Category Archives: Gizlilik

I2P’ye Giriş

Bir başka anonim ağ, I2P. Bir başka giriş yazısı, I2P’ye Giriş. Eksik olduğunu biliyorum. Fakat iş görmeyecek, anlaşılmayan noktaları gideremeyecek kadar kötü de değil.

Yeni 5651 sayılı kanun tasarısı 5 Şubat 2014 tarihinde kabul edildi. Ben de Tor’a Giriş yazısı gibi bir I2P’ye Giriş yazısı hazırlamaktaydım. Fakat, hem gündemin yoğlunluğu hem de kendi yoğunluğum nedeniyle bunu hep arka plana atıyordum. Şimdi bunu acilen yayımlamak şart oldu. Teknik olarak yazı biraz eksik. İlerleyen süre içerisinde bunu gidereceğim. Öte yandan, yazı içerik olarak kafanızdaki soru işaretlerini giderecek düzeyde ve kullanım açısından pek bir eksik içermiyor. Yazıyı okurken ve I2P kullanırken şunu aklınızdan hiç çıkarmayın; “I2P kullanan bir kişi gizli değildir. Gizli olan şey tıpkı router’ın (yönlendirici) bağlı olduğu belirli bir hedef gibi kullanıcının bu anonim ağda ne yaptığına dair bilgidir.

I2P; açık kaynak, P2P anonim bir ağ olup,  basit bir katman oluşturarak çeşitli araçların birbirleriyle güvenli bir iletişim kurmalarını sağlayan özgür bir yazılımdır. I2P’de anonim olarak e-posta servisini kullanabilir, sörf yapabilir, blog ve forum hizmetlerinden yararlanabilir, sitenizi yayımlayabilir,  anlık mesajlaşma yapabilir (IRC), dosya paylaşabilir veya yükleyebilirsiniz. Tüm veriler birkaç katmandan oluşan şifreleme ile paketlenir ve tüneller ile iletilir. Bu yüzden I2P ile ilgili bilinmesi gereken en önemli noktalardan biri “tünel” kavramıdır. I2P’deki bir tünel yönlendiriciler listesinden seçilen bir yoldur. Katmanlı şifreleme kullanılır ve böylece yönlendiricilerden herbiri sadece bir katmanın şifresini çözer. Şifre çözümü sonunda elde edilen bilgi, şifreli bilginin iletileceği bir sonraki yönlendiricinin IP adresidir. Bununla birlikte, her tünelin bir başlama noktası (ilk router) ve bir de bitiş noktası (son router) vardır. Ayrıca, gönderilen bir mesaj sadece tek yönlüdür. Eğer bu mesaja cevap verilecekse, yeni bir tünel üzerinden yapılacaktır.

I2P’de iki çeşit tünel mevcuttur. Bunlar, tüneli oluşturan tarafından gönderilen mesajları içeren “outbound” (giden) ve mesajları almak için tünel oluşturan “inbound” (gelen)’dur. Bu iki tünelin bir araya gelmesiyle kullanıcılar birbirleriyle iletişim kurabilmektedirler. Şimdi bunu bir şema üzerinde görelim (şemalar i2p‘den alıntıdır):

net2014-02-07-200942_1920x1080_scrotÖrneğimizde Ayşe Ali ile buluşmak istemektedir. Bunun için de ona “Bugün buluşalım mı?” diye bir mesaj gönderecektedir. Şemada gördüğünüz gibi her giden ve gelen tünelleri (1, 2, 3, 4, 5 ve 6) 2 sıçramaya sahiptirler. Bu sıçramalar peer’ler (eşler) üzerinden gerçekleşecektir. Sıçrama sayısını Eşler bölünden ayarlayabilirsiniz. Tıpkı torrentte olduğu gibi bağlandığınız birçok eş olacaktır. Bunlar I2P’nin ağ veritabanı (network database) içinde Kademlia algortiması ile bulunur. Ayrıca, sol ana menüde ve altta Shared Clients (Paylaşılmış İstemciler)’den ayrıntılı bilgiye ulaşabilirsiniz. Ayşe, Ali’ye mesajını gönderdiği zaman pembe renkli olan giden tüneli üzerinden 3 veya 4 numaralı tünel geçidini kullanarak Ali’nin yeşil renkli gelen tüneli ile mesaj Ali’nin yerel istemcisine ulaşacaktır. Eğer, Ali bu mesaja “Evet, nerde?” diye cevap verecek olursa yeni bir tünel oluşuturulacak, bu sefer de Ali’nin pembe renkli olan giden tüneli üzerinden 1 veya 2 numaralı tünel geçiti kullanılarak Ayşe’nin yeşil renkli gelen tüneli ile yerel istemcisine ulaşacaktır. Mesajın iletimi sırasında bir katmanlı şifreleme mevcuttur. Bir de katmanlı şifreleme nasıl oluyormuş ona bakalım:

endToEndEncryptionÖrneğimizde Ayşe’den Ali’ye “Bugün buluşalım mı?” mesajının gönderildiğini söylemiştik. Birinci katmanda mesajın ilerleyeceği tüm tünel (a’dan h’ye) garlik şifreleme ile şifrelenmiştir. Ayrıca, ikinci katmanda giden tüneli (a’dan d’ye) ve gelen tünelleri (e’den h’ye) bundan bağımsız olarak AES ile şifrelenmiştir. Bununla birlikte, üçüncü katmanda iletim esnasında her sıçrama (a’dan b’ye, b’den c’ye, c’den d’ye, d’den e’ye, e’den f’ye, f’den g’ye ve g’den h’ye) da şifrelenmiş durumdadır. Bir saldırgan eğer bu mesajın içeriğini öğrenmek istiyorsa tüm bu katmanların şifreleri kırmak zorundadır. Şifreleme ile ilgili ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Kafamıza bu kısım oturduysa artık kuruluma geçebiliriz.

  • Kurulum

I2P platform bağımsızdır. Burada anlatacağım GNU/Linux üzerinde nasıl kurulacağıdır. Kullanım olarak platform farketmiyor. Sisteminizde OpenJDK kurulu olursa iyi olur. Değilse paket yöneticinizden kuruverin. Debian/Ubuntu türevi dağıtımlar kullanıyorsanız bir terminal açın ve:

Ubuntu için;
kame ~ $ sudo apt-add-repository ppa:i2p-maintainers/i2p
kame ~ $ sudo apt-get update
kame ~ $ sudo apt-get install i2p

Debian için;
kame ~ $ sudo nano etc/apt/sources.list.d/i2p.list

Aşağıdaki repo adreslerini yapıştırıp kaydedin:

deb http://deb.i2p2.no/ stable main
deb-src http://deb.i2p2.no/ stable main

kame ~ $ sudo apt-key add debian-repo.pub
kame ~ $ sudo apt-get update
kame ~ $ sudo apt-get install i2p i2p-keyring

Elle kurmak isterseniz önce şu adrestenjar” paketini indirin ve bir terminal açın:

kame ~ $ java -jar i2pinstall_0.9.10.jar

Kurulumu gerçekleştirin. Hepsi bu kadar.

  • Kullanım

Hangi dizine kurulumu gerçekleştirdiğinizi bilmiyorum. Ben varsayılan olarak /home/kullanıcı/i2p dizini (bende kullanıcı kame) üzerinden gideceğim.Öncelikle i2p’yi çalıştıralım:

Repolardan paket olarak kurduysanız servis yöneticiniz (openrc, systemd vd.) otomatik olarak eklemiştir. Eklememiş, çalıştırmamış vs ise:

kame ~ $ sudo /etc/init.d/i2prouter start
kame ~ $ sudo systemctl start i2prouter.service

Elle kurulum yaptıysanız:

kame ~ $ cd /home/kame/i2p
kame ~ $ sh i2prouter start

2014-02-07-201005_1920x1080_scrotI2P çalışmaya başladığı zaman varsayılan tarayıcınız hangisiyse onda I2P Router Console sayfasını açacaktır. Aşağıda Local Services kısmını göreceksiniz. Buradan isterseniz Configure Language ile dilini (eksik çeviri) Türkçe yapabilirsiniz. Bizleri ilgilendiren ilk kısım ağ durumudur. Birkaç dakika içinde sizlere “OK (Tamam)“, “Firewalled (Güvenlik duvarı engeli)“, “Hidden (Gizli)” vs gibi bir şekilde geri dönecektir. Bu ana sayfadaki sol kutu içinde görebilirsiniz. Eğer uyarı alıyorsanız güvenlik duvarınızda “17193” UDP portunu açabilirsiniz.

Örneğin:

kame ~ $ iptables -A UDP -p udp -m udp --dport 17193 -j ACCEPT

Ağ durumumuz “Tamam” ise kullanım kısmını ben üç bölümde anlatacağım. Bunlar:

  1. Internete I2P üzerinden anonim olarak çıkmak ve Eepsitelere erişmek
  2. Anonim torrent kullanmak
  3. Anonim e-posta almak

Internete I2P üzerinden anonim olarak çıkmak ve Eepsitelere erişmek:

Önce, I2PTunnel (I2PTüneli) içinde tanımlı olan tünelleri başlatabilir veya durdurabilirsiniz. Http, https, IRC veya e-posta istemcisi gibi hazır tüneller göreceksiniz. Ayrıca, yeni bir tünel oluşturma işlemini de buradan yapabilirsiniz. I2P kullanımıyla ilgili detaylı bilgilere Logs (Günlük), Stats (İstatistik) ve Graphs (Çizelgeler) üzerinden ulaşabilirsiniz.

Eepsites (Eepsiteler), tıpkı Tor‘daki Hidden Services gibi I2P ağı içinden erişilen sitelerdir. Birçok konuda ve içerikte sitelere buradan erişebilirsiniz. Ayrıca, kendiniz de bir eepsite hazırlayıp, yayımlayabilirsiniz. Bunun için Local Services kısmından Websites‘e girerek gerekli bilgileri alabilirsiniz.

Tarayıcınız için en kolay çözüm FoxyProxy kullanmak olacaktır. FoxyProxy eklentisini kurduktan sonra HTTP için Options -> Add New Proxy diyorsunuz. Bununla birlikte, i2p ile Internete Tor ağı üzerinden çıkmaktasınız. i2p’nin outproxy’si Tor ağı olarak ayarlanmıştır. Tarayıcınızdan kontrol etmek isterseniz https://check.torproject.org adresine girebilirsiniz.

Host or IP Address = 127.0.0.1
Port = 4444
HTTPS için Port = 4445

Ayrıca, tüm bunları Privoxy kurarak da halledebilirsiniz. Privoxy ayarı için (/etc/privoxy/config):

forward-socks5 / 127.0.0.1:9050 .
forward .i2p 127.0.0.1:4444
forward 192.168.*.*/ .
forward 10.*.*.*/ .
forward 127.*.*.*/ .

Tarayıcınızı HTTP ve HTTPS için ağ ayarlarından 127.0.0.1, port 8118 olarak ayarlayıp kullanabilirsiniz. Hepsi bu kadar.

Anonim torrent kullanmak:

I2P’nin kendi ait I2PSnark adında anonim bittorent istemcisi vardır. Farklı istemciler ile (Azureus, Transmission vd.) kullanabilirsiniz. Sizin dikkat etmeniz gereken I2P üzerinden I2P’ye ait olmayan torrentleri indiremeyeceğinizdir. Yani, kickass’ten kopyaladığınız bir magnet linkini I2PSnark ile indiremezsiniz. Fakat, I2PSnark ile I2P üzerinde dolaşımda olan her torrenti indirebilirsiniz. Zaten, Eepsiteler içinde torrent siteleri var. İçerikleri de çok kötü değil. i2p planet veya DifTracker ile bunlara erişebilirsiniz. Torrentin ve I2P’nin daha hızlı olmasını istiyorsanız bant genişliğini ve paylaşımı artırmanız gerekmektedir.

Anonim e-posta almak:

I2P’nin Susimail adında kendi ait anonim bir e-posta servisi vardır. Servislerden buraya ulaşabilirsiniz. Dışarıdan (clear web) kendinize e-posta atacaksanız i2pmail.org kullanarak atabilirsiniz. Kendi sayfasında açıklamalar mevcut ama ben burada tekrar belirteyim, i2p hesabınızdan gerçek hesaplarınıza veya gerçek hesaplara e-posta atmamaya özen gösterin. Bunu anonimlik derecenizi azaltmamak adına yapmayın dediğimi de unutmayın.

Son birkaç şey

I2P kullanmak, I2P ile torrent indirmek ve bunlara istinaden anonimliğiniz tekrar sizin tehlike modelinizde dayanır. Kimsiniz ve kimden saklanıyorsunuz? Neden ve ne tür bir risk almayı hedefliyorsunuz? I2P ile gelen anonim bittorrent istemcisi Azuerus’a kıyasla daha güvenlidir. I2P’ye ait yerel kimliğinizi kimseyle paylaşmayın. Hızlı olmasını istiyorsanız bant genişliğini ve paylaşımı lütfen artırın. I2P’ye giriş biraz kısa gibi oldu. İlerleyen zamanda bunu detaylandıracağım. Sizler de indirip kurar ve kurcalamaya başlarsanız çok çabuk birkaç şeyi deneyebilir ve belirli bir yol katedebilirsiniz.

Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Yeni 5651 ve Sansürün İşleyişi

5651 yumuşatılarak geçmişken Internet sansürünün Türkiye’deki yumuşak yerine bir bakalım.

5651 sayılı Internet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun sözde yumuşatılarak meclisten geçti. Bizleri ilerleyen süreçte neler bekliyor, Türkiye’nin sansür konusunda dünyadaki yeri nedir, 5651 sayılı kanun sonrası ne olur, dünyada sansürlenen içeriklerin dağılımı ve bizdeki yansımaları ne olur tüm bunları merak etmekteyiz. İlk olarak, Türkiye’nin dünya Internet sansürü haritasında nerede yer aldığına bir bakalım.

Internet_Censorship_World_Map_suggestedYukarıda gördüğünüz harita 2013 yılı dünya sansür haritasıdır. Haritanın kaynağı için buraya bakabilirsiniz. Ek olarak, diğer haritalar yerine renkleri için bu haritayı seçtim. Renklerin ifade ettiklerine gelirsek; radikal, oldukça, seçici, gözetim altında, düşük (ya da yok) ve veri yok şeklindedir. Haritaya Türkiye’de seçici bir sansür olduğu işlenmiştir. Bununla ilgili de hatırlarsanız çeşitli kelimelerin (haydar, mini etek, liseli vs.) filtrelendiği ve bunun üzerinden de sitelere erişimin yasaklandığını, TİB’in ise 2014 yılı itibariyle (muhtemelen bahsettikleri sistemin otomatik olarak engellediği siteler) 35702 siteyi, Türkiye’de ise toplamda 40124 sitenin engellediğini biliyoruz. Fakat, 5651 sayılı kanun ile muhtemelen 2014 yılında Türkiye’de sansür oldukça veya radikal olarak renklendirilebilir bir hale gelebilir.

sansürlenen içeriklerİkinci olarak, bizleri ilgilendiren diğer bir nokta dünyada sansürlenen içeriklerin ne olduğudur. Bu konundaki yüzdesel dağılım (birincil kaynak: opennet initiative) yukarıda görüldüğü gibidir. Yoğunluğun bloglar ve siyasi partilerde olması -bence- çok önemli bir noktadır. Özellikle 5651 sayılı kanun ile Türkiye açısından değerlendirdiğimizde, ilerleyen süreçte muhalefet partilerine ve bloglara, ardından bağımsız basına doğru çok ciddi bir sansür dalgasının yayılabileceğini (bu kısmı benim öngörüm olarak alırsanız memnun olurum) söyleyebiliriz.

sansür işleyişiYeni 5651 sayılı Internet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun‘un içeriğini yukarıdaki sansür işleyişi şeması üzerinden anlatalım. Devlet, yasal düzenlemelerin yanında İSS’larını direkt olarak kontrol edebilmek için tüzüğünü kendi onayladığı Erişim Sağlayıcıları Birliği adında bir birliğe üye olmaya zorlamaktadır. Bununla birlikte, bu birliğe üye olmayan servis sağlayıcıların faaliyette bulunamayacaklarını da ayrıca belirtmektedir. Böylece, erişim engelleri ve veri takibi (phorm, dpi vs.) taleplerinin bu birliğe yapılacağı, bunun bir sonucu olarak da taleplerin İSS’lere de yapılmış varsayılacağı söylenmektedir. Kısaca devlet, Erişim Sağlayıcıları Birliği ile İSS’leri direkt olarak kontrol edebileceği bir yapıya kavuşturmaktadır.

Ayrıca, yapılan erişim engelleri ve veri takibi için yasal bir koruma kalkanı da mevcuttur. Bu koruma kalkanına göre; “TİB Başkanlığı personelinin, yaptıkları görevin niteliğinden doğan veya görevin yerine getirilmesi sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan dolayı haklarında ceza soruşturması açılmasına TİB Başkanı için ilgili Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı, diğer personel için ise Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı’nın izni aranacak.” Bunu yukarıdaki veri takibi araçları ile ilişkilendirirsek sonucun ne kadar vahim bir boyutta olduğu çok net görebiliriz. Yani devlet, veri takibi için İSS’leri kontrol altında tuttuğu bir yapı içinde olmaya ve bu takipler sonucu doğabilecek suçların soruşturulması için de kendinden izin almaya zorluyor. Kısaca, beni bana şikayet edin demektedir.

Bir diğer nokta, yer sağlayıcıların (hosting firmaları) yasal düzenleme ile trafik kayıtlarını saklama süresi en az 6 ay en fazla 2 yıl olacak şekildedir. 5651 sayılı kanun TİB (MİT kökenli Ahmet Çelik) başkanına sansür için doğrudan yetki vererek -sözde- kanuna aykırı (örneğin, kişilik hakları bahanesi ile) fakat herhangi bir içeriğe erişim 4 saat içinde engellenebilecek (24 saat içinde mahke karar verecek) ve yer sağlayıcı kendisine bildirilen içeriği derhal çıkartmak zorunda kalacaktır. Gayri hukuki talepler ise tam bu noktada devreye girmektedir. Kendisiyle ilgili yapılan eleştiriden memnun olmayan bir “bakan” içerik hukuka uygun olsa bile (örneğin, özel hayatı bahane ederek) erişimi engelleyebilme yolu açılmış olacaktır. Burada sadece bakanla sınırlamamak gerekir. İktidar, kendisini eleştiren tüm içeriklere ve bu içeriklerin birçoğu hukuka uygun olsa bile (örneğin, özel hayatı tekrar bahane ederek), erişime engelleyebilecektir. Diğer yandan, kayıt bilgilerinin nerede tutulduğu bu noktada çok önemli değildir. Kayıtların uzun süre tutulması ve istendiği takdirde (hukuka uygun olsa bile) devlete verilecek olması asıl problemdir. Fakat, Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan, “kayıtlar devlette tutulmayacakdiyerek insanları yanlış yönlendirmektedir. Kendisine tabi yaptığı sağlayıcılar, istendiği takdirde tüm kayıtları vermek mecburiyetindedir.

Devlet, içerik kaldırma ve kullanıcıya ait veri taleplerini içerik sağlayıcılarından istemekteydi. Fakat, bununla ilgili olarak her zaman istediği sonucu alamamakta bazen de reddedilmekteydi. Artık, içerik kaldırma ya da veri talebi ile uğraşmak yerine IP ve URL bazlı engelleme getirerek, kuracağı birlik üzerinden İSS’lerin hizmetlere erişimi engellemesini sağlayacaktır. Bu şu demek oluyor; örneğin, Twitter’ın (https://twitter.com) tamamen erişime engellenmesi yerine Twitter kullanıcılarından herhangi birinin (https://twitter.com/songuncelleme) içeriğinin erişime engellenmesi veya tamamen erişime engellenen bir sitenin DNS (VPN veya proxy hariç) değiştirilse bile erişilememesidir. Böylece, devlet yapmış olduğu erişim engeli ya da veri isteği taleplerinde reddedilse bile içeriğe ya da tamamen yer sağlayıcıya erişimi engelleyebilecektir.

Yukarıda anlattıklarımı en basit şekliyle bir kolunu şemaya uygun olarak kısaca tekrar anlatayım. Devlet, yasal bir düzenleme ile İSS’leri oluşturacağı birliğe üye yapmaya mecbur ederek İSS’lerin direkt kontrolünü sağlar. Böylece veri takibi ve erişim engelini de kendine yani tekele yükler. Bu da içeriğin kaldırılmasından engellenmesine, veri takibinden kullanıcının Internetteki hareketlerinin izlenmesine kadar çok geniş çaplı bir alanı kapsar. Tüm bunları toparlayacak olursam, devlet kendi denetiminde ve üyeliği zorunlu tuttuğu bir birlik kurarak Internet’te veri takibi ve erişim engelinin gayri hukuki yolunu açmış, ayrıca bunu yasal bir düzenleme ile yapmıştır. Bununla birlikte, Türkiye’de zaten radikal bir sansür mevcuttur. Bu konuda bir örnek (çoğaltılabilir elbette) göstermem gerekirse, hiç düşünmeden Guillaume Apollinaire Davası diyebilirim. 5651 sayılı kanun ile oluşturulacak yeni birlik ve işleyiş de Internette “seçici” olan sansürü “radikal” sansüre çevirecektir.

Şimdi soruyorum, sizce sansür haritasında 2014 yılı sonu için Türkiye’nin yeni rengi (benim ifademi bunun dışında tutarak) ne olacaktır?

Ekleme (17.01.2014): Bugün t24’te ‘Emniyet ve yargıdaki görevden almaların merkez üssü TİB’ başlıklı bir haber yayımlandı. Haberde TİB’e MİT kökenli Ahmet Çelik’in atanmasından sonra cemaate yakın kamu görevlilerinin listelerine yönelik çalışma başlatıldığı ve teknik takiplerin TİB’in “ana dinleme sistemi” araclığı ile kontrol edildiği söyleniyor. Yazıyla tamamen tutarlı olması açısından önemli bir haberdir.

Ekleme (17.01.2014): Yeni bir haber daha. ‘Dinlemenin merkezi’ TİB’de tüm daire başkanları görevden alındı başklı bu haberde de 5 TİB daire başkanın görevden alındığı ve yerlerine MİT kökenli isimlerin geleceği söylenmiş. Türkiye’yi artık radikal olarak boyayabiliriz.

Ekleme (24.01.2014): Vimeo erişime engellendi.

Ekleme (24.01.2014): Soundcloud erişime engellendi.

Ekleme (27.01.2014): Vagus.tv erişime engelledi. (Özgür basın)

Ekleme (31.01.2014): Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, T24‘e CHP’nin soru önergesi haberini yayından kaldırması için tebligat yolladı. Haberin ayrıntıları burada. Özgür basın demiştim değil mi? Buna dolaylı yoldan siyasi partiye ait haber ve içeriği de ekleyebiliriz.

Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Girift Haklar

Gizlilik hakkı birçok hakla girift haldedir. Bu hakkı ihlal etmek ya da birilerinin çıkarları için kullanmak veya sadece muktedire hizmet etmesi diğer hakların da doğrudan etkileneceği anlamına gelir. Bir inceleme yazısı olarak eleştirilerinizi bekler.

Girift: Birbirinin içine girip karışmış, girişik, çapraşık.

Önce gizlilik hakkının bize ne ifade etmesi gerektiğine bir bakalım ve kısaca tanımlayalım:

Gizlilik hakkı, bizi biz yapan şeylerin tümünü içeren, örneğin bedenimiz, evimiz, mülkiyetimiz, düşüncelerimiz, duygularımız, gizlerimiz ve kimliğimiz gibi, bizi çevreleyen bir alana sahip olma hakkıdır. Gizlilik hakkı, bizlere, bu alandaki parçalara kimlerin erişip erişemeyeceğini, ve açığa çıkarmak istediğimiz parçaların kapsamını, niyetini ve zamanlamasını kontrol etme yeteneği verir.

Tanımda da görüldüğü üzere gizlilik bizi biz yapan değerlerin tümünü içeren bir yapıya sahiptir. Gizlilik açık toplumlar için bir gerekliliktir. Gizlilik, gizli kapaklı işler yapmak ya da “saklanmak” değildir.  En önemli noktası ise kişi eğer kimliğini açıklamak istiyorsa “kendi” açıklar, açıklayacağı kişileri ve zamanını kendi seçer. Genelden özele doğru gideceksek eğer gizlilik hakkından özel hayata doğru bir yol izlemek daha uygun gözükmekte. Fakat, aynı yöntemle özel hayattan gizliliğe doğru da alternatif bir yol izlenebilir. Seçimini ilk söylediğim yol üzerinden yapacağım.

Açık toplum, devletin şeffaf, bürokrasiden uzak, toleranslı olduğu, sırrını halkından gizlemediği, otoriterlik karşıtı bir yapıyı ifade eder. Açık toplum için o toplumda ifade özgürlüğünün olması şarttır. İfade özgürlüğü bireyin düşüncelerini açıklamasıdır. Düşünce ise bir kişi, olay vs. hakkında görüş sahibi olmak, zihinsel hüküm kurmak, değerlendirmek ve yorumda bulunmaktır. Bunu ise yazıyla, sözle, resimle, fotoğrafla, video vs. ile yansıtmasıdır. Zihinsel hüküm şunu söyler; bu süreç bireyin kendi iç dünyasındadır, başkası tarafından bilinemez. Birey özgür olarak düşünemiyorsa, kendini özgürce ifade edemez. Ayrıca, düşüncenin oluşabilmesi için birey kaynaklara özgürce ulaşabilmeli, erişmek istediği bilgileri özgürce seçebilmelidir.

Şimdi gizlilik hakkının ihlal edildiğini düşünün. Örneğin, iletişim sürecinde herhangi bir mekanizma tarafından (dinleme vd. yollarla) kişisel kimliğiniz ve mesaj içeriğiniz ifşa edildi. İletişim süreci içerisinde kendinizi özgürce ifade ettiğinizi düşünmekteydiniz. Yazılı veya sözlü, nasıl olduğunun çok bir önemi yok. Sonuçta, gizliliğinizle birlikte iletişim özgürlüğünüz ihlal ve ifşa edildi. Böylece ifade özgürlüğünüz darbe yemiş oldu. Bu ihlalden dolayı artık kendinizi rahatça ifade edemeyecek, düşüncelerinizi “kimliğim ifşa edilirse” korkusu yüzünden açıklayamayacak, daha farklı davranacak, dürüstlüğünüzden ödün vermeye başlayacaksınız.

Gizlilik ihlali = İletişim gizliliği ihlali -> Düşünce özgürlüğü ihlali -> İfade özgürlüğü ihlali

Dijital bir çağda yaşıyoruz. Kendimizi en çok ifade ettiğimiz yerlerden biri Internet. Yazılı, sözlü, görsel, işitsel, her türlü ifade şeklini rahatça yapabilmekteyiz. Sadece biz değil, basından, partilere aklınıza gelebilecek herkes, her oluşum kendini Internet’te ifade etmekte. Internet’te yapılacak herhangi bir sansür doğrudan ifade özürlüğünü kısıtlar. Çünkü, Internet özgürlüğü ifade özgürlüğünün koruyucusudur. Eğer herhangi bir sitede kendini ifade edenlerin kimlikleri ifşa edilirse, site sansürlenir olmadı içerikler kaldırılmaya zorlanırsa, ifade özgürlüğünü de sansürlemiş olur zıt düşünceleri ortadan kaldırılmış olur. Devletin buradaki rolü kendi koyduğu normlara uygun düşmemeyi güvence altına almaktır, engellemek değil. Devlet eğer bir sınırlama yapacaksa uluslararası sözleşmelerle çizilmiş meşru sınırları dikkate almalı. Kısaca bir örnek verirsem, müslüman iktidar  için ateist içerikler sansürlenemez.

Gizlilik ihlali = Internet sansürü -> Düşünce özgürlüğü ihlali -> İfade özgürlüğü ihlali

Birey ev, aile ve özel hayatında gizlilik hakkına sahiptir. Bunun nasıl ifşa edildiğinin -bence- bir önemi yok. Seks kasedi, bireyin özel hayatına dair ses kayıtları, görseller vs. Bunu sadece ahlaksızlık ya da  “sevişiyorlarsa bizi ilgilendirmez” diye kestirip atmak büyük resmi görmemizi engeller. Özel hayatı ifşa olan (sadece özel hayat değil elbette) birey kendini ister istemez bireysel-sansüre alır. Sadece hareketlerini değil düşüncelerini de sansürler. Düşüncelerini sansürleyen birey, ifade özgürlüğünü de kısıtlar. Görebildiğiniz üzere bir gizlilik ihlali yapıldığı zaman diğer hakların nasıl etkilendiği çorap söküğü gibi gelmekte.

Gizlilik ihlali = Özel hayatın ifşası -> Bireysel-sansür -> Düşünce özgürlüğü sansürü -> İfade özgürlüğü sansürü

Bireyin nereye gittiğinin ve nasıl gittiğinin fişlendiğini THY’nın kendisiyle uçanları MIT ile fişlediklerinden öğrenmiştir. Birey, seyahat özgürlüğüne sahiptir. Anayasal bir hak olarak birey yaşadığı ülke içinde özgürce dolaşabilir ya da oturma izni alabilir. Bireyin nereye ne zaman gittiğini sadece kullandığı şirket bilmelidir. Bunun ifşa edilmesi ya da üçücü şahıslarla paylaşılması dahi düşünülemez.

Gizlilik ihlali = Seyahat özgürlüğü ihlali (ifşası, paylaşılması)

Örnekler çoğaltılabilir, hak ve özgürlükler kapsamında daha da ilerlenebilir. Görüldüğü üzere bu hakların hepsi girifttir. Birini ihlal ettiğiniz zaman ya bu süreç içerisinde ya da sonrasında diğer hakları da ihlal etmiş oluyorsunuz. O yüzden sürekli vurguladığım şey şu; bir hakkın eksik, kusurlu, muktedirin çıkarlarını korumaya yönelik ya da kontrolü altında olması diğer hakların da bundan etkileneceği ve eksik, kusurlu veya doğrudan muktedirin çıkarlarını koruyacağı ya da kontrolü altında kalabileceğidir. İhlal edilen sadece sizin hakkınız değil, herkesin hakkıdır.

Birinin düşüncelerine katılın veya katılmayın ama onun bunları özgürce söylebilmesi için çaba sarfetmeniz ve bunun için çalışmanız gerekmektedir.

Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Çalışanın İzlenmesi ve İş Yerinde Gizlilik Hakkı

Gizlilik hakkından yazılarda devamlı bahsediyorum fakat bunu kategorilendirip hiç yazmadım. Özellikle sanayi devrimi ve teknolojinin çok hızlı ilerlemesi, üretim için büyük avantajlar getirdiyse de işverenin açgözlülüğü, çalışma saatleri ile özel hayatın iç içe geçmesi dünyayı kocaman bir ticari köy haline getirdi. Peki teknoloji bu konuda kimin tarafını tutuyor?

Ofisi 7/24 izleyen kameralar, işverenin sağladığı cep telefonların takibi ve hatta dinlenmesi, bilgisayarların uzaktan kontrolü, hangi siteye girdiklerini, kimlerle e-posta trafiğine sahip olduklarını ve çalışma ortamına ani ziyaretlerle günümüz iş ortamlarının gizlilik haklarının en çok ihlal edildiği yerlerden biri haline geldi. İşverenin genel düşüncesi bellidir; daha çok kâr etmek, üretim sürecinde çalışanların iş saatleri ve hatta bunu nasıl kullandıkları üzerine tam kontrole sahip olmak. Bu da sonuç olarak gizlilik hakkının işverenin ekonomik çıkarlarıyla ters düştüğünü söylemektedir. Özellikle ticari sırların ifşası, çalışanların güvenirliği  işvereni gizlilik ihlaline ittiği konusunda durulsa da çalışanın iş saatleri ile özel hayatının birbirine girmiş olması, bu iki durumun birbiri içine girdiğini göstermektedir.

Amerika’da yapılan bir araştırmada çalışanlar iş saatlerinin %25’ini Internette gezerek ve e-posta okuyarak harcadıkları ve her 5 işletmeden biri aşırı/yersiz e-posta kullanımından çalışanlarını çıkartmakta olduğunu söylüyor. Bunun bir sonucu olarak, işveren sistem yönetimi masraflarını arttırıyor, çalışanların üzerindeki kontrol ve izleme varlığı üretkenliği azaltıyor, e-posta ve Internet aktivitesini bir denetim süzgecinden geçmeye başlıyor. Böylece, iş ortamında takip edilen ve hareketleri izlenen bir çalışan verimliliğini, çalışma ortamı ise moral ve güveni kaybetmektedir.

Bir çalışanın gizliliği nasıl ihlal edilebilir (Privacy in the Digital Environment, s. 152)?

  • E-postaların takibi. Günümüzde işverenler çalışanlarına (hepsi olmasa da) bir e-posta adresi sağlamaktadır. Bu e-postaların içerikleri disk üzerinde bir yer kapladığı için işveren bu konuda istediği gibi davranabilmektedir. Bunu şöyle örneklendireyim; diyelim ki size gelen bir e-postayı silseniz dahi disk üzerinden silinip silinmediği konusunda herhangi bir fikre sahip olamazsınız. Denetim de sizin elinizde olmadığı için işveren isterse bu sildiğinizi düşündüğünüz e-postaları belirli kurallarla (mesela anahtar kelimeler) inceleyebilir.
  • Internet takibi. İşyerinde Internet olmazsa olmazlardan. Bazen belirli sitelerin erişeme kapatılması (çalışma alanından dolayı) mümkün olmayabiliyor. Böyle olunca da işveren çalışanlarının hangi sitelere girip buralarda ne kadar zaman kaybettiklerini de öğrenmek isteyebiliyor. Analiz sonuçları, çalışanın azar yemesini ve hatta işten atılmasına kadar işi götürebiliyor.
  • İçeriğin filtrelenmesi. Genel anlamıyla tam bir gizlilik ihlali olmasa da anahtar kelimelerle belirli algoritmalar üzerinden içeriğin filtrelenmesi erişim olanaklarını olumsuz yönde etkilemekte, bazen çalışanın ihtiyaç duyduğu içeriklere ulaşamamasına neden olmaktadır.
  • Yüklenen yazılımların takibi. Burada temel neden iş ortamında kullanılan bilgisayarlara zararlı yazılımların bulaşmasını engellemek ve lisanssız yazlımlar yüzünden sıkıntıya düşmemektir. Fakat, bunun takibi iş saatleri dışında olabildiğinden biri sizin bilgisayarınızı bunun için tarayabilir ve size sormadan yazılımları silebilir. İşveren size o bilgisayarı verdi diye kafasına estiğince siz yokken girip incelemesi bir ihlaldir.

Sıradan eleştirerek ilerleyelim:

E-postalar yukarıda da bahsettiğim üzere siz silseniz dahi disk üzerinde kalabilir ve işveren tarafından incelenebilirler. Bir diğer nokta da e-postaların bu şekilde takip edilmesi üçüncü şahısların gizlililiğini de ihlal etmektedir. Şöyle anlatayım; e-posta gönderdiğiniz kişinin iletişim bilgilerini ve mesaj içeriğini sadece sizinle onun arasında geçen bir iletişime ait olarak kullanıldığını düşünürken, işverenin bunu takibe alması hem mesajı hem de iletişimde olduğunuz kişiye ait (varsa) özel bilgilerin ifşasına neden olur. Bu yüzden işveren sadece çalışanının gizlilik hakkını değil iletişim halinde olunan üçüncü kişilerin de gizlilik hakkını ihlal eder.

Çalışanın Internet’te hangi sitelere girdiğini, hangisinde ne kadar süre harcadığını detaylı bir şekilde takip etmek uzaktan zararsız gibi gözükebilir. Hatta şöyle bir inanç da var; işveren uygunsuz bir şeyi farkederse çalışanını azarlar, konu kapanır. Durum malesef bundan daha karışık. Şimdi bunu örneklendirerek anlatayım. Diyelim ki siz bir eşcinselsiniz (illa olmanız şart da değil), eşcinsel arkadaşlık sitelerini ziyaret ediyor, LGBT haberleri okuyor, etkinliklerini takip ediyorsunuz. İşvereniniz ise Internet takibi yaptığı için sizin eşcinsel olduğunuzu (olmasanız bile) düşünüyor, eğer eşcinselliğe olumsuz yaklaşıyorsa iş yerinde (sadece işveren tarafından değil) size karşı homofobik tutumlar sergilenebilir, cinsel tacizlerde bulunulabilir. Tekrar diyeyim, illa eşcinsel olmanız da şart değil. Eşcinsel cinayetlerin sayısındaki artışa ait bir haber bile homofobik bir işvereni size karşı olumsuz tutumlar içine itebilir. Devam edelim, bir kanserle ilgili doktor sitelerini gezip bilgi toplamanız işverenin sizi hasta olarak algılamasına ve sizinle uzun vadeli çalışamayacağını düşünüp işten çıkarmaya bile yol açabilir.

İçerik filtrelemesi -bence- en zarar veririci ihlallerden biridir. Bunda biraz daha uç örnekler vereyim. Çalıştığınız iş yeri çeşitli kelimeleri filtreliyor ve bunlara her türlü erişim yasaklanıyor. Örneğin, ateizm, ateist, atheist, atheism, agnostik gibi kelime grubunu filtrelenmiş durumda. Bu, sadece Internet’te ateizm ilgili herhangi bir içeriğe erişimi değil ateist çalışanların ifade özgürlüğü ve inanç özgürlüğünü de etkiler. Buna gizlilik literatüründe dondurucu etki de denir. Hem doğrudan hem de dolaylı yoldan çalışanın gizliliği ihlal edilmiş olur, beraberinde diğer özgürlükleri (ifade, inanç vs) de kısıtlanmış olur.

E-posta, Internet takibi ve içerik filtrelemesini bir arada incelersek; Internette gezmek ve e-postalar çalışanın kendi kişisel kimliğine işaret eder. Ayrıca, iş yeri çalışanların birçok etkileşimde bulunduğu sosyal bir alandır. Bu alanda gizlilik hakkının korunması gerekir. Internet’te özgürlük konuşma özgürlüğü tarafından korunur. Takip edildiğini bilen bir çalışan kendini açıkça ifade edemeyecektir. Böylece konuşma özgürlüğü engellenmiş olacaktır. İnancını, cinsel görüşünü veya düşüncelerini gizlemek, iş yerinde yaşayabileceği baskılardan dolayı da olmadığı gibi gözükmek durumunda kalabilir. Ayrıca, tüm bu haklar birbirleri ile etkileşim halindedir. Örneğin, inanç özgürlüğü, bunu ifade edemedikten ya da bu inancın gerekliliklerini yerine getiremedikten ve özgürce bunları söyleyemedikten sonra bir şey ifade etmez. Bununla birlikte, çalışanların beklentilerine işveren tarafından saygı duyulması gerekir. İşverenin bu şekilde yapacağı takipler ya da işverenin böyle bir takip yaptığı söylememesi, çalışanları olumsuz yönde etkiler.

Size tahsis edilen bilgisayara herhangi bir yazılım kurdunuz ve siz yokken bu yazılım farkedildi. Görevli bilgisayarı açtı ve yazılımı sildi. Sabah geldiniz, bilgisayarınızı açtınız, yazılım yok, biri bilgisayarınıza “böyle şeyler kurma” diye not bırakmış.  Size tahsis edilen bilgisayar, bir başkasının kafasına göre açıp bir şeyleri silebileceği ya da kurabileceği bir şey olmamalıdır. Burada genel bahane sisteme sızabilecek, bilgi çalabilecek her türlü zararlı içeriğin yüklenen yazılımdan gelebileceğidir. Eğer böyle bir olasılıktan bahsediliyorsa, bunu engellemek çalışanın bilgisayarının takibi ile değil çalışana temin edilecek yazılımdan, iyi bir güvenlik duvarından, anti-virüs programlarından vs. geçer. Ek olarak, bana göre bir görevlinin gelip “Bilgisayara ne yükledin? Aç bakacağım!” demesi bile kabul edilebilir bir şey değildir.

Başka bir olumsuzluktan bahsedecek olursak, çalışma ortamının evden olduğu durumlarda işverenin herhangi bir takip yapması sadece çalışanın gizliliğini ihlal etmez. Çalışanın aile ve özel yaşamına dair gizlilik hakları da çiğnenmiş olur. İşveren şunu iyi anlamalı; çalışan onun mülkiyeti değildir. Eğer tüm bu izlemeleri ticari sırların, şirkete ait özel bilgilerin ya da lisansların sızdırılmasını ya  da kaynak israfını engellemek amacıyla yaptığını söylüyorsa, işveren bunlar için gizlilik haklarını ihlal etmeye yönelmemeli. Onun yerine bu hakların sızdırılması ve sonrasında işvereni koruyacak ve iş yerinde gizlilik hakkını ihlal etmeyecek yasaların oluşturulması için çaba sarfetmelidir.

Teknoloji bu konuda kesinlikle tarafsız olmalı. Ne pazarı domine eden gücün haklarını ne de bir başkasının haklarını koruyup diğerlerini hiçe saymalı. Yukarıda da bahsettiğim üzere bu haklar iç içe geçmiş durumdadır. Konuşma özgürlüğü olmayan bir çalışandan inanç özgürlüğü beklenemez. Bu, toplum için de geçerlidir. Bir gizlilik hakkının ihlali iş ortamını bir taciz ortamına dönüştürebilir. Çalışanı dolaylı (veya doğrudan) olarak farklı görüşlerin baskısı altında kalmasına neden olabilir.

Sonuç, çalışan iş yerindeki gizliliğini kontrol edememekte, Internet’te hangi sitelere girdiği, gönderdiği e-postalar takip edilmekte, konuşma özgürlüğünden uzak ve verimliliğini kaybetmektedir. İş yerinde gizlilik hakkı daha çok pazar güçleri tarafından gizlice düzenlendiği için işveren kâr maksimizasyonu hırsıyla birçok tacize ve hak ihlaline neden olabilecek bir iş ortamı oluşturmaktadır. İş yerinde gizlilik hakkı ve çalışanın izlenmesini engellemek yasal bir düzenleme ile korunmalıdır.

Tagged , , , , , , , , , , , , , , ,

Anonim Hesapların Korunması

Üye olduğunuz bir sitenin hiç Privacy Policy kısmını okuyor ya da sizi yasal süreçte neler bekliyor farkında mısınız? Gelin küçük bir inceleme yapalım.

İddiam şu; hemen hemen hiçbirimiz üye olduğumuz sosyal medya sitelerinin gizlilik politikaları (Privacy Policy) bölümünü okumuyoruz. Okumuyoruz ve eğer bizimle ilgili herhangi bir yasal süreç işlerse, bu noktada üyesi olduğumuz sosyal medya sitelerinin nasıl tepki verebileceğini, bizimle ilgili nerenin/hangi yasalara uygun olarak ifşalarda bulunabileceğini de bilmiyoruz. Diyelim ki, benim (çok kullanılan hesaplardan biri olarak) bir last.fm hesabım var (siz başka sitelerin Privacy Policy kısımlarını inceleyebilirsiniz, iyi de olur.), bununla birlikte bir de anonim kimliğim “X“‘e ait, aktivistlik yaptığım bir Twitter hesabım var. Ayrıca, Twitter daha önce Türkiye hükümetinin yapmış olduğu bilgi paylaşımı isteğini reddettiği için üzerime de bir rahatlık çökmüş durumda.

Öncelikle last.fm’in Privacy Policy sayfasının 16 numaralı, yasal olarak mecbur kalınan ifşalar anlamına gelen “Legally-Compelled Disclosures” bölümüne bakalım:

We believe in privacy and therefore will take all reasonable measures to ensure that your personally identifiable information remains private. However, in the event that we are required to disclose personally identifiable information by a court, the police or other law enforcement bodies for their investigations, regulation or other governmental authority we will make such a disclosure without being in violation of this Policy.

Diyorlar ki, bizler gizliliğe inanıyoruz ve kişisel kimliğinizi saptayabilecek bilginizin gizli kalaması için tüm sorumlulukları alacağız. Fakat, bir olayda bizden kişisel kimliği saptayacabilecek bilginin mahkeme, polis ya da kanun uygulayıcının araştırmaları, düzenlemeleri ya da  devletin diğer bir yetkilisi tarafından istenirse bu politikayı ihlal etmeden bir ifşada bulunuruz. İddiamın olasılığını merak edip last.fm ile iletişime geçtim. Soru olarak da:

Örneğin, ben bir internet akvisitiyim ve ayrıca last.fm hesabım da var. Bir şekilde devlet, Twitter’da yazdıklarım için ifşa edilebilir kişisel bilgilerimi Twitter’dan istedi ve Twitter reddetti. Daha sonra last.fm hesabımı farkettiler (tweet’lerden) ve sizden benim kişisel bilgilerimi istedi. Bu noktada siz ne yaparsınız?

dedim. Sorduğum bu soru için bana 25 Kasım‘da “bunu hukuki olarak kabul ettiklerini ve konuyla ilgili bir araştırma yapacaklarını” söyledir. Tabi tüm bunları söylerken de tam bir açıklama olmadığını, bu açıklama üzerinden hiçbir hak talep edilemeyeceğini ve şirkete çemkirilemeyeceğini de belirttiler. Bunu belirtmezsem ben de last.fm’e ayıp etmiş olurum.

2 gün sonra, 27 Kasım‘da gelen yeni cevapta ise last.fm’in ilgili ülkenin tatbik edilebilir kanunları  ile birlikte “Legally-Compelled Disclosures“‘a uygun olarak yükümlüğünü yerine getireceğini ve bireysel sorunlar üzerine daha fazla yardımcı olamayacaklarını belirttiler. Yani, eğer sizin kişisel bilgileriniz last.fm’in belirttiği doğrultuda (mesela mahkeme kararı, devlet yetkilisinin isteği gibi) istenirse (muhtemelen diyelim biz gene) kanun uygulayıcı ile paylaşılacaktır.

Örnek senaryo; yukarıda bahsettiğim iddiama uygun olarak bir senaryo oluşturayım. Diyelim ki ben anonim kimliği “X” olan bir internet aktivistiyim (aktivist olmanız şart değil). Twitter üzerinde iktidar karşıtı söylemlerde (küfür de ediyor olabilirsiniz) bulunuyorum. Bir yandan last.fm profilimle ilgili bir şeyler paylaşıyorum (tekrar diyeyim last.fm şart değil, sadece bir örnek!). Diğer yandan Hayyam rt’leri yapıyorum (hahah). Eğer, benim hesabımın bir savcı tarafından polise (ya da başkasına) takibinin yapılması için bir istekte bulunulmuşsa polis, önce Twitter’a gidecektir. Twitter, polisi reddeder, işbirliğinde bulunmayacağını, kullanıcı bilgilerini paylaşmayacağını söylerse, polis; bu sefer takip ettiği hesabımın başka hesaplarla ilişkili olup olmadığını inceleyecektir. Çünkü (felix‘e teşekkürler), mecra (Twitter, last.fm vs) farketmeyecek (mecra sadece nerenin savcılığının soruşturacağı noktasında anlamlı), savcılık resen veya şikayet doğrultusunda benim profilimi inceleyip kanun uygulayıcıya vermişse, kanun uygulayıcı incelemesi için önce Twitter’a, sonra eğer ben diğer hesaplarımı burada paylaşmışsam oradan hareketle gidecektir. Bunun bir sonucu olarak, benim anonimliğim tehlikeye girmiş, ayrıca önümde bir yasal süreç olacaktır.

Sonuç, anonim hesaplarınızı ve sizi ifşa edebilecek diğer sosyal medya hesaplarınızı birbirleri ile ilişkilendirmeyin. Anonim kimliğinize ait hesaplarınızla yapmak istediğiniz şey neyse sadece onu yapın. Diğer sosyal medya hesaplarınızı da bu yaklaşımla kullanırsanız, anonim ve gerçek hesaplarınızı birbirinden ayrı tutmada ilerleme kadedersiniz. Bunu sansür olarak da algılamayın lütfen. Diğer sosyal medya hesaplarınızı silmeniz için bir neden olarak da düşünmeyin. Vurgulamak istediğim şey iddiamda da söylediğim üzere kendimizi sosyal medyanın içine atıp orada kayboluyor, başımıza bir şey gelene kadar da üyelik sözleşmesi olsun, gizlilik politikaları olsun hiçbirini okumuyor ve incelemiyoruz. Dikkatli olmakta ve hesapları temiz tutmakta fayda var! Çünkü kullandığınız servis tarafından anonim hesabınıza ait kişisel bilgileriniz paylaşılmasa bile bu hesapta üzerinde paylaştığınız diğer servisler sizin bilgilerinizi ifşa edebilir.

Tagged , , , , , , , , , , , , ,

Veriyi Unutmak Ve Unutulma Hakkı

Türkiye’de ciddi sıkıntılar doğuran, verilerin elden ele dolaştığı, veritabanlarının yüksek fiyatlara satılıp size ait kişisel verilerin ve gizlilik hakkınızın hiçe sayıldığı bir ortam mevcut. Durup dururken gelen bir telefonla “Merhabalar … bey, ben …, sizlere bir ürünümüzü tanıtmak istiyorum…” şeklinde yapılan tacizkar pazarlamaların bitmek tükenmek bilmediği şu zamanda, verinin unutulması ve unutulma hakkı üzerine bolca eleştiriye açık fikirlerimi belirtmek istedim.

Kafanızda önce bir örnek canlandıralım. Sarhoşsunuz, canınız sıkkın veya çok mutlusunuz, bilgisayarın başında sosyal medya profillerinizin birinde (Facebook, G+ vs.) kendinize ait bir fotoğraf ya da bir yazı vs. paylaştınız. Bu fotoğraf (veya yazı) sizinle ilgili ileride başınıza iş açabilecek, her zaman karşınıza çıkabilecek bir şey taşıyor. Örneğin yarı (veya tamemen) çıplaksınız, (birine veya birilerine) nefret (veya aşk) dolu (küfür şart değil) bir yazı yazdınız. Sabah uyandığınızda bir de baktınız ki gönderdiğiniz fotoğraf 10 arkadaşınızın da duvarında, bir sürü yorum almış, üstüne arkadaşlarınızın duvarından başka yerlere aktarılmış, Internet Wayback Machine tarafından Internet tarihin tozlu sayfalarına eklenmiş ve arama motorlarında adınız ve soyadınız aratıldığında direkt karşınıza çıkmış. Hemen kullandığınız sosyal medya sitesiyle iletişime geçtiniz, fotoğrafı duvarınızdan sildiğinizi ve sunuculardan da silinmesini istediğinizi söylediniz. Kabul edildi veya edilmedi (fakat yasa varsa buna bir şekilde zorlayacaktır), bir de baktınız arkadaşlarınızın duvarlarında fotoğraf durmaya devam ediyor, aramalarda karşınıza çıkıyor, ya şimdi ne olacak?

Bir Internet sitesi bu durumda kimin duygularını esas almalı? Duvardan duvara aktarılan o fotoğraf artık kimin? Siz üzgünsünüz diye bir Internet sitesi başkalarına da müdahale etmeli mi? Bununla ilgili söylenen temel şeylerden birisi; “eğer bir salaklık yapıp açık bir alan adı üzerinde, gruplarda, forumlarda vs. böyle bir paylaşımda bulunmuş veya kendinizle ilgili tüm özel şeyleri anlatmışsanız, ileride bunlardan dolayı başınıza bir şey gelmesi durumunda şaşırmamalısınız“. Bir diğer nokta da Jeffrey Rosen‘in “Internet yapısına, Google, Facebook ve Yahoo gibi sitelere zarar vereceği ve en önemlisi de Internet’te konuşma özgürlüğünün bundan olumsuz etkileneceği” görüşü. Bunlar haklı bir cevap, fakat bir kişinin yaptığı bir salaklıktan dolayı bir verinin saatli bomba gibi, kontrolü dışında ve ulaşamayacağı bir bulut üzerinde durmaya devam etmesi de doğru değildir. Bu işin bir orta yolu olmalı. Peki bu orta yol nasıl olacak? Benim şahsi görüşüm, unutulma hakkı açık ve net olarak ne çok aşırı detaylı ne de çok basit bir şekilde tanımlanmalı, konuşma özgürlüğü, bilgi alma özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve Internet özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklere zarar verici olmamalı. Kanun uygulayıcının veya Internet sitelerinin (bu tartışılabilir. çünkü bir Internet sitesi jüri görevi de görmeli mi yoksa sadece teknik hizmet mi vermeli?) bu yasaya baktıklarında herhangi bir olay için uygulanabilir veya reddedilebilir olmasına karar verebilmeli. Bu şunu sağlar:

  • Konuşma özgürlüğü, bilgi alma özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve Internet özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklerin bundan olumsuz etkilenmesinin önüne geçecektir.
  • Yasanın açık, anlaşılır ve uygulanır olması yasayı eğip bükmek isteyen, bunu kendi çıkarları için kullanmak isteyen muktedirlerin önüne geçecektir.
  • Sosyal medyanın, Internet sitelerinin ve Internet yapısının bundan en az zararla etkilenmeleri sağlanmış olacaktır.
  • Her “ben bir salaklık yaptım bunu silin” diyenin isteğiyle kafasına göre verinin silinmesi engellenmiş olacak (yukarıda bahsettiğim temel hak ve özgürlükler doğrultusunda).

Bir sosyal medya sitesine (ya da herhangi bir siteye) üye oldunuz, bir şeyler paylaştınız, daha sonra aldığınız hizmetten vazgeçmek istediniz ve hesabınızı silmeye karar verdiniz. Hesabınıza ait veriler ne olacak? Bu veriler üçüncü şahıslara kişinin izni alınmadan satılıyor mu ya da  satıldı mı? Nasıl oluyor da hiç tanımadığınız birileri sizi arayıp bir ürün satmaya çalışıyor? Veya nasıl oluyor da hesabını sildiğiniz bir Internet sitesi sizlere düzenli olarak e-posta göndermeye devam ediyor? Tacizkar pazarlama demiştim kısaca bir anlatayım. Bir bara gidiyorsunuz ve biri kabul edene kadar önünüze gelene evlenme teklif ediyorsunuz. Kimse kabul etmezse de suçu kendinizde bulmuyor o barı size önerene kızıyorsunuz. Sizleri arayıp ürün satmaya çalışan insanlar da ürünü satana kadar birilerini aramaya ya da hesabını sildiğiniz Internet sitesi sizi geri kazanana kadar bilgilendirme, gelişme, haber vs. adı altında e-posta göndermeye devam ediyor. Kısa bir tanımdan sonra verinin unutulması ile ilgili olarak benim şahsi görüşüm, eğer bir kullanıcı hesabını silmişse, o hesap silinmiştir. Bitti! Bir banka hesabının, bir sosyal medya hesabının, bir cep telefonu operatörü hesabının ya da bir e-posta hesabının silinmesi arasında bana göre fark yok. Şirketler, belirli bir süreliğine (mesela 6 ay, en fazla 1 sene, daha fazlasına karşıyım!) verileri saklayabilirler ama bunu sadece ve sadece şirket içi performans ölçümü ve yeni teknolojilerin geliştirilmesi için “anonim” olarak kullanabilirler. Ayrıca, bu verilerin kesinlikle ve kesinlikle belirli bir süre sonra silinecek diyerek 3. şahıslarla paylaşılması veya satılması (ben buna da karşıyım ama söylemekte yarar var; eğer kullanıcı aksini belirtmemişse ve izinli pazarlama için onayı varsa verebilirler) söz konusu dahi olamaz. Bu konuda gelecek en temel itirazlardan bazıları şunlar; “eğer biz hesap silindikten sonra o hesaba ait tüm verileri (mesela banka için hesap numarası) de silersek ilerde o hesap numarası boşta kalacağı için başkasına verilebilir, (internet için) kullanıcı adı (ya da banka için hesap numarası) başkası tarafından alınıp kötüye kullanılabilir (inceleme yapılırsa eski kullanıcı bundan dolaylı olarak etkilenebilir) ve kullanıcı tekrar geri dönmek isterse bu onu olumsuz (kullanıcı adım alınmış, hesap numaram başkasının vs.) etkileyebilir…“. Eğer böyle sıkıntıların doğabileceğinden bahsedilebiliyorsa konuyla ilgili en temel çözüm; hesap silinmişse ve kullanıcı, verinin unutulma süresi içinde dönmemişse hesap numarasını, kullanıcı adını vs. tamamen bloklansın ve bir daha kullanılamasın. Bu kadar basit. “O zaman bir sürü ölü hesap, kullanıcı adı vs olur.” safsatasını geçelim. Çünkü ciddiye almayacağım.

Son olarak Almanya’dan bir örnek verelim. İki kişi birlikte ünlü birini öldürüyor ve mahkemeye çıkartılıp yargılandıktan sonra suçlu bulunup hapse gönderiliyor. Ceza süreleri tamamlanıp hapisten çıktıktan sonra Wikipedia‘da öldürdükleri ünlü kişinin sayfasına girdiklerinde “tarafından öldürüldü” şeklinde kendi isimlerini de görüyorlar. Wikipedia’yı “Biz hapiste cezamızı çektik, topluma olan borcumuzu ödedik ve bu kazanın unutulmasını istiyoruz.” diyerek isimlerinin kaldırılması için dava ediyorlar. Peki, Tarih, unutulma hakkı için bu iki kişiyi silebilir mi? Geçmişe bu nedenle müdahale edilmeli mi? Orwell’den gelsin; “geçmişi kontrol eden geleceği kontrol eder.” Tüm bunlar bir hikaye değil, yaşanmış ve yaşanmakta olan durumlar.

Sonuçta, unutulma hakkı çok detaylı ve detaylandıkça da zorlaşan bir yapıya sahip. Bunun üzerine ne kadar çok çalışma yapılırsa bizim için o kadar iyi olacak, o kadar çok farklı fikir üretilecek ve değerlendirilecek ve bu çalışmalar herkes için yararlı olacaktır.

Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Büyük Birader’le Mücadele Etmek

Çocukluğumda yaptığım yaramazlıklar için en çok duyduğum öğüt, “karda yürü ama izini belli etme” idi. Her anımızın gözetlendiği, bir şekilde kaydı tutulduğu ya da bir şekilde bize ait özel dediğimiz verilerin okunduğu şu günlerde Büyük Birader’le mücadeleye nereden başlamalı, bir giriş olarak anlatmak istedim.

  • Biraz paranoya iyidir

Anonimlikte, bence, motivasyon çok önemli. Her adımınızı gözetleyen Büyük Birader’e karşı zihnen de bir mücadele vermektesiniz ve bu konuda motive, sizlere çok büyük bir destek kaynağı olacaktır. Motivasyonun yanına biraz da paranoya eklersek, bence harika olur. Paranoya’nın kısa bir tanımına bakalım:

Paranoya, bireyin herhangi bir olay karşısında olayın oluşumundan farklı olarak gelişebileceğini kendi içerisinde canlandırma yolu ile öne sürdüğü ve sınırsız sayıda çeşitlendirebileceği hayal ürünlerinin tümüdür.

Sizlere yazılarımda devamlı “tehlike modeli“‘nden bahsetmekteyim. Tehlike modeli oluşturmak (kişisel görüşüm) biraz da paranoyaya dayanıyor (ayrıca hesapları ayrıbilmekte örnek bir model var). Çünkü her olay karşısında, bu olayın gelişimi için farklı canlandırmalar oluşturuyor ve buna karşı güvenliğinizi sağlamak üzerine yeni yöntemler geliştiriyorsunuz. Elbette bunu hastalık boyutuna taşımak kişise zarar verecektir. Fakat, paranoyanın model geliştirmedeki etkisini gözardı etmemek gerekli. Anonimlikle ilgili ısrarla söylediğim şeylerden birisi de; “kimsiniz ve kimden saklanıyorsunuz, neden ve ne tür bir risk almayı hedefliyorsunuz?”. Yani, anonimlik düzeyiniz hesaplanabilir, biraz paranoyak olun, iyi bir model oluşturun ve kendinizi koruyun!

  • Kriptografiye önem vermek

Türkiye’deki üniversitelerde kriptografi ile ilgili ne kadar eğitim veriliyor ya da ne kadar insan bu konuda bilgilendiriliyor, bunun üzerine pek bilgi sahibi değilim. Kriptografi çok çok önemli bir konu ve üzerine ciddi olarak düşülmesi, ayrıca bu konuda yerel literatüre çok şey katılması gerekli olduğu düşünüyorum. Kısa bir tanım yapacak olursak:

Kriptografi, gizlilik, kimlik denetimi, bütünlük gibi bilgi güvenliği kavramlarını sağlamak için çalışan matematiksel yöntemler bütünüdür. Bu yöntemler, bir bilginin iletimi esnasında karşılaşılabilecek aktif ya da pasif ataklardan bilgiyi -dolayısıyla bilgi ile beraber bilginin göndericisi ve alıcısını da- koruma amacı güderler.

Sizin için önemli olan tüm verileri şifrelemelisiniz. Bunun daha başka bir açıklaması yok. Eğer mümkünse tüm verilerinizi şifreleyin. Bu, sizi güvende tutmanın temel ve başlıca yollarından biridir. Bu konuda ne tür araçlar kullanabilirsiniz, kısaca bir göz atacak olursak:

* E-postalarınız için GnuPG kullanabilirsiniz.
* Dosyalar için ccrypt ya da encfs kullanabilirsiniz.
* Disk için TrueCrypt ya da dm-crypt + LUKS kullanabilirsiniz.
* Anlık mesajlaşmalarda OTR eklentisini kullanabilirsiniz.
* Ağ için SSH kullanabilirsiniz.

Örnekler elbette çoğaltılabilir. Burada iş sadece şifrelemekle bitmiyor. Temel bir örnek ve tavsiye olarak, kullanacağınız şifre ya da şifreler sizinle ilgili ya da size ait herhangi bir bilgi içermemeli. Güvenli bir şifrenin yolu akılda kalması (inanın kalıyor) zor da olsa, rastgele şifrelerden geçiyor. Bu, sözlük saldırılarında ya da brute force saldırılarında sizlere ciddi bir avantaj sağlamakta. Dikkati çekmek istediğim bir diğer nokta ise kanun uygulayıcılarının yoktan delil var etme ya da herhangi bir şeyi delil olarak kullanma konusundaki tutumları. Bu nedenle, şifrelediğiniz herhangi bir şey yazılı/basılı olarak elinizde bulunmamalı. Elinizdeki basılı dökümanlarla işiniz bittiyse, yakın gitsin. Yedek alacaksanız, aldığınız bu önemli ve şifreleri verilerin yedeğini ailenize, eşinize, dostunuza ait bilgisayarlarda saklamamanız tavsiyedir.

  • Hesapları ayırabilmek

Hesapları ayırmaktan kastettiğim, anonim kimliğiniz ile gerçek kimliğinizi içeren hesapların ayrımını yapmak çok önemli. Anonim hesabınız üzerinden gerçek hesaplarınıza bir bağlantı kurulmamalı. Eğer bu bağlantı kurulursa, artık anonim de değilsinizdir. Anonimlik, tanımı gereği içinde anonim özneleri aşmaya çalışan saldırganları da içerir. Yani, eğer bir anonimlik varsa bu anonimliği ortadan kaldırabilmek için çalışanlar da olacaktır. Bu, kanun uygulayıcı olur, gizli servisler olur, başka bir anonim özne olur. Önemli olan bir saldırgan varlığını asla unutmamak.

Bir diğer nokta da anonim hesabınız üzerinden gerçekte tanıdığınız ve sizin bu kimliğinizi bilen insanlarla pek iletişime geçmemeniz (özellikle telefonla) gerekliliği. Bu konuda kararınız net olmalı ya da en azından ne kadar bilgiye sahip ya da ne zaman bilgiye sahip olacaklarını iyi kararlaştırmak gerekli. Bu, bence çeşitli riskleri de beraberinde getiriyor. Saldırgan ne kadar dar bir çevre oluşturabilirse, sizin kimliğinizi tespit etmesi de o kadar çabuk olabilir. Şimdi bunu basitçe örneklendirelim (şema eklendi):

model

Ben anonim kimliği “X“, gerçek kimliği “A” olan bir bireyim. “X” kimliğini gerçekte kim olduğunu (A’yı) bilen “W“, “Y” ve “Z” gerçek kimlikleri var. Ayrıca, “X” kimliğini aşıp “A” kimliğine ulaşmak isteyen saldırgan “S” var. Eğer, saldırgan “S“, benim “W“, “Y” veya “Z” gerçek kimlikleri ile iletişimde olduğumu bir şekilde farkederse saldırı kapsamını daha karmaşık ve kapsamlı bir halden daha spesifik ve daha dar bir hale getirir. Gerekirse, “W“, “Y” ya da “Z“‘ye doğrudan veya dolaylı olarak baskı/saldırı düzenleyerek benim gerçek kimliğime ulaşabilir. Bu saldırı, örneğin, bir man-in-the-middle saldırısı olabilir. Siz “X” anonim kimliği üzerinden “W” gerçek kimliği ile iletişime geçerken, saldırgan araya girip mesaj içerikleri ile oynayarak sizin “A” gerçek kimliğinizi elde edebilir. Bu bahsettiğim örnek, ayrıca bir tehlike modelidir. Bu yüzden ısrarla diyorum ki, bir tehlike modelinizin olması şart!

  • Kayıtlar

Özellikle /tmp, /var/log ve kullanıcı dizininde (/home/kullanıcı) kalan geçmiş ya da yedek dosyaları sizin için bir risk teşkil etmekte. Kullandığınız program, araç vs. her ne ise bunun nerede kayıt tuttuğunu bilmeniz sizin faydanıza olacaktır. Bir diğer noktada terminal üzerinde gerçekleştirdiğiniz şeylerin (kabuktan kabuğa değişmekte) de ayrı ayrı kaydı tutulmakta. Örneğin:

bash: .bash_history
zsh: .zsh_history
vim: .viminfo
.
.

Yedekler için:
*.swp
*.bak
*~
.
.

Bu sizin kullandığınız ortama göre değişim göstereceği için temel olarak sıralayabileceğim belli başlı şeyleri örnek olarak gösterdim. Sistemden çıkış yaparken bunları silerseniz ya da en azından nelerin kaydını tuttuklarını incelerseniz sizin yararınıza olur. Uygulama olarak Bleachbit, temizleme konusunda tercih edilebilir (Emre’ye teşekkürler.).

  • Karda yürü ama izini belli etme

Ceza hukukunun ciddi bir eleştirisini hukukçu olmadığım için yapamam. Fakat, kanun uygulayıcılarının hukuk dışı deliller elde ederek bireyi hapse atıp, daha sonra mahkemede tutuklu olarak yargılamaya başlaması ne vahim bir durumda olduğunun göstergesidir. Sonuca gelirsek, iyi bir motivasyon, biraz paranoya, önemli verileri şifreleyip anonim kimliğimizle gerçek kimliğimizin ayrımı tam olarak yapabilmek, kendimize uygun tehlike modelleri geliştirip bunlara karşı savunma yöntemleri hazırlamak, ve son olarak karda yürüyüp izimizi belli etmemek! Ayrıca, bu yöntemler sadece burada yazanlarla sınırlı değildir. Herkesin ayrı bir modeli olacak ve yöntemler de ona göre şekillenecektir.

Büyük Birader’i artık her zamankinden daha soğuk bir kış bekliyor.

Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,