Tag Archives: ahlak

Hanım hanımcık

Geçtiğimiz ay “Gideri olan kızlar özelden yazsın.” başlıklı bir yazıda ‘gideri olmak’ lafının etrafından dolaşarak kadınları cinsel obje olarak görmekten ve kadınları cinsellik açısından obje olarak görmekten (yani özne değil) bahsetmiştim. Böyle özetleyince pek bir anlamsız geliyor kulağa ama yazıya bakarsan o kadar da saçma olmadığını görürsün diye umuyorum.

Bu hafta, beden dili üzerindeki cinsiyet ve cinsellik kodları üzerinden üzerinden kimin gideri olduğunu falan nasıl tespit ediverdiğimizi, devamında da erkeklerin nasıl kadınların nasıl oturup kalkması “gerektiğini” falan anlatacaktım – ya da en azından bana neyin nasıl öğretildiğini ve bugün tüm eleştirel okumaların falan ardından bu pislikten hâlâ geriye kalanları.

Ama ben yazı hakkında düşünürken 5Harfliler blogunda “Yaz Mevsiminde Sokakta Kadın Olmak” yazısı yayınlandı.

Benim tartışmayı başlatmak istediğim nokta şu resimdi:

seated

Burada hem kadının hem de arka plandaki erkeğin duruşları üzerinden bir şeyler söylemeyi düşünüyordum. Ama 5Harfliler’de Selmini’nin yazdıkları, bu resmin ve ‘beden dili’nin iyi bir başlangıç noktası olmadığını hatırlatıyor. Zira Türkiye’de ‘gideri olan’ kadın olmak için pek bir şey yapmaya gerek yok; genellikle kamusal alanda bulunmak yeterli oluyor.

“Yazın sıradan bir gündü, yurtdışından arkadaşım gelmişti, Taksim’de buluşacaktık… 10 dakika geciktik. Daima yüzü gülen Yunan arkadaşım baktım tedirgin. “nerdesiniz!” dedi. Sonra bana döndü ve sordu: “neden bakıyorlar?”. Önce anlamadım, sonra ben de “baktım”. Kızın üzerinde yere kadar askılı siyah elbise, ayağında terlik, sıradan bir kıyafet. Ama gerçekten “bakıyorlardı”. Doğduğumdan beri algılarımı kapattığım, görmediğim ya da bünyemi görmemeye zorladığım iğrenç bakışlardı bunlar. Bakarlar dedim Türkiye’de nedeni yok, rahatsız olmamaya çalış, duyma, görme, sonra ben utandım, dediğimden de bakışlardan da… Kızcağız 10 dakikada Taksim meydanında yalnızca erkeklerin bakışları yüzünden ağladı ağlayacak. Neden bakıyorlar çünkü açlar, çünkü bu ülkede cinsellik tabu, kadın görünce böyle mal mal uzaylı görmüş gibi bakıyorlar diyemedim. Zaten İngilizce mal mal diyemem. Mal mal bakmak bize mi mahsus acaba?”

Sonra devam ediyor:

Ben değilim baktıkları biliyorum, güzel, çirkin, kısa, uzun, zayıf, şişman, pardesülü, elbiseli… Siz değilsiniz baktıkları. Etiniz, kadınlığınız.

Selmini benim “gideri olmak” dediğim şeye “yollu olmak” diyor bu arada. Ne çok laf var aynı şeyi anlatmak için.

Yazlık bir elbiseyle, hele (haşa!) şortla otobüse, dolmuşa, taksiye binmeniz, sokakta, durakta, balkonda ayakta durmanız bile sizin ne kadar haysiyetsiz biri olduğunuzun kanıtı sayılıyor, e adam napsın, böyle yollu gelmiş önüne taciz ediyor tabi!

Yani derdim kısaca şu:

Ben “kadın gibi oturmak”, “erkek gibi durmak” gibi şeyleri konuşmak istiyordum. Bunu da beden dili kodları üzerinden yapmak istiyordum. Ama ortada “kadın gibi” olmakla ilgili daha ciddi sorunlar var.

Erkekler “kadın gibi” olmadıkları sürece sorunları olmuyor. Saçım uzun olduğu için ismime benzeyen bir kız ismiyle bana seslenen anneannem, şakayla karışık (ve bazen hiç karıştırmadan) bana “Oğlum kestir şu saçlarını.” diyor. Gülüp geçiyorum, ama hani biliyorum ki saçımı kestirsem sorunum ortadan kalkacak. Ya da mesela koltuğa sandalyeye tam olarak kurulmam bekleniyor. “Kız gibi” sandalyenin köşesine ilişmem tuhaf karşılanıyor.crossed legs girl

Kadınlar “erkek gibi” olduklarında sorun var, evet. Kılını tüyünü düzenli almayan, saçını başını toparlamayan, yumruk yumruğa kavga eden, hatta sadece erkek gibi bacak bacak üstüne atan (bkz. yandaki resim) kadın yadırganıyor.

Kadın “kadın gibi” olduğunda ise sorun bitmiyor ! Aslında kadının sorunu büyük ölçüde orada başlıyor. Çünkü erkek bir kez erkek oldu muydu ister dağınık saçlı, ister göbekli, ister takım elbiseli olsun, erkek adama yakışıyor. Kadın kadın olduğunda ise kendini yepyeni bir yazısız kurallar labirentinin içinde buluyor.

Ve ben de tabii ki bu yazısız kurallar labirentinin bir parçasıyım. Yukarıda alıntıladığım makaleyi düşününce “Eh, pek de küçücük bir parçasıyım yahu” diye seviniyorum kendimce. Bir kalemde aklıma gelen şöyle şeyler var:

  • Yan yana yürüdüğüm bir kadın elini omzuma attığında şaşırıyorum. Hani kol kola girersin ya yürürken. Ya da ne bileyim yanındakinin beline dolarsın elini. Bunlar tamam. Ama, her nedense, kadının elini erkeğin omzuna koymasını yadırgıyorum. Bunun sebebi, genellikle kadın arkadaşlarım boyca benden kısa olduklarından bu hissi yabancı bulmam gibi masum bir şey de olabilir; elini omza koyma eylemine içten içe bir üstünlük anlamı yüklemem gibi ataerkil bir kalıntı da. Gerçekten bilemiyorum bu hissimin sebebini.

    yanyana

    Bak burada kadın elini erkeğin omzuna atmış ama ortada “tuhaf” bir görüntü bile yok. Benim derdim ne acep…

  • Hiç görmedim ama görsem muhtemelen çok şaşırırım: Bir kadının, ayaklarını masanın üstünde çaprazladığını düşün. Şöyle mesela:

legs-over-table

  • Daha enteresan olarak, ellerini başının arkasında birleştirerek kollarını esnetmek var. Bunu yadırgamıyorum veya garip bulmuyorum. Ama, Selmini’nin deyimiyle “bakıyorum” bunu yapan kadına.relax Bu bakmada eleştiri yok, cinsel çağrışımlar yok, aslına bakarsan neredeyse hiçbir anlam yok. Sadece, bir kadından beklemediğim bir hareket olduğu için dikkatimi çekiyor. Sonra bakmaya devam falan da etmiyorum, zaten ortada bakılacak bir şey de yok. Yine de, gayet basit bir esneme hareketini bile kadınların yapmasını beklemiyorum.

Tüm bu örnekleri “tespit” olarak okumanı rica edeceğim. Mesela sonuncuda “kadınların yapmasını beklemiyorum” dedim ama bunu zaten yazıyı yazarken fark ettim. Bundan kastım “yapmamalıdırlar”dan ziyade “a ne acayip ben gerçekten de böyle bir şey olunca şaşırıyorum” gibi bir mevzuya uyanma hali.

Dikkat edersen örnekleri “yollu olmak” bağlamından uzak seçtim. Bu iki örnekteki kadınlar da bu yaptıklarıyla daha kadın ya da daha az kadın olmuyorlar, daha yollu ya da daha az yollu olmuyorlar. Ortada cinsellikle ilgili çağrışımlar falan da yok.

Buna rağmen bu şekilde davranmamalarını bekliyorum. Bekliyoruz.

Erkekler kadınlara rezerve edilmiş beden diliyle hareket ettiklerinde gey oluveriyorlar. Yani “adam gibi” davranmamış oluyorlar. Demek ki, bu soruna denk düşen bir sorunu erkekler de yaşıyor. Ama farkındaysan sorunlar simetrik değil: Kadınlar erkek gibi davranınca lezbiyen sayılmıyorlar, sadece yanlış veya tuhaf sayılıyorlar. Dolayısıyla erkek açısından mesele gey olmayı veya geylere atfedilen şeyleri yapabilmekken, kadın açısından mesele tuhaf şeyler yapabilmek olarak görünüyor.

Bunu birini diğerinden önemli bulduğum için söylemiyorum. Sadece, kadınlar açısından mücadele edilecek şeyi somutlaştırmanın daha zor olduğunu, toplumsal dilin bu sorunu ifade edecek sözcükleri dahi geliştirmemiş olduğunu söylemeye çalışıyorum.

Sonuçta kadınların kamusal alandaki özgürleşmesinin önemli bir kısmı “Rahat bırakın lan bizi!” olarak özetlenebilir herhalde. İlk görsele dönersek: Kadının çaldığı enstrümana ve müziğe odaklan ! Hayır, donu görünmüyor !

seated

Evet “arkadaş”lar, buyurun hayallerime

Hızlı bir hesap yaptım ve etrafımdaki kadınların kayda değer bir miktarını mastürbasyon esnasında hayal ettiğimi fark ettim.

Elbette bu insanları hayal eden ben olduğuma göre, onları hayal ettiğimi daha önceden de fark etmiştim. Vurgulamak istediğim, bu kadınların sayısının kayda değer olduğunu fark etmem.whatareyoulookingat

Yaptığım hesaba göre, son bir yıl içerisinde, mastürbasyon yaparken hayal ettiğim kadın arkadaşlarımın sayısı en az yirmi.

Bunlar, hayal ettiğim tüm kadınlar değil elbette. Porno videolarında gördüğüm birini veya arkadaşım sayamayacağım tanıdıklarımı da hayal ettiğim oluyor. Ama, bana ilginç gelen, hayallerimde ezici çoğunluğu (herhalde %90’dan fazlasını) arkadaşlarımın oluşturması. (Cinsel saldırganların da yüzde 75’i tanıdık biriymiş Türkiye’de. Kaçtır tecavüz konusunun etrafından dolaşıyorum ya dur bakalım…)

Yirmi tabii ki büyük bir sayı değil. (Koca sene epi topu yirmi kişiyle idare etmişim bile denebilir aslında.) Arkadaşım diyebileceğim kadınların sayısı en azından üç basamaklı bir sayıya ulaşıyor.* İlginç olan nokta şu: Beni arkadaşı sayan bir kadın, günün birinde onu hayal ederek mastürbasyon yapacağımı düşünürse, tahmininin doğru olma ihtimali hiç de az değil !

Bu “hesap” işine, bazı kadın arkadaşlarımın bu gibi bir durumdan rahatsız olacaklarını ima etmeleri sebebiyle merak saldım. Ayrıca, bu durumun birçok başka erkek için de geçerli olduğundan şüpheleniyorum ve gayet normal bir arzu hakkındaki bu gizliliğin aslında arkadaşlıklarımıza da zarar verdiğini düşünüyorum.by friend i mean friend

Dikkatimi çeken birkaç şeyi paylaşmak istiyorum, bu hayal ettiğim kadın arkadaşlar meselesiyle ilgili:

  • Sevişmek istediğim, ancak mastürbasyon yaparken bir kez olsun hayal etmediğim kadınlar var.
  • Mastürbasyon yaparken hayal ettiğim, ama aslında gerçekte sevişmek istemediğim kadınlar da var. (Gerçi bunlar tek tük, ama varlar.)
  • Gerçek hayatta seviştiğim ama ne öncesinde ne de sonrasında hayalini kurmadığım kadınlar bile var.
  • Son bir yılda görüşmediğim ama buna rağmen son bir yılda düzenli olarak hayal ettiğim kadınlar var.
  • Çekici bulduğum ve hayal etmeyi denediğim erkekler listelere dahil değil, çünkü şimdiye kadarki denemelerimde hiç tahrik olmadım.

Bunlar, doğrudan doğruya yaptığım çıkarımlar. Bir de hesabın önvarsaydığı, hesabın yapılmasını mümkün kılan bir nokta var: Mastürbasyon yaparken, bir kadının sadece belirli bir organını (bacaklarını, göğüslerini vb.) değil, o kadınla seviştiğimi hayal ediyorum. Yani “toplama kadın” hayal etmiyorum – bacakları birinden, saçları başka birinden vb. Belki de hayallerimde arkadaşlarımın ezici çoğunluğu oluşturması bununla ilişkili olarak anlaşılabilir: Bir arkadaş olarak sohbetini, dünya görüşünü falan ilginç bulmadığım (ve dolayısıyla “arkadaş” saymayacağım) insanlar zaten hayal ettiklerim listesinde neredeyse hiç yer tutmuyorlar. Yani kadınların sadece organlarını hayal etmediğim gibi, sadece bedenlerine de odaklanmıyorum.??????????????????????????

Bunların hepsi gözlem. Yani “Bakın ne kadar etik davranıyorum, di mi?” demek için yazmıyorum, zaten etik deyince bilinçli bir tercihten falan bahsediyor olmalıyız sanırım. Oysa ben böyle böyle yapmakta olduğumu, bu yazıyı yazarken fark ediyorum.

Son olarak, tüm bu konularda yapayalnız olmadığımı hatırlatmak isterim. Evet “arkadaş”lar, sizinle seviştiğimizi hayal ediyoruz bazen. Evet, bunun arkadaşlığımıza herhangi bir zarar vermesi gerekmiyor. Çünkü hayır, bu hayallerimizi gayet normal buluyoruz ve hiç de durumdan rahatsızlık duymuyoruz.  Ayrıca hayır, bu durum, yarın öbür gün size asılacağımız anlamına gelmiyor. Yine de, size asılmamak (veya böyle bir izlenim vermemek) konusunda hassasiyet göstermemiz aslında bir bakıma arkadaşlığımızdaki samimiyeti de olumsuz etkiliyor olabilir.

 exactly not what i meant

* Bu sayımlarda kriterimin tam olarak ne olduğunu ben de bilmiyorum, ama yirmi sayısını bulurken kullandığım yöntemle üç basamağa ulaştığım yöntemin aynı olduğuna inanabilirsiniz.

“Porn in Christmas” ve düşündürdükleri

“Geçmişleriyle hesaplaşmak ve kaybettiklerinin bedelini almak için Amerika’nın en ünlü porno yıldızını kaçıran dört kişi.” Chuck Palahniuk’un Ölüm Pornosu kitabından esinlenerek hazırlanan Porn in Christmas oyununu İstanbul Çıkmazı sahneliyor.porn in christmas 1

“Gülümseyin, intikam vaktiniz geldi…
Maskelerinize ihtiyacınız yok artık, sizi seyreden kimse yok!”

Tanımadığım birine tecavüz edebileceğimi zaten düşünemiyorum. Ama tanıdığım birine tecavüz etme meselesi ilginç bir soru.

Öncelikle, bilerek ya da bilmeyerek, tanıdığım birçok insanı (en en azından, sözlü olarak) taciz etmiş olduğumun farkındayım. Bunu, savunmak için söylemiyorum, sadece bunun geçmişte yaşandığını kabullendiğimi ifade etmeye çalışıyorum. Ayrıca, bugün çok daha dikkatli olmamın da sorunu tam olarak çözmediğinin farkındayım: Ben sonsuz bir farkındalıkla hareket etsem bile, her kadının iltifat, flört ve sözlü taciz olarak gördükleri şeyler farklı olduğu için işler karışabiliyor.

Bu genel tümcelerden sonra, asıl mevzuya, tecavüze, yani fiziksel olarak bir başka kişinin (bu yazı dahilinde, bir kadının) bedensel bütünlüğüne şiddetli bir müdahalede bulunarak onunla cinsel ilişkiye girme eylemine odaklanalım.

Porn in Christmas oyunundaki bağlamıyla, yani birini cezalandırmak için ona tecavüz edebileceğimi hiç düşünemiyorum. Öyle ki, erekte bile olamayacağıma neredeyse yüzde yüz eminim. “The Hite Report on Male Sexuality” araştırması için hazırlanan ankete yanıt veren erkeklerden birinin de söylediği gibi, “Tecavüz seksin tüm keyfini kaçırırdı. Gayet, yüzüne bir yumruk da atılabilir sonuçta onun yerine.” (sayfa 733)porn in christmas2

Ama bu tecavüz eyleminin çift taraflı rızaya dayalı olarak yaşanması da mümkün: Örneğin birçok çift böyle senaryolar yazıp role-play yapabiliyor. Daha da çok insanın böyle fantezileri olduğunu söyleyebiliriz.

Burada, sözlü olarak açıkça dile getirilen, her iki tarafın da isteğine ve rızasına dayalı bir eylemi kast ediyorum. “E ama buna tecavüz denmez.” diyebilirsiniz. Evet, denmez. Dilerseniz, “tecavüz fantezisi” diyelim. Ama bence, benim böyle hayallerim olmasının yine de bir anlamı olabilir. Üstelik, birden fazla ilişkimde partnerimin benden böyle bir role-play talep ettiğine de dikkatinizi çekmek isterim.

Şimdi, şunları varsayalım: Hem ben hem de partnerim bu senaryoya seve seve dahil olduk. Senaryo cinsel olarak uyarılmamıza olumlu bir etkide bulundu. Başından sonuna kadar, bizi rahatsız eden hiçbir şey yaşamadık. Dahası, hiçbir zaman kontrolümüz dışında veya tuhaf olarak niteleyeceğimiz bir şey olmadı.

Bu varsayımları doğru kabul edince, ortada pek bir sorun yokmuş gibi görünüyor. Aklımı kurcalayan mevzu ise bundan sonra başlıyor:

Eğer (cinsellik başlamadan önce) partnerimin tecavüz gibi bir kurguya rızası olduğuna eminsem, başka bir gün, o yokken, ona tecavüz ettiğimi hayal etmekte herhangi bir sıkıntı yok. İşin iyi yanı, eğer sadece mastürbasyon sırasında hayal kurmaksa olay, benim hayalimde ona buna tecavüz etmemin de ahlaki veya toplumsal herhangi bir zararı yok.

Bir diğer yandan da, bir insanın başka bir insana tecavüz ettiğini düşünerek orgazm olmasında tabii ki bir sorun var. Eğer böyle bir role-play’i önceden de oynadığım bir kadını düşünüyorsam, zaten mesele yok. Ama eğer herhangi başka bir kadını hayal edeceksem, “böyle bir kurguyu istediğini ve buna rıza gösterdiğini hayal edip” (daha doğrusu, hayal ettiğimi varsayıp) sonra da eylemin kendisini hayal etmek, tehlikeli denizlere yelken açmak demek olabilir sanki.

Sonuçta, hayallerimiz ile gerçek dünyadaki davranışlarımız arasında hiçbir bağlantı olmadığını, kurduğumuz hayallerin davranışlarımızı (veya örneğin, benim bir kadına bakışlarımı) etkilemediğini düşünmek saçma olur.

Bu konuda kafam bayağı karışık. Keyif aldığım, gayet zararsız bulduğum ve hatta bazen cinselliğimi olumlu etkilediğini düşündüğüm bir konu, bir yandan son derece tehlikeli ve zararlı bulduğum bir yaklaşımı besliyor gibi. Dediğim gibi, bu konuda kafam bayağı karışık.

do it without

Yani diyorum ki, sonumuz bu meme’deki gibi olmasın sakın?!

***

Gördüğünüz üzere, burada yazdıklarımın, Porn in Christmas oyunuyla doğrudan bir alakası yok. Yine de, merak edenler için oyunun künyesi şöyle:

İstanbul Çıkmazı
Yazan : Sinan Koşan
Yöneten : Elif Küçükkoyuncu
Dekor : Deniz Karalar
Oyuncular : Elif Küçükkoyuncu, Gökay Müftüoğlu, Kemal Burak Alper, Murat Barış Kavrukkoca, Salih Usta

Oyunla ilgili diğer bilgilere ve gösterim tarihlerine Kadıköy Sanat Tiyatrosu Salonu‘nun internet sayfasından ulaşabilirsiniz.

Polyamory / Poliamori / Çok-aşklılık nedir?

Türkçe karşılığı ne olmalı, bilmiyorum. İngilizcesi polyamory. Çok-aşklılık doğru bir çeviriye benziyor, ama ben poliamori sözcüğünü kullanacağım. (Aynı sözcükle Vikipedi’de bir başlık açılmış bile. Gerçi Vikipedi kriterlerini sağlamıyor henüz bu madde. Bir de tabii Ekşisözlük’te var bir miktar yorum.) Sıfat olarak kullanılan poly-amorous içinse çok-aşklı sözcüğünü kullanacağım.poliamori

Poliamori sözcüğü, “birçok” veya “çok” anlamına gelen Yunanca πολύ [poli] sözcüğü ile “aşk” anlamına gelen Latince amor sözcüklerinden üretilmiş. Burada sözcüğün kökeniyle ilgili felsefi bir tartışma yürütecek değilim, ama sanırım birkaç basit bilgiyle başlamakta fayda var. Wikipedia’daki polyamory başlığından özgürce çeviriyorum:

Poliamori, müdahil herkesin bilgi ve rızasıyla, aynı anda birden fazla mahrem ilişkiye sahip olmayı kabul etmek, istemek veya uygulamaktır. Eş değiştirme (swinging) ile aynı şey değildir (Eş değiştirme, başka insanlarla cinselliği sadece eğlence amaçlı görmeyi vurgular.) ve çoklu cinsellik içermek zorunda değildir.

Poliamori çoğunlukla “rızaya dayalı, etik, sorumluluk sahibi olarak monogamik-olmama durumu” şeklinde tariflenir. Sözcük bazen daha genel olarak cinselliği ayrıcalıklı tutmayan cinsel veya romantik ilişkiler için de kullanılır ama ne kadar geniş anlamda kullanılacağı konusunda anlaşmazlıklar vardır. Etiğe, dürüstlüğe ve şeffaflığa önem verilmesi, tanımlayıcı karakteristikleri arasında sayılmaktadır.

Kendilerini çok-aşklı olarak tanımlayan kişiler genellikle cinsel ve ilişkisel münhasırlığın (exclusivity) derin, adanmış, uzun süreli bir aşk ilişkisi için gerekli olduğu görüşünü reddederler.

Wikipedia maddesi okumaya gelmediğinizi düşünerek burada kesiyorum. Sanırım neden bahsettiğimde kabaca anlaşmışızdır.poliamori bayrağı

Beni ilgilendiren konu, poliamori hakkında ne düşündüğüm, ne hissettiğim falan değil. Biraz tuhaf gelebilir ama ben çok-aşklı olmayan sağlıklı bir ilişki düşünemiyorum. Yani, tek-aşklı olduğunu düşündüğümüz ilişkilerin aslında çok-aşklı olduğunu iddia ediyorum.

Bu iddiayı tek bir yazıda düzgünce tartışamayacağım aşikar. Yine de, örnekler üzerinden biraz açmaya çalışayım aklımdakileri.

İlişki = aşk = romantizm = cinsellik ?

Tüm bu tartışmadan kurtulmak için bulabildiğim en kısa yol, cinsel arzuyu aşık olmakla denkleyerek (ya pratikte ya da ahlaki olarak) bunun dışındaki her şeyi sadakatsizlik olarak tarif etmek.

Söylediğim haliyle, dünyadaki herkes zaten sadakatsiz çıkıyor ve “sağlıklı ilişki” diye bir şey kalmıyor: Cinsel arzuyu pratikte sadece partnerimize odaklamadığımız ortada (porno izlemek, kadınların ve/veya erkeklerin kalçalarına bakmak vb.). Ancak, cinsel arzuyu ahlaki olarak da sadece partnerimizle sınırlamıyoruz. Şurada anlaşalım. Porno izlemeyi veya insanların vücutlarını seyretmeyi ilişkimiz açısından etik olarak yanlış falan bulmuyoruz. Başka etik sebeplerle kendimizi huzursuz hissediyor olabiliriz, ama kesinlikle sadakatsizlik yaptığımız gibi büyük sonuçlara ulaşmıyoruz.gelmeden

Demek ki, cinsel arzuyu değil, cinsellik eylemini, seksi aşık olmakla denkliyor olmalıyız.

Malesef bunun yeterli olmadığını düşünüyorum. Birçoğumuzun “fiziksel eylemin gerçekleşmemiş olması”nı pek tatmin edici bulmayacağını sanıyorum: Diyelim bir ilişkiniz var, başka birinden hoşlandınız, bu kişi de size benzer sinyaller verdi, her şey tamam, ama sırf aldatmamak için sevişmediniz. Gidip sevgilinize “Böyle böyle hissettim ama bir şey yapmadık.” diye rahat rahat anlatabilecek misiniz bunu? Sevgiliniz “Ha iyi tamam bana sadıkmışsın o zaman, sorun yok.” mu diyecek? Size sevgiliniz böyle şeyler anlatsa siz ne hissedersiniz?

Daha enteresan durumlar da var: Bir başkasıyla sevişip “Ama sadece cinsellikti.” diyerek sevgilisini sadakatine ikna eden var dünyada. Buna hiç bulaşmayalım.

Demek ki romantik yakınlaşma da yetebiliyor tek-aşklılığın bozulması için. Hardcore seks sahnelerine gerek olmayabiliyor.

Çok daha zor sorular var:

– Mastürbasyon yaparken kimi hayal ettiğiniz, tek-aşklı mı çok-aşklı mı olduğunuzu belirler ya da etkiler mi?nasıl olacak

– Sevgilinizle uzun süre sevişmediyseniz (bunun sebebi fizyolojik de olabilir, duygusal da) ortada bir ilişki var mıdır?

– Sevgilinizle sevişirken bir başkasını hayal ettiniz mi? Örneğin bir porno sahnesini? Ya da tam tersi: Bir pornografik video izlerken aslında sevgilinizi o sahnede hayal ediyorsanız, ortada bir aldatma var mıdır? Peki ya bir başkasıyla sevişirken aklınızda sevgiliniz varsa?

– Sanal seks gibi alengirli alanlara hiç girmiyorum.

Bu zor sorular bir kenarda dursun, ben aslında daha iddialıyım: Bence birçoğumuz için tek-aşklı olmak döngüsel bir argümana dayanıyor.

Ailemizle, yakın arkadaşlarımızla ya da video koleksiyonumuzla yaşadığımız birçok şey, farklı şekilde anlamlandırıldığında aldatma sayılabilir. (öpüşmek, dans etmek, beraber uyumak, onu düşünerek mastürbasyon yapmak, rüyanda onunla seviştiğini görmek vb.) Gözlemlenebilir dünyada yaşanan şey aynı kalıyor. Ama, sırf biz “Ben bu eylemi yaparken onu aldatmıyordum.” dediğimiz için – ve muhtemelen o üçüncü kişi de aynı kanıda olduğu için – hiçbir rahatsızlık hissetmiyoruz.döngüsel argüman

Tam da bu yüzden, “Sadece bir gecelik bir şeydi.” lafı meşru olabiliyor. Tam da bu yüzden, “Hiçbir şey yaşamadık, ama başka birine karşı bunları hissetmiş olmam yeter.” deyip ayrılmayı seçebiliyoruz.

Yani “O sayılmaz, çünkü o sayılmaz.” ya da “Bu sayılır, çünkü bu sayılır.” diyoruz.

 

Ya aşkla seks aynı şey değilse? Romantizm nerede?

Bu, konuyu tartışmaya açık biri için seçilebilecek en radikal yoldu. (Bunun dışında tabii ki Müslüman, Katolik falan olabilirsiniz. Gerçi o zaman ortada konuşulacak bir konu kalmıyor galiba.)

Başka yollar da var. Cinsellikten sadece penetrasyonu değil, daha geniş bir tensel etkileşimi anlıyor olabilirsiniz. (Mesela dans etmek?) Bir deneyimi, bir hissi, bir anı, sevgilinizin yanınızda olup olmamasından bağımsız olarak romantik bulabiliyor olabilirsiniz.

Bu durumda ortalık daha da karışıyor. Hangi ilişkilerin poliamori olmadığını tespit etmek iyice zorlaşıyor. Çok soru var. Ve ben çok azına eli yüzü düzgün bir yanıt verebiliyorum.

Tayyip ve adamları! Sevişiyoruz. Alışın!

Çok öfkeliyim.böcek

Tayyip’in ve çevresindeki böcek sürüsünün “kızlı-erkekli” meselesinde ettiği laflarla ilgili haberleri bile sakin kafayla sonuna kadar okuyamıyorum.

Tecavüzden başka hiçbir seks biçimini hayal edemeyen bu herifler tarafından – kelime anlamıyla – ırzıma geçildiğini hissediyorum.kızlı erkekli

Yapacağız ulan. Evet. İstiyorum ben. Kızlı erkekli kalacağız evlerde. Sevişeceğiz, grup seks yapacağız, oral seks yapacağız, üstelik kızlı-kızlı, kızlı-erkekli, erkekli-erkekli ve burada uzun uzun yazmadığım diğer tüm varyasyonlarla (interseksli-kızlı-erkekli, erkekli-erkekli-translı vb.).

Öpüşeceğiz, birbirimize sarılacağız, birlikte uyuyacağız.

Ben tüm bunları istiyorum, evet. Cinsellik sizin sikinizle anladığınızdan çok daha büyük bir şey bence. Cinsellik güzel bir şey olacak benim hayalimdeki dünyada. “Biriyle sevişmek” diye bir ahlaksızlık tanımlı olmayacak.

Ama, sizin kıç deliğinizden gördüğünüz dünyada olmayan bir şey daha olacak.böcekler

Herkes “rıza” (consent) üzerine konuşacak. Neyin rıza göstermek, neyin zorlamak, neyin baskılamak olduğunu tartışacağız hep birlikte. Her bir bireyin cinsel bütünlüğü (integrity) önceliğimiz olacak. Cinsellik (de), hem kadının hem erkeğin rızasını gerek şart sayacağız.

Sizin aşağılık “Zorla oral seks olmaz, istemiştir kesin”leriniz, “Yeterince direnç göstermemiş”leriniz olmayacak.akıllı ol

Üstelik rıza sadece bir gerek şart değil, aynı zamanda bir politik proje olacak: “Evde kalırsın”lar, “Kocalık görevini yerine getirmiyor”lar, “Kocam terk ederse bir başıma ne yaparım”lar gibi zorunlu rıza gerekçeleri ortadan kalkacak. Sevişmeyi isteme ve istememe özgürlüğü olacak. Özgür seksten ben bunu anlıyorum.consent

Bugün tacizle rıza arasındaki ilişkiyi tartışmak istiyordum. Neyin fazla ısrar etmek olduğunu konuşmak, karşımdaki insanı gerçekten arzuladığımı onu huzursuz etmeden nasıl ifade edebileceğimi konuşmak istiyordum.

Ama sofular cinlerimi tepeme çıkardı. (İnsan 16. yüzyılı gıptayla hatırlayan hıyarların yönettiği bir ülkede nasıl aklına mukayyet olup merak ettiği konular hakkında kafa yorabilir ki?)

Bu heriflerin iktidarına rıza gösteren onlar gibi olsun. (Yani cinsellikten, anca, boşalmadan boşalmaya haz alabilsin.)

adam olun lan

Tuvaletin kapısını neden kapattım?

İlk kez, tuvaletteyken kapıyı kapatma mecburiyeti hissetmeyen bir kadınla karşılaştım. Tuhaf bir sahneydi:

Bir şey konuşuyoruz. Bir yandan da evde oradan oraya yürüyoruz, şimdi hatırlamıyorum tam ama galiba sofrayı mı kuruyoruz ne. Lafı bölüp “Ay dur ben tuvalete gideyim.” demek yerine, zaten sadece işeyeceği için, tuvalete girip klozete oturdu. Ben de gayri ihtiyari başımı  çevirdim ve kapıyı azıcık örttüm. letsgothere

Ve tam kapıyı örterken, yaptığımın farkına vardım. Sonraki yarım saat kendi kendime bunu düşündüm durdum.

– Benim yapmadığım bir şey değildi yaptığı.

– Benim yapmaktan utandığım bir şey de değildi.

– Dahası, kapıyı kapatmamak için gayet somut bir gerekçesi vardı: Sohbeti bölmemek.

Benim kapıyı kapatmak için somut gerekçem neydi?

İlk anda, muhafazakarlığı kendime yediremediğimden, hijyeni gerekçe gösterecek oldum. Ama, sadece işeyecekti, kimse de tutup o çişin klozette duracağı otuz saniyenin iki metre ötede duran biri için bir hijyen sorunu yarattığını iddia edemez. Üstelik erkekler de sadece işeyecekleri zaman kapıyı açık bırakıyorlar ve bununla bir sorunum yok. (Kamuya açık tuvaletlerde pisuvarlar zaten kapalı kapılar ardında bile olmuyor.)toilet

Bence ikinci bahanem ilkinden daha komik: Ben kapısı tam kapanmayan tuvaletlerde rahat edemediğim için (evet, bu yüzden pisuvar kullanamıyorum bu yaşımda), başka insanlara da aynı varsayımla davranıyordum. Dürüst olmak gerekirse, bu bahane beni birkaç gün idare etti. Sonra tabii ki, bunun başımı çevirmiş olmamla alakası olmadığını kabullenmek zorunda kaldım.

Sonuçta, aynı sahne tekrar yaşanmadı şimdiye kadar.

Tekrarlansa ne yaparsın derseniz, mutlaka olayları akışına bırakacağımı falan söylerim. Ama gerçekten tekrarlansa, en iyi ihtimalle, sohbete devam ederim ama kendimi de garip hissederim konuşurken.

Sahi, tuvaletin kapısını neden kapattım?