Tag Archives: iktidar

Fişlemeyi Normalleştirmek

Özellikle iktidarın devamlı ihbar edin çıkışları, son bulacağını söyledikleri fişmele ile doğrudan çelişmektedir. Epey deneysel bir yazı oldu. Bir eleştiri yazısı olarak yorumlarınızı beklerim.

Gezi sürecinden bildiğimiz üzere insanlar Gezi’ye destek vermek amacıyla geceleri ülkenin birçok ilinde “tencere tava” çalmaya başlamıştı. Çok geçmeden Erdoğan; “Komşuyu rahatsız etmek suçtur. Ben değil yasalar söylüyor. Müracaatınızı yapacaksınız, yargıya bildireceksiniz.” diyerek tencere tava çalanların ihbar edilmesini istemişti. Ardından, bu konuyla ilişkin olarak “Sırdaş Polis İhbar Noktası” projesinden bahsetmişti:

Mahalle aralarına yerleştirilecek bu sistem sayesinde, bir suç işlendiğinde, insanlar ‘kimliğim tespit edilir mi?’ endişesi yaşamayacak. Bu sistem ile ister yazılı olarak, isterse de sesli olarak bu kutulara ihbarda bulunabilecek. Bu kutulara yapılan ihbarlar ise kesinlikle gizli kalacak. Projenin kısa bir zaman diliminde başlatılması hedefleniyor.

Görüldüğü üzere yazılı veya sesli olarak mahalle aralarına yerleştirilmiş bu sisteme insanlar kimlikleri gizli kalacak şekilde ihbarlarda bulunabilecekler. Ek olarak, bu proje sayesinde “polise olan ihbarların artırılması ve ihbar sisteminin işlevlik kazanması” amaçlanmakta olduğu söylenmiştir. Bir süre sonra, gündem değiştirme gücünü iyice kaybeden Erdoğan’ın kızlı-erkekli öğrenci evleri çıkışı olmuştu. “Üniversite öğrencisi genç kız, erkek öğrenci ile aynı evde kalıyor… Vali Bey’e bunun talimatını verdik. Bunun bir şekilde denetimi yapılacak.” demişti. Bu söyleminden sonra epey tepki çekmiş, kızlı-erkekli öğrenci evlerinin ihbarı başlamış, kendilerini ihaber edenler olmuş ve ihbar sonucunda da bir kişi hayatını kaybetmişti. Görüldüğü üzere her iki söylemin de ortak yönleri; neyin suç olduğunun bir kişi tarafından belirlenmesi ve  “ihbar.”

Bu sefer çok yakın bir tarihte, 6 Aralık 2013’te “Trafikte Yeni Dönem! Herkes Polis Olabilecek” başlıklı yeni bir haber yayımlandı. Ayrıca, bu haber tv programlarında da gösterildi. Haberde geçen bölümden bir altıntı yapayım:

Tasarı Meclis’ten geçerse elinde kameralı cep telefonu bulunan herkes trafik casusluğu yapabilecek. Vatandaş aşırı hız, kırmızı ışık ihlali, emniyet kemeri, yasak park, araç kullanırken cep telefonu ile konuşma, hatalı sollama, araçtan sigara izmariti, çöp atma gibi eylemleri ya fotoğraflayarak tespit edecek ya da videoya çekecek.

Alıntıdan da görüldüğü üzere insanlar ellerindeki cep telefonları ile isterlerse trafik casusluğu yapabilecekler. Yani tekrar aynı bahaneyle, yasalara aykırı bir durumun ihbar edilmesi istenmektedir. Bununla birlikte, “casusluk” kelimesi “Sırdaş Polis İhbar Noktası” projesi ile -bence- doğrudan ilişkilidir. Çünkü, her ikisinin de ortak noktası kimlik gizliliğidir (e-posta ile ihbar bu konuda biçilmiş kaftan). Şimdi bir ayrım yapalım. Mobese, devletin kendi eliyle koyduğu bir gözetleme sistemidir. Haberlerde insanlara “evlilik teklif eden çiftler, enteresan kazalar, mobese kameralarına takılan ilginç görüntüler vs.” şeklinde gösterilmekte, asıl çalışma amacı gizlenerek ve normalleştirilerek anlatılmaktadır. Öte yandan, bahsedilen ihbarlar bir sivil muhbirlik olup, ayrıca yasal bir dayanağı olmadan, farklı veya karşıt görüşlerde olanları devletin fişleyemediği noktada fişlenmesine yardımcı olmaktır.

İlk olarak, elinde kameralı cep telefonu olan herkesin trafik casusluğu yapmasını (kurallara uymayan sürücüler için bile) kabul edilemez buluyorum. Trafikteki kural ihlallerinin çözümü “ihbar” sisteminden geçmemektir. Ayrıca, bununla  fişleminin ilerleyen süreç içerisinde daha normal bir algı yaratacağına inanmaktayım. Bunu şundan dolayı söylüyorum; ilk iki ihbar isteğinde neyin suç olduğu bir kışı tarafından belirlenirken bu sefer de yasalara aykırı durumlar bahane edilerek bir ihbar sistemi kurulmaktadır. Çünkü, hem tencere-tava hem de kızlı-erkekli ihbarların toplumun belirli bir kesimi tarafından (iktidar gibi düşünmeyenler diyelim ya da siz ne derseniz) “fişleme” olarak algılanmasına rağmen “kurallara, trafiğe vs. yardımcı olmak” adıyla fotoğraf çekilmesinin ve bununla ihbarda bulunulması gözden kaçırılmaktadır. Tıpkı Mobese haberleri ile yaratılmaya çalışılan algı gibi bu tarz ihbarların da asıl resmin üzerini örttüğünü düşünüyorum. Bu resim de fişlemenin ve devletin fişleme mekanizmasına yardımcı (gönüllü, sivil muhbirlik) olmanın ta kendisidir.

Son olarak, iktidar söz vermesine rağmen fişlemeyi son vermemektedir. Askine, fişlemeyi normalleştirmekte ve bunun için de elinden geleni yapmaktadır. Fişlemenin zeminini hazırlayan ve normalleştiren bu tarz haberler ve ihbarların altında yatanlar iyi görülmelidir. Bugün için makul gelebilecek bir ihbar/ihbarlar ilerleyen süreçte fişleyen bir toplum mekanizmasına dönüşebilir/dönüştürebilir.

Tagged , , , , , , , , , , , , ,

AKP, Baskı Ve Polis Devleti

AKP’nin iktidarlığı dönemi boyunca siyasi anlamda “baskı”‘yı nasıl kullandığını, sistematik olarak vatandaşlarını nasıl korkuttuğunu ve şiddetle nasıl boyun eğdirmeye çalıştığını incelemeye çalışalım. Bu süreçte eksikler elbette olacaktır, eklemekten çekinmeyiniz.

Baskının ne olduğunu kısaca anlatmak istersek bir tür zulme benzese de tepkisel değil, daha çok aktiftir. Baskı, muhalefeti kontrol etmek yerine onun kökünü kazımayı amaçlar. Bu anlamda zulümden ayrılır. Kitleleri siyasetin dışına iter, ifade özgürlüklerini engeller, bunu yaparken de siyasi ve psikolojik araçlara başvurur. AKP rejimine bakılırsa eğer sendikaları nasıl zayıflattığı ve ortadan kaldırmaya çalıştığını, basın özgürlüğünü kendi istekleri doğrultusunda evirip çevirdiğini,  vatandaşlarını “dinlediğini“, Internet üzerinde “izlediğini“, her sokağa bir “göz” diktiğini, kendince doktor kesildiğini, ahlak polisi olup kitap yasakladığını görebiliriz. Bu, insanların üzerinde bir korku dalgası oluşturur. Etrafta sizi izleyen veya dinleyen bir mekanizmanın olması, sizi devamlı yaptığınız işlerde sorgulamaya, içinize Büyük Birader korkusu salmaya yarar. Böylece daha rahat kontrol edilebilir ve baskı altında tutulabilirsiniz.

Polis, niteliği itibariyle ceza yasasını uygulamak ve iç asayişi sağlamakla görevlidir. Liberal perspektiften bakarsak, yurttaşlarını birbirlerinden korur, bireysel hak ve özgürlükleri savunur, hukuk düzenini destekler. Fakat, AKP gibi kendilerine “muhafazakar demokrat”  diyen rejimlerde polisin rolü, devletin otoritesini korumaya ve hakimiyetini toplumun her alanına yaymaya dönüşür. Ayrıca, AKP’ye hizmet etmesi ve bir “baskı” aracı olarak kullanılması da buna eklenmelidir. Türkiye’de 2013 yılı itibariyle 340,000 polis memuru var. AKP’nin polise -ve özel güvenliğe- bu kadar çok yatırım yapmasının altındaki neden de polise biçtikleri “devleti ve biz elitleri muhafaza et“tir.

AKP rejiminde görüldüğü gibi polislik “siyasi” olduğu zaman toplumsal olarak otoriter ve siyaseten muhafazakar bir kültür üretme eğilimine girer. Bu yüzden de kendi geleneği için gencecik ve suçsuz insanları (Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, Medeni Yıldırım, Ethem Sarısülük, Ahmet Atakan) katletmekten geri kalmaz. Polisin halkın gözündeki tarafsızlığı, AKP’nin baskısından kaynaklanan gösterileri/protestoları kontrol etmede kullanıldığında ve kendisine AKP tarafından biçilen rolle iyice tehlikeye girmiştir. Aslında, bu, tehlikeye girmenin yanı sıra frensiz olarak bayır aşağı gitmektir. Polisin, Gezi’den sonra ne mahkemelere ne de halka hesap verdiğini, yaşananlardan dolayı özür bile dilemediğini gördük.

AKP tarafından polise verilen bu aşırı yetki, sosyal hayatın bütün yönlerinin siyasi kontrol altına aldığı bir korku dalgası yaratmak üzerinedir. Polis gücü, bu “elitler” tarafından yönetildiği için Türkiye bir polis devletine dönüşmüştür. Polis, artık AKP’nin özel ordusu olarak hareket etmektedir ve bir baskı unsuru olarak kullanılmaktadır. AKP’li vekil ve bakanların, kendilerine yazar, siyasetçi, düşünür diyen yalakaların polise kahramanım dediği, polis tarafından öldürülen insanlara terörist diyerekegemen biziz, terörü ve kimin terörist olduğunu da biz belirleriz” rolü de bu muhafazakarlıktan kaynaklanmaktadır. Çünkü polis ondan beklenen muhafaza arzusunu yerine getirmeye çalışmaktadır. Elbette, AKP iktidarı gidip yerine başka bir iktidar geldiğinde polise biçilecek rol,  hesaba çekilebilirlik ve siyasi kontrol yeni iktidara göre şekillenecektir. Burada yapılması gereken zayıf bir sorumluluk, keyfiyete ve değişken cezalara tabi olması ya da günün hükümetinin ihtiyaçlarına göre koşulmasına olanak verilmemesi olacaktır.

Tagged , , , , , , , , , , , ,