Tag Archives: romantizm

Benimle uyur musun?

İngilizce’deki “to sleep with someone” lafının Türkçe karşılığı “biriyle yatmak”. Birebir çevirsek “biriyle uyumak” olması lazım ama teklif tam da yatmak ama uyumamak olduğu için çeviride itiraz edilecek bir şey yok.

Ama ne İngilizce’de ne de Türkçe’de gerçekten de biriyle birlikte uyumak için geniş kabul gören bir deyiş olmaması konuşmaya değer. Nasıl ki “erkek arkadaş” lafı illa ki romantik bir şeyler çağrıştırıyorsa ve “cinsiyeti erkek olan bir arkadaş” gibi tuhaflıklarla uğraşıyorsak, benzer şekilde, uyumak da illa seksle denkleşecek şekilde kullanılıyor.

Dikkat edersen, uyumak, seksi içerecek değil, seksle denkleşecek şekilde kullanılıyor.Print

Bu denkliğin kendisine de karşı çıkılabilir, ama benim bu yazıda yapmak istediğim, denklenen şeyin ne olduğunu konuşmak. Çünkü (benim durumumda, en iyi ihtimalle) bir saat süren bir etkinliğe kıyasla; birlikte uykuya dalmak, sarılarak uyumak, ten kokularımız birbirine karışmış bir şekilde uyanmak, öpülerek uyandırılmak (ya da öperek uyandırmak) vb. ile geceden sabaha uzanan tüm süreçten aldığım cinsel haz çok daha fazla.

Söylemek istediğim şey “Ay orgazm da neymiş, önemli olan duygusal paylaşımlar.” gibi romantik klişeler değil. Bak şimdi bir kenara “sevişme”yi, bir kenara da “birlikte uyuma”yı koyalım.

  • Her şeyden önce, bunların birbirini dışlamasına gerek yok. Sevişip birlikte uyunabileceği gibi, birlikte uyuyup sabah sevişerek uyanılabilir. Bu “bir kenara onu, bir kenara öbürünü koyma” ile varmak istediğim yer şu:
    • Biriyle sevişip evlerimize dağılmamız yerine, o kişiyle cinselliği çağrıştıran hiçbir şey yapmadan birlikte uyumayı açık ara tercih ederim. Evet seksin kendisi önemli, ama özellikle seksten hemen sonra hissettiklerim tüm deneyimi anlamlandırmam açısından kilit rol oynuyor.
      Sevişmenin ardından tüm bedenim rahatlamışken ve gevşemişken gelen yalnızlık hissi, biriyle (istememe rağmen) sevişememiş ama yine de birlikte uyumuş olmaktan çok daha zor. Dahası, o yalnızlık hissiyle seksi baştan düşünmeye başlıyorum ve daha az önce aldığım haz da ortadan kalkıyor.
    • Üstelik boşalmak benim kendi başıma tuvalette beş-on dakikada yapabildiğim bir şey.

      one-night-stand

      “One night stand” kostümü

Bu uyarıdan sonra, hadi şimdi ikisi birbirinden ayrıkmış gibi yapalım.

  • Ne kadar enteresan pozisyonlar falan denersek deneyelim, hardcore sevişme sırasında olan biten şeylerin ciddi bir kısmı partnerimden bağımsız oluyor. Yani, partnerimin kim olduğu, birçok açıdan o kadar da önemli olmuyor.
    Çünkü aslında o ana anlamı veren, anın ardından gelenler oluyor. Böylece sevişmenin güzel geçip geçmediği, sevişmenin kendisinden daha çok sevişmenin sonrasına bağlı oluyor.
    Bu süreç  devam ettikçe, partnerimin kokusu ve teniyle hem bilinç düzeyinde hem de bilinçsiz olarak (uykudaki dokunuşlar vb.) etkileşim içinde oldukça, saatler önceki seksin de anlamı gelişiyor ve derinleşiyor. İşte ancak bu aşamada partnerim kimliğini kazanıyor ve gerçekten onunla sevişmiş olduğumu hissedebiliyorum.
  • Ayrıca, eğer bu post-sevişme süreci telaşa gelirse, sanki tüm seks telaşa gelmiş gibi hissediyorum.
    Sevişme benim için yatağa girmeden çok çok önce başlıyor. (üstelik yalnız olsam bile) Aynı şekilde, apar topar bittiği zaman da kafam karışıyor.
    Bir anda başlayıp bir anda biten bir sevişme yerine, yavaş yavaş yoğunlaşan ama soyunma noktasına bile gelmeden yine aynı şekilde yavaş yavaş durulan bir deneyimi tercih ederim.*

Böylece, özgür seksle ilgili şu yazının sonundaki soruların hepsine bir miktar yanıt vermiş oldum kendi açımdan. Bitirmeden, bir konuya tekrar dikkatini çekmek istiyorum: Burada

“Önemli olan Cuma gecesini kimle geçirmek istediğin değil, tüm Cumartesi gününü kimle geçirmek istediğin”.

gibi “romantizm vs. seks” gibi bir ayrım yapmıyorum. Tam tersine, doğrudan seksten aldığım zevk ve anlam açısından kıyaslıyorum biriyle yatmak ve biriyle birlikte uyumayı.

waking up next to you

***

* Tabii uzun bir ilişkiden bahsediyorsak bu son dediğim pek anlamlı değil. Uzun süreli bir ilişkide cinsellik zaten tüm ilişkiye yayılmış oluyor ve, ister asansörde sevişelim ister çalıların arasında, o deneyimi anlamlandırmak için ihtiyacım olan süreç hayat içerisinde devam ediyor. Burada, ilk kez tanıştığım veya cinsel olarak yakınlaşmaya yeni başladığım durumları kast ediyorum.

Flörtün Eleştirisine Katkı: Giriş

Hiçbir cinsel niyetin olmaksızın birine masaj yaptın mı? Sırf sarılmak için sarıldın mı hiç? Ya da ne bileyim, kokladın mı birini öylesine?

Bunları lafın gelişi sormuyorum. Örnek çok: Öpüşmek, çok utandığın bir sırrını açmak, birlikte uyumak, ev paylaşmak (kızlı-erkekli?) …

Önce bİr öykü: İran’da flört

İranlı bir arkadaşım, enteresan bir şey anlattı.

Aslen Tebrizli olmakla beraber, Tahran’da okumuş. Sonra, eğitimini sürdürmek üzere Hollanda’ya (Utrecht) ve ardından ABD’ye gitmiş. Bu sırada geçmiş değer yargılarını, dini falan sorgulamış. Şimdi görece açık görüşlü bir insan. Öte yandan, otuzlu yaşlarında olmasına rağmen hiç bir kadınla birlikte olmamış, ne cinsel anlamda ne de romantik anlamda. Zaten, işin ilginç yanı bu: Cinsel anlam, romantik anlam falan, böyle farklı kavramlar pek yok onda. Bana tam olarak şunu dedi:

“İran’da eğer bir erkek, akrabası olmayan bir kızla yarım saat muhabbet ediyorsa, evlenecekler demektir. Yani… bir yabancı kızla o kadar konuşman için, zaten sizi birbirinize uygun bulmuş olmalılar. Hem zaten, yarım saat konuşacak neyin olabilir ki, eğer evlenmeyeceksen?”well-that-escalated-quickly

Devam etmeden, birkaç not düşeyim:

  • Arkadaşım bunu onayladığı için değil, kendi büyüdüğü sosyal ortamı tasvir etmek için söyledi. Zaten bugün yaşadığı ülkede böyle saçma bir şeyi sürdürebilmesi de pek mümkün değil.
  • “Kız” dediği, İngilizce “girl”. İstersen “genç kadın” diye oku.
  • Biz bunları konuştuktan sonra, arkadaşım bir İranlı kadınla evlendi. Cinsellik hakkında şimdi neler düşündüğünü sorma fırsatım olmadı.

Konumuza dönersek.

İran’da, en azından Tahran dışında kalan bölgelerde, “sohbet etmek” ile “flört etmek” arasında bir fark görülmüyor. Ardından sırasıyla nişan, nikah, öpüşme ve seks gelecek bir raya girilmiş olunuyor. Hele ki kadının bu flörte karşılık vermesi, toplumsal mantık içinde “o erkeğin çocuğunu büyütmek” sonucuna kadar götürüyor.

Hadi bu çok uç bir örnek, en azından bu blogu okuyanlar için. Çünkü biz arkadaşça sohbet ediyoruz genellikle.

Ama sorunu görüyor musun?

Mesele, muhafazakarlıktan ibaret değil. Evet, İran’da cinsellik (ve aslında kadını içeren her şey) bastırılmış durumda. Ama, her toplumda, neyin flört olduğunu ayırt etmemize yarayacak sembollere ve kodlara ihtiyaç var.

FLÖRT MÜ, NE FLÖRTÜ? FLÖRT NE ARAR LA PAZARDA?

artiz

Artiz mi, ne artizi? Artiz ne arar la bazarda?

Karşındaki insana, onunla flört ettiğini nasıl belli edersin?

Ya karşındaki insan tüm yaptıklarını arkadaşlık sınırlarında yorumluyorsa? Ya da tam tersi, sen aslında arkadaşça davranıyorsan ama o sarkıntılık ettiğini sanıyorsa? (Bu, benim başıma geldi mesela görece muhafazakar kadınlarla. Konuşurken koluna dokunsan seks sanan insan var.)

“Melabaa, sana yazıyom ben şu anda bunu yaparaktaan” diyemediğimiz için, tüm bu ilk yakınlaşmaların biraz üstü kapalı olması gerektiği için, yanlış anlaşmalar kaçınılmaz oluyor. (Bu “gereklilik” dediğimi “Öyle olmalı” manasında anlama. Olan durumu söylüyorum. Pul koleksiyonu devri geçti malum.)

Şimdi kendimize soralım. Şunlardan hangilerini flört sayarız:

  • birlikte sinemaya/tiyatroya/konsere gitmek
  • sarılmak
  • birlikte uyumak
  • başını okşamak
  • dans etmek
  • masaj yapmak
  • konuşurken sık sık dokunmak
  • konuşurken “canım”, “hayatım” gibi sözcüklerle hitap etmek

Şimdi, aynı şeyleri, farklı açılardan soralım:

  • Sen bunların hangilerini hiçbir cinsel çağrışımda bulunmadan yaptın?
  • Biri sana bunlardan birini yapsa, nasıl hissedersin? Ne tepki verirsin? Onun sana “işaret verdiğini” düşünür müsün?
  • Bunları, iki arkadaşın arasında gözlemlediğinde, aralarında “bir şeyler” olduğundan şüphelenir misin?

Ve en zor soru geliyor:

  • Karşındaki insan sana bunlardan birini yaptığında ya da sen ona bunlardan birini yaptığında, onun vaziyeti nasıl anlamlandırdığını anlayabiliyor musun?

Benim son soruya yanıtım “Neredeyse hiçbir zaman.”Wrong-way-to-flirt

Öyle ki, bir konserde benimle sohbet eden erkeğin gey olduğunu ve aslında bana sarktığını anlamam yarım saatimi aldı. Yazık, çocuğun da zamanını harcadım boşu boşuna.

Muhtemelen benzer durumlar ben bir kadına yakınlaşmaya çalışırken de olmuştur, ya da bir kadın benimle konuşurken de olmuş olabilir*. Ama hiçbirimiz o gey çocuk gibi “Ay ne salak çıktı be bi anlamadı derdimi” diye düşünmediğimizden, onun yaptığı üzere “Saçların çok güzel.” gibi kör göze parmak bir pick-up line kullanmadık ve sonuçta belirsizlik devam etti.

Bu da böyle bir derdimdir. Bilmiyorum, belki de sadece ben dert ediyorumdur, ayrıntılar insanı olduğum için. Ya da herkes dert ediyordur da ben abartıyorumdur. Ya da aslında herkesin derdidir de kimsenin aklına bir çözüm gelmiyordur.

Görüldüğü üzere, aklınıza çözüm gelmemesi, o konuda iki sayfa yazı yazmanıza engel değil. Keşke bu yazıyı okuyanlardan bazıları, yukarıdaki sorulara kendi yanıtlarını verseler ve birseyinanilari [ at ] riseup.net adresine yollasalar…aVOBX3M_700b

***

* umarım olmuştur dionisos’um lütfen olmuş olsun insanlar benimle ilgilenmiş olsunlar ben de bunu fark etmemiş olayım

Bakir olmak ne demektir?

Bir yazımda cinsellikle ilgili yaşadığım ilk deneyimleri anlatırken kendi cinselliğimle tanışma sürecimden bahsetmiştim. O yazıda kendi başıma yaşadığım ilk cinsel deneyimlerden bahsetmiştim, şimdi bir başkasıyla yaşadıklarımdan bahsedeceğim.

Daha doğrusu, bahsetmeyeceğim, çünkü neden bahsedeceğimden pek emin değilim.smbc

Asıl sorum şu: “İlk cinsellik deneyimi” lafından ne anlıyoruz?

Sanırım “ilk vajinal penetrasyon” anlıyoruz. Bunun dandik bir detay olduğunu söyleyecek değilim – hele ki “Penetrasyon ve diğer belalar” başlıklı bir yazı yazmış biri olarak. Ama sanki başka şeyler de var ve onları hiç konuşmuyoruz.

Dudaktan öpüşmeye kültürel olarak özel bir anlam yüklenmiş ve bu eylemin “ilkler” listesinde romantik bir yeri var. Bunu anlıyorum.

Vajinal penetrasyon da bekaretle, “tam bir erkek” olmakla vb. ilişkilendirilmiş. Dolayısıyla rastgele biriyle yapılmaması icap ediyormuş. Hadi diyelim ki bunu da anlıyorum.

Anlamadığım şöyle şeyler var:

  • Mastürbasyon yaparken hayal ettiğim ilk kadını hatırlamıyorum. Oysa cinsel hayatımda çok özel bir yeri falan olması gerekmez mi?
  • İlk kez romantik bir şekilde elini tuttuğum insanı hatırlıyorum, ama daha o zaman bile önemsiz bulmuştum bunu. (Devamının gelip gelmeyeceğiyle meşguldü kafam. (Gelmemişti.) )
  • Sürtünme ve okşamayı içeren ilk deneyimleri, hiç de romantik beklentilerimin olmadığı bir durumda, bir arkadaşımla yaşadım. Bunu özellikle enteresan buluyorum, çünkü seksle doğrudan ilişkilendirilen bir etkinlik bu: Gayet erotik bir an. Ama tüm olay bir çeşit oyun (oynaşma?) olarak cereyan ediyor. Tuhaf.the box

Oysa bir düşünün. Bu yukarıda saydıklarımın hepsi ayrılık sebebi sayılıyor çoğu durumda. Demek ki “ilk”ler için beklediğimiz o “özel insan” var ya, ona ayırdığımız deneyim aslında bizim için bile, o kadar da özel değil. Nitekim, o diğer adamla “sevişmemiş ama sadece öpüşmüş” olmaları diye bir algımız yok. Bir eylemi “aldatma” sayacaksak, diğerini de sayıyoruz.*

Dahası, sürtünme ve okşama gibi gayet erotik deneyimler, öpüşme gibi görece basit bir şeyden önce gelmiş benim hayatımda. Hadi peki, ilk öpüşmeye romantik bir anlam yüklemişim. İyi de, yine de sürtünme gibi şeyleri de aynı şekilde bekletmem gerekmez miydi?

Bu söylediklerimden, tüm bu “bekaret” kriterlerinin nihayetinde tamamen makara kukara olduğu çıkıyor. Sırf kendi deneyimimden yola çıkarak – ki bu “ilk”ler yaşanırken bayağı romantik bir insandım, cinsellik açısından öyle liberal görüşlerim falan da yoktu – ve gayet de mantıklı düşünerek, oral seks ve anal seks yaşayıp yine de kendimi bakir sayabileceğim sonucuna ulaşabilirim.** Hatta her türlü hardcore cinselliği yaşayıp sonra bir kadına hala “İlk kez öpüştüğüm insan sensin.” diyebilirmişim sanki.how to have a first kiss

Tüm bunlarla şunu demek istiyorum: Bir “ilk”i özel birine saklarken ya da yaşarken, ortada bir eylemden ziyade bir anlam var. Bu anlamı biz veriyoruz eyleme ve bu anlamlandırma işini yaparken pek de tutarlı değiliz.

Benim için özel bir anı biriyle paylaşıyorsam basitçe “Bu an benim için çok özel ve bunu seninle paylaştığım için çok mutluyum.” demek daha mantıklı değil mi?

Sonuçta, yaşadığım “duygusal açıdan en yoğun cinsel deneyim” kesinlikle ilki değildi ve ilke kıyasla bilmem kaç kat daha büyük bir iz bıraktı bende. O deneyime (atıyorum) “12. ile 14. seksler arasındaki seks” deyip ilk cinselliğe özel anlam yüklemek bayağı aptalca geldi şimdi tekrar düşününce.

***

PS: Üstelik, biriyle sevişecekken bu insan “Ay ilk kez seninle sevişeceğim çünkü çok özelsin.” derse ben neden inanayım? Eğer benimle sevişmek senin için bu kadar önemli bir husus olsa, buraya gelene kadar nasıl yapılacağını öğrenmen gerekmez miydi? Ama bu başka bir yazının konusu.

* Aldatma gibi kavramlarla bazı sorunlarım var benim. Burada, vajinal penetrasyonun özel bir yeri olmadığını gösteren işe yarar bir örnek olduğu için kullandım.

** Neyse ki gerçek dünyada işler bu kadar kafa karıştırıcı şekilde ilerlemedi de akıl sağlığımı koruyabildim.

Aşk yoksa seks yok… mu?

Kısa yanıt: Var.

Uzun yanıt zor ve tek yazıya sığdırabilir miyim emin değilim.Tennis Australia Commission Shoot

Önceki yazımda seksle tenis oynamak arasında paralellik kuran bir diyalogdan bahsetmiştim. Ben de böyle bir paralellik görüyorum, ama “altı üstü tenis gibi bir şey” anlamında değil, “tenisle kıyaslanabilir bir aktivite” anlamında görüyorum. Daha doğrusu: İki faaliyetin kıyaslanabilmesi, kıyaslanınca denk çıkacakları anlamına gelmiyor.

Evet, seks de, tenis gibi, zaman ve enerjimi başka biriyle/birileriyle paylaştığım, keyif aldığım ve beni geliştirdiğini hissettiğim bir etkinlik.

Seksle tenis arasında gerçekten de kategorik bir fark olmadığını düşünüyorum. Evet, ortada nicelik açısından, yani paylaşımın niceliği açısından ciddi bir fark var. Ama bu niteliksel bir farka denk düşmüyor.

Maç sırasında dur otur küfreden biriyle tenis oynayabilir miyim bilmiyorum. Ya da, iyi bir oyuncu olsa bile, çirkeflik yapan biriyle oynayabilir miyim? Hatta ırkçı olduğunu bildiğim biriyle tenis oynayabilir miyim emin değilim mesela. Yani tenis oynamak da öyle herhangi biriyle yapacağım bir şey değil.

Burada kilit olan, teniste kendimden paylaştığım kısmın görece sınırlı olması. Bunu sadece bedenimi paylaşmak olarak düşünmeyin ama. Teniste duygusal paylaşım da görece sınırlı oluyor. Bu anlamda, tenisten sekse kadarki yolda* benim paylaşım diyeceğim bir sürü aktivite var: sohbet etmek, birlikte yemeğe çıkmak, dans etmek bunlardan sadece bazıları.dancingromantic

Yine de, seks, çok yoğun bir paylaşım olmakla beraber, paylaşımlardan bir paylaşım olmak dışında bir şey değil. Zaten örneğin dans etmek gibi şeyleri seksten nasıl ayırt ediyoruz bilmiyorum pek. Dahası, eğer arkadaşlarımla seviştiğimi hayal edebiliyorsam, onların bir kısmıyla gerçekten de sevişebileceğimi inkar etmek ikiyüzlülük olur.

Seks ve tenis hakkında bu kadar konuştuktan sonra, başlıkta geçen ilk sözcükle ilgili de birkaç laf etmem lazım herhalde.

Seks hakkında konuşmak biraz daha kolay, ama gayet de zor. Cinselliğin nerede başladığı hakkında kafam çok karışık. (Yine de, tenis oynamanın seks olmadığını söyleyebilecek kadar net sayılırım.) Ama konu aşk olunca, fiziksel dünyada yapılan şeyler üzerinden referans noktası aradığımda hep kendimle çelişiyorum. Bir yandan, tüm ilişkilerin bir ölçüde çok-aşklı (poly-amorous) olduğundan şüpheleniyorum. Bir yandan da, sanki aşk dediğim şey “her şeyini paylaşma isteği”ni içeriyor olmalıymış, dolayısıyla yukarıdaki tenis-seks tartışmasından bağımsız olamazmış gibime geliyor. Neyse ki buradaki “her şey”, sadece verili bir anda fiziksel dünyadaki paylaşımlardan ibaret olmayıp, geleceğe desohesays uzanan, planları vb. de içeren bir genel paylaşma hali anlamına geliyor. Zaten böyle de olmasa, arzularımla aşkı ayırt edemezdim muhtemelen.

Aşk hakkında ilham verici bir şeyler yazamayacağım ortada. Onun yerine seksin “sadece seks” olmadığı hakkında bir şey söylemek istiyorum:

Dikkat ederseniz yukarıda tenisten sekse giden bir yol olduğundan ve arada birçok başka etkinlik olabileceğinden bahsettim. Yani aslında cinselliği, bir açıdan, diğer etkinliklere kıyasla daha üst bir yere, hatta belki de en üst yere koydum. Bu gayet öznel bir değerlendirme tabii ki. Yine de, benim için seksin hem “paylaşımlardan bir paylaşım” olduğunu söylerken, hem de “epi topu bir paylaşım” olmadığını söylemiş oluyorum.  Dolayısıyla, biriyle sevişmek istemem, aslında o kişiyi gerçekten önemsediğimi falan da gösteriyor.

Bu yazıya bir problematik tarif etmeden, sadece ortaya bir soru atarak başladım. Ama aslında problematiğe yazının içerisinde değindim bile:

Sevişmek istediğim insanlar var, ama bu insanların hepsine aşık değilim ben. Asıl soru şu: Eğer seks isteği aşkı gerektirmiyorsa, aşkın aşk olduğuna nasıl karar veririz? Daha doğrusu, ben karşımdaki insana aşık olduğumu (ve tabii aşktan ne anladığımı) nasıl anlatabilirim? En zoru; biriyle sevişmeyi gerçekten çok istediğimde, bu kişiye, ona aşık olmadığımı ama buna rağmen ona karşı gayet yoğun şeyler hissettiğimi, tutarlı bir şekilde nasıl açıklayabilirim?

Bu yazıyla bu sorulara yanıt verdiğimi falan iddia etmiyorum tabii ki. Sadece, aklımda dönüp duran sorunsalın bu olduğunu ve yazıyı bu gözle yazmış olduğumu, böylece yazının bu bağlamda okunmasını istediğimi söylüyorum.

whatislove

Not: Yazı boyunca her cümlenin başına “bence” sözcüğünü ekleyin, beni yormayın.

***

* Bu yolun doğrusal olduğu anlamı çıkmasın bu tümceden.

Polyamory / Poliamori / Çok-aşklılık nedir?

Türkçe karşılığı ne olmalı, bilmiyorum. İngilizcesi polyamory. Çok-aşklılık doğru bir çeviriye benziyor, ama ben poliamori sözcüğünü kullanacağım. (Aynı sözcükle Vikipedi’de bir başlık açılmış bile. Gerçi Vikipedi kriterlerini sağlamıyor henüz bu madde. Bir de tabii Ekşisözlük’te var bir miktar yorum.) Sıfat olarak kullanılan poly-amorous içinse çok-aşklı sözcüğünü kullanacağım.poliamori

Poliamori sözcüğü, “birçok” veya “çok” anlamına gelen Yunanca πολύ [poli] sözcüğü ile “aşk” anlamına gelen Latince amor sözcüklerinden üretilmiş. Burada sözcüğün kökeniyle ilgili felsefi bir tartışma yürütecek değilim, ama sanırım birkaç basit bilgiyle başlamakta fayda var. Wikipedia’daki polyamory başlığından özgürce çeviriyorum:

Poliamori, müdahil herkesin bilgi ve rızasıyla, aynı anda birden fazla mahrem ilişkiye sahip olmayı kabul etmek, istemek veya uygulamaktır. Eş değiştirme (swinging) ile aynı şey değildir (Eş değiştirme, başka insanlarla cinselliği sadece eğlence amaçlı görmeyi vurgular.) ve çoklu cinsellik içermek zorunda değildir.

Poliamori çoğunlukla “rızaya dayalı, etik, sorumluluk sahibi olarak monogamik-olmama durumu” şeklinde tariflenir. Sözcük bazen daha genel olarak cinselliği ayrıcalıklı tutmayan cinsel veya romantik ilişkiler için de kullanılır ama ne kadar geniş anlamda kullanılacağı konusunda anlaşmazlıklar vardır. Etiğe, dürüstlüğe ve şeffaflığa önem verilmesi, tanımlayıcı karakteristikleri arasında sayılmaktadır.

Kendilerini çok-aşklı olarak tanımlayan kişiler genellikle cinsel ve ilişkisel münhasırlığın (exclusivity) derin, adanmış, uzun süreli bir aşk ilişkisi için gerekli olduğu görüşünü reddederler.

Wikipedia maddesi okumaya gelmediğinizi düşünerek burada kesiyorum. Sanırım neden bahsettiğimde kabaca anlaşmışızdır.poliamori bayrağı

Beni ilgilendiren konu, poliamori hakkında ne düşündüğüm, ne hissettiğim falan değil. Biraz tuhaf gelebilir ama ben çok-aşklı olmayan sağlıklı bir ilişki düşünemiyorum. Yani, tek-aşklı olduğunu düşündüğümüz ilişkilerin aslında çok-aşklı olduğunu iddia ediyorum.

Bu iddiayı tek bir yazıda düzgünce tartışamayacağım aşikar. Yine de, örnekler üzerinden biraz açmaya çalışayım aklımdakileri.

İlişki = aşk = romantizm = cinsellik ?

Tüm bu tartışmadan kurtulmak için bulabildiğim en kısa yol, cinsel arzuyu aşık olmakla denkleyerek (ya pratikte ya da ahlaki olarak) bunun dışındaki her şeyi sadakatsizlik olarak tarif etmek.

Söylediğim haliyle, dünyadaki herkes zaten sadakatsiz çıkıyor ve “sağlıklı ilişki” diye bir şey kalmıyor: Cinsel arzuyu pratikte sadece partnerimize odaklamadığımız ortada (porno izlemek, kadınların ve/veya erkeklerin kalçalarına bakmak vb.). Ancak, cinsel arzuyu ahlaki olarak da sadece partnerimizle sınırlamıyoruz. Şurada anlaşalım. Porno izlemeyi veya insanların vücutlarını seyretmeyi ilişkimiz açısından etik olarak yanlış falan bulmuyoruz. Başka etik sebeplerle kendimizi huzursuz hissediyor olabiliriz, ama kesinlikle sadakatsizlik yaptığımız gibi büyük sonuçlara ulaşmıyoruz.gelmeden

Demek ki, cinsel arzuyu değil, cinsellik eylemini, seksi aşık olmakla denkliyor olmalıyız.

Malesef bunun yeterli olmadığını düşünüyorum. Birçoğumuzun “fiziksel eylemin gerçekleşmemiş olması”nı pek tatmin edici bulmayacağını sanıyorum: Diyelim bir ilişkiniz var, başka birinden hoşlandınız, bu kişi de size benzer sinyaller verdi, her şey tamam, ama sırf aldatmamak için sevişmediniz. Gidip sevgilinize “Böyle böyle hissettim ama bir şey yapmadık.” diye rahat rahat anlatabilecek misiniz bunu? Sevgiliniz “Ha iyi tamam bana sadıkmışsın o zaman, sorun yok.” mu diyecek? Size sevgiliniz böyle şeyler anlatsa siz ne hissedersiniz?

Daha enteresan durumlar da var: Bir başkasıyla sevişip “Ama sadece cinsellikti.” diyerek sevgilisini sadakatine ikna eden var dünyada. Buna hiç bulaşmayalım.

Demek ki romantik yakınlaşma da yetebiliyor tek-aşklılığın bozulması için. Hardcore seks sahnelerine gerek olmayabiliyor.

Çok daha zor sorular var:

– Mastürbasyon yaparken kimi hayal ettiğiniz, tek-aşklı mı çok-aşklı mı olduğunuzu belirler ya da etkiler mi?nasıl olacak

– Sevgilinizle uzun süre sevişmediyseniz (bunun sebebi fizyolojik de olabilir, duygusal da) ortada bir ilişki var mıdır?

– Sevgilinizle sevişirken bir başkasını hayal ettiniz mi? Örneğin bir porno sahnesini? Ya da tam tersi: Bir pornografik video izlerken aslında sevgilinizi o sahnede hayal ediyorsanız, ortada bir aldatma var mıdır? Peki ya bir başkasıyla sevişirken aklınızda sevgiliniz varsa?

– Sanal seks gibi alengirli alanlara hiç girmiyorum.

Bu zor sorular bir kenarda dursun, ben aslında daha iddialıyım: Bence birçoğumuz için tek-aşklı olmak döngüsel bir argümana dayanıyor.

Ailemizle, yakın arkadaşlarımızla ya da video koleksiyonumuzla yaşadığımız birçok şey, farklı şekilde anlamlandırıldığında aldatma sayılabilir. (öpüşmek, dans etmek, beraber uyumak, onu düşünerek mastürbasyon yapmak, rüyanda onunla seviştiğini görmek vb.) Gözlemlenebilir dünyada yaşanan şey aynı kalıyor. Ama, sırf biz “Ben bu eylemi yaparken onu aldatmıyordum.” dediğimiz için – ve muhtemelen o üçüncü kişi de aynı kanıda olduğu için – hiçbir rahatsızlık hissetmiyoruz.döngüsel argüman

Tam da bu yüzden, “Sadece bir gecelik bir şeydi.” lafı meşru olabiliyor. Tam da bu yüzden, “Hiçbir şey yaşamadık, ama başka birine karşı bunları hissetmiş olmam yeter.” deyip ayrılmayı seçebiliyoruz.

Yani “O sayılmaz, çünkü o sayılmaz.” ya da “Bu sayılır, çünkü bu sayılır.” diyoruz.

 

Ya aşkla seks aynı şey değilse? Romantizm nerede?

Bu, konuyu tartışmaya açık biri için seçilebilecek en radikal yoldu. (Bunun dışında tabii ki Müslüman, Katolik falan olabilirsiniz. Gerçi o zaman ortada konuşulacak bir konu kalmıyor galiba.)

Başka yollar da var. Cinsellikten sadece penetrasyonu değil, daha geniş bir tensel etkileşimi anlıyor olabilirsiniz. (Mesela dans etmek?) Bir deneyimi, bir hissi, bir anı, sevgilinizin yanınızda olup olmamasından bağımsız olarak romantik bulabiliyor olabilirsiniz.

Bu durumda ortalık daha da karışıyor. Hangi ilişkilerin poliamori olmadığını tespit etmek iyice zorlaşıyor. Çok soru var. Ve ben çok azına eli yüzü düzgün bir yanıt verebiliyorum.

Dans ile sevişmek arasındaki fark nedir?

Soruyu tersten sorup sansasyonel manşet furyasına katılmış olabilirim, evet. Ama gerçekten de dans ile sevişmek arasında bolca ortak nokta olduğunu düşünüyorum.

Genellikle dans deyince aklımıza belirli adımların ve figürlerin taklit edildiği performanslar gelir. Oysa örneğin “çağdaş dans” denilen pratikle cinsellik arasında çok net bir ayrım yapmak öyle kolay değil – en azından benim için.

Seksi penetrasyonla sınırlayıp işin içinden çıkmayı deneyebilirsiniz. Ben böyle bir şey yapamayacağım. Seksle ilgili geniş bir görüşüm olmasına gerek de yok, ortada basit bir gerçeklik var: Dans eylemini cinsel buluyorum. Aldığım hazzı cinsellikten aldığım hazdan ayırt etmemi sağlayacak manalı bir fark görmüyorum.dance and love

Önce iki not düşeyim:

Birçok masturbasyonumun aksine, yalnızken dans ettiğimde duyularıma daha çok hitap ediyorum, bedenime bir bütün olarak odaklanıyorum, ve -bak bu enteresan- yorulana kadar devam ediyorum.

– Partnerli sevişmelerime müzik tayin edebiliyorum ve ediyorum da. Yani, yaşadığım bir cinsel deneyimi ifade etmenin en kolay yolu, onu bir şarkıyla eşleştirmek oluyor. Tersi de doğru: Yeni dinlediğim ve beni etkileyen bir şarkı geçmişteki bir cinsel deneyimi çağrıştırabildiği gibi, şarkıyı sevişmeyi hayal ettiğim birine de yakıştırabiliyorum. (“Fon müziği” gibi, hatta o sevişmenin “soundtrack”i gibi düşünün.)

Bu notları düşmemin sebebi, benim açımdan gerçekten ortada bir “problematik” olduğunu göstermek. Devam edelim, birazdan buna döneceğim.

Partnerli seksle partnerli dansı kıyaslamaya çalışayım: Karşımdaki kişiye olduğu kadar kendi bedensel hazzıma da odaklıyım. Birbirimizi kişisel mahremiyet alanlarımıza kabul ediyoruz. Genellikle sözlü olmayan bir iletişim kuruyoruz partnerimle; “uyum”, “fazla ileri gitmemek” vb. yine tanımlı. (Üstelik “sınırlar” daha belirgin, bu bir ölçüde kolaylık bile sağlıyor.)

poledanceDikkat ederseniz direk dansı veya “dirty dance” gibi doğrudan erotizmle ilişkilendirilen örnekler vermemeye özen gösteriyorum. Mesele dansın türü değil. (Nasıl ki mesele seks pozisyonları da değilse.)

Ve fakat, sorunu görüyor musunuz? Dans, genellikle Latin danslarında olduğu gibi sadece teknikten ve dış estetikten ibaret bile olsa, çoğunlukla seks de öyle değil mi? Neredeyse herkesin takip ettiği “adımlar” yok mu sekste de? (Sırasıyla, okşama, öpüşme, elle uyarma, oral seks, penetrasyon, boşalma gibi mesela?)

“Problematik”e dönebiliriz.

Seksin aksine, dans etmek toplumsal olarak daha kabul gören bir etkinlik. Bir barda herhangi bir arkadaşınızla dans edebilirsiniz. Aynı anda birden fazla insanla dans edebilirsiniz. Dans hakkında ulu orta konuşabilirsiniz. Dans kursuna gidebilir, dans kursu verebilirsiniz.dirty-dancing

Dansı romantik bağlamından kopararak meseleyi kökten çözmeyi deneyebiliriz. Ama aynısı seks için de geçerli değil mi? Hatta sanki seks için daha da geçerli: Dans biyolojik bir ihtiyaç değil, ya da en azından seks kadar temel bir ihtiyaç değil.

Seksi romantik bağlamından bağımsız, fiziksel bir faaliyet olarak görmekle benim kategorik bir sorunum yok. Ama içime sinen, dansı da seksi de romantik yüküyle kabul etmek ve sosyal hayatın bir parçası olarak verili almak.

Bu da bizi “problematik”ten “problem”e getiriyor: Dans ettiğim insanlara, bu etkinliğin “öylesine” olmadığını ve benim için bir şeyler ifade ettiğini açıklayabilmek, ama bunu yaparken ortamı dramatize etmemek. (Evet, dans ederken erotik ve cinsel bir haz alıyorum, ama dans etmek istediğim insanlarla bir ömür paylaşmak istiyor da değilim.)

Aynı anda hem “normal” olarak (yani normların sınırları içinde) dans edip hem de karşımdaki insana dürüst davranabildiğim bir çözüm gelmiyor aklıma.

Zaten yapageldiğimiz bir şeye sırf ben “sekstir” dedim diye karşımdaki insanın kendini topyekun çekmesi tuhaf olduğu kadar da gerçek. (Evet, bu aynen böylece başıma geldi.)

Şimdi bunu romantik bir haz aldığınız herhangi başka bir şeye uygulayın. Şarap içmek? Güneşin batışını seyretmek? Sizi çok heyecanlandıran bir konuda sohbet etmek? Dertleşmek?

Evet, kafam karışık.

is this sex