Tag Archives: erkek bedeni

İstemek – G.Y.

Bir adam nasıl bu kadar güzel olabilir ? Bembeyaz teni, hiç kesmediği ama hiç de acıtacak kadar uzamayan sakalları, hafif kısık bakan iri kara gözleri, Matisse’in eli değmişçesine inceden kıvrılan dudakları, sanki ağır bir işte çalışıyormuş da öyle özensizce kendi kendine ortaya çıkmış gibi gözüken kasları, garip bir şekilde insanı evrime inandırıcasına hoş gözüken vücut kılları, kelebeklerin vadisi olmuş sırtı, bu kez Adem in günaha iteceğinin kanıtı niteliğindeki boynu, selviden boyu. Bir adamın nasıl bu kadar iyi bir erotik üslubu olur ki edebiyatçı olsun istersiniz?schiele

Hem de entellektüel, hem de zarif, hem de hem de hem de “hem” lerim çoğul ifadelerim yetersiz kalıyor tanımlamakta.

Evet o benim olsun istiyorum. Bana ait bir şey olsun, onu geçireyim loş bir ışığın altına bir sigara yakayım, 2-3 saat yavaş yavaş soyup izleyeyim onu. Kutsal kitaplardan daha güvenilir bir kaynakmışçasına inandırır beni tanrının varlığına beğenim.

Sonra öpmeyeyim onu öyle yatırayım yatağıma. Bir süre tapayım ona, çiçeklerle süslü bir sunak, bir kılıç, bir kitap, bir mektup, bir deli. Bir bardak su içireyim suyun berraklığı ellerine ne kadar da yakışır. Sonra su aksın sakallarına, bacaklarına, kasıklarına. Bir bardak su içeyim. Nefesimi nefesinin içinde boğayım. Dilimi göğüs kafesinde, parmaklarımı bedeninin en ücra yerinde. Bacak omuz üstüne atayım. Bütün günahlarını en kısa yoldan boynuma alayım. Sırtını görebileceğim bir yere asayım. Dişlerim köprücük kemiğine takılsın. Koltukaltlarında manolya ağaçları vardır, bu güzel koku ondan. Çiçeklerin içinde bayılayım. Ayılayım.dying hercules

Çarşaflar görgü tanığı olarak kalsın ne çıkar .

Yastık çok amaçlı kullanılsın.

Ki ben her güzel adam tanıyışımda dünyanın acımasızlığını aklıma getiririm.

Dünya çok acımasız. Bir diğer beğeniyi unutturmak için hep daha iyisini çıkartır karşına.

Bu bana tatlı bir acı verir.

Sanki sonsuza doğru uzanan bir nehir gibi .

İnsanın doyumsuzluğu dünyanın suçudur.

Daha güzelin varlığına inandırırcasına dönen dünyanın.

#3 Denemeye değer kimi hatırlatmalar

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #3:
Sevgiyi hak ediyorum.
Bedenim olduğu haliyle gayet seksi.
Bir şeyi istemeyi de, istemediğim bir şeye hayır demeyi de bilirim.
Zorlukları gelişme fırsatlarına çeviririm.
Kurduğum her yeni bağlantı, beni büyütür.
Keyif dolu bir hayat için gerek duyduğum her şey benim içimde.
Seks, seven ruhumun güzel bir dışavurumudur.
Zevk almaya doğru bizzat kendi yolumda ilerliyorum.

Tanıdığım birçok erkeğe kıyasla çok daha seyrek kendi bedenime bakıyorum. Çok kez, uyanıp kahvaltı edip bir kez olsun aynaya bakmadan sokağa çıktığım oldu. Hatta, sokakta vitrinden yansımamı görüp “Tüh, tüm kıyafetlerim aynı renk olmuş pijama gibi…” diye düşündüm kaç kez…

Ama hep böyle değildim sanırım. Küçükken ayna karşısında dans ettiğimi, Michael Jackson taklidi yaptığımı falan hatırlıyorum. Sonra ergenlikle birlikte, aynayla ilişkim sivilce patlatmaktan ibaret hale geldi. Sivilceler gidince ayna da gitti. Şimdi sadece (iki haftada bir) tıraş olurken bakıyorum kendime, bazen de saçımdaki kepekleri kontrol etmek için.

Vücudumda beğendiğim veya seksi bulduğum çok az kısım var. Kesinlikle çirkin bulduğumsa birçok yer: ayaklarım, bacaklarım, penisim (bu benim penisimle ilgili değil, bence penis zaten saçma bir organ), göbeğim, ellerim, burnum, gözlerim, dişlerim, saçlarım mesela.

Kendi bedenimi “olduğu haliyle” hiç seksi bulmadığım gibi, ne yapsam seksi olur onu da bilmiyorum. Yani neremle ilgili neyin yanlış ve dandik olduğunu biliyorum, ama nasıl “düzeltilir”, düzeltilebilir mi, hiçbir fikrim yok.

Şimdi kitap diyor ki ” Bedenim olduğu haliyle gayet seksi.” cümlesini kendime hatırlatmalıymışım. Hatırlanacak bir şey yok, ben bu cümleye katılmıyorum ki. Hatta aslında listedeki diğer önermelerle veya bir etik sürtük olmakla alakası var mı ondan da emin değilim.

Screenshot from 2015-03-11 17:55:11

“Seksi erkek bedeni” diye arayınca bunlar çıkıyor Google’da.

Bedenimde bir şeylerin eksik olduğunu düşünmüyorum. Bedenimde bir şeyleri değiştiresim yok. (Belki de bedenimi, onunla haşır neşir olacak kadar sevmiyorumdur.) İnsanların benimle bedenimin şu veya bu açıdan seksi olması sayesinde sevişmek isteyeceklerini düşündüğümde, bir gülme geliyor…

Böyle saçma şey mi olur!

Belki daha doğru bir hatırlatma “Seks, seven ruhumun güzel bir dışavurumudur.” cümlesinde gizli. (Burada ruhtan materyalist bir şey anlayalım, yoksa konuşacak bir şey kalmıyor.) Sevişenin sırf bedenim değil. Ben sevişiyorum. Ve karşımdaki insanın bedeniyle değil, o kişiyle sevişiyorum.

Partnerli seksin muhatabı, (en az) iki kişidir, iki beden değil.

Bu anlamda kendimi seksi buluyorum bak: Ellerim çirkin ama masaj yapmayı bilirim; ayaklarım çirkin ama fena dans etmem; yüzüm çirkin ama ağzım iyi laf yapar. Bunların seksle ilgisi yok mu? Bence var. Zaten seks dediğimiz tam olarak nasıl bir şey ki?

***

Bunun dışındaki, kişisel gelişim kitabından fırlamış gibi duran hatırlatmaları es geçiyorum.

Bizim Bedenlerimiz, Bizim Kararlarımız – Tom Gualtieri (#4)

Penis başıyla klitoris, en azından görsel olarak, bağıntılı görünebilir, ama Morris L. Sorrells’in 2006’da yaptığı bir araştırma, penis başının değil sünnet derisinin en duyarlı bölge olduğunu tespit etti ve sinirsel işlev açısından sünnet derisinin klitorisin benzeri olduğunu gösterdi. Araştırma ayrıca kesilmemiş erkekte penis başının daha duyarlı olduğu sonucuna vardı. Embriyonik olarak sünnet derisiyle benzeşen bir deriyle korunan klitoris kaplı olduğu için aşırı duyarlı kalıyor.

“Sünnetli penisin başı sünnetsiz başına kıyasla daha az duyarlıdır. Sünnet derisinin içiyle dışı arasındaki geçiş bölgesi [mukokütanöz birleşim yeri] sünnetsiz penisin en duyarlı bölgesidir ve sünnetli derinin en duyarlı bölgelerinden daha duyarlıdır. Sünnet penisin en duyarlı kısmını [mukokütanöz birleşim yerini] kesip çıkarır.” Continue reading

Bizim Bedenlerimiz, Bizim Kararlarımız – Tom Gualtieri (#3)

“Genç oğlanlarda [mastürbasyonu durdurmak için] neredeyse daima başarılı olan bir çare, sünnettir… Operasyon bir cerrah tarafından anestezi yapılmaksızın uygulanmalıdır ki operasyona eşlik eden kısa süreli acı akılda faydalı bir etki bırakabilsin, özellikle de cezalandırma fikriyle birleştirilmesi durumunda. Birkaç hafta süren acı pratiği durduracak … “ John Harvey Kellogg, hekim (1852-1943)

Kellogg’un geç Viktoryan çağda önerdiği suistimal 21.yüzyılda herhangi bir ebeveynin midesini kaldırmaya yetecektir. “Suistimal” böyle bir standart prosedür için ağır bir sözcük gibi görünebilirse de, Kellogg’un sünneti bir “çare” olarak gösteren tasviri durumu hem yanlış tanıtıyor hem de iğrenç bir şekilde, olduğundan hafif gösteriyor. Kellogg’a göre eğer oğlunuzun kendine dokunduğunu görürseniz, onu penisinin bir kısmını keserek cezalandırmalısınız – bir çeşit Pavlovcu eğitim. Bence psikotik bir şey bu. Continue reading

Bizim Bedenlerimiz, Bizim Kararlarımız – Tom Gualtieri (#2)

Makalenin şurada bulabileceğin ilk parçası, şöyle bitiyor:

“Cinsel zapt, tahakkümle alakalıdır.

Peki, oğullarımız doğar doğmaz elimize bir bıçak alıp anatomilerinin en hassas ve duyarlı bir parçasını keserek ne gibi bir tahakküm uygulamış oluyoruz? Anne-çocuk ilişkisine ne oluyor mesela, yeni doğmuş bebeğini ona en korkunç acıyı yaşatacak bir yabancıya teslim ettiğinde?”

Flowchart1

Ben sünnetten kalıcı hasar gördüm. Kötü uygulanmış bir ameliyat beni, bazı cinsel faaliyetler sırasında katlanılmaz acılar yaşatan ciddi yara ve aşırı duyarlılıkla baş başa bıraktı. Bu duyarlılık yaşlandıkça daha da kötüleşti. İşin özü, bir kısımdan olması gerektiğinden fazla parça alınmıştı. Yetişkinliğimde, hastaneden eve penisimde dikişlerle geldiğimi öğrendim. Muayenenin ardından, bir ana damarın zarar gördüğü ve kesimin çok derinden yapıldığı açıkça ortaya çıkmıştı. Continue reading

Bizim Bedenlerimiz, Bizim Kararlarımız – Tom Gualtieri (#1)

“Benim bedenim, benim kararım.”

Bu lafı seviyorum, indirgemeci basitliğine rağmen. Bunun yanında tüm argüman manasız duruyor.

Amerika’da biz bedenimizle ne istersek yapabiliriz, intihar (bu başka bir yazının konusu) ve yasa dışı maddeler kullanmak dışında. Piercing’ler, dövmeler, kollajenler, cinsiyet değişiklikleri ve hormonlar, göğüs büyütmeler… Liste uzadıkça uzuyor, üstelik müdahale içermeyen diyet, güzellik rejimi, ağda, epilasyon, saç stilleri, klasik saç kesimi ve boyatma, ve hatta (yok artık!) egzersiz yapmayı saymıyorum bile. Kendimizi güzel veya özel hissetmek ya da sırf ortama uyum sağlamak için kendimizi maviye boyayabilir, burnumuza halka takabilir, kulağımızı esneten devasa küpeler takabilir, deri elbiseler giyebilir veya dağlar kadar silikon kullanabiliriz. Haklarımız için savaşırız. Continue reading