Tag Archives: amazon

SteamOS’un Düşündürdükleri

“GNU/Linux’ta oyun oynamak ya da oynayamamak, işte bütün mesele bu!” peki gerçekten bu mu? 12 yıllık bir GNU/Linux kullanıcısı olarak o kadar çok oyun oynadım ki bu işletim sisteminde, bazen kendimi zorla dayatılan “Linux’ta oyun oynanmaz.” düşüncesiyle başbaşa bulmaktan alamıyorum.

GNU/Linux’ta oyun oynamak hep ya imkansız, ya çok zor ya da birilerinin “heveslediği” veya görmek “istediği” bir şeymiş gibi aktarılmaktadır. Fakat, durum onların böyle aktarmasına rağmen hiçbir zaman öyle olmadı. GNU/Linux’ta zaten oyun oynanmaktaydıDahası, buna Windows oyunları da dahil. GNU/Linux’un gelişimini (kullanım artışına paralel olarak) “oyun” endeksli düşünen bu insanlar Wine‘ı, Cedega‘yı (malesef bitti), Crossover‘ı, ve PlayOnLinux‘u ya görmezlikten geldi, ya kullanmasını karmaşık gösterdi (yani üşendi) ya da “istedikleri” oyunların çalışmadığını iddaa etti. Bunların dışında, id Software oyun motorlarını GPL ile lisanslayıp açarken, oyunlarına GNU/Linux desteği verirken veya GarageGames veya Epic Games veya Bioware v.d. oyun(lar)ına bu desteği verirken nedense beklenen o “etki” veya “heyecan” bir türlü bu “hevesli” ve “istekli” insanlarda görülmedi. Peki bu firmalar bu konuda desteklenmedilerse -veya desteklenmezlerse- bir sonraki oyunlarında GNU/Linux desteği vermeleri olası mıdır sizce? Bu konuda sizlere biraz daha ayrıntı vereyim.

id Software’in ioquake 3 -13 yıllık- motoru ile yapılan GNU/Linux oyunlarına bir bakacak olursak, Urban Terror, Tremulous, Smokin’ Guns, OpenArena ve World of Padman gibi çok büyük oyuncu kitlesine hitap eden oyunlar. Bunları örnek göstermemin nedeni bu oyunların 13 yıllık bir motora rağmen bugün bile devamlı oynanması, bağımsız geliştiricilerin bu tarz büyük yazılım firmalarının da desteği ile mükemmel modifikasyonlar hazırlayabilmesidir. Yani, “destek” verildikten sonra -ve görmezden gelinmezse- bağımsız olarak GNU/Linux için de çok iyi oyunlar hazırlanabilir, bu oyunlarla GNU/Linux kullanıcılara cazip gösterilebilir -eğer masaüstü kullanıcısının “oyun” mantıklı olduğunda ısrarcıysanız-. Bir diğer nokta da üzerinden bir on yıl daha geçse iyi bir oyun -ya da mod- “kalitesinden” bir şey kaybeder mi? Kalite elbette anlam olarak sizin ondan ne aldığınız, yani beklentinizin karşılanma derecesidir. Bir diğer deyişle, Mercedes kullanmayan biri için Mercedes kaliteli olmaz. Bu oyunlara da bir örnek vermem gerekirse; Starcraft oynamaktan ya da Fallout 2 v.s. oynamaktan bir “oyuncu” bıkabilir mi?

Steam, çıkışından epey bir zaman geçtikten sonra GNU/Linux’a da gelmesi ile bu oyunseverleri (ben de dahil ama hatamdan döndüm) heyecanlandırdı ve GNU/Linux’u bir oyun canavarına dönüştüreceği -bazıları için de Windows’tan GNU/Linux’a göç- algısı yarattı. Fakat, Steam zaten Wine üzerinden sorunsuz çalışmaktaydı. Burada amaç pazarı genişletmek (el değmemiş ya da kısmen değmiş bir alan olarak GNU/Linux oyun pazarı) ve bunda öncü olmaktı. Beraberinde Drm’li oyunlar, az oyun desteği (artıyor ama her geçen gün), açık kaynağın kapalı kaynakla dolması gibi bir sürü sıkıntıyı getirdi. Kullanıcı özgürlüğü tehdit edilmeye başlandı. Buradaki özgürlük tehdidi Stallman’ın dediği gibi ücretli olması veya kopya satılması değil, “özgür” olmayan bir yazılımdan kaynaklanıyor olmasıdır.

Şimdi ise gündemde SteamOS var. Hakkında söylenen bir sürü şey var, çoğu belki de söylendiği ile kalacaktır, bilemeyiz. Israrla vurgulanan “free” için benim şahsi görüşüm SteamOS’un “ücretsiz” olacağı yönünde (ki öyle). “Özgürlük” anlamında bir “free“‘yi ben şahsen beklemiyorum. Umarım bu konuda yanılırım. Bir diğer şey, Amazon vb. sunucularla film ve müzik konusunda anlaşmaya çalışması. Donanım konusunda ne tür bir yol izleyeceği üzerine spekülasyonlar var. Elbette her şey istenildikten sonra bulandırılabilir, altında anlamsız art niyet arananabilir. Benim ise bu duyuruya istinaden sormak istediğim bazı sorularım olacak. Fakat, soruları daha iyi anlayabilmeniz -ve açık kaynağı, hatta GNU/Linux’u- için sizlere kısaca bilim etiğinden bahsedeyim. Bilimsel araştırmalarda bulgular test edilmek ve geliştirilmek üzere başkalarının kullanımına sunulur. Aynı şekilde GNU/Linux ve uygulamaları da başkalarının kullanımına, geliştirilmesine ve yeniden dağıtılmasına sunulur. İşte bahsedilen “bilim etiği” ya da “açık kaynak” budur.

  1. SteamOS Linux tabanlı ve “free” yani ücretsiz olabilir. Fakat beraberinde oyun yapımcıları, oyunlarının bundan sonra “açık kaynak” olmasını isteyecekler mi?
  2. Steam ile gelen DRM, SteamOS ile gelmeye devam edecek mi?
  3. (Eğer anlaşırlarsa) Amazon sunucularından kim film izlemek ve müzik dinlemek ister?
  4. Eğer oyun firmaları (hepsi şart değil, bazıları da kabulüm) kapalı kaynakta ısrarcı olursa, açık kaynağı kapalı kaynakla doldurmak (oyun tercihleri doğrultusunda) ne kadar mantıklıdır?
  5. Israrla üzerinde durulan “özgürlük” kavramı bundan nasıl ve ne kadar etkilenir?
  6. Fayda ile eş zamanlı gelecek zararı (Drm, Amazon, kapalı kaynak vd.) kabul etmek ne kadar etik bir davranış olur?
  7. Bütünün değil de bütünün bir parçasının açık kaynak içermesi, bütünün kalanının kapalı kaynak olmasını gözardı etmeye yeter mi?
  8. Eğer belirli donanımlarda çalışacaksa o zaman bu tekelcilik yaratmaz mı? Onu da geçtim biz bu donanımların chipsetlerine nasıl güvenebiliriz? Peki aynı şekilde firmware’lar ne olacak?

Sorular çoğaltılabilir. O size kalmış. Benim sormak istediğim başlıca sorular bunlar. Elbette ilerleyen günlerde neler olur, ne tür gelişmeler yaşanır bilemeyiz. Bekleyip hep birlikte göreceğiz.

Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

EXIF ve GPS

Her şeyden önce söylemek istediğim birkaç şey var. Öncelikle, bu ve bundan sonraki yazıların herhangi birini tatmin etmek gibi bir amacı yok. Yazılar amatörce, bolca eksik bulacaksınız, her türlü eleştiriye açık ve eksikler doğrultusunda güncellenecek. O yüzden yorumlarda ne ekerseniz onu biçersiniz.

Telefonum çok akıllı…
Hayatınızda birçok şeyi kolaylaştıran “akıllı telefonlar“, medyadaki dezenformasyonu engelleyebilecek mükemmel bir “araç” haline dönüşürken diğer yandan da sizin gizliliğinizi ve güvenliğinizi tehlikeye sokabilecek bir başka araca (silaha) da dönüşebiliyor. Peki bu telefonlar akıllı ama kimin için akıllı? Bu telefonlarla çekilmiş fotoğraflarla sizler insanlara “gerçeği” anlatmaya çalışırken EXIF ve GPS madalyonun diğer yüzü, buz dağının görünmeyen kısmı ve gizliliğinize  doğrultumuş bir silah. Yazıyı daha iyi anlayabilmeniz için Firefox’un Exif Viewer eklentisini kurabilirsiniz. Kullanımı gayet basit, sağ tık menünüze de yerleşecektir. Basit olması açısından örnek üzerinde anlatırken bunu tercih edeceğim.

Acele işe…
Mazur görülebilecek bir davranış, o anın getirdiği korku, heyecan, gerilim vs. ile aceleci davranmak, elindeki görüntüleri hemen, en kolay yoldan paylaşmak. Siz bu telefonların yardımıyla basitçe o anı kaydebiliyorsunuz ve sizin için akıllı bir araç haline dönüşüyor. Diğer yandan telefonun kamera ayarlarını kontrol etmediniz, GPS açık, arka planda bir sürü servis çalışıyor. Peki siz bu durumda kendinizi büyük bir tehlike içine de sokmuş olmuyor musunuz? Bana gönderilen bir Gezi fotoğrafı üzerinden gidelim:

gps 1

Fotoğrafın üzerine tıklayıp gerçek boyutunda açtığınız zaman (ön izlemede EXIF yok!) sağ tıklayıp View Image EXIF Data dediğinizde aşağıdaki görüntü ile karşılaşacaksınız:

gps 2

Karşınızda akıllı telefonunuz ve marifeti. Fotoğrafa konum bilgileriniz girilmiş! Enleminiz 41.032275 ve boylamınız 28.976381. Tabi siz bunun farkında değildiniz, çünkü içinde bulunduğunuz durum buna müsait değildi. Küçük bir hata, telefonun modelinden, çekildiğe yere kadar her şeyi içeren bir bilgiye sahip. Bir de enlem ve boylam bilgilerinize haritadan (Google) bakalım:

gps 3

Bir insan “bakın ben buradayım” diye ne kadar bağırabilir, cevabı bu küçücük ayrıntıda gizli. Hayatınızı kolaylaştıran bu akıllı telefon artık başka insanların işini de kolaylaştıracak.

İstanbul’u hiç bilmeyen biri olarak panoramadan (Yandex) tam konumunuza bakalım:

gps 4

Burayı bulabilmek benim birkaç dakikamı aldı. Fotoğrafın konumla ilgili görsel olarak pek fazla bir şey içermemesine rağmen GPS bilgileri üzerinden %100 olarak yeri basit bir Internet kullanıcısı tarafından bile tespit edilebiliyor. Elinizde ise bir harita, varsa panorama ve EXIF bilgilerini görebileceğiniz basit bir eklenti.

Korkuyorum…
Fotoğrafları farkında olmadan bu şekilde çekseniz bile daha sonra yüklerken fotoğrafların EXIF bilgilerini açık kaynak, özgür bir yazılım olan Gimp (Windows, Linux, Mac OS sürümleri mevcut) ile silebilirsiniz. Tek yapmanız gereken farklı kaydederken EXIF ve XMP verilerini seçmemek. Bu arada ben de bahaneyle sizlere Gimp kullandırmış oluyorum.

Komplo teorisi kuralım…
Kafanızda bir şeyler canlandırmak adına; düşünün ki imaj yüklediğiniz bir servis var ve EXIF bilgilerini silmiyor, mahkeme kararı ile (hiçbir zaman kullanıcı sözleşmesini okumadığınız için farkında değilsiniz) anında T.C. devletine de verebilecek. Ben de bu tarz gösterilere katılmış insanlar hakkında bilgi toplamaya ve onları “fişlemeye” çalışan biriyim. Gezi ile ilgili araştırma yaparken bir şekilde bu servisi buluyor ve sizin hesabınıza ve yüklediğiniz fotoğraflara ulaşıyorum (fotoğraflar ziyaretçiler tarafından görülebiliyor diyelim). Bir yanda Gezi fotoğraflarınız, diğer yanda evde kediniz ile çektiğiniz Caturday fotoğrafları. Hepsinin ortak noktası ise gözünüzden kaçan bu konum bilgisi. Sonucu sizin için “akıllı” telefon bir kabus olurken ben yüce devletim ve gizli servisim adına bu akıllı telefondan faydalanıp büyük bir başarı elde etmiş oluyorum. Yani bu telefon artık benim için “akıllı“.

Ama birçok imaj paylaşım sitesi EXIF bilgilerini siliyor/blokluyor…
Kullanıcılar veya ziyaretçiler için geçerli bir durum. Ama orjinal fotoğrafı ya da fotoğrafın sahip olduğu EXIF bilgilerini ne yaptığını kimse bilmiyor. Bir örnekle anlatalım; Facebook’un Instagram’ı satın almasını geçtim, kendisi Amazon servisleri ve sunucuları kullanıyor. Amazon ise CIA ile 600 milyon $’lık kontrat imzalamış olduğu ortaya çıktı ve artık sunucuları konusunda birçok aktivisti rahatsız etmekte. Buna örnek olarak joindiaspora.com‘un imajlar için Amazon’u kullanması kullanıcıların bazılarını diğer POD’lara kaçırdı. Ucuz bir komplo teorisi gibi bakmaktansa Instagram’ı tercih etmemeyi bu çerçevede kabul etmek daha mantıklı. Bu tarz servisleri en azından bu tarz fotoğraflar için kullanmamak hayatınızdan hiçbir şey götürmeyecektir.

Sonuç
Bu tarz durumlar insanın başına her zaman gelebilir. Önemli olan böyle bir tehlikenin farkında olabilmek. Telefonların kamera için konum ayarı kapatılabilir, yüklemeden önce fotoğrafların EXIF bilgileri silinebilir, en önemlisi aceleci davranmadan, önlemini baştan alarak, Internet’te bulunan her servise güvenmeden, sağlam adımlar atıp ne yaptığının bilincinde olmak. Yoksa, Instagram vs. kullanmanız veya gözü kapalı bu tarz servisleri, API’sini savunmanız kimsenin umrunda değil. Çünkü kendi düşen ağlamaz.

Tagged , , , , , , , , , , , , ,