Gizlilik hakkından yazılarda devamlı bahsediyorum fakat bunu kategorilendirip hiç yazmadım. Özellikle sanayi devrimi ve teknolojinin çok hızlı ilerlemesi, üretim için büyük avantajlar getirdiyse de işverenin açgözlülüğü, çalışma saatleri ile özel hayatın iç içe geçmesi dünyayı kocaman bir ticari köy haline getirdi. Peki teknoloji bu konuda kimin tarafını tutuyor?
Ofisi 7/24 izleyen kameralar, işverenin sağladığı cep telefonların takibi ve hatta dinlenmesi, bilgisayarların uzaktan kontrolü, hangi siteye girdiklerini, kimlerle e-posta trafiğine sahip olduklarını ve çalışma ortamına ani ziyaretlerle günümüz iş ortamlarının gizlilik haklarının en çok ihlal edildiği yerlerden biri haline geldi. İşverenin genel düşüncesi bellidir; daha çok kâr etmek, üretim sürecinde çalışanların iş saatleri ve hatta bunu nasıl kullandıkları üzerine tam kontrole sahip olmak. Bu da sonuç olarak gizlilik hakkının işverenin ekonomik çıkarlarıyla ters düştüğünü söylemektedir. Özellikle ticari sırların ifşası, çalışanların güvenirliği işvereni gizlilik ihlaline ittiği konusunda durulsa da çalışanın iş saatleri ile özel hayatının birbirine girmiş olması, bu iki durumun birbiri içine girdiğini göstermektedir.
Amerika’da yapılan bir araştırmada çalışanlar iş saatlerinin %25’ini Internette gezerek ve e-posta okuyarak harcadıkları ve her 5 işletmeden biri aşırı/yersiz e-posta kullanımından çalışanlarını çıkartmakta olduğunu söylüyor. Bunun bir sonucu olarak, işveren sistem yönetimi masraflarını arttırıyor, çalışanların üzerindeki kontrol ve izleme varlığı üretkenliği azaltıyor, e-posta ve Internet aktivitesini bir denetim süzgecinden geçmeye başlıyor. Böylece, iş ortamında takip edilen ve hareketleri izlenen bir çalışan verimliliğini, çalışma ortamı ise moral ve güveni kaybetmektedir.
Bir çalışanın gizliliği nasıl ihlal edilebilir (Privacy in the Digital Environment, s. 152)?
- E-postaların takibi. Günümüzde işverenler çalışanlarına (hepsi olmasa da) bir e-posta adresi sağlamaktadır. Bu e-postaların içerikleri disk üzerinde bir yer kapladığı için işveren bu konuda istediği gibi davranabilmektedir. Bunu şöyle örneklendireyim; diyelim ki size gelen bir e-postayı silseniz dahi disk üzerinden silinip silinmediği konusunda herhangi bir fikre sahip olamazsınız. Denetim de sizin elinizde olmadığı için işveren isterse bu sildiğinizi düşündüğünüz e-postaları belirli kurallarla (mesela anahtar kelimeler) inceleyebilir.
- Internet takibi. İşyerinde Internet olmazsa olmazlardan. Bazen belirli sitelerin erişeme kapatılması (çalışma alanından dolayı) mümkün olmayabiliyor. Böyle olunca da işveren çalışanlarının hangi sitelere girip buralarda ne kadar zaman kaybettiklerini de öğrenmek isteyebiliyor. Analiz sonuçları, çalışanın azar yemesini ve hatta işten atılmasına kadar işi götürebiliyor.
- İçeriğin filtrelenmesi. Genel anlamıyla tam bir gizlilik ihlali olmasa da anahtar kelimelerle belirli algoritmalar üzerinden içeriğin filtrelenmesi erişim olanaklarını olumsuz yönde etkilemekte, bazen çalışanın ihtiyaç duyduğu içeriklere ulaşamamasına neden olmaktadır.
- Yüklenen yazılımların takibi. Burada temel neden iş ortamında kullanılan bilgisayarlara zararlı yazılımların bulaşmasını engellemek ve lisanssız yazlımlar yüzünden sıkıntıya düşmemektir. Fakat, bunun takibi iş saatleri dışında olabildiğinden biri sizin bilgisayarınızı bunun için tarayabilir ve size sormadan yazılımları silebilir. İşveren size o bilgisayarı verdi diye kafasına estiğince siz yokken girip incelemesi bir ihlaldir.
Sıradan eleştirerek ilerleyelim:
E-postalar yukarıda da bahsettiğim üzere siz silseniz dahi disk üzerinde kalabilir ve işveren tarafından incelenebilirler. Bir diğer nokta da e-postaların bu şekilde takip edilmesi üçüncü şahısların gizlililiğini de ihlal etmektedir. Şöyle anlatayım; e-posta gönderdiğiniz kişinin iletişim bilgilerini ve mesaj içeriğini sadece sizinle onun arasında geçen bir iletişime ait olarak kullanıldığını düşünürken, işverenin bunu takibe alması hem mesajı hem de iletişimde olduğunuz kişiye ait (varsa) özel bilgilerin ifşasına neden olur. Bu yüzden işveren sadece çalışanının gizlilik hakkını değil iletişim halinde olunan üçüncü kişilerin de gizlilik hakkını ihlal eder.
Çalışanın Internet’te hangi sitelere girdiğini, hangisinde ne kadar süre harcadığını detaylı bir şekilde takip etmek uzaktan zararsız gibi gözükebilir. Hatta şöyle bir inanç da var; işveren uygunsuz bir şeyi farkederse çalışanını azarlar, konu kapanır. Durum malesef bundan daha karışık. Şimdi bunu örneklendirerek anlatayım. Diyelim ki siz bir eşcinselsiniz (illa olmanız şart da değil), eşcinsel arkadaşlık sitelerini ziyaret ediyor, LGBT haberleri okuyor, etkinliklerini takip ediyorsunuz. İşvereniniz ise Internet takibi yaptığı için sizin eşcinsel olduğunuzu (olmasanız bile) düşünüyor, eğer eşcinselliğe olumsuz yaklaşıyorsa iş yerinde (sadece işveren tarafından değil) size karşı homofobik tutumlar sergilenebilir, cinsel tacizlerde bulunulabilir. Tekrar diyeyim, illa eşcinsel olmanız da şart değil. Eşcinsel cinayetlerin sayısındaki artışa ait bir haber bile homofobik bir işvereni size karşı olumsuz tutumlar içine itebilir. Devam edelim, bir kanserle ilgili doktor sitelerini gezip bilgi toplamanız işverenin sizi hasta olarak algılamasına ve sizinle uzun vadeli çalışamayacağını düşünüp işten çıkarmaya bile yol açabilir.
İçerik filtrelemesi -bence- en zarar veririci ihlallerden biridir. Bunda biraz daha uç örnekler vereyim. Çalıştığınız iş yeri çeşitli kelimeleri filtreliyor ve bunlara her türlü erişim yasaklanıyor. Örneğin, ateizm, ateist, atheist, atheism, agnostik gibi kelime grubunu filtrelenmiş durumda. Bu, sadece Internet’te ateizm ilgili herhangi bir içeriğe erişimi değil ateist çalışanların ifade özgürlüğü ve inanç özgürlüğünü de etkiler. Buna gizlilik literatüründe dondurucu etki de denir. Hem doğrudan hem de dolaylı yoldan çalışanın gizliliği ihlal edilmiş olur, beraberinde diğer özgürlükleri (ifade, inanç vs) de kısıtlanmış olur.
E-posta, Internet takibi ve içerik filtrelemesini bir arada incelersek; Internette gezmek ve e-postalar çalışanın kendi kişisel kimliğine işaret eder. Ayrıca, iş yeri çalışanların birçok etkileşimde bulunduğu sosyal bir alandır. Bu alanda gizlilik hakkının korunması gerekir. Internet’te özgürlük konuşma özgürlüğü tarafından korunur. Takip edildiğini bilen bir çalışan kendini açıkça ifade edemeyecektir. Böylece konuşma özgürlüğü engellenmiş olacaktır. İnancını, cinsel görüşünü veya düşüncelerini gizlemek, iş yerinde yaşayabileceği baskılardan dolayı da olmadığı gibi gözükmek durumunda kalabilir. Ayrıca, tüm bu haklar birbirleri ile etkileşim halindedir. Örneğin, inanç özgürlüğü, bunu ifade edemedikten ya da bu inancın gerekliliklerini yerine getiremedikten ve özgürce bunları söyleyemedikten sonra bir şey ifade etmez. Bununla birlikte, çalışanların beklentilerine işveren tarafından saygı duyulması gerekir. İşverenin bu şekilde yapacağı takipler ya da işverenin böyle bir takip yaptığı söylememesi, çalışanları olumsuz yönde etkiler.
Size tahsis edilen bilgisayara herhangi bir yazılım kurdunuz ve siz yokken bu yazılım farkedildi. Görevli bilgisayarı açtı ve yazılımı sildi. Sabah geldiniz, bilgisayarınızı açtınız, yazılım yok, biri bilgisayarınıza “böyle şeyler kurma” diye not bırakmış. Size tahsis edilen bilgisayar, bir başkasının kafasına göre açıp bir şeyleri silebileceği ya da kurabileceği bir şey olmamalıdır. Burada genel bahane sisteme sızabilecek, bilgi çalabilecek her türlü zararlı içeriğin yüklenen yazılımdan gelebileceğidir. Eğer böyle bir olasılıktan bahsediliyorsa, bunu engellemek çalışanın bilgisayarının takibi ile değil çalışana temin edilecek yazılımdan, iyi bir güvenlik duvarından, anti-virüs programlarından vs. geçer. Ek olarak, bana göre bir görevlinin gelip “Bilgisayara ne yükledin? Aç bakacağım!” demesi bile kabul edilebilir bir şey değildir.
Başka bir olumsuzluktan bahsedecek olursak, çalışma ortamının evden olduğu durumlarda işverenin herhangi bir takip yapması sadece çalışanın gizliliğini ihlal etmez. Çalışanın aile ve özel yaşamına dair gizlilik hakları da çiğnenmiş olur. İşveren şunu iyi anlamalı; çalışan onun mülkiyeti değildir. Eğer tüm bu izlemeleri ticari sırların, şirkete ait özel bilgilerin ya da lisansların sızdırılmasını ya da kaynak israfını engellemek amacıyla yaptığını söylüyorsa, işveren bunlar için gizlilik haklarını ihlal etmeye yönelmemeli. Onun yerine bu hakların sızdırılması ve sonrasında işvereni koruyacak ve iş yerinde gizlilik hakkını ihlal etmeyecek yasaların oluşturulması için çaba sarfetmelidir.
Teknoloji bu konuda kesinlikle tarafsız olmalı. Ne pazarı domine eden gücün haklarını ne de bir başkasının haklarını koruyup diğerlerini hiçe saymalı. Yukarıda da bahsettiğim üzere bu haklar iç içe geçmiş durumdadır. Konuşma özgürlüğü olmayan bir çalışandan inanç özgürlüğü beklenemez. Bu, toplum için de geçerlidir. Bir gizlilik hakkının ihlali iş ortamını bir taciz ortamına dönüştürebilir. Çalışanı dolaylı (veya doğrudan) olarak farklı görüşlerin baskısı altında kalmasına neden olabilir.
Sonuç, çalışan iş yerindeki gizliliğini kontrol edememekte, Internet’te hangi sitelere girdiği, gönderdiği e-postalar takip edilmekte, konuşma özgürlüğünden uzak ve verimliliğini kaybetmektedir. İş yerinde gizlilik hakkı daha çok pazar güçleri tarafından gizlice düzenlendiği için işveren kâr maksimizasyonu hırsıyla birçok tacize ve hak ihlaline neden olabilecek bir iş ortamı oluşturmaktadır. İş yerinde gizlilik hakkı ve çalışanın izlenmesini engellemek yasal bir düzenleme ile korunmalıdır.