Tag Archives: öfke

Seksi ve öfkeli

Duygu yoksunuyuz. Daha doğrusu, ben duygu yoksunuyum ve bence “biz” erkekler de basbayağı duygu yoksunuyuz.

Bak çok iyi bildiğimiz bir duygu var. Öfke. Öfke ve kızgınlık, sınırlarımız aşıldığında yaşadığımız bir duygu. Sınır meselesi önemli, çünkü sınırlarını çizmek bir iktidar meselesi. Oğlan çocuklar, büyüyünce adam olacakları için, iktidarla haşır neşir olmayı bilsinler diye öfkeyi öğreniyorlar. Kendimin ve ilişkilerimin sınırlarını hep ben koymuşumdur. Yani sırf ben tek başıma koymuşumdur demiyorum tabii ki, ama sınırlar hiç benden bağımsız olarak belirlenmedi. Ve bu da süper normal bir şey benim için, bir kez olsun sorgulamadığım bir şey. Bu sınırlar aşılır gibi olunca pek öfkelenmiyorum, ama şaşırıyorum ve “Ay yok sen onu öyle yapamazsın.” deyiveriyorum. Mesela biri bana olur olmaz dokununca veya özel hayatımla ilgili soru sorunca, basitçe o kişiyi itiyorum sohbetten ve zamanla da hayatımdan. Bu benim öfke yönetiminde iyi olduğumu söyler.

Ama öfkeden başka duygularım pek yok. Yani, varlar da, o duyguları hep öfkeyle maskeliyorum.

Seksi örnekler vereyim sana bak. Etrafındaki birçok erkeğin de bunu böyle yaşadığına bahse girerim.

Birine sevişmeyi önerdim ve reddedildim. Kızarım.

Yatakta ters bir hareket yaptım ve partnerimin canını yaktım. Kendime kızarım.

Romantik bir akşam yemeğinden, saatlerce dans ettikten, sonra da evde öpüştükten ve okşaştıktan sonra, tam soyunmaya başlarken flörtüm benimle sevişmek istemediğini söyledi. Kızarım.

Sevişirken, penetrasyonun daha ilk dakikalarında boşaldım. Öfkelenirim.

Çünkü seks şiddetle ilgili bir şey.

Çünkü aslında her şey şiddetle ilgili.

Her şey, başını sonunu ortasını, hüküm ve koşullarını, amaç ve beklentilerini benim belirlediğim bir şey. Ben erkeğim ve sınır çizerim. Sınır çizerek kendimi tanımlarım ve kendimi ifade ederim.

Kızgınlık dışında bir duyguyla başemediğim için de, diğer tüm duygularımın üstünü öfkeyle kaplarım. Sonra o öfkeyi yönetirim, böylece de gerçek anlamda bir şiddet yaşanmaz. Ama asıl mesele de çözülmeden kalır. Bak aslında kızgınlığımın altındaki duygulara:

Birine sevişmeyi önerdim ve reddedildim. Üzülürüm. İstediğim bir şey olmadı.

Yatakta ters bir hareket yaptım ve partnerimin canını yaktım. Utanırım. Birine, istemeden de olsa, zarar verdim; kendimden beklemediğim bir davranış.

Romantik bir akşam yemeğinden, saatlerce dans ettikten, sonra da evde öpüştükten ve okşaştıktan sonra, tam soyunmaya başlarken flörtüm benimle sevişmek istemediğini söyledi. Kafam karışır. O ana kadar aldığımı sandığım sinyallerle şimdiki sinyal uyumlu değil. Bir yerde bir yanlış anlaşma olmuş.

Sevişirken, penetrasyonun daha ilk dakikalarında boşaldım. Hayal kırıklığına uğrarım. Daha uzun süre zevk almayı ve zevk vermeyi planlıyordum, ancak şimdi bu beklentim riske girdi.

Doğru duygularla muhatap olsam doğru eylemlere geçeceğim ve belki de sorunumu çözeceğim (veya azaltacağım, veya tekrar etmemesi için önlem alabileceğim). Ama o duyguyu maskeleyen öfkeyle muhatap olduğum için, sınırlarımı ve kendi bütünlüğümü yeniden kurunca sorun çözülmüş sayıyorum.

Sevişmek hep şiddetli bir şey zaten. Hep benim sınırlarımla ilgili bir şey. Neyin nasıl olması gerektiği, neyin iyi performans olduğu, neyin kabul edilebilir bir sonuç olduğu konusunda hep çok sağlam görüşlerim var. Nedense… Sanki pek iyi sevişirmişim gibi… Erkek olmak bedava işte.

Elisabetta Sirani, Timoclea Killing Her Rapist, 1659

Not: Zaten beğendiğim bir kadınla seks hepten benim “doğal hakkım” olduğundan, sınırları daha baştan ben çiziyorum. Erkek egemen toplumun bu sosyal ve politik bölümlerine girmiyorum bu yazıda izin verirsen.

#15 Öfke ne işe yarar?

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #15. Bu alıştırma için bir ekolojist gibi düşünmeye başlamanız gerekiyor. Okulda, doğadaki her şeyin bir işlevi, bir katkısı olduğunu öğretmişlerdi, hatırlıyor musunuz: Kurtlar ölü fareyi yerler ve zengin toprağa dönüştürürler ki sonra bu toprakta güller açar.
Peki biz neden öfke duyuyoruz? Bizim bireysel ekolojimize ve ilişkilerimize katkısı nedir öfkenin? Öfkeniz size nasıl yardımcı oluyor? Sizi nasıl koruyor? Bir liste hazırlayın. Örnekler şunları içerebilir: sınırlarınızı keşfetmenize yardımcı oluyor; sizi eyleme geçirmek üzere hareketlendiriyor; gerilimi deşarj etmenizi sağlıyor.angrybaby
Bu listeyi buzdolabı kapısına yapıştırıp bir iki hafta boyunca aklınıza yeni şeyler geldikçe eklemeler yapabilirsiniz.
Sonraki ilk öfkelenmenizde kendinize şu soruyu sorabilirsiniz: “Öfkem bana nasıl göz kulak oluyor?”

Öfkem bana nasıl yardımcı oluyor?

Pek olmuyor.

Daha doğrusu:

Harekete geçmemi sağlıyor. Sorunu çözmem için bana kararlılık veriyor. Bunu mesela Özgecan öldürüldüğünde, Tayyip her ağzını açtığında hissediyorum. İyi ki de hissediyorum. Yoksa nasıl yaşanır…

Ama kişisel ilişkilerimde öyle seyrek öfkeleniyorum ki…

Hatta öfkelenerek kendimi korumuş bile olmuyorum çoğunlukla.

Partnerim beni incitiyorsa bunun sebebi benim, çünkü ben kendisine beni incitme fırsatı veriyorum, çünkü ona duygularımı açık ediyorum. Eğer partnerim beni incitiyorsa, demek ki bir derdi olmalı.

Yani, partnerime karşı gardımı aşağıda tutarak bana zarar vermesini sağlıyorum ki bir derdi olduğunda kolaylıkla anlayabileyim. Zaten o da canımı çok yakacak şeyler yapmıyor pek. Bir laf, bir dokundurma oluyor genellikle tek yaptığı. (Yoksa mesela made-by-AKP esnafın da bir derdi oluyor bazen, bu derdini ifade etmek için de seni beni bıçaklıyor. Buna kıyasla “söylenmek”, “dır dır etmek” falan bile gayet hafif kalır.)

Bir derdi olduğunu fark ettiğimde de bu derde odaklanmaya çalışıyorum. Yoksa tutup “Ay bak beni incitti.” deyip kendime odaklanmıyorum.

Tabii bazı durumlarda öyle sert şeyler söylüyor ki o lafları yutmak için bile zamana ihtiyacım oluyor, bu durumda savunma mekanizmalarım çalışıyor – gerçi benim bu mekanizmalarım arasında öfke yok, sessizlik var daha ziyade. Oysa öfkenin tam da bu noktada devreye girmesini bekleriz: Karşındaki insan seni şoke edecek bir şey söylediğinde keskin bir reaksiyon verip etkisini hafifletirsin, anca bundan sonra onu dinleyebilir hale gelirsin. Bir önceki alıştırmanın öfkeyi boşaltarak başlamasının sebebi de bu muhtemelen.

Bu savunma mekanizmalarından yoksun olduğumu iddia etmiyorum bak, sadece öfkeden başka mekanizmalar kullandığımı söylüyorum. Bir kalemde,

sessiz kalmak,angry-bird-icon
karşımdakinin canını yakacak bir yorum yapmak,
algılarımı kapatmak / başka şeyler düşünmek,
konuyu değiştirmek,

gibi yöntemlerim var mesela. Bunlar öfkeden daha mı iyi? Bilmem. Bana daha uygun olduklarını gözlemledim sadece.

#12 Abidik gubidik kavga

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #12: Bu hem çok saçma hem de çok tatmin edici olacak. Süre-ölçeri iki dakikaya ayarlayın. Aranızda az bir mesafe bırakarak, yüz yüze gelecek şekilde ayakta durun. Öfkenizi eş zamanlı olarak duruş ve el kol hareketleriyle ifade edin: ayaklarınızı vurun, kollarınızı sallayın, partnerinize tamamen anlamsız laflarla konuşun – hırıltı, homurtu, inilti, oflama. (Burada ne kast ettiğimizi tam anlamadıysanız, Donald Duck’un öfke nöbeti geçirdiği sahneyi canlandırın gözünüzde.) Bunu sözcüklerle ifade etmek zor ama kendinizi cümle kurma, kimin haklı kimin haksız olduğuna karar verme, hatta herhangi bir mana ihtiyacından özgürleştirince duygularınızı çok iyi aktaracaksınız – ve üstüne bir de güzel kahkaha atacaksınız. Bu, ciddi bir sohbet öncesinde ortamı havalandırmak ve gerilimi kırmak için harika bir yol.

İşte bu alıştırmayı yapamadım, yapamadık. Sevdiğim bir insana bu ölçüde öfkelendiğim bir an gelmiyor aklıma. İletişim kurmak, karşımdaki insanı dinlemek falan gibi konularda genelde pek başarısızım, ama bunun sebebi öfke olmuyor hiç.angry

Bundan hiç öfkelenmediğim sonucu çıkmasın yalnız. Sık sık öfkeleniyorum. (Sebep çok.) Ama bu öfkem bir sosyal yapıyı ya da bir duruma odaklı oluyor genelde. Ya da, doğrudan bir kişiye odaklı olduğu durumda, bu kişiyle zaten iletişim kurmak istemiyorum.

Sevdiğim, değer verdiğim insanlara ise, darılabilir, kırılabilir, kızabilirim. Ama öyle duygularımı deşarj etmemi gerektirecek bir öfkeyle dolmuyor içim.

Bunun yanında, iletişimin tıkandığı durumları çözmek için başka yöntemler denediğim oldu. Beraber bir şeyler çizmek, beraber dans etmek, ortak bir yazı yazmak (eşzamanlı olarak, aynı kağıt üstüne) bunlardan bazıları. Hatta bir keresinde algım öylesine kapanmıştı ki partnerime sorunu bir öykü şeklinde anlatmasını söyledim. Anlattıklarını sanki benimle bizimle alakası olmayan bir hikaye dinliyormuşum gibi dinledim, sonra tekrar konuşmaya başladığımızda öyküdeki referansları açıkladı bana yavaş yavaş.

Yapmadığım bir alıştırmayla ilgili daha çok laf etmem saçma olur. ^_^ Belki birinin işine yarar, dursun burada en azından alıştırmanın kendisi.