Tag Archives: tatmin

Eğlenceli / Normal / Sıkıcı

Sevişirken, doğrudan seni uyaran ve heyecanlandıran birçok şey yapıyorsun (ya da partnerine yaptırıyorsun). Bunlar mesela seni oral yolla uyarması olabilir, penetrasyon olabilir, sıkı sıkı sarılmak olabilir, elle veya parmakla yapılan şeyler olabilir.

Ama seni heyecanlandıran her şey partnerini heyecanlandıracak diye bir şey yok tabii. Daha kötüsü, partnerini heyecanlandıran kimi şeyler sana bayık geliyor olabilir. İşte o zaman, sırf partnerinin zevk aldığını görmek, ona bu zevki verenin sen olduğunu hissetmek için bir şeyler yaparsın; ayrıca, partnerini heyecanlandırmak seni de heyecanlandırır muhtemelen.

Bu kadar laf kalabalığı yeter. Önceden, sevişirken neye Evet / Hayır / Belki diyeceğim hakkında bir egzersiz yapmıştım. Şimdi soruyu, partnerimin cinsel tatmini açısından tekrar soruyorum:

Beni doğrudan uyarmayan, ama partnerimi uyaran hangi cinsel etkinlikleri yapmak eğlencelidir? Hangilerini, pek de eğlenmeden, yalnızca seksin bir parçası olarak yaparım? Hangilerini yaparken sıkılıyorum?

Cunnilingus

Süper eğlenceli. Hem partnerimin kalçalarına ve bacaklarına dokunuyorum, hem de tüm bedenini seyretme fırsatım oluyor. Ayrıca, klitorisini yalamak hoşuma gidiyor. Doğrudan tahrik olmuyorum genellikle cunnilingus boyunca, ama sonlarına doğru bayağı bir heyecanlandığım da doğrudur.

Elle klİtorİsİ uyarma

Meh… Bunu nasıl yapacağımı bir türlü anlayamadım. Kıyafetlerin üstünden olursa eyvallah, ama partnerim çıplakken hiçbir şeyi beceremiyorum. Bir kere, klitorisi bulmak zaman alıyor; ikincisi, elim için bileğimi ağrıtmayacak bir pozisyon bulmakta zorlanıyorum; üçüncüsü, bazen fazla sert bazen fazla yumuşak dokunduğum için, bir türlü doğru ritm ve kıvamı tutturamıyorum. Üstelik elim oradayken eğilip öpmek falan da zor oluyor.

Ama bunların yanında, partnerimin tüm vücudunu seyretme şansım oluyor, diğer elimle istediğim her yere dokunabiliyorum, ve arada bir dudaklarını da öpebiliyorum. Yani biraz kafam karışık ne hissetiğim konusunda.

Sanırım elle klitorisi uyarma sırasında onun da benim penisime (eliyle veya ağzıyla) dokunabiliyor olması denklemi olumlu anlamda değiştirebiliyor. Ama bu yazı, yalnızca, benim doğrudan uyarılmadığım senaryolarla ilgili.

PARMAKLA PENETRASYON

Uzun uğraşlar sonunda, bunu yaparken bileğimi ağrıtmayacak birkaç pozisyon bulabildim. Ama başka sorunlarım var:

Her şeyden önce, elim vıcık vıcık oluyor. Ve evet, bu önemli bir faktör benim için. Elimi, vajinasından çıkardıktan sonra ıslak mendille temizlemeden başka hiçbir şey yapamıyorum.

İkincisi, kendimi bir seks oyuncağı gibi hissedebiliyorum bazen. (Bunu klitorise dokunurken hissetmiyorum bak, ne saçma değil mi? Oysa vibratör daha ziyade bunun için kullanılır.) Galiba “Lan bunu yapmanın beni de tahrik eden bir versiyonu varken niye kenarda oturup penetrasyonu seyrediyorum ki” gibilerden bir his oluşuyor içimde. Ama tabii buradaki avantaj, cinselliğin daha uzun sürmesini sağlaması olabiliyor.

Üçüncüsü ve en önemlisi: Lan ne yaptığım hakkında en küçük bir fikrim yok! Nereye dokunmalı? Hangi hızda şey etmeli? Parmakların pozisyonu nasıl olmalı? Kaç parmak olmalı? Belki bunları biraz bilsem, yani olayı azıcık kendi kontrolüme alabilsem, daha eğlenceli olabilir. Ama şimdiki haliyle gayet bayık bir şey parmaklamak.

(“La madem öyle ne sormuyon partnerine?” diyorsun di mi? Haklısın. Ama bu bir sonraki yazının konusu olacak.)

ÖPÜŞMEK

Sanırım şu Friends alıntısı her şeyi özetliyor. Tamam, partnerimi öpmek, tüm bedenini öpüp koklamak falan elbette olağanüstü bir şey. Bunu ben hiç kimse tahrik olmasa da yapmak isterim.

Ancak, anladığım kadarıyla, dilli gürültülü öpücükler kimi kadınları doğrudan tahrik edebiliyor. (Belki kimi erkekleri de tahrik ediyordur, onu bilemiyorum.)

Açık konuşalım: Ağzım beni hiç de heyecanlandırmayan bir şeyle meşgul; ellerim desen suratlarımız birbirine yapışıkken gidebilecekleri pek az yer var; bir keresinde penisimi sürtmeyi denedim öpüşürken, dişlerimiz çarpıştı o kargaşada, sonra tüm olaya ara verdik ikimizi de gülme tuttuğundan.

Aklım yetmiyor şu öpücük olayına.

ANAL SEKS

Ay hayır. Ne bana ne ona. Konuyu kapatalım lütfen. Çok denedim, neler yapmadım, olmuyor olamıyor.

ALET EDEVAT KULLANARAK UYARMA

Bu başlığı öyle çok eksantrik bir şey olarak koymadım buraya. Daha çok,  elle uyarmanın bir varyasyonu olarak düşün.

Galiba alet edevatın avantajı, elle yapacağım şeyleri daha efektif olarak gerçekleştirebilmem. Ama bunun için o aletlerin nasıl kullanıldığını öğrenmem lazım. Öğrendikçe eğlenceli-normal-sıkıcı skalasında sola doğru gideceğimi varsayabilirim.

ÖZETLE

Kendime bu soruları sormam, partnerimle yaşadığımız bir krizde akıl ettiğimiz bir ev ödevi. Kriz tam da benim onu tatmin etmeyi pek kafaya takmamamdan kaynaklanıyordu.

Yukarıdaki listenin de gösterdiği üzere, sırf partnerim keyif alıyor diye bir şeyler yapmaya öyle pek de müsait değilmişim. Bu bir.

İkincisi, en başından benim eğlenceli bulduğum cunnilingus hariç, diğer eylemler hakkında pek de bilgim yok. Bu iyi haber, çünkü durumun biraz daha iyileştirilmesi mümkün demektir.

Bunu yazarken, diğer erkeklerin neye ne kadar meraklı ve/veya müsait olduğu hakkında hiçbir şey bilmediğimi fark ettim. Bu yazıyı erkek arkadaşlarına (arkadaşın olan erkeklere yani) yollar mısın? Belki isim vermeden yanıtlarını paylaşmak isterler.

Absürt trajedi

Çok sevdiğin partnerine, ona karşı hiçbir cinsel arzu duymadığını itiraf edersin. Bedenin açılmıyor, ıslanmıyorsun, olmuyor, canın acıyor.

Bunun üstüne gitmeye karar verirsiniz. Konuşursunuz. Birlikte kitaplar okursunuz. İlişki uzmanlarına gidersiniz. Sen önce psikologa, sonra jinekologa (cinsel soğukluk / frijidite şikayetiyle), oradan psikiyatra gidersin. Bunların önerdiği düşünsel ve fiziksel egzersizleri denersin. Böyle böyle yıllar geçer.

Sonra bir gün, bedeninin açıldığı biriyle tanışırsın. Birbirinizden etkilenirsiniz. Fark edersin ki sorun bedeninde değildir, sadece partnerine karşı cinsel arzun yoktur, bu kadar basit.

Bu yeni insanla görüşmeye başlarsın, mutlusundur. Cinsel arzuna kavuşmuşsundur. Bunun dışında, bu insanı çok da ilginç buluyorsundur. Önceki ilişkini sonlandırır, bu yeni insanla birlikte olmaya karar verirsin.

İki yıl sonra bu insan, seni eliyle uyarırken, uyuyakalır.

SON

_________

.

.

.

.

Erkek egemen toplum, biraz da budur herhalde.

Benim beklentilerim vs. Onun orgazmı

Şu sorularla başlayacağım: Benim seksten beklentilerim arasında, partnerimin orgazm olması var mı? Örneğin, partnerim orgazm olmadıysa o seks benim için tatmin edici midir? Partnerim ne sıklıkta ve kaç kez orgazm oluyorsa kendi performansımı başarılı kabul ederim?

Sanırım son tahlilde beni bağlayan şey “yine bekleriz” noktasında kilitleniyor. Yani eğer partnerim bir cinsel ilişkinin ardından, benimle tekrar birlikte olmak istiyorsa, bu bana kendimi iyi hissettiriyor deneyimin kendisiyle ilgili. Sıklığı ve sayısından ziyade bu his bana kendimi başarılı hissettiriyor.

Dikkat edersen bunun partnerimin orgazm olup olmamasıyla pek az ilgisi var. Daha doğrusu, eğer partnerim açısından tatmin olmakla orgazm ne kadar farklıysa, benim açımdan da (benim) tatmin olmamla (onun) orgazm olması arasında o kadar fark var.

Eğer bu formülle sorumluluktan kaçtığımı, partnerime orgazm yaşatmak konusunda kendime gökten inme bir esneklik sağladığımı düşünüyorsan, biraz daha düşün derim. Çünkü bence durum esneklikten ibaret değil.

Partnerimin bir cinsel ilişkiden ne bekleyeceği, onun geçmiş deneyimlerine ve geri bıraktırılmış, muhasır medeniyetler seviyesine erişememiş, erkek-egemen falan toplumumuzun çizdiği sınırlara da bağlı. Bilmem anlatabildim mi. Şöyle, başıma gelmemiş bir örnek vereyim: Eğer partnerime o güne kadar hiçbir erkek gerçekten zevk vermemişse ve benim bazı küçük jestlerim bile ona çok enteresan geliyorsa, yukarıdaki kritere göre, partnerim hayatı boyunca hiç orgazm olmasa bile kendimi başarılı sayacağım demektir. Çünkü kendimi değerlendirirken partnerimin izlenimini referans kabul ediyorum, gerçekte yaşayabileceği deneyimi değil.

Sorumluluğu üstümden atma dediğim şey asıl bu anlamda önemli: Nasıl olsa öküzlerle çevrili bir toplumda yaşadığımıza göre, hayat görece kolay olacak bana.

Ama dananın kuyruğunun koptuğu nokta, benim ilişkimin uzadığı (“ay amma uzattın”daki uzama değil, “uzun ilişki”deki uzama) ve ama bu ilişkinin açık ilişki olduğu durum. Böyle olunca, bizim cinsel heyecanımız azalıyor. Öte yandan partnerim yeni insanlarla tanıştığında elbette ki bu insanlar, en azından ilk seferlerde, ona çok daha ilgili davranıyorlar. Böylece benim sözde pek değerli hizmetlerimin pabucu dama atılıyor.

Nihayetinde, açık ilişki, kendimi kollamak için uydurduğum bir silahı bana çevirmiş oluyor: Bizim ilişkimiz boyunca partnerimin beklentilerini yüksek tutuyor.

Kendi işini kendin gör (?)

Yeni biriyle tanıştın, birkaç buluşmadan sonra iyice yakınlaştınız ve bir de baktın ki berabersiniz. Acayip mutlusun. O sabah birlikte uyandınız, kalktın kahvaltı hazırlamaya gittin, o da önce elini yüzünü yıkamaya gitti, sonra sana katıldı. “Kaç dilim ekmek yersin?” diye sordun, “Glüten alerjim var, ekmek yeyince iki saat kusuyorum ve gün boyu ishal oluyorum. Kusura bakma. Ben bir baksam olur mu buzdolabında yiyebileceğim ne var diye?” diye yanıtladı.

Ne yaparsın? “Ay yok, seninle hiç uğraşamam.” deyip ayrılır mısın? Baştan söyleyecek hali yok, ilk fırsatta söylemiş işte. Sen de herhalde ilk randevuya elinde başvuru formuyla gelip “Alerjin var mı? Ailende şeker hastalığı olan var mı?” falan diye sorularla yapmadın açılışı.

Ben diyorum bak, kadın ilgimi çekmiştiyse, hiç çemkirmem, hemen adapte olurum. Ha, büyük ihtimalle işgüzarlık edip gidip konunun internet-diyorsa-doğrudur-uzmanı da olmaya uğraşmam. Onu dinlerim, bir şey hazırlamadan önce sorarım, çoğunlukla da önceden okey verdiği yemeklere falan odaklanırım ki bir kaza çıkmasın. Yarın öbür gün, “Ya biz kendi ekmeğimizi evde kendimiz yapsak.” derse eyvallah, gece yatmadan ekmek makinesinin çalışıp çalışmadığına bakarım, evde malzemelerin olup olmadığını hep kontrol ederim, falan filan.

Yok, glüten takıntılı biriyle çıkmaya başlamadım. Konu o değil.

Örneği değiştirelim: Glüten bilmem ne demesin de, “Ben her sabah 6’da kalkıp jimnastik yapıyorum.” demiş olsun. Erken yatmaya, onun da uykusunu yeterince almasına özen gösterir misin?

Ya da: “Annem hasta, haftada en az iki günü onunla geçirmem lazım.” demiş olsun. Onunla gider misin? Hayatını buna göre düzenler misin?

Bu örnekleri çoğaltmak kolay. Mesele şu: Senin normalinin dışında bir özelliği, takıntısı, hastalığı, özel durumu vb. olsun partnerinin. Ayak uydurur musun?

Benim genel yanıtım: Evet. Bunu galiba şimdiye kadarki partnerlerim de kabul edecektir.

Ama işte kadın “Benim orgazm olmam için şu şu olması lazım.” deyince niye hiç sallamıyorum? Bu sorun üç farklı şekilde karşıma çıktı bak:

  1. Süre: Orgazm olması için bana gerekenden daha uzun zamana ihtiyacı vardı. (benden daha uzun dediğim de öyle saatler falan değil bak, ben de şipşak-foto sayılırım sonuçta)

  2. Sıklık: Cinsel tatmini için haftada iki-üç kez orgazm olması gerekiyordu. Bana sorsan haftada bir-iki anca, onların da kaçında ona orgazmı garanti ederim zeus bilir.

  3.  Faaliyet: Burada bak iki farklı sorunum oldu. Bir partnerim illa ki penetrasyonla heyecanlanıyordu, ama benim öyle uzun uzun ereksiyon koruyup (ve o heyecanlandıkça boşalmadan) ona hizmet sunmam pek mümkün değildi. Başka bir partneriminse, klitorisinin yirmi dakika kadar uyarılmasına ihtiyacı vardı orgazm için. Hadi bunu oral uyarma (cunnilingus) ile yapmaya varım, ama yirmi dakika nedir?

Neyse, diyeceğim o ki, benim partnerimi cinsel olarak tatmin etmekle ilgili genel tutumum kaba bir tabirle “Ne halin varsa gör” şeklinde özetlenebilir.

Peki bu neden böyledir?

Diğer konularda feminist feminist ahkam keserken, yataktaki gerginliklerimi neden çat diye meşru kabul ediyorum?

Hadi hakkımı yemeyeyim, dandik de olsa şöyle çözümler sunuyorum partnerime:

  • Yorulana kadar cunnilingus yapabilirim her seviştiğimizde, bu her seviştiğimiz dediğim çok sık olmasa da.

  • Ben yalnızca bir kez boşalıyorum, boşalınca da işim bitiyor. (Yani “işi bitmiş” oluyorum, manasında.) Mesela sen bir oyuncakla falan devam edersen ben de oynaşmaya, öpüp okşamaya devam edebilirim. Ama kendi işini kendin göreceksin yani sonuçta.

  •  Tüm bunlar kesmezse, ilişkimiz açık yahu, git eğlen, ihtiyaçlarını gider, beni germe.

Partnerim “İyi ama ben bunları seninle yaşamak istiyorum.” dediğinde o kadar da umurumda olmaması sinir bozucu. Yani, partnerimin sinirini bozucu demek istiyorum. Yoksa benim keyfim yerinde…ydi.

Şimdi ise soru şu: Bu kendinden menkul benmerkezcilikten nasıl kurtulabilirim? Partner(ler)imi umursamayı nasıl öğrenebilirim?

Erkekler boşalmadan orgazm olabilir sanki…?

Birçok erkek için (ve yakın tarihe kadar benim için de) boşalmak ve orgazm aynı olayı ifade eder. Yani bu iki sözcük tamamen aynı anlamdadır; tek fark, biri olayın tamamen fiziksel/gözlemlenebilir kısmını anlatırken diğerinin daha duygusal/hormonal kısmına işaret etmesi.

Keşke gerçekten bu kadar basit olsaydı. Bak mesela; orgazm olmadan boşaldığım zamanlardan bir demet:

  • Sırf fiziksel rahatlama için porno izleyerek boşaldığım oluyor. Bunların ciddi bir kısmında “boşalma” dediğimiz, gerçekten üzerimdeki bir yükü atmaktan ibaret. Hiç de öyle transa geçecekmişim gibi hissetmiyorum, büyük hazlar falan da almıyorum.
  • Sevişmekten sıkıldığımda, sırf sonrasında penisim sızlayacak diye boşalmayı seçtiğim oluyor. Bu durumda artık zirveye çoktan ulaşmış ve inişte oluyorum. Belli uyarıcılara odaklanıp hızlıca boşalmak hayatımı kolaylaştırıyor.
    Buna bir diğer örnek, sevişme esnasında partnerimle sevişmek istemediğimi fark ettiğimde oldu. (Bu, bir kez (rakamla: 1 kez) başıma geldi.) Cinsel deneyim hoşuma gitmedi; ama başlamış bulunduğumuzdan, onun en azından bir kez orgazm olmasını sağladım. Sonrasında ben “Hadi uyuyalım artık.” dediğimde, benim boşalmamla ilgili bir beklentisi olduğunu gördüm. Böylece, benim pek orgazm saymayacağım bir şekilde boşaldım.
  • Son örnek daha uç bir örnek, ama aslında birçoğumuzun başına geliyor. (Benim başıma en az üç kez geldi.) Sorunsuz bir cinsel deneyim sırasında (mastürbasyon da olabilir bu), yavaş ve emin adımlarla orgazma yaklaşıyoruz, tam zirveye ulaşacakken kapıya vuruluyor, ya da biri sesleniyor, ya da telefonumuz çalıyor, ya da evde birinin olduğunu fark ediyoruz vb. O şaşkınlık anında duygusal anlamda olaydan kopuyoruz, ama bir yandan da boşalıyoruz.peak

Bence bu boşalma örneklerinin hiçbirinde orgazm yok.

İşin kötüsü, tersine de örnek var:

  • Ergenliğin ilk dönemlerinde henüz sperm oluşumu tamamlanmadan yaşadığımız cinsel deneyimler var. Bir şeylere sürtünme, elle uyarma vb. Bunların ciddi bir kısmı, bir çeşit zirveye ulaşıyor. Ama bu zirvede boşalma denebilecek hiçbir şey yaşanmıyor.

Soru: Erkekler boşalmadan orgazm olabilir mi?

Bu soruyu daha önce “Yanıt ‘Hayır’ değil.” diye yanıtlamıştım. Geçen bir yılın ardından yanıtımı değiştirmek istiyorum.

Yanıtım şu: Yanıt ‘Evet’ olabilir.

Bugün seninle bir deneyimimi paylaşmak istiyorum.

Duygusal olarak beni haşat edecek kadar zevk aldığım deneyim. Sonunda, birkaç dakika kadar, değil hareket etmek, nefes almakta bile zorlandığım bir deneyim. Açıkça fark edebildiğim, ancak herhangi bir boşalma içermeyen bir zirveye ulaştığım bir deneyim.

Şiirsel bir deneyim… falan değildi. Ya da en azından ben böyle anlatmayacağım. Yaşadığım deneyimi en kaba saba haliyle, fizyolojik değişimleri tarif ederek anlatacağım. Somut bir şeyden bahsediyorum. Nirvanaya falan erişmedim. Düz bildiğin orgazmı andıran, orgazmdan başka bir isim veremediğim bir deneyim yaşadım; ve basitçe, olayın sonunda spermlerim hala yumurtalıklarımda bekliyorlardı.

Sanırım yukarıdaki “orgazmsız boşalma” örneklerimde geçen bir tümce, olaya ışık tutuyor. Bak şöyle bir şey yazmışım anlatırken:

“Belli uyarıcılara odaklanıp hızlıca boşalmak …”

Yani yazar burada demek istiyor ki belli uyarıcılara odaklanmak boşalmamı kolaylaştırıyor. Ne bileyim, kalça hareketleri olur, ses olur, saç olur, bacak olur, ayak olur, seni ne azdırıyorsa onu düşün.sketch

Ama işte fark ettim ki bu bir şartlanma yaratmış bende. Uyarıcılara odaklanarak boşalıyorum.

Oysa bu anlatacağım anlatacağım deyip bir türlü konuya giremediğim deneyimimde, öyle çok uyarıcı vardı ki boşalmadım. Bak şöyle:

  • Partnerim üstümde, dizleri üstüne oturur pozisyondaydı.
  • İç çamaşırlarımızı çıkarmamıştık. Birbirimize dokunuyor ve sürtünüyorduk.
  • Hemen hemen eşzamanlı olarak, şunlar tarafından uyarılıyordum:
    • Cinsel organlarımızın sürtünmesi.
    • Bir elimle kalçasına dokunmam ve hareketlerini takip etmem.
    • Bir elinin tırnaklarını bedenimde gezdirmesi.
    • Ensemi yavaşça ısırması.
    • Saçlarının yüzüme dökülmesi.
    • Diğer elimle (bazen tırnaklarımı da kullanarak) onun sırtını okşamam.
    • Onun çıkardığı sesler ve benim çıkardığım sesler.
    • Tüm bunların her birinin hızında benim kontrolüm dışında gerçekleşen değişimler.
  • Hiçbir uyarıcı, ona odaklanıp boşalmamı sağlayacak kadar uzun sürmüyordu. Dikkatim sürekli yukarıda saydığım noktalardan bir başkasına kayıyordu. Sürekli yeni bir şey keşfediyordum.
    Aldığım hazzın artışını aslında Keeling eğrisi iyi açıklıyor. 875px-Mauna_Loa_Carbon_Dioxide_Apr2013Birbirini takip eden kısa yükseliş ve düşüş eğrileri var, ama genel trend, aldığım hazzın giderek artması yönünde.
  • Tabii bu eğride olmayan şey, benim artık imkan yok devam edemeyeceğim bir noktaya erişmem: Nefes almakta zorlandığım, tüm uyarıcıların birbirine girdiği ve artık hiçbir şeye odaklanamadığım, üstelik fiziksel olarak da yorulmaya başladığım bir an geldi.
  • Bir doygunluk hissiydi yaşadığım. Evet, devam etmek istiyordum; ama önce bir kendime gelmem gerekiyordu.
  • Ve boşalma yaşamamıştım. (Öyle ki, partnerim bile her şeyin yolunda olup olmadığını sormak ihtiyacı hissetti.)

Ben bu yaşadığımın “çok çok zevk almak” deyip geçilemeyecek kadar farklı bir şey olduğunu düşünüyorum. Çok istersen, buna orgazm deme de başka bir isim vermeyi dene. Bence buna orgazm demezsek, neye orgazm diyeceğimiz konusunda çok daha ciddi bir kafa karışıklığı yaşarız.

Neyse işte, daha fazla uzatmayayım. Demem o ki, belki gerçekten de erkekler boşalmadan orgazm olabilirler. Bunun ne zaman ve ne şartlarda olabileceğini bilmiyorum; olması iyi bir şey midir onu da bilmiyorum. Tek söylediğim şu: “Erkekler boşalmadan orgazm olabilir mi?” sorusunun yanıtı belki de ‘Evet’ olabilir. Yani, cinsellikten aldığımız hazzı arttırmak veya cinsel deneyimlerimizi daha özel kılmak için uğraşırken boşalmayı bir gerek koşul olarak görmemek belki yeni imkanları fark etme fırsatı sağlayabilir.

 

Kadın orgazmı da neymiş?

Partnerimin orgazm olup olmadığını anlayamıyorum. Evet, söyledim işte.

Bundan önce cunnilingus’dan bahsederken ve daha da önemlisi penetrasyonla ilgili kaygılarımı anlatırken bu alt metinden hiç bahsetmemiş olduğumu fark ettim.

Olay kısaca şudur: Eğer partnerim doğrudan sözlü olarak orgazm olduğunu söylemiyorsa, neredeyse daima bir belirsizlik kalıyor aklımda.Female_Orgasm-1

Biraz daha emin olmamı sağlayabilecek tek şey, yoğun bedensel tepkilerin ardından (bu tepkiler ses olabilir, hareket olabilir, kasılmalar olabilir) bir rahatlama ve gevşeme yaşadığını gözlemlemek. İşte asıl sorun da burada !

Açıklayayım.

Kafamın bastığı kadarıyla, kadınların orgazmı erkeklerde olduğu gibi noktasal değil. Yani, eğer doğru anlıyorsam, kadın cinselliğinde, erkeklerde “cum shot” dediğimiz şeye denk gelen bir deneyim pek yaşanmıyor. Kadın orgazmı daha “sürekli” bir şey, erkek orgazmına kıyasla daha geniş bir zaman dilimine yayılıyor. Üstelik çoklu orgazm mümkün; yani bir orgazm yaşanması, sonrasında ortalığın durulması anlamına gelmeyebiliyor.

Bu lafları ederken çok tereddüt ediyorum. O yüzden “bilgi” olarak değil de “bir erkeğin bildiği” olarak kabul edin. Yanlış olabilirler gayet, hatta yanlış olma ihtimalleri hiç de az değil sanıyorum.*

Şimdi bu “bilgi”leri cebimize atıp yukarıdaki lafımı tekrarlıyorum: Biraz daha emin olmamı sağlayabilecek tek şey, yoğun bedensel tepkilerin ardından bir rahatlama ve gevşeme yaşadığını gözlemlemek.

every one of them

Burada da görebileceğin üzere, bana yaşattığın tüm orgazmları burada özenle listeledim.

Yani bir kadının orgazm olduğunu anlamamı sağlayabilecek tek şey, onun bir erkek gibi orgazm olması !

Bu kadar saçma bir şeyi fark etmemin yıllarımı alması ne hödükçe !

Şimdi, bu saçmalığın yarattığı birkaç soruna değinelim:

  • Penetrasyon sırasında çok heyecanlandığım için ve “erken” boşalmaktan korktuğum için, partnerimin boşaldığından emin olmak ve beni çok heyecanlandırabilecek şeyleri ancak ondan sonra yapmak istiyorum. Ama orgazm olup olmadığını anlayamıyorum.
  • Mesela cunnilingus’u düşünün: Eğer ben yavaşlamazsam, ortada bir yavaşlama olmaz ki?! Yani, eğer ben orgazmı fark edemezsem, partnerimin gevşemesi mümkün değil. Ama partnerim gevşemezse de benim orgazmı fark etmem mümkün değil gibi görünüyor. Ne çelişki!
  • Partnerimin orgazmı nasıl yaşamak istediğini bilmiyorum. (Rahatlamak ve soluklanmak mı istiyor, yoksa mesela daha çok uyarılmak mı istiyor?)
  • Partnerim orgazmı nasıl yaşamak isterse istesin, benim ona bunu sağlamama imkan yok. Olayın farkında bile değilim ki çoğunlukla ! Belki de o orgazm olurken ben hızlanmam gerektiği mesajını alıyorum. Ve yahut o orgazma yaklaşırken ben orgazm olduğunu ve bu yüzden yavaşlamam gerektiğini sanıyorum.
  • En talihsiz yanı, partnerimin orgazmını seyredemiyorum. Çünkü ne zaman gerçekleştiğini dahi bilemiyorum.

    mesela

    – Neden orgazm olduğunda bana söylemiyorsun?
    – Söylerdim de, ben orgazm olduğumda sen hiç evde olmuyorsun ki.

Bu sorunların hiçbirine mantıklı bir çözümüm yok. Sadece ilkine, yani erken (“erken”den kastım: partnerim açısından erken) boşalmaktan kaçınma meselesine bir “çözüm” buldum. (Ama ne çözüm!)

Çok heyecanlandığımı ve boşalmak istediğimi hissettiğimde, partnerime bunu doğrudan soruyorum. Tabii ki insanlar öyle bir durumda “Ay yok devam et ne boşalıyon hemen” demeyecek kadar nazik olduklarından, asla gerçekten ne istediklerini bilemiyorum. Ama en azından kendimi daha iyi hissetmemi sağlıyor.

Kendimi daha fazla utandırmadan burada bitiriyorum.

Kadın orgazmı nasıl bir şey acaba…

***

* Ama sonuçta şu bir bilgidir: Oralarda bir yerlerde, cinsellik konusunda görece açık görüşlü bir erkek var ve kadın orgazmının böyle böyle bir şey olduğunu düşünüyor.