Evet, porno izliyorum, izliyoruz. “Neden” porno izlediğim sorusunu felsefi olarak yanıtlamak için ve yanıtlamadan önce, “tam olarak neyi” neden izlediğimi düşünmek istiyorum. Porno diye genel bir soyutlama yapmak hiç pratik değil zira.
Daha önce, amatör çekimleri, onlarda (hem iyi hem de kötü anlamda) kendimi gördüğüm için izlediğimi anlatmıştım. Onu yayınladıktan sonra, amatör çekimlere kıyasla daha sık izlediğim başka kategoriler olduğunu fark ettim.
Bunlar içinde önemli bir yer tutanı kamusal alandaki çekimler. Bu kamusal alan dediğim elbette yapay olabilir. Dandik stüdyonuza bir tahta iki sandalye bir de masa koyarsınız, olay sınıfta gerçekleşiyormuş gibi bir hikaye uydurursunuz. Ya da ne bileyim, bir spor salonu kiralar çekimi orada yaparsınız.
Ben bu videolarla kendimi özdeşleştiremiyorum. Ortamdaki herkesin oyuncu olduğu (hem de ne kötü oyuncular yarabbim), arkada iki dambıl var diye kendimizi spor salonunda hissetmemiz gereken ama nedense başka hiç kimsenin bulunmadığı stüdyoda iki kelimeyi bir araya getiremeyen kadın ve erkekler tüm heyecanımın içine edebiliyorlar.
Asıl ilgimi çeken, gerçekten kamusal alanda ve gerçekten “halk” tarafından görülme ihtimali olacak şekilde sevişenler. Yani şehir içindeki parklarda, kumsalda, otobüs durağında, trende, üstgeçitte vb. yapılan çekimler.
Bir kere, bunu ben yapamam (çoook büyük ihtimalle). Yani hem yapabilirim (bu videoların bir kısmı amatör oluyor zaten), hem de yapamam. Ama yapabilmeyi isterdim. İkincisi, ben kendimle ilgili cesaretimi toplasam bile, bunu değil kabul edecek, bahsi açabileceğim bir kadın dahi tanımıyorum. Yani yine yapamam.
Böylece bu durum özelinde porno bana gerçek dünyada sahip ol(a)madığım bir deneyim yaşatmış oluyor.
Üstelik, stüdyonun aksine, mekanla ve durumla özdeşleşebilirim. Mahallemde veya gezmeye gittiğim herhangi bir yerde kendimi ve çekici bulduğum bir kadını sevişirken hayal edebilirim. Hem, kamusal alan çekimlerinde olayın telaşından dolayı oyuncular da rol kesmekle uğraşmıyorlar. Ses kesik gelebiliyor. Birinin geldiğini fark edip apar topar giyinmek zorunda kalabiliyorlar. Ve en önemlisi, oyuncuların “heyecanlandıklarını” hissediyorum. Zevk aldıklarıyla ilgili rol yapabilirler, ama yakalanma tehlikesinin heyecanı gerçek oluyor; karşımdakilerin gerçek insanlar olduğunu fark edebiliyorum. (Örneğin, anlamsızca gülmeye başlıyorlar.)
Bu yazıya ilham olan bugün yaşadığım kısacık bir sahneyi anlatıp lafı toparlamaya çalışayım. Bugün bir çifti ağaçların altında ateşli bir biçimde sarılıp öpüşürken gördüm. Ortada sıradan bir dizide gördüklerimizden fazlası yoktu, en nihayetinde zaten ayaktaydılar ve birbirilerine dokunarak öpüşüyorlardı. Tabii, diziden farklı olarak, bu çiftin heyecanı rahatlıkla fark edilebiliyordu.
Buraya kadar ilginç bir şey yok. Asıl hikaye şimdi başlıyor: Ben ne yapacağımı şaşırdım. Kadın da erkek de fiziksel olarak güzellerdi, sahne ayrıca ateşliydi ve ben de onları seyretmek istiyordum. Ama seyretmemem gerektiğine dair garip bir dürtü vardı içimde. Evet, dik dik bakarsam rahatsız olabilirlerdi belki, ama mahremiyet arayışında olmadıkları da kesindi. Acaba olumlayarak bakmanın bir yolunu bulabilir miydim? Öpüşmekte olan biriyle göz göze geldiğinde böyle bir mesajı sadece bakışlarınla vermek mümkün mü ki? Tüm bunları düşünerek yanlarından geçtim gittim. Çok bir şey seyretmemiş oldum. (Sonradan kadının yüzünü görünce de pek pişman olmadım.)
Epi topu on saniye süren bu olay, kendi kamusal alan fantezilerime odaklanmamı sağladı.
Amatör çekimlerle ilgili olan önceki yazıyı pornonun bir ihtiyaç olduğunu söyleyerek sonlandırmıştım. Orada gerçek dünyada başka insanların cinsel deneyimlerini hiç konuşmuyor olduğumuz için pornonun böyle bir somut ihtiyacımı karşıladığını söylemiştim.
Bu yazı, aynı konuya başka bir boyut katıyor: Etrafımdaki insanlarla cinsellik konusunda açık da olsak bile, porno bana kendimin ve/veya partnerimin medeni cesareti(miz) olmadığı için gerçekleştiremediğim bir cinsel deneyim ve hayalgücü sağlıyor. Yani, dünyanın en özgürlükçü arkadaş çevresine bile sahip olsam, pornoya olan ihtiyacım ortadan kalkmayacak – ya da en azından “kamusal alan” kategorisine.