birine bir şeyler söylemek veya göndermek isteniyorsa ve bu Internetin gözetlendiği, sansürlendiği, insanların fişlendiği bir ortamda yapılıyorsa bunu şifreleyerek yapmak, anonim, otonom servisler, dijital para (btc vd.) sistemleri kullanmak ve bunları desteklemek gerekmektedir.

Ayrıca, yukarıda bahsettiğim haklarımı hiçbir hükümet, parti, şirket ya da büyük ve yüzsüz örgütlerin savunmasını istemiyorum. Benim adıma konuşmaları, haklarımı savunuyor gibi yapmaları, sanki benimle birlikte aynı mücadeleyi veriyormuş gibi görünmeleri sadece kendi çıkarları içindir. Amaçları benim gizliliğime değer vermek ve bunun için mücadele etmekten çok sahip olduğum bilgiyi elde etmek ve onu kontrol etmektir. Ben bunun bir parçası veya aracı olmak istemiyorum. Bununla birlikte, yalanın doğru, doğrunun ise yalan olduğu şu dönemde bir insan dürüstlükten asla vazgeçmemelidir. Okurken denk gelmiş veya bir yerlerden duymuşsunuzdur; bütün insanlar yalancıdır. Fakat, ben buna inanmıyorum. Tıpkı saydığım haklar gibi dürüstlük de benim için önemlidir. Bir insan dürüst olmadıktan sonra tüm bu haksızlıklara karşı nasıl bir fark yaratabilir ki? Şunu da bir kez daha yinelemek zorudayım. Empati yapmalıyız. Empati yapmayı öğrenmeliyiz. Sizi etkilemediğini düşündüğünüz durumlarda bile, sansüre, fişlemeye, gözetime vd.lerine hangi dilden, dinden, etnik kimlikten vs. maruz kalan olursa olsun bu haksızlıklara karşı mücadele etmek gerekir. Empati ve dürüstlük bunu gerektirir.

Madde 28 – Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve malî teminat yatırma şartına bağlanamaz.*

Son olarak, bunu okuyanlara da bir mesajım var. Yazıyı okurken benim ruhsal dalgalanmalarımı hissedebilirsiniz. Bunu yazıyı da nasıl algılarsanız algılayın. Bir manifesto veya sıradan bir yazı. Fakat devamlı olarak; ben, benim için, bence desem de bu yazı ancak sizlerle birlikte bir fark yaratabilir ve sadece sizlerle bir anlam kazanabilir. Sadece devamlı olarak gördüğünüz “Internet yasaklarını aşın“, “sansürden korunma rehberleri“, “şunu kullanın sansürü aşın” ile değil, sizlerin sansüre, fişlemeye, gözetime her ne ve kime yapılırsa yapılsın karşı çıkarak başa çıkabileceğinizi unutmayın. Ben böyle olduğunu düşünüyorum.

* Türkiye Cumhuriyeti Anayasası

Tagged , , , , , , , , , , , , , , , ,

Girift Haklar

Gizlilik hakkı birçok hakla girift haldedir. Bu hakkı ihlal etmek ya da birilerinin çıkarları için kullanmak veya sadece muktedire hizmet etmesi diğer hakların da doğrudan etkileneceği anlamına gelir. Bir inceleme yazısı olarak eleştirilerinizi bekler.

Girift: Birbirinin içine girip karışmış, girişik, çapraşık.

Önce gizlilik hakkının bize ne ifade etmesi gerektiğine bir bakalım ve kısaca tanımlayalım:

Gizlilik hakkı, bizi biz yapan şeylerin tümünü içeren, örneğin bedenimiz, evimiz, mülkiyetimiz, düşüncelerimiz, duygularımız, gizlerimiz ve kimliğimiz gibi, bizi çevreleyen bir alana sahip olma hakkıdır. Gizlilik hakkı, bizlere, bu alandaki parçalara kimlerin erişip erişemeyeceğini, ve açığa çıkarmak istediğimiz parçaların kapsamını, niyetini ve zamanlamasını kontrol etme yeteneği verir.

Tanımda da görüldüğü üzere gizlilik bizi biz yapan değerlerin tümünü içeren bir yapıya sahiptir. Gizlilik açık toplumlar için bir gerekliliktir. Gizlilik, gizli kapaklı işler yapmak ya da “saklanmak” değildir.  En önemli noktası ise kişi eğer kimliğini açıklamak istiyorsa “kendi” açıklar, açıklayacağı kişileri ve zamanını kendi seçer. Genelden özele doğru gideceksek eğer gizlilik hakkından özel hayata doğru bir yol izlemek daha uygun gözükmekte. Fakat, aynı yöntemle özel hayattan gizliliğe doğru da alternatif bir yol izlenebilir. Seçimini ilk söylediğim yol üzerinden yapacağım.

Açık toplum, devletin şeffaf, bürokrasiden uzak, toleranslı olduğu, sırrını halkından gizlemediği, otoriterlik karşıtı bir yapıyı ifade eder. Açık toplum için o toplumda ifade özgürlüğünün olması şarttır. İfade özgürlüğü bireyin düşüncelerini açıklamasıdır. Düşünce ise bir kişi, olay vs. hakkında görüş sahibi olmak, zihinsel hüküm kurmak, değerlendirmek ve yorumda bulunmaktır. Bunu ise yazıyla, sözle, resimle, fotoğrafla, video vs. ile yansıtmasıdır. Zihinsel hüküm şunu söyler; bu süreç bireyin kendi iç dünyasındadır, başkası tarafından bilinemez. Birey özgür olarak düşünemiyorsa, kendini özgürce ifade edemez. Ayrıca, düşüncenin oluşabilmesi için birey kaynaklara özgürce ulaşabilmeli, erişmek istediği bilgileri özgürce seçebilmelidir.

Şimdi gizlilik hakkının ihlal edildiğini düşünün. Örneğin, iletişim sürecinde herhangi bir mekanizma tarafından (dinleme vd. yollarla) kişisel kimliğiniz ve mesaj içeriğiniz ifşa edildi. İletişim süreci içerisinde kendinizi özgürce ifade ettiğinizi düşünmekteydiniz. Yazılı veya sözlü, nasıl olduğunun çok bir önemi yok. Sonuçta, gizliliğinizle birlikte iletişim özgürlüğünüz ihlal ve ifşa edildi. Böylece ifade özgürlüğünüz darbe yemiş oldu. Bu ihlalden dolayı artık kendinizi rahatça ifade edemeyecek, düşüncelerinizi “kimliğim ifşa edilirse” korkusu yüzünden açıklayamayacak, daha farklı davranacak, dürüstlüğünüzden ödün vermeye başlayacaksınız.

Gizlilik ihlali = İletişim gizliliği ihlali -> Düşünce özgürlüğü ihlali -> İfade özgürlüğü ihlali

Dijital bir çağda yaşıyoruz. Kendimizi en çok ifade ettiğimiz yerlerden biri Internet. Yazılı, sözlü, görsel, işitsel, her türlü ifade şeklini rahatça yapabilmekteyiz. Sadece biz değil, basından, partilere aklınıza gelebilecek herkes, her oluşum kendini Internet’te ifade etmekte. Internet’te yapılacak herhangi bir sansür doğrudan ifade özürlüğünü kısıtlar. Çünkü, Internet özgürlüğü ifade özgürlüğünün koruyucusudur. Eğer herhangi bir sitede kendini ifade edenlerin kimlikleri ifşa edilirse, site sansürlenir olmadı içerikler kaldırılmaya zorlanırsa, ifade özgürlüğünü de sansürlemiş olur zıt düşünceleri ortadan kaldırılmış olur. Devletin buradaki rolü kendi koyduğu normlara uygun düşmemeyi güvence altına almaktır, engellemek değil. Devlet eğer bir sınırlama yapacaksa uluslararası sözleşmelerle çizilmiş meşru sınırları dikkate almalı. Kısaca bir örnek verirsem, müslüman iktidar  için ateist içerikler sansürlenemez.

Gizlilik ihlali = Internet sansürü -> Düşünce özgürlüğü ihlali -> İfade özgürlüğü ihlali

Birey ev, aile ve özel hayatında gizlilik hakkına sahiptir. Bunun nasıl ifşa edildiğinin -bence- bir önemi yok. Seks kasedi, bireyin özel hayatına dair ses kayıtları, görseller vs. Bunu sadece ahlaksızlık ya da  “sevişiyorlarsa bizi ilgilendirmez” diye kestirip atmak büyük resmi görmemizi engeller. Özel hayatı ifşa olan (sadece özel hayat değil elbette) birey kendini ister istemez bireysel-sansüre alır. Sadece hareketlerini değil düşüncelerini de sansürler. Düşüncelerini sansürleyen birey, ifade özgürlüğünü de kısıtlar. Görebildiğiniz üzere bir gizlilik ihlali yapıldığı zaman diğer hakların nasıl etkilendiği çorap söküğü gibi gelmekte.

Gizlilik ihlali = Özel hayatın ifşası -> Bireysel-sansür -> Düşünce özgürlüğü sansürü -> İfade özgürlüğü sansürü

Bireyin nereye gittiğinin ve nasıl gittiğinin fişlendiğini THY’nın kendisiyle uçanları MIT ile fişlediklerinden öğrenmiştir. Birey, seyahat özgürlüğüne sahiptir. Anayasal bir hak olarak birey yaşadığı ülke içinde özgürce dolaşabilir ya da oturma izni alabilir. Bireyin nereye ne zaman gittiğini sadece kullandığı şirket bilmelidir. Bunun ifşa edilmesi ya da üçücü şahıslarla paylaşılması dahi düşünülemez.

Gizlilik ihlali = Seyahat özgürlüğü ihlali (ifşası, paylaşılması)

Örnekler çoğaltılabilir, hak ve özgürlükler kapsamında daha da ilerlenebilir. Görüldüğü üzere bu hakların hepsi girifttir. Birini ihlal ettiğiniz zaman ya bu süreç içerisinde ya da sonrasında diğer hakları da ihlal etmiş oluyorsunuz. O yüzden sürekli vurguladığım şey şu; bir hakkın eksik, kusurlu, muktedirin çıkarlarını korumaya yönelik ya da kontrolü altında olması diğer hakların da bundan etkileneceği ve eksik, kusurlu veya doğrudan muktedirin çıkarlarını koruyacağı ya da kontrolü altında kalabileceğidir. İhlal edilen sadece sizin hakkınız değil, herkesin hakkıdır.

Birinin düşüncelerine katılın veya katılmayın ama onun bunları özgürce söylebilmesi için çaba sarfetmeniz ve bunun için çalışmanız gerekmektedir.

Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Casus Yazılım Ve Teknoloji Kültürsüzlüğü

Kapalı kapılar ardında sözde kanun tasarı hazırlanıyor ve bu kanunda geçen maddeler direkt anayasaya aykırı düşüyor. Bir de yetmiyor, Türkiye’de yayınlanan teknoloji dergilerinden birinin online yayın yönetmeni çıkıp pratik olarak devlet casus yazılım yerine gitsin İSS’den takip etsin kullanıcıları diyebiliyor.

Geçenlerde “Internetten müzik indirene casus önlemi” diye bir haber çıktı. Haberde:

Bir siteden programlar vasıtasıyla bir müzik parçası veya film indirdiğinizde, buradaki hükümle karşı karşıyasınız. Diyor ki bu hüküm, ‘Hak sahibinden izin alınmaksızın noktadan noktaya ağlar üzerinden eserleri umuma ileten bireysel internet kullanıcılarının IP adresleri, telif birliklerince Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından akredite edilmiş yazılım vasıtasıyla tespit edilir. Burası çok tehlikeli. Bu ne demek biliyor musunuz? Yani kanun koyucu sizin bilgisayarınıza casus yazılım gönderecek. Buna sistem müsaade edecek. Erişim sağlayanlar müsaade etmek zorunda kalacaklar. Siz güvenli şekilde internette sörf yaptığınızı sanırken bu yazılım sayesinde bilgisayarda hangi işlemleri yaptığınız ve hangi hak ihlallerinde bulunduğunuz tespit edilecek. Ardından bu casus yazılım akredite olacak, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından da bu yazılım onaylanacak.

Bu yasanın arkasında ne tür bir güç olduğunu, alıntıda geçen “telif birlikleri” çok iyi özetlemektedir. Birilerinin “sanatçıyı ve sanatı koruma” adı altında böyle keyfi yaptırımlarına hepimiz alıştık. Ama bu yapılanları normalleştirmek anlamına gelmesin kesinlikle. Akredite edilmiş yazılım ile kastedilen (benim anladığım); kullanıcıları tespit etmek için yazılıma (ya da onu kim kullanacaksa) yetki verildiği ve yazılımın sağlayacağı bilginin resmen tanındığı ve kabul edildiği anlamına geliyor. Şimdi, “casus” bir yazılım var, bu yazılım telif birlikleri ile kanun uygulayıcı tarafından kullanıcının Internetten müzik indirip indirmediğini tespit edip bunun üzerinden yasal işlem uygulayacak. Bu, öncelikle TCK’nın onuncu bölümünde bahsettiği bilişim suçlarından hangisine giriyor, onunla ilgili bir bilgi verilmemiş. 243-246 aralığında maddelere bakıldığında, bilişim sistemine girme, sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme, banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması ve son olarak da tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması adında ana başlıklara sahip.

Bu başlıklar altında tanımlanan hiçbir madde haberde söylenenle ilişkili değil, onu da geçtim casus yazılım” ile böyle bir izleme/cezalandırma yapılması T.C. Anayasası, madde 20‘de belirtilen özel hayatın gizliliği ilkesine tamamen aykırı. Düşünün ki bir anayasanız var, bu anayasada özel hayatın gizliliği ilkesinde böyle kafanıza göre izleme yapamayacağınız, kişinin şahsi olan bilgisayarına “casus” bir yazalımla girip acaba hangi hakkı ihlal etti diye izleyemeyeceğiniz kısa ve net olarak (haberleşme özgürlüğü) belirtilmiş. Haberde geçen ve tasarı halinde olduğu söylenen “Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu” var fakat buradan sızan bilgilere bakarsak TCK ve anayasa ile şimdiden çelişmeye ve aykırı düşmeye başladı bile.

Bu haber çıktıktan birkaç gün sonra bu habere Türkiye’de “Teknoloji Kültürü” adıyla yayınlanan Chip dergisinin online yayın yönetmeni Cenk Tarhan ve PCNet yayın yönetmeni Erdal Kaplanseren‘in açıklamaları eklenerek tekrar sunuldu. Kaplanseren yasaya aykırılığını söylemese de en azından insanların izlenebilmesi için bir bahane üretildiğini ve asıl bunları yayınlayan sitelerle uğraşılması gerektiğini söylemiş. Fakat,  Tarhan’ın yaptığı açıklamayı okurken şok geçirdim:

CHIP Online Yayın Yönetmeni Cenk Tarhan, illegal olarak MP3 indirmenin elbette kötü bir şey olduğunu; ancak devletin casus yazılım kullanmak yerine çok daha pratik yollara başvurabileceğini hatırlattı ve şu sözleri kaydetti: Devlet isterse internet servis sağlayıcılarının kayıtlarına bakarak kullanıcıların hangi siteye girdiğini, hangi dosyaları indirdiğini anında görebilir ve illegal bir durum söz konusuysa bu kayıtları delil olarak kullanabilir.

Tarhan’ın bunu hangi kafayla söylediğini (gene iyi niyetli davranıp söyleminin yanlış aktarılmış olabileceğini de ekleyeyim) anladığım söylenemez. Öncelikle, devlet isterse diye bir durum söz konusu değil. Böyle bir keyfiyet yok, yasayla da belirtilmiştir. İkincisi, “devlet kullanıcıların hangi siteye girdiğini ya da hangi dosyaları indirdiğini anında görebilir” demek, devletin gayri hukuki izleme yaptığını ve kendini teknoloji kültürünün parçası olarak gören bir yayın yönetmeninin bunu pratik yol diye söylemesi ise nasıl bir aklın tezahürüdür bilemiyorum. Öncelikle Tarhan’a TCK’nın dokuzuncu bölümü olan “özel hayata ve  hayatın gizli alanına karşı suçlar“‘dan birkaç madde göstereyim:

Madde 134 (1) – Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlâl eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlâl edilmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

Madde 135 (1) – Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

Madde 136 (1)Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Basit bir dille, veriler yasal bir merci tarafından istense dahi;

  • Hukuka aykırı yollarla delil toplayamazsın.
  • Hukuka aykırı yollarla topladığın delilleri mahkemede kullanıcının aleyhine sunamazsın.
  • Kullanıcı o suçu işlemiş dahi olsa, hukuka aykırı yollarla topladığın deliller üzerinden kullanıcıyı suçlayamazsın.
  • Bunun üzerine alacağın cezalar da yasada mevcut.

Devam edelim, bir kullanıcının hak ihlalinde bulunduğunu “casus yazılım” haricinde kanun uygulayıcı nasıl anlayabilir? Tahminde bulunacak değil, örneklem oluşturup belirli bir sayıda kullanıcıyı izleyerek de bir sonuca ulaşamaz. Onun yerine tüm trafik akışını “izlemek” ve verileri de bir şekilde “kaydetmek” durumunda. Böyle bir şey teknik olarak mümkün olsa bile tekrar yasaya aykırı (yukarıda da belirttiğim üzere) bir durum söz konusu. Onu da geçtim (felix‘e tekrar tekrar teşekkürler), CMK 134. maddeyi açıp hiç okumuş mudur merak ediyorum. O maddeye bakarak, diyelim ki; hakim kararı çıkartıldı, anayasaya da uygun bir karar (bu tartışılır elbette) ve benim buna benzer bir suç işlediğim üzerinden bilgisayarıma el konuldu. Ben harddisk’im yedeğini istedim, kanuna uygun olarak da harddiskimin yedeği kanun uygulayıcı tarafından alındı ve bana geri verildi. Yani, beni suçladıkları “illegal mp3’leri” bana “buyur al kardeş mp3’lerini” diyerek geri mi verecekler? Ee, hani ben yasalara aykırı bir suç işlemiştim?

Burada söylemek isteyeceğim bir başka şey de bu tarz haberlerin temel amacı oto-kontrolü sağlamaya çalışmaktır. Yani, sizi bir üçüncü göz, casus yazılım, olmadı “pratik olarak” İSS’niz tarafından ne yapıyorsunuz, ne indiriyorsunuz, hangi sitelerde geziyorsunuz takip edebilir, yasa üzerinde çalışıyoruz, “ha çıktı ha çıkacak” diyerek “kapalı kapılar ardında” muktedirlerin kafalarınca anayasaya aykırı yasalar çıkartıyor gözükmesinin ve haberlerinin yapılmasının amacı, içinize korku yerleştirmektir. İçinizdeki bu korku üzerinden de sizler oto-kontrolünüzü sağlayacaksınız. Bir diğer nokta da bireysel-sansürdür. Devlet sizlerin sözüm ona illegal içeriklere ulaşmanızı engellemek yerine bu korku ile hareketlerinizi ve söylemlerinizi kendiniz sansürleyeceksiniz.

Türkiye’deki teknoloji kültürünün sıkıntılı olduğunu açık ve net olarak artık söyleyebilirim. Bundan sonra bu tarz söylemlerde bulunan kişileri de yakından takip edeceğim. Bakalım başka ne yumurtlayacaklar insan merak ediyor doğrusu.

Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,