Tag Archives: çekici

#21 Havaalanı oyunu

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #21. Hava alanı ya da AVM gibi kamusal bir alanda biraz zamanınız olduğunda, dikkat çekmeden insanları gözlemleyebileceğiniz bir yere oturun. Sonra, baktığınız her insan hakkında hayal kurun: Bu kişinin sevgilisi için bu kişinin en güzel yanı nedir? Kuvvetli adımları mı, tatlı gülümsemesi mi, parlak gözleri mi, güçlü omuzları mı, yumuşacık saçları mı? Hemen herkes biri tarafından sevilmiştir ya da seviliyordur. Bakın bakalım – sizin bu gözle bakmaya alışmadığınız biri bile olsa – bu kişinin onu sevilir veya arzu edilir kılan yanlarını görebilecek misiniz.

Sırf bu alıştırmayı yapmak için bir alışveriş merkezine gittim oturdum.

Yarım saatin ardından, soruyu beğenmediğimi fark ettim: Karşımdaki kişinin sevgilisi açısından en güzel yanından bana ne?! Birçok şey birçok insanın hoşuna gidiyor ve bence çok saçma şeyler bunlar. (örneğin ruj, oje ve bilumum makyaj…) Saçma olmasa da farklı olabilir. Sırf başkasının zevkinin benimkinden farklı olduğunu keşfetmek için alıştırma yapmaya da gerek yok.

O yüzden soruyu başka türlü sordum kendime: Karşımdaki bu kişiyle tanışmak için ne gibi sebeplerim olabilir?

Dürüst olmak gerekirse uydurduğum sebeplerin büyük bir kısmı “merak” kategorisine giriyor: Yani onu çekici bulmamı sağlamayan, hatta büyük ihtimalle beni pek de olumlu etkilemeyecek, ancak onunla tanışırsam öğrenebileceğimi düşündüğüm şeyler.

Yani anlaşılan bu alıştırmayı yapamadım ben.

Aşk yoksa seks yok… mu?

Kısa yanıt: Var.

Uzun yanıt zor ve tek yazıya sığdırabilir miyim emin değilim.Tennis Australia Commission Shoot

Önceki yazımda seksle tenis oynamak arasında paralellik kuran bir diyalogdan bahsetmiştim. Ben de böyle bir paralellik görüyorum, ama “altı üstü tenis gibi bir şey” anlamında değil, “tenisle kıyaslanabilir bir aktivite” anlamında görüyorum. Daha doğrusu: İki faaliyetin kıyaslanabilmesi, kıyaslanınca denk çıkacakları anlamına gelmiyor.

Evet, seks de, tenis gibi, zaman ve enerjimi başka biriyle/birileriyle paylaştığım, keyif aldığım ve beni geliştirdiğini hissettiğim bir etkinlik.

Seksle tenis arasında gerçekten de kategorik bir fark olmadığını düşünüyorum. Evet, ortada nicelik açısından, yani paylaşımın niceliği açısından ciddi bir fark var. Ama bu niteliksel bir farka denk düşmüyor.

Maç sırasında dur otur küfreden biriyle tenis oynayabilir miyim bilmiyorum. Ya da, iyi bir oyuncu olsa bile, çirkeflik yapan biriyle oynayabilir miyim? Hatta ırkçı olduğunu bildiğim biriyle tenis oynayabilir miyim emin değilim mesela. Yani tenis oynamak da öyle herhangi biriyle yapacağım bir şey değil.

Burada kilit olan, teniste kendimden paylaştığım kısmın görece sınırlı olması. Bunu sadece bedenimi paylaşmak olarak düşünmeyin ama. Teniste duygusal paylaşım da görece sınırlı oluyor. Bu anlamda, tenisten sekse kadarki yolda* benim paylaşım diyeceğim bir sürü aktivite var: sohbet etmek, birlikte yemeğe çıkmak, dans etmek bunlardan sadece bazıları.dancingromantic

Yine de, seks, çok yoğun bir paylaşım olmakla beraber, paylaşımlardan bir paylaşım olmak dışında bir şey değil. Zaten örneğin dans etmek gibi şeyleri seksten nasıl ayırt ediyoruz bilmiyorum pek. Dahası, eğer arkadaşlarımla seviştiğimi hayal edebiliyorsam, onların bir kısmıyla gerçekten de sevişebileceğimi inkar etmek ikiyüzlülük olur.

Seks ve tenis hakkında bu kadar konuştuktan sonra, başlıkta geçen ilk sözcükle ilgili de birkaç laf etmem lazım herhalde.

Seks hakkında konuşmak biraz daha kolay, ama gayet de zor. Cinselliğin nerede başladığı hakkında kafam çok karışık. (Yine de, tenis oynamanın seks olmadığını söyleyebilecek kadar net sayılırım.) Ama konu aşk olunca, fiziksel dünyada yapılan şeyler üzerinden referans noktası aradığımda hep kendimle çelişiyorum. Bir yandan, tüm ilişkilerin bir ölçüde çok-aşklı (poly-amorous) olduğundan şüpheleniyorum. Bir yandan da, sanki aşk dediğim şey “her şeyini paylaşma isteği”ni içeriyor olmalıymış, dolayısıyla yukarıdaki tenis-seks tartışmasından bağımsız olamazmış gibime geliyor. Neyse ki buradaki “her şey”, sadece verili bir anda fiziksel dünyadaki paylaşımlardan ibaret olmayıp, geleceğe desohesays uzanan, planları vb. de içeren bir genel paylaşma hali anlamına geliyor. Zaten böyle de olmasa, arzularımla aşkı ayırt edemezdim muhtemelen.

Aşk hakkında ilham verici bir şeyler yazamayacağım ortada. Onun yerine seksin “sadece seks” olmadığı hakkında bir şey söylemek istiyorum:

Dikkat ederseniz yukarıda tenisten sekse giden bir yol olduğundan ve arada birçok başka etkinlik olabileceğinden bahsettim. Yani aslında cinselliği, bir açıdan, diğer etkinliklere kıyasla daha üst bir yere, hatta belki de en üst yere koydum. Bu gayet öznel bir değerlendirme tabii ki. Yine de, benim için seksin hem “paylaşımlardan bir paylaşım” olduğunu söylerken, hem de “epi topu bir paylaşım” olmadığını söylemiş oluyorum.  Dolayısıyla, biriyle sevişmek istemem, aslında o kişiyi gerçekten önemsediğimi falan da gösteriyor.

Bu yazıya bir problematik tarif etmeden, sadece ortaya bir soru atarak başladım. Ama aslında problematiğe yazının içerisinde değindim bile:

Sevişmek istediğim insanlar var, ama bu insanların hepsine aşık değilim ben. Asıl soru şu: Eğer seks isteği aşkı gerektirmiyorsa, aşkın aşk olduğuna nasıl karar veririz? Daha doğrusu, ben karşımdaki insana aşık olduğumu (ve tabii aşktan ne anladığımı) nasıl anlatabilirim? En zoru; biriyle sevişmeyi gerçekten çok istediğimde, bu kişiye, ona aşık olmadığımı ama buna rağmen ona karşı gayet yoğun şeyler hissettiğimi, tutarlı bir şekilde nasıl açıklayabilirim?

Bu yazıyla bu sorulara yanıt verdiğimi falan iddia etmiyorum tabii ki. Sadece, aklımda dönüp duran sorunsalın bu olduğunu ve yazıyı bu gözle yazmış olduğumu, böylece yazının bu bağlamda okunmasını istediğimi söylüyorum.

whatislove

Not: Yazı boyunca her cümlenin başına “bence” sözcüğünü ekleyin, beni yormayın.

***

* Bu yolun doğrusal olduğu anlamı çıkmasın bu tümceden.

Evet, porno izliyorum: Amatör çekimler

Evet izliyorum, hepimiz izliyoruz. Üstelik gayet de düzenli olarak izliyoruz. Herkes de bunu bildiğine göre, bu bir itiraf metni değil.

Sadece izlerken neler hissettiğimi, porno hakkında ne düşündüğümü anlatmak istedim.lets talk

Pornonun bizzat kendisinin bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum, tıpkı masturbasyonun olduğu gibi. Çeşitli kadın ve erkek bedenleri görmenin ve incelemenin bana çok faydası oluyor.

Profesyonel porno filmlerinin cinsiyetçiliğinden, profesyonel porno yıldızlarının kesinlikle ortalamayı yansıtmadıklarından falan bahsedebiliriz. Bunlar gayet güzel, ben de katılıyorum. Bu, ihtiyacı ortadan kaldırmıyor malesef.

Benim öncelikli tercihim ya ilginç bir senaryosu olan ya da amatör çekimler oluyor.

Amatör çekimler ilham verici. Bu yazıyı sadece onlara ayıracağım.

Çünkü onlarda kendimi görüyorum. Bunu hem iyi hem kötü anlamıyla söylüyorum. İyi anlamıyla, çünkü bazen “işi gücü” bırakıp “aktör”ün beceriksizliğini izlemek yalnız olmadığımı hissettiriyor. Kötü anlamıyla, çünkü ticari olmayan bir ortamda dahi kadının rolüyle ilgili kodların nasıl yeniden üretildiğini görüyorum – üstelik bunlar çoğunlukla benim de tekrar ettiğim kodlar oluyor.

Ayrıca, nasıl gerçek dünyada “barbi bebek”e benzeyen “model gibi” kadınları hiç de çekici bulmuyorsam, sade ve “kusurlu” insanlardan etkileniyorsam, amatör çekimlerde de benzer bir tercihim olabiliyor. İzlediğim şeyi hayal edip boşalmak istiyorsam, bu hayalimin gerçekleşebileceğini düşünebilmek istiyorum. Amatör çekimlerin büyük bir kısmı benim de yapabileceğim videolar oluyor, bu da hayal etmeyi kolaylaştırıyor.

Üstelik yalnız olmadığımı düşünüyorum: Amatör, porno sitelerinde en popüler kategorilerden. Dahası, heyecanlanıp erken boşalan adam, sevişirken çekimde olduğunu hatırlayıp gülmeye başlayan çift vb. de çok izlenen videolar arasında.

Yazıya pornografinin ihtiyaç olduğunu söyleyerek başlamıştım. Şimdi konuyu bağlayabilirim belki.whatareyoulookingat

Cinselliğe o kadar seyrek maruz kalıyoruz ki… Hiç tiyatro izlemeyen aktör gibi hissediyorum kendimi, pornodan uzun süre uzak kaldığımda. Bir adım geri atıp, “Yahu nasıl görünüyor acaba?” diye düşünerek kendimi ve başkalarını izlemek seksten aldığım keyfi arttırıyor.

Belki hayatın içinde cinsellikten bu kadar uzak olmasak, başka insanların cinselliğinden bir şeyler öğrenmek için odamın kapısını kapatmama, kulaklığımı takmama, internet tarayıcısında gizlilik modunu açmama falan gerek kalmazdı.

Bu, kast ettiğim ihtiyacın sadece bir boyutu. “Evet, porno izliyorum” başlığıyla başka yazılar da yazmayı umuyorum.