Hayır’a Evet demek.

Acayip çekici bulduğun o kadınla konuşmak için cesaretini topluyorsun. Acaba çoktan biliyor mudur senin ondan hoşlandığını? Geçen gün bacaklarına baktığını fark etti mi yoksa?

Gidip direkt konuşsan mı? Ya da belki de yüzüne bakarak sormayı beceremeyeceğini hissettiğinden mesaj atmayı mı tercih etsen? Ama ya hiç yanıt bile vermezse? Zaten ne yazacaksın ki? Bir yolunu bulup ona yaklaşıyorsun. Gidip selam veriyorsun.

Artık bilemeyeceğim nasıl yapıyorsun, ama bir şekilde ondan hoşlandığını söylemeyi başarıyorsun.

Ve o da seni reddediyor.

Nasıl reddediyor bilmiyorum. Belki görünüşünü kurtarmana izin verir. (“Şu anda bir ilişkiye başlamaya hazır değilim.” vb.) Belki kızar bu teklifine. (“Yok artık, deli misin?” vb. veya hatta direkt yüzüne karşı gülebilir.) Belki korkar senin bu reddedilmeye vereceğin tepkiden. (“Hayatımda başka biri var.” vb.) Veya belki de hepten geçiştirmek ister seni. (“Seni arkadaş olarak görüyorum ben.” vb.)

Sonuç aynı: Kalakaldın orada şimdi lök gibi.

Ne yapabilirsin ki? Hiç de düşünmemişsin bak sağlam bir çıkış taktiği.

Düşünüyorsun. Rezil mi oldun? Mahcup mu oldun? Endişeli misin?

Tüm bunlar aynen benim de yapageldiğim ve düşündüğüm şeyler.

Bir anlığına, bu kendime odaklı bakış açısından çıkıp karşımdaki kadının neler hissettiğine bakmaya çalışsam ne olur? Keyfi yerinde mi? Tuhaf mı hissediyor? Tehdit altında mı hissediyor? Rahatsız oldu mu? Söylemek istediği başka bir şey olabilir mi?

Reddedilen benken, niye beni reddeden kişiyle empati kurayım ki? Yanıtım duygusal adalet. Kim bilir benim bu çıkma teklifimi nasıl yorumladı. Geçmiş deneyimleri buna nasıl etki ediyor olabilir? Kendini güvende hissediyor mu?

Duygusal adalet bu soruları sormamı gerektiriyor. Ama yanıtları vermiyor.

Zaten ben de yerin dibine girmişken onunla uğraşacak duygusal enerjim yok. Daha ziyade, oradan koşarak kaçasım ve zamanı geri alasım var.

Ama aslında bu konuda yapabileceğim bir şey var: Hayır’a Evet demek. Hayır’ı her nasıl dediyse demiş olsun. İster “şimdi değil”, ister “bilmem ki”, ister “hayır”, ister “isterdim ama…” demiş olsun, Hayır’ı duyabilirim. Ve duyduğumu ona gösterebilirim.

En kolayı “Hm, yanıtının Hayır olduğunu anladım. Teşekkür ederim. Bu durum senin için rahatsız edici olduysa üzgünüm.” demek mesela.

Bunu açıkça söylememle geçiştirmem arasında ciddi bir fark olabilir onun açısından. Benimse, zaten reddedildiğime göre, bunu söylemekle kaybedeceğim başka bir şey yok.

Soyut soyut konuşmuyorum, denedim bunu ben.

Karşımdaki kadın için etkisi olumlu oldu (onun sonradan söylediğine göre), aynı zamanda benim için de bir nefes alma fırsatı oldu. Hayır’ı açıkça kabul edince konuyu kapatabildim; böylece ortamdaki tuhaf gerginlik kırıldı; ben de sanki bu teklif ve reddedilme hiç olmamış gibi konuyu işe, derslere, gündelik konulara getirip gevşetebildim.

Sonrasında düşününce de, sanki çok sağlam bir çıkış taktiğim varmışmış gibi hissettiğimi fark ettim. Biliyorum ki taktiğim maktiğim yoktu, ama bana varmış da onu uyguluyormuşum gibi geldi o anda.

Bence denemene değebilir.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *