Bizim Bedenlerimiz, Bizim Kararlarımız – Tom Gualtieri (#2)

Makalenin şurada bulabileceğin ilk parçası, şöyle bitiyor:

“Cinsel zapt, tahakkümle alakalıdır.

Peki, oğullarımız doğar doğmaz elimize bir bıçak alıp anatomilerinin en hassas ve duyarlı bir parçasını keserek ne gibi bir tahakküm uygulamış oluyoruz? Anne-çocuk ilişkisine ne oluyor mesela, yeni doğmuş bebeğini ona en korkunç acıyı yaşatacak bir yabancıya teslim ettiğinde?”

Flowchart1

Ben sünnetten kalıcı hasar gördüm. Kötü uygulanmış bir ameliyat beni, bazı cinsel faaliyetler sırasında katlanılmaz acılar yaşatan ciddi yara ve aşırı duyarlılıkla baş başa bıraktı. Bu duyarlılık yaşlandıkça daha da kötüleşti. İşin özü, bir kısımdan olması gerektiğinden fazla parça alınmıştı. Yetişkinliğimde, hastaneden eve penisimde dikişlerle geldiğimi öğrendim. Muayenenin ardından, bir ana damarın zarar gördüğü ve kesimin çok derinden yapıldığı açıkça ortaya çıkmıştı.

Sünnetle ilgili forumlarda ve aktivist gruplarda görülebilecek resimlerdeki grotesk hasara kıyasla (sünnet sebebiyle ciddi anlamda deforme olmuş bu penislere göz ucuyla bile bakmak uykularınızı kaçırabilir), benimki biraz şükran etmeyi bilmeyen birinin şikayetleri gibi görünebilir; sonuçta seks hayatım normal sınırların içinde kaldı. Hasar, yakından bakmazsanız görünmez bile. Çıplak poz vermem ve sahneye çıplak çıkmam istendi. Kendi cinselliğimden başka bir cinsel deneyimim yok, ama bedenim doğanın tasarladığı şekliyle kalsa nasıl bir seks hayatım olurdu diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

Yani şimdi bir konuyu açıklığa kavuşturalım lütfen. Oğlunuzun cinsel organının bir kısmını kesmek istiyorsunuz çünkü yetişkin olduğunda HPV ile temas etme ve akabinde HPV aşısı olmamış bir kadınla seks yapma olanağı var, öyle mi?

Pardon. Hayır. Bir erkeğin bedenini yaşam boyu değiştirecek böyle bir şeyi kabul edemem.

*

David Reimer’in durumu, en aşırıya ulaşmış bir en-kötü-durum senaryosu (bu vites yükseltmeyi bilinçli yapıyorum). Aralık 1997’de Rolling Stone dergisinde işlenene kadar pek bilinmiyordu. Reimer ve ikiz erkek kardeşi, doğumdan birkaç hafta sonda fimoz teşhisiyle (sünnet derisinin penis başının çıkışını engelleyecek şekilde daralması) sünnet edilmeye yollandılar. Reimer’in ameliyatı korkunç derecede kötü geçince, kardeşininki iptal edildi. Kardeşinin fimozu, ki çoğunlukla ameliyatla tedavi edilir, ameliyatla müdahale edilmeksizin kendiliğinden temizlendi. Ancak Reimer’in penisi siyahlaştı ve düştü.

Reimer’in penisi siyahlaştı ve düştü.

Benim için bu vakadaki en berbat ironi, ikisinin de tedavi edildiği durumun Reimer’in kardeşinde kendiliğinden geçmesi.

Reimer’in penis kaybı, bir seri trajik karara yol açtı. Önce, ebeveynleri Johns Hopkins’teki bir bilim insanı tarafından David için bir yeniden cinsiyet belirlenmesi seçmeye ikna edildiler. Bunu orşiektomi (testisin cerrahi yolla çıkarılması) ve ardından David’i hayatı boyunca hormonlar ve onlarca cinsel ameliyat yoluyla bir kız gibi yetiştirme çabaları izledi. Ergenliğinde Reimer’in babası kendisine neler yaşandığını anlattı ve Reimer hayatını bir erkek olarak yaşamaya çalıştı, ta ki 2004’teki intiharına kadar.

Reimer’in hikayesi otuz yıl boyunca rapor edilmeden kaldı. Benzer öyküler, dehşete kapılmış hemşireler, doktorlar ve yöneylem araştırmacıları tarafından anlatılan öyküler, dinlemek isteyenler için birçok yerde bulunabilir. Kimliğinin açıklanmamasını isteyen bir hemşire bana şunu anlattı:

“Sünnetten kısa bir süre sonra penisi siyahlaşıp çürüyen bir bebek gördüm. Değerlendirme için hastanemize transfer edilmişti ve iki hafta içinde öldü.

“Sonra birkaç ay önce, üretral müdahaleyle kısmı uzuv alımı yaptık. O bebek de üçüncül bakım hastanesine onarım için yollanmak zorunda kaldı ve ömür boyu ürolojik komplikasyonlar yaşayacak. Babasını avutmaz imkansızdı.”

Ve bunlar anlattığı öykülerden sadece ikisi. Ve bunlar sadece tek bir hemşirenin gözlemleri. Sırf bu hafta kötü yapılmış sünnetlerle ilgili üç makale okudum. Biri, kötü gerçekleşen sünnetlerin ardından penisini kaybeden ikizleri anlatıyor. Diğeri, Yahudi sünnet töreni sırasında penis başının kısmen kesilmesini. Bu erkek çocuklar ve medyada bahsedilmeyen onlarca diğer çocuk için nasıl bir şey olacak büyümek ve yetişkin olmak?

Erkekler “Hey, benim çükümde sorun yok” dediklerinde aksine inanmak için hiçbir sebep yok, ancak onlara duyarlılık kaybıyla yanıt verebilecek erkekler de var. Sağlıklı erojen dokusunun alınması, kaybı fark edilse de edilmese de, tartışmanın merkezini oluşturuyor ve bu konudaki sessizliğin sesi “Çüküm çalışıyor”dan daha yüksek çıkıyor. Hiç sahip olmadığın bir şeyin eksikliğini hissedebilir misin? Ben hissediyorum.

*

Çocuk Sağlığı ve İnsan Hakları Ortaklığı (Children’s Health & Human Rights Partnership – CHHRP) kurucularından Hekim Christopher Guest APA’nın açıklamasını “ciddi ölçüde hatalı” buluyor. Reuters’in yayınladığı bir basın açıklamasında ve diğer online yayınlarda Guest şöyle diyor:

“ ‘Sünnet penisin yapısını değiştirir ve bu da kaçınılmaz olarak işlevde değişikliğe yol açar. Çocuk yaşta sünnetin erkeklere uzun vadeli etkileri araştırılmamıştır.’ Kanada merkezli Sünnetin Zararlarıyla İlgili Küresel Anket (Global Survey of Circumcision Harm) tarafından toplanan anekdotal kanıtlar yığınına değindi. Guest ayrıca son 12 ayda 900’den fazla erkeğin bir online ankette gördükleri zararı rapor ettiklerini belirtti.”

Reimer’a uygulanan sünnet alışılmadık bir yöntemdi ve her ne kadar bugün çeşitli yöntemler varsa da her biri başka başka riskler içeriyor. Zarar öyküleri şehir efsanelerinden ibaret değil.

Boulder-Colorado’daki Okuryazarlık ve Dil Merkezi (Literacy & Language Center) kurucusu ve yöneticisi Miriam Pollack’ın fevkalade duygulandırıcı bir Youtube videosuna denk geldim. Kendisi ayrıca kendini adamış bir Yahudi entelektüel ve anne-aktivist. Pollack bu videoda Yahudi sünnet töreni hakkındaki kişisel duygularını ifade ediyor:

“… bir anne olarak bebeklerime bu ayinin yapılmasına tanıklık etmenin yarattığı travma… Soruları formüle dahi edemiyordum çünkü bugüne kadar inandığım ve güvendiğim her şeyle çelişki içindeydiler. Ve ancak birçok yıl sonra … sünnetin ne olduğunu öğrenmeye karar verdim ve şoke oldum. O günden beri kalbimi tekrar bir araya getiremedim.”

Pollack’ın hislerini haklı kılacak hiçbir empirik data olmadığı için kendisinin duygusal tepkisi kolaylıkla görmezden gelinebilir. Ancak Intaktivist panolar çocuklarının çığlıklarına kulak vermiş veya oğullarının şoka gidişini izlemiş ve bu “çok geç” anda korumacı içgüdüleri alevlenmiş annelerin öyküleriyle dolu. Çocuğunu bu geçici acıya veya kötü ihtimalle ömür boyu gazaba maruz bırakma kararını oğluna hiç karar payı bırakmaksızın alan bir ebeveyn nasıl bir pişmanlık duyar?

Sünnet derisinin bir işlevi olduğunu düşünseniz de düşünmeseniz de; bu konuda araştırma yapsanız da yapmasanız da; bu tuhaf geleneğin çocuğu travmatize edeceğine inansanız da inanmasanız da; gerçek aynı: oğlunuz büyüyüp adam olduğunda ona seçim şansı bırakmamış oluyorsunuz.

Hugh Young, www.circumstitions.com‘un kurucusu, dini sünnet hakkında konuşurken şöyle dedi:

“Ne kadar antik olsa da, ne kadar güzel bir tören olsa da … ne kadar insanları atalarına bağladığına inanılsa da, ne kadar kutsal bir emir olsa da – aslında gerçekleşen olay, bir bebeğin zapt edilmesi, cinsel bölgesinin bir kısmının kesilmesi ve bu bireylerin ömür boyunca kesilmiş kalmalarıdır.”

*

Amerikan Pediatri Derneği’nin revize edilmiş açıklaması, çocuklarımızın genitallerinin cinsel işlevlerini görmezden geliyor; diğer medeni ülkelerde barbarlık ve gereksizlik sebebiyle rutin çocuk sünnetine karşı çıkan tıbbi örgütlerin açıklamalarını ıskalıyor. Cinsellikle ilgili tüm meselelerde düştüğümüz hata, cinsel zevk hakkında ve, daha spesifik olmak gerekirse, bu zevkin kalitesi hakkında düşünürken duyduğumuz utanç: Çocuklarımızın bir gün büyüyüp cinsel bireylere dönüşeceklerini düşünmek püritan yaramızı kaşıyor; yine de sünnet derisi erkeğe yetişkinliğinde en ince cinsel zevki sağlamaya yaramalıdır. “Yeterince iyi” bir cinsel hazdan ibaret değildir seks. Yani, bunu tartışmaktan nasıl kaçınabiliriz? “Kesivermek” daha kolaydır – ama kimin için daha kolay?

Sünnet şiddet olmasa da, sünnet derisi erkeğin cinsel anatomisinin işlevsel bir parçası olmasa bile, nasıl olur da bunun alınmasına başkaları karar verir? Oğullarımızın yetişkinliklerindeki cinsel hayatlarıyla ilgili kalıcı kararlar alırken, “Benim bedenim, benim kararım” lafını nasıl savunabiliriz?

***

Makalenin devamı şurada.

Tom Gualtieri’nin kısaltarak çevirdiğim makalesi 31 Ağustos 2012′de “Our Bodies, Our Choices” başlığıyla The Weeklings’de yayınlandı.

Tom Gualtieri (@TomGGualtieri) birçok disipline el atmış bir tiyatro sanatçısı: söz yazarı, oyun yazarı, oyuncu, yönetmen, örgücü.

One response to “Bizim Bedenlerimiz, Bizim Kararlarımız – Tom Gualtieri (#2)

  1. Pingback: Bizim Bedenlerimiz, Bizim Kararlarımız – Tom Gualtieri (#1) | Bir Şey'in Anıları

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *