Tag Archives: boşalma

Daha hızlı ! Evet ! Daha hızlı !

Sevişirken partnerimin ne istediğini anlamadığımı ya da en azından anladığımı hissetmediğimi söylemiştim. Özellikle seks etkinliğini bir etkinlik olarak sadece pornodan öğrenen benim gibi insanların, partnerlerini anlamak için mutlaka bir çeşit yönlendirmeye ihtiyacı olduğunu düşündüğümden bahsetmiştim.

Yakın zamanda, meselenin sandığımdan da karışık olduğunu fark ettim.neverseenanythinglikethis

Geleneksel porno sektörü, bir erkeğe, sadece kadınların ne istediğiyle ilgili yanlış bilgi vermiyor. Aynı zamanda, nelerin erkeğin hoşuna gideceğiyle ilgili de gizli varsayımlar yapıyor.

Penetrasyonun daha hızlı ve daha sert olması gerekmediğini, hatta bunun çoğunlukla (ama her zaman değil) sikmek anlamını içerdiğini, yani seksin kadının bir çeşit cezalandırılması (ve kadının da bunu istediği) anlamına geldiğini fark etmek için dahi olmaya falan gerek yok. “Lan ben ne izliyorum?” diye bir an düşünseniz, ilk aklınıza bu gelir zaten.

Ama nihayetinde, erkek egemen bir toplumda olduğumuzu, bu fast and furious tarzın erkeğin fiziksel hazzını arttırdığını ve dolayısıyla – kadınların orgazmı diye bir derdimiz olmadığına göre – kendi keyfimize bakmamızın öğütlendiğini sanmıştım. Oysa erkeğin en çok keyif aldığı yöntemin bu olduğu da hiç bariz değil. Mesela sevişmenin sonuna doğru bilinçli olarak yavaşlamak hiç aklıma gelmemişti yakın zamana kadar. Bir süredir bunu deniyorum ve şaşırtıcı derecede zevk alıyorum.erkekorgazm

Evet, hızlanmak bazen çok eğlenceli olabiliyor. Sadece partnerimin çıkardığı sesler veya bedenlerimizin birbirine çarpmasıyla çıkan sesler değil, etrafımızdaki nesnelerden (koltuk, yatak, masa, artık her ne varsa çevremizde) çıkan sesler de ayrıca tahrik edici olabiliyor.

Yine de, cinselliğin yavaş ve yumuşak başlayıp (öpüşme, sarılma vb.) düzenli olarak hızlanması ve en hızlı şekilde de bitmesi diye bir kural yok. Daha doğrusu, böyle bir kural varmış gibi hareket ediyoruz sanki. Oysa ben boşalma anımı daha ziyade “düzensiz kasılmalar” ve “sarsıntılar” şeklinde ifade ederim. Yani tam da hızın aksi şeyler oluyor bedenimde orgazm esnasında.*

Bu bariz gözlemin ardından, cinselliğin sonuna doğru yavaşlamayı denedim. (Tabii bunu önce mastürbasyon yaparken denedim, yoksa partnerimi deney alanı olarak kullanıyor değilim.) Ve çok ilginç bir şey fark ettim !

Yavaş ve yumuşak bir penetrasyonla orgazma yaklaştığım takdirde, orgazm esnasında ne sarsılma ne de benzeri bir kesintili tepki veriyor bedenim. Aynı tempoda devam ederek boşalıyorum.

“E ne var yani, bu da başka bir yöntem sadece.” diyebilirsiniz, ama bence birkaç ciddi faydası var:

  • Boşalma anını yaşamamı sağlıyor. Genellikle tüm diğer cinselliği yaşayıp son boşalma anında kelimenin ilk anlamıyla “boşalmak” yerine, orgazmın bizzat kendisini de deneyimleyebiliyorum. Görüntülere, hareketlere, seslere odaklanabiliyor, beni daha da heyecanlandıracak şeyler (bedenimin/bedeninin özel bir noktasına dokunmak, öpmek vb.) yapabiliyorum.
  • Bu anı yaşamak, ayrıca, sonrasındaki takıntılarımın da bir kısmını çözüyor. Diğer durumda orgazm anında hiçbir şey gözlemleyemediğim için her aklımın bir köşesinde “Acaba bu onun hoşuna gidiyor mu?”, “Canını acıtacak bir şey yapmış olabilir miyim?” gibi sorular dururdu. Oysa bu yavaşlık, partnerimle iletişimimi korumamı sağlıyor ve bahsettiğim dertlerden muaf olabiliyorum.oneofmany
  • Son olarak, sarsıntılarla boşaldığımda her şey çok aniden olurken, penetrasyonu yavaşlattığımda orgazmın daha da uzadığını gözlemledim.

Kısacası, orgazmı yavaş penetrasyonla yaşamanın cinsel zevki arttırabileceğini fark ettim. Daha da ilginci, bugüne kadar böyle yapmamamın ardında sadece izlediğim/okuduğum/gördüğüm/duyduğum kalıplardan doğan bir şartlanma olduğunu fark ettim.

Oysa her zaman “başka türlü bir şey” mümkün.

***

* Orgazmla boşalma aynı şey mi bilmiyorum ama karıştırma şimdi başka şey anlatıyorum bak.

Penetrasyon ve diğer belalar

60’ların ve sonrasının kadın özgürlük hareketlerinin düşünsel kazanımlarından bir tanesi var ki “Kadınların kurtuluşu erkekleri de özgürleştirecektir.” lafının benim hayatımdaki belki de en faydalı uygulaması oldu. Elbette birçok başkaca kazanımı oldu o mücadelenin, ancak beni şahsen etkileyen en önemli kazanım, cinsellikle penetrasyonun birbirinden kavramsal olarak ayrıştırılması oldu sanıyorum.rhino uninterested

Bu yazıda, penetrasyonun baş belası bir şey olduğuna dair bir şeyler söylemek istiyorum.

Cinselliği penetrasyona, erkekliği de başarılı cinselliğe endekslemişiz. “Kadını yatakta memnun edememek” başarısız bir ilişkinin göstergesi (hatta karikatürlere bakılırsa boşanmanın tek geçerli nedeni (bkz. “kocalık görevlerini yerine getirememek”) ) oluyor. Cinselliğin başarısını da, uzun süre boşalmadan durabilmekle ve birçok kereler boşalmaya rağmen sevişmeye devam edebilmekle tanımlamışız.

Öyle bir hal ki, sırf yatakta iyi olduğu için makbul sayılan erkekler oluşmuş. Sırf yatakta iyi olduğunu söyleyerek kadınları tavlamaya çalışan erkekler ortaya çıkmış. E ama bir de pek kimseyi tavlayamayanlar var!whatya lookin at

Burada “erkeklik” sözcüğü üzerine ahkam kesecek değilim. Benim dert ettiğim husus başka: Eğer cinselliğin tanımı penetrasyonla veriliyorsa ve dolayısıyla penetrasyonun süresi ve niteliği karşımdaki insanın tatminini belirleyecekse, penetrasyonun benim için ne kadar kaygı verici bir şey olacağını görüyor musunuz?

İşin kötüsü, penetrasyon, tam o anda kadının ıslak ve açık olmasını, benim de erekte olmamı gerektiriyor. Ama eğer ben durumun “ciddiyetinin” farkındaysam, yani serde erkeklik varsa, o ereksiyonu korumama zaten imkan yok ki.

Gerçekten de başıma gelen bu oluyor. Eğer partnerimin yanında kendimi çok rahat ve güvende hissetmiyorsam, eğer partnerimin cinsellikten beklentileri yüksekse ve benden ne beklediğini tam olarak bilmiyorsam; sevişirken sıra penetrasyona geldiğine çok geriliyorum ve dikkatimi “penetrasyonun düzgün bir şekilde gerçekleşmesine” odaklıyorum. Oysa, herkesin bildiği gibi, penetrasyonun düzgün bir şekilde gerçekleşmesi için, tam da, penetrasyonun düzgün bir şekilde gerçekleşmesine odaklanmamak gerekiyor.intercourse

Bir de bunun üstüne, “erken boşalmak” kaygısını ekleyin: Hele ki ilk kez sevişiyorsak, partnerimin bedeninin her noktası ayrı bir keşif oluyor ve sevişirken fazla heyecanlanabiliyorum. Bunu biraz da olsa anlatmıştım başka bir yazımda, şimdilik değinip geçmekle yetineyim.

Burada, cinsellikle penetrasyonun ayrıştırılmasının bana en az iki açıdan faydası oluyor:

  • Öncelikle, penetrasyonun cinsellik için gerek şart olmadığına ikna olduğum için, “ön sevişme” denen zilyon etkileşimi, bir şeylerin önünde görmeyebiliyorum. Her yaptığımın “penetrasyona giden yolda bir adım” olduğunu düşünmemek, o etkileşimlerin niteliğini değiştiriyor. Böylece öpüşme ve sürtünmeden oral seks, elle uyarma vb. hardcore etkinliklere kadar birçok şey, kendi başına keyif alınabilen cinsel etkinliklere dönüşüyor.
  • Penetrasyon yapmadan cinselliği sonlandırabileceğini bilmek de ayrıca rahatlık sağlıyor. Yeni tanışmakta olduğum ve yanında çok da sakin hissetmediğim bir partnerle birlikteysem, cinselliği buna göre yönlendiriyorum (ve çoğunlukla bunu yaparken partnerime de durumu açıklıyorum). Böyle olunca penetrasyon opsiyonel bir eyleme dönüşüyor ve hatta bazen sırf bu “Amaan yapamazsak da bu seferlik yapmamış oluruz. Ne ki?” düşüncesi sayesinde penetrasyon gerçekleşebiliyor sevişmelerimde.
Yani diyorum ki, başarılı / tatmin edici cinsellik deyince neden aklımıza sırf böyle görüntüler geliyor ki?

Yani diyorum ki, başarılı / tatmin edici cinsellik deyince neden aklımıza sırf böyle görüntüler geliyor ki?

Sonuç olarak, erkeklerin penis-vajina odaklı “sikip atma” yaklaşımına getirilen, üreme ile sevişmeyi (bazen kesişebilen) iki ayrı etkinlik olarak gören feminist eleştiri; hem maço erkekleri “iktidarsızlık” gibi takıntılardan özgürleştirebilir, hem de benim gibi özgüveni düşük erkeklerin görece daha huzurlu cinsellikler yaşamasını sağlayabilir. Maço erkekleri bilemiyorum ama feminist yazını okumak bana bu açıdan ciddi somut yarar sağladı diyebilirim.

Mastürbasyon “gerçek” cinselliğin yedeği midir?

Önceki bir yazımda

Fark ettim ki mastürbasyonu neredeyse her zaman “boşalmak” amacıyla yapıyorum. Mastürbasyonun kendisinden keyif almak gibi bir kaygım olmuyor, önceliğim boşalmak oluyor.

demiştim. Şimdi buradan devam ederek, partnerli cinsel ilişkilerim ile mastürbasyon arasındaki ilişkiye bakmak istiyorum kısaca.

İlk gözüme çarpan fark, sevişmekteki “amacımın” boşalmak olmaması.  Daha doğrusu, en azından birçok başka amaçtan biri olması. Zaten tek amaç boşalmak olsa ne bunca kur yapmakla ne de sevişirken karşımdaki insanın hisleriyle uğraşmazdım; nihayetinde elim ne istediğimi bütün kadınlardan daha iyi anlıyor.

right hand

Bu açıdan bakınca mastürbasyon, partnerimin olmadığı durumda fizyolojik bir ihtiyacımı karşılamaktan başka bir işe yaramıyormuş gibi görünüyor. Yani, bir yanda, mastürbasyonun tek manası olan boşalmayı da sağlayan ve ama birçok başka şey de içeren sevişme var; diğer yanda sevişmenin yokluğunda boşalma işini gören mastürbasyon var. Hele ki mastürbasyonun benim için ne kadar meşakkatli bir iş olduğunu da göz önünde bulundurursak bu gayet akla yatkın bir açıklama gibi görünüyor.

Tam öyle değil ama olay.

MASTÜRBASYON (BAŞKA) NE İŞE YARAR?

Yukarıda alıntıladığım cümleyi tekrar okuyunca, iki önemli husus çarptı gözüme.

Birincisi, boşalmak “neredeyse her zaman” amaç oluyor, ama her zaman değil. Hayatınızda toplam kaç kez mastürbasyon yaptığınızı bir hesap ederseniz, bu “neredeyse her zaman”ın dışında kalan istisnaların da gayet çok sayıda olabileceğini fark edebilirsiniz. Bu bol miktarda bulunan istisnalarda, kendi cinselliğimle ilgili birçok enteresan şey keşfettim. Bunlardan bazıları,

  • penisimin hangi bölgelerine hangi şekilde dokunduğumda kendimi nasıl hissettiğim,
  • mastürbasyon sırasında vücudumun hangi bölgelerine dokunmanın beni tahrik ettiği ve
  • mastürbasyon esnasında penisime dokunmak yerine vücudumun neresine dokunmanın heyecanımı arttırdığı.

get to learn

Bu listeyi fizyolojik konuları genişleterek (hangi pozisyonda oturduğum veya uzandığım gibi) ve fizyolojik olmayan konuları dahil ederek (kimi ve nasıl hayat ettiğim gibi) uzatabilirim. Şimdilik, mastürbasyonun partnerim olup olmamasından ve/veya düzenli olarak sevişip sevişmememden “bağımsız” olabileceğini söylemekle yetineceğim. Mastürbasyon, benim kendi bedenimle iletişim kurmamı sağlayan araçlardan biri olarak da çok önemli bir yer tutuyor hayatımda.

Bu verdiğim üç örnekle ilgili bir not: Bu gözlemler bir kere keşfedilince sonra kayıt altına alınan sabit gerçekler falan değil. Hissetiklerim zaman içinde veya yeni deneyimlerle değişebiliyor. Dolayısıyla da bu deneme/inceleme eylemini arada bir tekrar etmenin faydası oluyor.

Alıntıda fark ettiğim ikincisi konuysa şu: Amaç boşalmak olsa bile, boşalmayı partnerim olmadığı için değil tam tersine partnerim olduğu için istiyor olabilirim. Bu, sıklıkla deneyimlediğim bir durum. Bazen, partnerimle sevişirken fazla heyecanlanacağımı fark ediyorum. Tabii bu fark etme, onunla buluşmamdan çok önce oluyor. Heyecanlanacağımı tahmin etmemin farklı sebepleri olabilir; onu çok arzulamam, uzun süredir görüşmemiş olmamız veya yeni bir pozisyon denemek istemem gibi. Her ne sebeple olursa olsun, buluşmaya İngilizce’de loaded gun denen bir şekilde gitmemeyi tercih edebiliyorum, sevişirken boşalmamı geciktirmekle falan uğraşmamak isteyebiliyorum.havin it

Dikkat ederseniz bu ikinci durumda amaç yine “boşalmak”, ama sebep partnerli cinselliğin yokluğu değil, partnerli cinselliğin varlığı. Yani bu durumda mastürbasyon sevişmenin yerine geçmiyor, sevişmeyi tamamlıyor ve geliştiriyor.

Bu iki husus, sevişmenin yedeği olarak görmediğim birçok mastürbasyon yaşadığımı gösteriyor.

Mastürbasyonun bizzat kendisinin sevişmenin bir parçası olabileceği gibi aslında gayet normal bir seçeneği birçoğumuza tuhaf geleceğini düşünerek şimdilik es geçiyorum. (Ben partnerimi mastürbasyon yaparken izlemeyi sadece tahrik edici değil, ayrıca onun bedenini tanımak için da iyi bir fırsat olarak görüyorum. Gerçi bunu şimdiye kadar sadece bir kez deneyimleme imkanım oldu.) Yine de, mastürbasyonun sevişmeye dahil olarak yapılabileceği gözlemi bile, mastürbasyonun sevişmeyi ikame ettiği tespitini kökten bir biçimde çürütüyor. Ayrıca, alıntıya dönersek, mastürbasyonun, o anda cinselliği yaşayan herkesin keyif almasına da yarayabileceğini gösteriyor.

Sonuçta, evet, çoğunlukla sadece fizyolojik bir ihtiyacımı karşılamak için mastürbasyon yapıyorum, ama birçok kez de bambaşka amaçlarım oluyor. Aslında azınlıkta olan ama az olmayan bu diğer durumlar benim için mastürbasyonun asli işlevini ifade ediyorlar.

Bu arada, tüm bu anlattıklarım sadece erkeklerin mastürbasyonuyla ilgili gibiydi, ama kadınların deneyimlerini de çok merak ettiğimi eklemeden geçmeyeyim.

Mastürbasyonlarım neden bu kadar kısa sürüyor?

Bir şey fark ettim: Mastürbasyon yaparken, daha doğrusu penisimi uyarırken geçen toplam süre, genellikle beş dakikayı geçmiyor. Çoğunlukla, bu beş dakika içerisinde boşalıyorum.

Tabii bunu durup dururken fark etmedim.

Başlıktaki sorunun altında yatan gizli soru, kadınlarla yaşadığım cinselliklerde* penetrasyon (veya oral seks) sırasında heyecanımı kontrol edip edemeyeceğimdi. Alışagelen durumun tersine genellikle penetrasyonu kadın talep ediyor, ben büyük ölçüde kaçınıyorum penetrasyondan. (Bundan ayrıca bir yazı çıkarmış bak.) Ben de, penetrasyonun süresini uzatıp uzatamayacağımı merak etmeye başladım.

1948’de yayınlanan Kinsey Raporu, erkeklerin dörtte üçünün, cinsel ilişkilerinin yarıdan fazlasında, penetrasyonun ilk iki dakikası içerisinde boşaldıklarını ileri sürüyor. (Dikkat edin, bu “erken boşalma” demek değil. Erken boşalma dediğimiz şey bir hastalık, ve Uluslararası Hastalık Sınıflandırması (ICD-10) erken boşalmayı cinsel ilişkinin başlamasından itibaren ilk 15 saniye içinde boşalma olarak tanımlıyor.) İsterseniz “çabuk boşalma” gibi bir şey diyebiliriz, zaten Kinsey de gözlemini bir sorun olarak değil daha ziyade “erkeksi dinçlik” işareti olarak yorumluyor. (“Erkeksi dinçlik” bir toplumsal sorun olabilir elbette. Demek ki, blogun sorunsalı açısından doğru yerdeyiz.)kinsey report

Partnerimle birbirimizin bedenini tanımaya yeterince zaman ayırdığımız takdirde genellikle çabuk boşalmıyorum. (Bu, örneğin soyunmanın zamana yayılmasını falan içeriyor.) Ama belki bana çabuk gelmeyen partnerim için çabuk olabilir mi?

Daha da önemlisi: Süreyi uzatmayı fiziken becerebilir miyim?

Mastürbasyon tam da bu işe yarayabilir: kendi bedenimi gözlemlemeye ve sınırlarımı tespit etmeye.

Bunu söylerken aklımda “Denedim, hep beş dakikada boşalıyorum” gibi fiziksel bir teşhis yok. Aksini denedim, evet, uzunca bir süre penisimi uyarmama rağmen boşalmayıp mastürbasyonu uzatabiliyorum.watchin it

Dolayısıyla asıl soru şu: Uzatabilecek olmama rağmen, neden mastürbasyonu kısa tutmayı tercih ediyorum?

Kısa sürmesinin iki sebebini keşfettim. Bunlardan ilki mastürbasyonu nasıl tanımladığımla ilgili, ikincisi ve daha önemlisi ise mastürbasyondan ne anladığımla ilgili.

Ne mastürbasyon sayılır, ne sayılmaz?

Tıpkı cinsellikte olduğu gibi, mastürbasyonda da bir ön-sevişme evresi olduğunu fark ettim. Nasıl cinsellikte penetrasyon, oral seks vb. hardcore eylemlerin dışında kalanları yapay ve manasız bir biçimde ayırıp onlara ön-sevişme diyorsak, bence mastürbasyonda da benzer bir ayrım yapıyoruz.

Mastürbasyonu 31 çekmekle, yani el çekmekle denk tutuyoruz. (Ebced hesabında “el” sözcüğü 31 sayısına denk gelir. Böylece “ayıp” olan eylem sözüm ona gizlenmiş oluyor.) Yani, penisini okşamıyorsan mastürbasyon yok.

Oysa cinsellik bundan çok önce başlıyor. Pornografik videolar izliyor olabiliriz. Bize çok çekici gelen bir kadınla/erkekle zaman geçiriyor olabiliriz. Hatta sadece yolda yürürken partnerimizi (veya arzuladığımız kişiyi) hayal etmeye başlamış olabiliriz. Tüm bu örneklerde cinsellik tek taraflı; yani karşımızdaki (gerçek ya da hayali) kişi bizimle bir cinsel deneyim yaşamıyor ama biz yaşıyoruz. Heyecanlanıyoruz. Sertleşiyoruz/ıslanıyoruz. Belki ellerimiz titriyor, belki cümlelerimiz dağınıklaşıyor. Sonra, bir noktada odamıza veya tuvalete gidip boşalabiliriz. Ya da hiç boşalmayabiliriz.

Sonuçta, ortada cinsel bir deneyim yok mu?

Bence var. Bence yaşadığımız bu şeyin bir karşılığı olmalı. Daha doğrusu, mastürbasyona tüm bunlar dahil olmalı. Dolayısıyla, nasıl cinsel ilişki “tak-çıkar”dan ibaret olmamalıysa, mastürbasyon da el çekmekten ibaret olmamalı.

Bu genişletilmiş mastürbasyon kavramı, “Neden bu kadar kısa sürüyor?” sorusuna “Aslında kısa sürmüyor, tanımın yanlış.” diye bir yanıt veriyor.

Güzel. Ama soruyu ıskaladık.timetable

“Mastürbasyon esnasında penisime dokunduğum süreyi neden bu kadar kısa tutuyorum?” sorusu hala yanıtlanmadı. Üstelik penetrasyon meselesi sebebiyle asıl önemli olan tam da buydu.

Neden mastürbasyon?

Bu da bizi mastürbasyonun anlamına getiriyor.

Fark ettim ki mastürbasyonu neredeyse her zaman “boşalmak” amacıyla yapıyorum. Mastürbasyonun kendisinden keyif almak gibi bir kaygım olmuyor, önceliğim boşalmak oluyor.

Çekici birini uzun süre izleyebilir ya da hayal edebilirim. Yukarıda da bahsettiğim gibi, bunu – her nedense – cinsellik olarak görmüyor(d)um. Sonrasında boşalmakla falan uğraşmadığım takdirde, olan biteni “güzellikle karşılaşma” olarak tarifleyip işin içinden çıkabilirim.** Penisimle haşır neşir olacaksam, bunu gerçekten de “Boşalayım bari” dediğim için yapıyorum. Yani, cinsel deneyimi sonlandırmak için; sürdürmek için değil.

Nitekim, mastürbasyon yaptığımda sadece bir kez boşalıyorum, boşaldıktan sonra kendime dokunmaya devam etmiyorum.

Bunun partnerli cinselliklerime yansıması tersten oluyor sanırım. Mastürbasyonda sırf boşalmak için penisimi okşuyorum, bedenim bunu böyle kodladığı için de penetrasyon demek boşalma zamanı demek oluyor. Dolayısıyla bu süreyi “uzatmak” diye bir dert oluşuyor.

Soruyu düzgün sorunca yanıt kendiliğinden ortaya çıktı.

Yenİ sorular, yenİ dertlerhavin it

Zor bir soruyla, kadınlarla yaşadığım cinselliklerde penetrasyonun süresini uzatıp uzatamayacağım sorusuyla başladım. Görece daha kolay olan bir soruyu, neden mastürbasyonu kısa tutmayı tercih ettiğim sorusunu yanıtlamış oldum.

Aslında, tüm bu soruları içeren daha ilginç bir soru ortaya çıktı. Cinsellik esnasında belirli bir sıra izliyoruz: dokunma, öpüşme, sarılma, okşama, oynaşma, elle uyarma, ağızla uyarma, penetrasyon(lar), boşalma. Acaba bu sıra ne kadar değiştirilebilir? Daha doğrusu, bu sıra neden böyledir? Örneğin, neden boşalma en sondadır? Ve neden penetrasyonu takiben boşalma vardır?

Bunun üzerine de düşünmek lazım.

* Şimdiye kadar bir erkekle cinsellik olarak tarifleyebileceğim bir deneyim yaşamadığım için “kadınlarla yaşadığım cinsellikler” yazıyorum, ama konunun cinsiyetle ilgisi yok. “Bir partnerle” yazmak eğreti geldi kulağıma, çünkü böyle bir genelliği ima etmem ukalalık olurmuş gibi geldi.

** Porno izlerken “güzellik”ten başka motivasyonlarım da olabilir ve bazen boşalmakla uğraşmamayı seçebilirim: Örneğin kamusal alan videoları ve amatör çekimler.

Erkekler boşalmadan orgazm olabilir mi?

Yıllardır düşündüğüm bu soruya şimdi “Yanıt ‘Hayır’ değil.” şeklinde net bir yanıt verebilirim.

Çok tatmin edici bir yanıt gibi durmuyor, ama zayıf da olsa ortada bir iddia olduğunda anlaşalım.

Öncelikle, sanırım orgazmın ne olduğu konusunda çok az fikrim var.orgasmic hand

Genellikle, boşalmam orgazm olduğumu ifade ediyor, ama her zaman değil. Biraz kötü bir örnek ama “tanım” yapmaya çalışırken tanımı uç örneklerle test etmekte fayda var: Uykumda boşalmama orgazm diyemem. Daha fizyolojik bir şey o; bedenin sperm üretme döngüsünü bana rağmen çalıştırmasından ibaret. (Zaten, tatmin edici bir cinsel hayatım varken uykumda boşalmıyorum.)

Bu durumda ilk akla gelen, duygusal başka kriterlerin yanında, boşalmayı da orgazm için bir gerek koşul olarak görmek. Bu diğer kriterleri tartışmak da eğlenceli olabilirdi, ama ben boşalmanın orgazm için gerekli olup olmadığından bile emin değilim.

Biriyle hem duygusal olarak yoğun hem de erotik bir anı paylaştığınızı, ancak daha ileri* bir aşamaya geçmenizi engelleyen şartlar olduğunu farz edin. Benim buna verebileceğim birkaç örnek var. Soyut konuşmamak için, gerçekte olanı azıcık değiştirerek kendimden örnek veriyorum:

  • Hep çekici bulmuş olduğum bir arkadaşımla bardaydık. İkimiz de biraz sarhoştuk; hani başın dönmeye başlar ama hala bilincin sağlamdır ya, öyle. Birbirimize normalden biraz daha fazla izin verip dansın kendisini bir cinsel deneyim dönüştürmüştük. (Ya da en azından benim için öyleydi. Zaten, dansla sevişmek arasında ne fark var ki?)
  • Bir arkadaşımla deniz kıyısında oturmuştuk. Önümüzden kimse geçmiyordu, ama sonuçta başka insanlar vardı çevremizde. Birbirimizi çok özlemiştik. Birbirimizin bedenine dokunmaya başladık. Uzunca bir süre birbirimizi okşadık, sonra yürüyüşümüze devam ettik.
  • Bir de şu çok önemli örnek var: Ciddi romantik hisler beslediğim bir arkadaşıma masaj yaptım. Benim hislerimden haberdardı, ama sevgilisi vardı ve ilişkileri benimle yakınlaşmasına açık olmadığı için tereddüt yaşıyordu. Buna ve benim hislerimi bilmesine rağmen, masaj yapmamı kabul etti. (Basit bir omuz masajından massage examplebahsetmiyorum.) Saatlerce süren ve benim birçok “normal” cinsellik deneyimimden daha yoğun, daha mahrem, daha erotik olan bir şey yaşadık. Bu örneği diğerlerinden ayıran birkaç nokta var: Yalnızdık. Bizi daha ileri* gitmekten alıkoyan, etik gerekçelerdi. Dahası, bir bakıma, sadece ben bir şeyler yapıyordum; o daha ziyade yaptıklarımı kabul ediyordu.

Tüm bu örneklerde ortak olan birkaç şey var, benim deneyimim açısından:

  • Penisime hiçbir temas olmadı. Ne dokunma, ne sürtünme.
  • Çok heyecanlandığımı hissettim. Karşımdaki insanla yaşadığım şey özel bir andı, ve ikimiz de bunun farkındaydık.
  • Bitti. Yani, bu hissin bir sonu vardı. Anın sonlanmasını değil, benim hissimin sonlanmasını kast ediyorum. Bir zirveye ulaştım, yavaşlamak ve ara vermek ihtiyacı hissettim.
  • Boşalmadım.

Örneklerden sadece sonuncusunda (masaj örneği) olan ve aslında bana yazının başındaki yanıtı (“Yanıt ‘Hayır.’ değil.” yanıtını yani) böyle net bir biçimde verdiren bir şey var. “Normal” bir cinsellikte dokunmayacağım, hatta birçok partnerimde hiç dokunmamış olduğum bölgelerine dokundum onun. (Bu bölgelerin “erotik” bölgeler olmasına gerek yok.) Ve bunun farkındaydım. Karşımdaki kadının bedeniyle çok yoğun bir iletişim içerisindeydim. Eğer bu yaşadığımız cinsellik değildiyse, cinsellik sözcüğü işe yaramaz bir sözcüktür. Bir diğer deyişle, içinde ne penetrasyon, ne çıplaklık, ne cinsel organlar, ne de öpüşme bulunmasına rağmen; yaşadığımız şey cinsellik değilse, cinselliğin istediğim bir şey olduğuna emin değilim. Sonuç olarak, bu uzun saatlerin ardından huzurlu bir şekilde uyuyabildim. Yaşanacak başka bir şey kalmamıştı. Daha ileri* gitmek diye bir şey kalmamıştı.

Yani ortada bir “zirve” var. Ve ben bu zirveyi orgazmdan ayırt etmenin kolay bir yolunu bulamadım.peak

Gerçi yukarıdaki anlatımda bir hususu düzeltmem lazım: Boşalmayı sadece spermle sınırlamazsak ve zevk suyu denilen (asla neyin nesi olduğunu anlamadığım) sıvıyı da dahil edersek, ortada bir boşalma vardı.

(Sanırım birçok erkek için zevk suyu, spermin geçişini kolaylaştırmak üzere “boşalma öncesinde akan” bir sıvıdır. Bu “biyolojik” olarak büyük ihtimalle doğru. Ama bu blogun tüm olayı zaten “cinsellik” ve “üreme” arasındaki denkliği sorgulamak olduğuna göre, adında bile “zevk” geçen bir sıvıyı sadece evrimsel terimlerle anlamaya çalışmak kaçak dövüşmek olur.)

 Üstelik düşünsenize: Ergenliğe girme sürecimde mastürbasyon yapıyordum ve gayet de orgazm oluyordum. Ortada sperm falan yoktu, ama basit bir “şeyiyle oynama”dan falan ibaret değildi. Aslında, şu anki mastürbasyonlarımın aynısıydı, tek farklı olan şey spermin olmayışıydı. (Tekrar düşününce, gayet iyiymiş öylesi. Çünkü mastürbasyon çok meşakkatli bir iştir.) Bence “Sperm yoksa orgazm da yok” diyemeyiz. Dahası, “O sayılmaz. Yetişkinliğe erişmemiş ki daha.” demeyi o sivilceli çocuğun deneyimlerine bir hakaret sayarım. Orgazmı nasıl tanımlarız bilmiyorum, ama o yaşadıklarımda kesinlikle bir çeşit orgazm vardı.

İnternette orgazm olan erkek fotoğrafı bulmanın çok zor olduğunu fark etmiş miydiniz? Bir deneyin. Ne yazarsanız yazın, çığlık atan kadın fotoğrafları çıkıyor karşınıza.

İnternette orgazm olan erkek fotoğrafı bulmanın çok zor olduğunu fark etmiş miydiniz? Bir deneyin. Ne yazarsanız yazın, çığlık atan kadın fotoğrafları çıkıyor karşınıza.

Toparlayayım.

Orgazm için, mutlaka duygusal bir boyutu olmalı işin. Ayrıca, bir çeşit zirveye ulaşma hissi olmalı. Bu hissi kalp atışlarımdan vücudumun kasılmasına kadar çeşitli şekillerde fizyolojik olarak fark edebilirim. Ancak “boşalma” dediğimiz şey, her ne kadar çoğunlukla gerçekleşse de, tanıma dahil değil.

Belki de, çoğunlukla boşalmaksızın orgazm olamayışımın bizzat kendisi düşünmeye değer bir konudur.

* “Daha ileri” derken ne kast ettiğimi pek bilmiyorum. Genel kabul gören bir anlamda kullanıyorum sözcüğü. Hareketlerin ve hızın artmasını anlayın siz.

***

Not: Bu yazının yayınlanmasından tam bir yıl sonra, aynı soruyla ilgili bir şeyler daha karaladım: Erkekler boşalmadan orgazm olabilir sanki…?