New Internationalist dergisinde Hazel Healy’nin yazdığı “Is there a feminist spring?” başlıklı makalede şöyle bir tümce geçiyor:
” ‘Boys as young as 11 are watching porn and learning that sex is something you “do to” a girl,’ explains Sophie Bennett, who runs UK Feminista’s schools programme.” (Temmuz/Ağustos 2014, 474. sayı, sayfa 15)
Yani diyor ki:
” ‘Daha 11 yaşındaki çocuklar porno izliyorlar ve seksin “kızlara yapılacak” bir şey olduğunu öğreniyorlar.’ diye açıklıyor UK Feminista’nın okul programını yürüten Sophie Bennett.”
Porno endüstrisinin cinsiyet rollerini iyicene kuvvetlendirerek yeniden ürettiğini görmek için ne dahi olmaya ne de pek bir eleştirelliğe gerek var.
Porno endüstrisine cinselliği metalaştırdığı için* ve/veya topluma cinsiyetçilik aşıladığı için karşı çıkabiliriz. Ama karşı çıktığımız şeyin tam olarak ne olduğunu netleştirmemiz lazım. Ben, açık cinsellik içeren eserlere ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Kadınların cinselliği hakkında çok kısıtlı gerçek bilgimiz var zira:
“Benim şimdiye kadarki deneyimim, hiçbir kadının ben sormadan bana ne yapacağımı söylememiş olması. Konuyu, tabii ki gayet tedirgin bir biçimde, hep ben açıyorum. Açtıktan sonra da genellikle partnerimin ağzından cımbızla laf alıyormuş gibi hissediyorum. …
Tüm cinsellik bilgisini abuk subuk porno filmlerden edinmiş olan bunca erkek, eğer kimse onları uyarmazsa uzunca bir süre kendilerini kandırarak (ve partnerlerini mutsuz ederek) yaşayacak.” (“Friends with Benefits” ve Hollywood’un seksten anladığı)
Şimdi pornografinin birçok versiyonu olduğunu, az da olsa bazılarının cinsiyetçi rollere belli ölçüde eleştirel yaklaştığını akılda tutarak, porno ihtiyacına bir de bu gözle bakalım. Bunun bir kısmı, bugün cinselliğin topyekun baskılanmış olmasından doğan bir ihtiyaç:
“Cinselliğe o kadar seyrek maruz kalıyoruz ki… Hiç tiyatro izlemeyen aktör gibi hissediyorum kendimi, pornodan uzun süre uzak kaldığımda. Bir adım geri atıp, “Yahu nasıl görünüyor acaba?” diye düşünerek kendimi ve başkalarını izlemek seksten aldığım keyfi arttırıyor.
Belki hayatın içinde cinsellikten bu kadar uzak olmasak, başka insanların cinselliğinden bir şeyler öğrenmek için odamın kapısını kapatmama, kulaklığımı takmama, internet tarayıcısında gizlilik modunu açmama falan gerek kalmazdı.” (Evet, porno izliyorum: Amatör çekimler)
Bir başka kısmı, cinselliğin kiminle yapılıp kiminle yapılmayacağına dair normların hepimize aynı ölçüde hitap etmemesi:
“Etrafımdaki insanlar içinde, yaşıtım kadınlar içinde etkilendiklerimin oranı çok düşük, oysa örneğin benden yaşça gayet de büyük olan kadınlar içinde etkilendiklerimin oranı bayağı yüksek. …
… Buna rağmen, yani paylaşabileceğimiz şeyler olduğuna dair somut bir veri olmasına rağmen, benim bu kadınlara yaklaşmam garip karşılanıyor.
…
Gerçek dünyada, farklı yaş gruplarından insanların cinsellik yaşama oranı çok çok düşük. Pornografik yayın yapan sitelerde, farklı yaş gruplarından insanların seviştiği videoların diğer videolar içinde oranı düşük, ama çok da düşük değil. Öte yandan, kendisinin dahil olmadığı yaş grubundan insanların pornosunu izleyenlerin oranı görece yüksek.
Üstelik bu izleyici davranışı çift yönlü çalışıyor: Yaşlılar gençleri izliyor, hadi onu anladık diyelim, ama gençler de yaşlıları izliyorlar gayet.
Demem o ki, yahu madem bu videoları izliyoruz, madem böyle şeyleri düşünüyoruz, neden bu konunun gerçek dünyada karşılığı yok?
…
Belki de, yalnız kaldığımızda ve tüm seçeneklerle serbestçe karşılaştığımızda yaptığımız tercihler (yani, bu yazı bağlamında, tercih ettiğimiz porno türleri) bize arzularımızla ilgili sosyal hayatta görmediğimiz ve göremeyeceğimiz şeyler anlatabilir.
Belki de, porno izleme alışkanlıklarımız üzerine düşünmek, kendi cinselliğimizi keşfetmemiz için, kendi cinselliğimizle barışmamız (ya da tersine, mücadele etmemiz) için bir fırsat sunabilir.” (Evet, porno izliyorum: Farklı yaş grupları)
Bir kısmı ise, belki cinsellik üzerindeki baskılar kalksa bile medeni cesareti olmayanlarımızın yine de duyacağı bir ihtiyaç:
“Asıl ilgimi çeken, gerçekten kamusal alanda ve gerçekten “halk” tarafından görülme ihtimali olacak şekilde sevişenler. …
Etrafımdaki insanlarla cinsellik konusunda açık olsak bile, porno bana kendimin ve/veya partnerimin medeni cesareti(miz) olmadığı için gerçekleştiremediğim bir cinsel deneyim ve hayal gücü sağlıyor. Yani, dünyanın en özgürlükçü arkadaş çevresine bile sahip olsam, pornoya olan ihtiyacım ortadan kalkmayacak – ya da en azından “kamusal alan” kategorisine.” (Evet, porno izliyorum: Kamusal alan)
Üstelik pornonun dönüp kendime bakmamı sağlayan bir yanı da var:
“[Amatör çekimlerde] kendimi görüyorum. Bunu hem iyi hem kötü anlamıyla söylüyorum. İyi anlamıyla, çünkü bazen “işi gücü” bırakıp “aktör”ün beceriksizliğini izlemek yalnız olmadığımı hissettiriyor. Kötü anlamıyla, çünkü ticari olmayan bir ortamda dahi kadının rolüyle ilgili kodların nasıl yeniden üretildiğini görüyorum – üstelik bunlar çoğunlukla benim de tekrar ettiğim kodlar oluyor.” (Evet, porno izliyorum: Amatör çekimler)
Dahası, pornoyu tersten izlemek, yani orada gördüklerimin gerçeği ne kadar yansıttığını sorgulamak da mümkün. Çünkü,
“geleneksel porno sektörü, bir erkeğe, sadece kadınların ne istediğiyle ilgili yanlış bilgi vermiyor. Aynı zamanda, nelerin erkeğin hoşuna gideceğiyle ilgili de gizli varsayımlar yapıyor.
Penetrasyonun daha hızlı ve daha sert olması gerekmediğini … fark etmek için dahi olmaya falan gerek yok. …
Ama nihayetinde, erkek egemen bir toplumda olduğumuzu, bu fast and furious tarzın erkeğin fiziksel hazzını arttırdığını ve dolayısıyla – kadınların orgazmı diye bir derdimiz olmadığına göre – kendi keyfimize bakmamızın öğütlendiğini sanmıştım. Oysa erkeğin en çok keyif aldığı yöntemin bu olduğu da hiç bariz değil. Mesela sevişmenin sonuna doğru bilinçli olarak yavaşlamak hiç aklıma gelmemişti yakın zamana kadar. Bir süredir bunu deniyorum ve şaşırtıcı derecede zevk alıyorum.” (Daha hızlı ! Evet ! Daha hızlı !)
Ayrıca mesela, porno filmlerinin tam aksine,
“Bence kadın cinsel organının “tıraşlı” olması hiç de iyi bir şey değil.
Bir kere, genellikle, sevişmeden hemen önce değil biraz zaman önce tıraş olunduğu için, yeni çıkmaya başlayan kıllar batıyor (oysa biraz uzun olsalar hiç batmayacaklar). Dahası, atlanmış tek bir kıl veya kesilmiş ama deriye yapışıp kalmış bir küçük parça, ayakkabı içine kaçan küçücük bir taş parçası gibi sinir bozucu olabiliyor. (Oysa plajda yalınayak yürümek dert değil mesela.)” (Cunnilingus’ta dikkat edilecek hususlar)
Pornonun erkekleri (ve kadınları) yanlış yönlendirmesinin dahi faydalı olabileceğini sanıyorum. Hepimiz zaten sürekli tüm toplum tarafından gizli veya açık kodlarla kadın-erkek rolleri ve seks konusunda yanlış yönlendiriliyoruz; porno eserleri bu yanlışları somut olarak göstermek için iyi bir araç olabiliyor. Yani toplumun kılcal damarlarında akan cinsiyetçiliği göz önüne çıkarıyor olması başlı başına faydalı olabilir. (Öte yandan, porno eserlerdeki birçok abartılı sahnenin izleyicide “Bu ne be?” tepkisi oluşturabileceğine de inanmak istiyorum.)
İşte bir “Bu ne be?” anı.
Örneğin bu yazının en başındaki alıntıdaki gibi, seksin kızlara yapılan bir şey olması bilgisi, porno olsa da olmasa da benim hayatımdaki temel varsayımlardan biriydi. Üstelik etrafımdaki kadınlar da bunu büyük ölçüde böyle görüyorlardı:
“… büyüdüm, büyüdükçe de azıcık akıllanır gibi oldum. Kadın “gideri olan/olmayan”, yani “götürülecek” bir şey olmaktan çıktı. Lisenin sonlarına doğru ve üniversitenin ilk yıllarında artık kadınları bu anlamda cinsel obje olarak görmüyordum.
Ama yine de cinsellik açısından obje olarak görüyordum kadınları ! …
Cinsellik hâlâ erkeğin talep ettiği bir şeydi. Kadın bu talebi değerlendiren ve kabul veya reddeden kişiydi. Bir bakıma, sanki kadınlar normal şartlar altında sevişmek istemezler, gibime geliyordu. …
Dolayısıyla seks, erkeğin talep ettiği, kadının arz ettiği bir hizmetti.” (Gideri olan kızlar özelden yazsın.)
Cinsiyetçi pornografik eserlerin bu toplumsal algıyı deşifre etmemize yardımcı olabileceğini sanıyorum.
Öte yandan, madem öyle, kendi cinselliğimle ilgili de video ve fotoğraf çekmeye olumlu yaklaşmam lazım değil mi? Bir bakıma evet, ama her şeyden önce şu var:
“… bugün bir kadının seks videosunu çekmek aynı zamanda ciddi bir şantaj aracı olabiliyor. Dolayısıyla, böyle bir şeyi hiçbir partnerime asla önermek istemem. Hadi diyelim bana güvendiler (bence kimseye bu kadar çok güvenmesin kadınlar), ya bir şekilde bizim elimizden çıkıverirse video?” (Evet, porno izliyorum: Peki orada olmak ister miydim?)
Bu sorunu ortadan kaldıracak ama başka bir soruna işaret edecek şekilde, şöyle bir yorum yapmıştı biri:
“Bi keresinde ben (kadın tarafı) bi sevişmeyi kaydetmiştim. Tripod üstünde bir kameraya karşı sevişirken insan kaydedilmekte olduğu hissinden kurtulamıyor, iş “performans”a dönüşüyor ister istemez. Sonra çektiğimiz şeyi hiç bilgisayara aktarmadan, kameradan izleyip silmiştik. Hepsini izlemeye dayanamamıştım, hiç uyarıcı filan gelmediği gibi rahatsız edici gelmişti bir de.” (Evet, porno izliyorum: Peki orada olmak ister miydim? – “eyyorcu” isimli okuyucunun yorumu)
Toparlarsak:
1. Porno endüstrisinin ezici bir çoğunluğu cinsiyetçi normları güçlendirerek yeniden üretiyor.
2. Pornografik eserlere, hem cinsellik bugün yaşamımızın doğal bir parçası olamadığı için, hem de hayal gücümüzü geliştirebileceği için ihtiyacımız var.
3. Pornografik eserlerin cinsiyetçi normları vurgulaması, ayrıca bu normların deşifre edilmesine ve sorgulanmasına önayak olabilir. (Böyle çalışmalar feminist literatürde bolca mevcut.)
4. Öte yandan, tüm pornografik eserlerin belli bir ölçüde “performans” olduğunu akılda tutmamız gerekiyor. Bu sırf sik boyuna ve kaslarına göre seçilmiş aktörlerle stüdyoda çekilmiş videolar için değil, orada bir kameranın olduğunu bilen amatörler için de geçerli. Tüm pornografiyi bu gözle izlememiz lazım: Hem insanların nasıl göründüğünü, hem de nasıl görünmeye çalıştıklarını göz önünde bulundurarak.
Pornografiyle haşır neşir olmak (ve aynı zamanda aramıza bir mesafe koymak) cinsellik hakkında algımızı genişletebilir. Özellikle de bu haşır neşir olma halini açıktan açığa yaparsak…
***
* Mesela HES karşıtı mücadele de suyun metalaştırılmasına karşı çıkıyor.