Eğer işlemcinizin üreticisi (AMD, Intel, Qualcomm vd.) NSA tarafından arka kapı bırakmaya zorlanmışsa ya da herhangi bir donanımızda bu tarz gizlilik ihlalleri yapılmışsa, kendinizi nasıl korumaya çalışırsanız çalışın NSA sizinle ilgili her şeyi görebilir.
Daha ayrıntılı bir açıklama yapmam gerekirse; kullandığınız donanımın geliştirme aşamasında, Büyük Birader sizleri izleyebilmek için üreticileri arka kapı bırakması için zorlamış, çip geliştirmesinde doğrudan veya dolaylı olarak katkıda bulunmuşsa kendinizi gizleyebilmeniz pek de mümkün olmayacaktır. Buradaki izleme daha çok sizin yaptığınız her şeyi kaydetmek değil de kendilerine bir arka kapı bırakmak, zamanı geldiğinde ya da ihtiyaç duyulduğunda buna başvurarak gerekli bilgiyi temin etmektir.
Bu tarz bir veri temini her şeyi kaydedip samanlıkta iğne aramaktan çok değerli veriyi almaya yarar. Kendini mükemmel bir şekilde kamufle etmiş böyle bir yöntem, kullandığınız herhangi bir cihazın rahatça izlenmesine olanak sağlayacaktır. Bir diğer deyişle, NSA kendi işleri için hazırlattığı özel çiplere sahip olacak, tüketici ise bu çiplere sahip donanımları bunun farkında bile olmadan satın alarak kullanmaya başlayacak. Her şey uzaktan bir komplo teorisi gibi durmaktadır. Fakat son sızan bilgilere göre buna benzer, daha doğrusu bunu ima edecek bir çalışma 2007 yılında başlamış. Google ise bu dönemde kendine ait her servis için noktadan noktaya (man in the middle yok demek) kriptolanmış iletişim için çalışmaktaydı ve Snowden’dan sonra bu işi iyice hızlandırdı. Bu, şu işe yarayacak; eğer biri verileri bir şekilde Google’dan temin etmek isterse Google istese bile bu verileri veremeyecek.
Bu noktada, Windows ve Mac OS kullanıcıları ciddi anlamda tehlikede olduğu varsayılabilir. GNU/Linux kullanıcıları nispeten daha az, *BSD kullanıcıları ise daha da az tehlikedeler. Art niyetli bir firmware, işlemci (donanım) üzerindeki bu tarz arka kapıları aktive edebilir ve bundan istediği gibi faydalanabilir. Siz ise işletim sisteminizi, donanım yazılımınızı güncelleştirdiğinizi zannedebilirsiniz. Kulağa çok çılgınca geldiği doğru. Böyle bir şeyin yapılmış olabileceğini ise ancak ileri düzey bir elektron mikroskobu ve ileri düzey teknik aletlerle işlemcinizi inceleyerek görebilirsiniz.Böyle bir şeyi test etmek ise tüketicilerin boyunu aşmaktadır.
Bir Kernel hacker’ı olan Theodore Ts’o, Intel’in /dev/random’ı sadece RDRAND’e dayanması gerekliliğindeki ısrarını neden reddetiğini de bu üstte anlattığım “komplo teorisi“‘ne dayanarak söylüyor. Diyor ki; “Denetlenmesi kesinlikle mümkün olmayan, bir çipin içine gizlenmiş uygulama demek olan sadece donanımsal RNG‘ye güvenmek, KÖTÜ bir fikirdir.” Örneğin, eğer Intel, RNG’yi doğrudan işlemcileri içine yerleştirirse kullanıcıların yazılımı kullanması yerine yazılımın kullanıcıları kullanmasına olanak sağlamış olacaktır. Başka bir deyişle, eğer RNG bir anahtar ile dağıtılmakta ise bunu tespit edebilmek imkansız olacak. Fakat kullanıcı yazılıma dayanarak RNG’yi gerçekleştirirse, yazılımdaki buna benzer bir arka kapı ise kolaylıkla farkedilebilecektir.
“Ne yapalım, harddiskimizi kriptoladıktan sonra bilgisayarımızın üzerine benzip döküp yakalım mı?” dediğinizi duyar gibiyim. “NSA beni ne yapsın?” diyerek espri yaptığınızı biliyorum. Fakat bunu her normalleştirdiğinizde size dönüşü daha kötü olacak, daha çok gizlilik ihlali içerecek, sizleri aptal yerine koyacak ve birer köleye çevirecektir. Farkında olun, uyanık olun, hakkınıza sahip çıkın!