Tag Archives: porno

Daha hızlı ! Evet ! Daha hızlı !

Sevişirken partnerimin ne istediğini anlamadığımı ya da en azından anladığımı hissetmediğimi söylemiştim. Özellikle seks etkinliğini bir etkinlik olarak sadece pornodan öğrenen benim gibi insanların, partnerlerini anlamak için mutlaka bir çeşit yönlendirmeye ihtiyacı olduğunu düşündüğümden bahsetmiştim.

Yakın zamanda, meselenin sandığımdan da karışık olduğunu fark ettim.neverseenanythinglikethis

Geleneksel porno sektörü, bir erkeğe, sadece kadınların ne istediğiyle ilgili yanlış bilgi vermiyor. Aynı zamanda, nelerin erkeğin hoşuna gideceğiyle ilgili de gizli varsayımlar yapıyor.

Penetrasyonun daha hızlı ve daha sert olması gerekmediğini, hatta bunun çoğunlukla (ama her zaman değil) sikmek anlamını içerdiğini, yani seksin kadının bir çeşit cezalandırılması (ve kadının da bunu istediği) anlamına geldiğini fark etmek için dahi olmaya falan gerek yok. “Lan ben ne izliyorum?” diye bir an düşünseniz, ilk aklınıza bu gelir zaten.

Ama nihayetinde, erkek egemen bir toplumda olduğumuzu, bu fast and furious tarzın erkeğin fiziksel hazzını arttırdığını ve dolayısıyla – kadınların orgazmı diye bir derdimiz olmadığına göre – kendi keyfimize bakmamızın öğütlendiğini sanmıştım. Oysa erkeğin en çok keyif aldığı yöntemin bu olduğu da hiç bariz değil. Mesela sevişmenin sonuna doğru bilinçli olarak yavaşlamak hiç aklıma gelmemişti yakın zamana kadar. Bir süredir bunu deniyorum ve şaşırtıcı derecede zevk alıyorum.erkekorgazm

Evet, hızlanmak bazen çok eğlenceli olabiliyor. Sadece partnerimin çıkardığı sesler veya bedenlerimizin birbirine çarpmasıyla çıkan sesler değil, etrafımızdaki nesnelerden (koltuk, yatak, masa, artık her ne varsa çevremizde) çıkan sesler de ayrıca tahrik edici olabiliyor.

Yine de, cinselliğin yavaş ve yumuşak başlayıp (öpüşme, sarılma vb.) düzenli olarak hızlanması ve en hızlı şekilde de bitmesi diye bir kural yok. Daha doğrusu, böyle bir kural varmış gibi hareket ediyoruz sanki. Oysa ben boşalma anımı daha ziyade “düzensiz kasılmalar” ve “sarsıntılar” şeklinde ifade ederim. Yani tam da hızın aksi şeyler oluyor bedenimde orgazm esnasında.*

Bu bariz gözlemin ardından, cinselliğin sonuna doğru yavaşlamayı denedim. (Tabii bunu önce mastürbasyon yaparken denedim, yoksa partnerimi deney alanı olarak kullanıyor değilim.) Ve çok ilginç bir şey fark ettim !

Yavaş ve yumuşak bir penetrasyonla orgazma yaklaştığım takdirde, orgazm esnasında ne sarsılma ne de benzeri bir kesintili tepki veriyor bedenim. Aynı tempoda devam ederek boşalıyorum.

“E ne var yani, bu da başka bir yöntem sadece.” diyebilirsiniz, ama bence birkaç ciddi faydası var:

  • Boşalma anını yaşamamı sağlıyor. Genellikle tüm diğer cinselliği yaşayıp son boşalma anında kelimenin ilk anlamıyla “boşalmak” yerine, orgazmın bizzat kendisini de deneyimleyebiliyorum. Görüntülere, hareketlere, seslere odaklanabiliyor, beni daha da heyecanlandıracak şeyler (bedenimin/bedeninin özel bir noktasına dokunmak, öpmek vb.) yapabiliyorum.
  • Bu anı yaşamak, ayrıca, sonrasındaki takıntılarımın da bir kısmını çözüyor. Diğer durumda orgazm anında hiçbir şey gözlemleyemediğim için her aklımın bir köşesinde “Acaba bu onun hoşuna gidiyor mu?”, “Canını acıtacak bir şey yapmış olabilir miyim?” gibi sorular dururdu. Oysa bu yavaşlık, partnerimle iletişimimi korumamı sağlıyor ve bahsettiğim dertlerden muaf olabiliyorum.oneofmany
  • Son olarak, sarsıntılarla boşaldığımda her şey çok aniden olurken, penetrasyonu yavaşlattığımda orgazmın daha da uzadığını gözlemledim.

Kısacası, orgazmı yavaş penetrasyonla yaşamanın cinsel zevki arttırabileceğini fark ettim. Daha da ilginci, bugüne kadar böyle yapmamamın ardında sadece izlediğim/okuduğum/gördüğüm/duyduğum kalıplardan doğan bir şartlanma olduğunu fark ettim.

Oysa her zaman “başka türlü bir şey” mümkün.

***

* Orgazmla boşalma aynı şey mi bilmiyorum ama karıştırma şimdi başka şey anlatıyorum bak.

“Friends with Benefits” ve Hollywood’un seksten anladığı

Çok kötü bir Hollywood filmi izledim. Yine de, iyi ki izlemişim.

Friends with Benefits, başrollerde Mila Kunis ile Justin Timberlake’in oynadığı, neredeyse hiçbir özgünlük barındırmayan ve film çekme reçetelerinin eklektik bir şekilde birbirine yapıştırılmasıyla oluşturulmuş bir film. Kesinlikle bir zaman kaybı. Sakın izlemeyin.benefits

Film, arkadaşlıklarına seks, ama sadece ve sadece seks eklemeye karar veren bir kadınla bir erkeğin hikayesi. Erkek New York’a taşınıyor ve kadınla tanışıyor. Tesadüfe bak, ikisi de hemen öncesinde bağlanma sorunları sebebiyle sevgililerinden ayrılmışlar. Günlerden bir gün konuşurken “E hadi sevişelim lan.” deyip arkadaşlıklarına böyle bir boyut ekliyorlar. Sonra malum kafaları karışıyor falan filan.

Uzatmayayım. Sonunda, beklendiği üzere, birbirlerine aşık oluyorlar ve tadaa, mutlu son.

Filmde kayda değer iki nokta var:

Bunlardan ilki şu: Erkek karakter “Neden seks de diğer başka faaliyetler gibi olamıyor ki? Mesela tenis. Buluşursun, tenis oynarsın. Sonra el sıkışır ayrılırsın.” diyor. Kadın onaylıyor. Zaten bu konuşmadan hemen sonra erkek kadına “Ya aslında, tenis oynasak ya?” diyor vesaire. Bu elbette özgün bir laf değil. Sadece bana bu konuyu, yani cinselliğe ne anlam yüklediğim konusunu hiç işlemediğimi hatırlattı. Buna başka bir yazıda değineceğim.

İkinci ve asıl önemli olan ise, tenis muamelesi gösterecekler ya sekse, öncesinde paldır küldür kurallar koymaya başlıyorlar: “Şunu yaparım.”, “Şundan hiç hoşlanmam.”, “Şunu mutlaka yapmalısın.” gibi. Dahası, sevişirken de sözlü olarak birbirlerini yönlendiriyorlar: “Daha hızlı.”, “Boynumu öp.”, “Saçımı tut.” vb. Hatta ilk seks sahnesinde kadın erkeğin oral seks konusundaki kabiliyetsizliğiyle dalga geçiyor ve ona ne yapması gerektiğini öğretiyor.justenough

Hollywood karakterlerimiz tüm bunları, tenis oynarkenki profesyonel yaklaşımla yapıyorlar. Filmin bize verdiği mesaj, mahrem alanın yerini araçsallaştırılmış hayvani bir faaliyetin almakta olduğu. Zaten film bu “sorunu” çözecek şekilde “mutlu” sonla bitiyor.

Şimdi artık filmi unutalım ve kendimize şu soruyu soralım: Ya biz partnerlerimizle hiç konuşuyor muyuz cinsellik aktivitesi hakkında?

Hadi diyelim ki bazılarımız için seks esnasında bu gibi konuşmalar anın büyüsünü bozuyor, peki ya öncesinde veya sonrasında konuşuyor muyuz?

Bu meseleye “Kadınlar Ne İster?” yazımda biraz değinmiştim, şimdi başka bir boyutuna odaklanmak istiyorum.

Benim şimdiye kadarki deneyimim, hiçbir kadının ben sormadan bana ne yapacağımı söylememiş olması. Konuyu, tabii ki gayet tedirgin bir biçimde, hep ben açıyorum. Açtıktan sonra da genellikle partnerimin ağzından cımbızla laf alıyormuş gibi hissediyorum.

Sadede geleyim:

Tüm cinsellik bilgisini abuk subuk porno filmlerden edinmiş olan bunca erkek, eğer kimse onları uyarmazsa uzunca bir süre kendilerini kandırarak (ve partnerlerini mutsuz ederek) yaşayacak.

İşin kötüsü, doğrusunu öğrenmenin bir yolu yok, çünkü “doğrusu” diye bir şey yok. Her kadının tahrik oldukları şeyler farklı, her kadını rahatsız eden şeyler farklı. Dolayısıyla her partnerin bedeniyle baştan tanışmak gerekiyor. Kolay yol, her kadının profesyonel porno vidtalkaboutiteolarındaki kadınlar gibi olduğunu varsayıp bodoslama dalmak. Daha az kolay yol, her yeni kadının, önceki partnerlerimizle hemen hemen aynı olduğunu varsayıp bodoslama dalmak. Zor olan ama cinselliğin sağlıklı bir paylaşım haline gelmesini sağlayan yol içinse, mutlaka ve mutlaka kadınların açıkça konuşmaları lazım.

Kadınlar, her şeyden önce kendi cinsel hazlarını kurtarmak için ama aynı zamanda benim durumumdaki güvensiz ve kararsız erkekleri “adam etmek” için de seslerini çıkarsalar ne güzel olurdu.

***

Eksik kalmasın, filmin künyesini de vereyim.

Friends with Benefits (2011)

Yönetmen: Will Gluck

Oyuncular: Mila Kunis, Justin Timberlake, Patricia Clarkson

Evet, porno izliyorum: Kamusal alan

Evet, porno izliyorum, izliyoruz. “Neden” porno izlediğim sorusunu felsefi olarak yanıtlamak için ve yanıtlamadan önce, “tam olarak neyi” neden izlediğimi düşünmek istiyorum. Porno diye genel bir soyutlama yapmak hiç pratik değil zira.

Daha  önce, amatör çekimleri, onlarda (hem iyi hem de kötü anlamda) kendimi gördüğüm için izlediğimi anlatmıştım. Onu yayınladıktan sonra, amatör çekimlere kıyasla daha sık izlediğim başka kategoriler olduğunu fark ettim.

public spaceBunlar içinde önemli bir yer tutanı kamusal alandaki çekimler. Bu kamusal alan dediğim elbette yapay olabilir. Dandik stüdyonuza bir tahta iki sandalye bir de masa koyarsınız, olay sınıfta gerçekleşiyormuş gibi bir hikaye uydurursunuz. Ya da ne bileyim, bir spor salonu kiralar çekimi orada yaparsınız.

Ben bu videolarla kendimi özdeşleştiremiyorum. Ortamdaki herkesin oyuncu olduğu (hem de ne kötü oyuncular yarabbim), arkada iki dambıl var diye kendimizi spor salonunda hissetmemiz gereken ama nedense başka hiç kimsenin bulunmadığı stüdyoda iki kelimeyi bir araya getiremeyen kadın ve erkekler tüm heyecanımın içine edebiliyorlar.

getreadyAsıl ilgimi çeken, gerçekten kamusal alanda ve gerçekten “halk” tarafından görülme ihtimali olacak şekilde sevişenler. Yani şehir içindeki parklarda, kumsalda, otobüs durağında, trende, üstgeçitte vb. yapılan çekimler.

Bir kere, bunu ben yapamam (çoook büyük ihtimalle). Yani hem yapabilirim (bu videoların bir kısmı amatör oluyor zaten), hem de yapamam. Ama yapabilmeyi isterdim. İkincisi, ben kendimle ilgili cesaretimi toplasam bile, bunu değil kabul edecek, bahsi açabileceğim bir kadın dahi tanımıyorum. Yani yine yapamam.

Böylece bu durum özelinde porno bana gerçek dünyada sahip ol(a)madığım bir deneyim yaşatmış oluyor.

Üstelik, stüdyonun aksine, mekanla ve durumla özdeşleşebilirim. Mahallemde veya gezmeye gittiğim herhangi bir yerde kendimi ve çekici bulduğum bir kadını sevişirken hayal edebilirim. Hem, kamusal alan çekimlerinde olayın telaşından dolayı oyuncular da rol kesmekle uğraşmıyorlar. Ses kesik gelebiliyor. Birinin geldiğini fark edip apar topar giyinmek zorunda kalabiliyorlar. Ve en önemlisi, oyuncuların “heyecanlandıklarını” hissediyorum. Zevk aldıklarıyla ilgili rol yapabilirler, ama yakalanma tehlikesinin heyecanı gerçek oluyor; karşımdakilerin gerçek insanlar olduğunu fark edebiliyorum. (Örneğin, anlamsızca gülmeye başlıyorlar.)

Bu yazıya ilham olan bugün yaşadığım kısacık bir sahneyi anlatıp lafı toparlamaya çalışayım. Bugün bir çifti ağaçların altında ateşli bir biçimde sarılıp öpüşürken gördüm. Ortada sıradan bir dizide gördüklerimizden fazlası yoktu, en nihayetinde zaten ayaktaydılar ve birbirilerine dokunarak öpüşüyorlardı. Tabii, diziden farklı olarak, bu çiftin heyecanı rahatlıkla fark edilebiliyordu.

Buraya kadar ilginç bir şey yok. Asıl hikaye şimdi başlıyor: Ben ne yapacağımı şaşırdım. Kadın da erkek de fiziksel olarak güzellerdi, sahne ayrıca ateşliydi ve ben de onları seyretmek istiyordum. Ama seyretmemem gerektiğine dair garip bir düwatchingyourtü vardı içimde. Evet, dik dik bakarsam rahatsız olabilirlerdi belki, ama mahremiyet arayışında olmadıkları da kesindi. Acaba olumlayarak bakmanın bir yolunu bulabilir miydim? Öpüşmekte olan biriyle göz göze geldiğinde böyle bir mesajı sadece bakışlarınla vermek mümkün mü ki? Tüm bunları düşünerek yanlarından geçtim gittim. Çok bir şey seyretmemiş oldum. (Sonradan kadının yüzünü görünce de pek pişman olmadım.)

Epi topu on saniye süren bu olay, kendi kamusal alan fantezilerime odaklanmamı sağladı.

Amatör çekimlerle ilgili olan önceki yazıyı pornonun bir ihtiyaç olduğunu söyleyerek sonlandırmıştım. Orada gerçek dünyada başka insanların cinsel deneyimlerini hiç konuşmuyor olduğumuz için pornonun böyle bir somut ihtiyacımı karşıladığını söylemiştim.

Bu yazı, aynı konuya başka bir boyut katıyor: Etrafımdaki insanlarla cinsellik konusunda açık da olsak bile, porno bana kendimin ve/veya partnerimin medeni cesareti(miz) olmadığı için gerçekleştiremediğim bir cinsel deneyim ve hayalgücü sağlıyor. Yani, dünyanın en özgürlükçü arkadaş çevresine bile sahip olsam, pornoya olan ihtiyacım ortadan kalkmayacak – ya da en azından “kamusal alan” kategorisine.

Evet, porno izliyorum: Amatör çekimler

Evet izliyorum, hepimiz izliyoruz. Üstelik gayet de düzenli olarak izliyoruz. Herkes de bunu bildiğine göre, bu bir itiraf metni değil.

Sadece izlerken neler hissettiğimi, porno hakkında ne düşündüğümü anlatmak istedim.lets talk

Pornonun bizzat kendisinin bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum, tıpkı masturbasyonun olduğu gibi. Çeşitli kadın ve erkek bedenleri görmenin ve incelemenin bana çok faydası oluyor.

Profesyonel porno filmlerinin cinsiyetçiliğinden, profesyonel porno yıldızlarının kesinlikle ortalamayı yansıtmadıklarından falan bahsedebiliriz. Bunlar gayet güzel, ben de katılıyorum. Bu, ihtiyacı ortadan kaldırmıyor malesef.

Benim öncelikli tercihim ya ilginç bir senaryosu olan ya da amatör çekimler oluyor.

Amatör çekimler ilham verici. Bu yazıyı sadece onlara ayıracağım.

Çünkü onlarda kendimi görüyorum. Bunu hem iyi hem kötü anlamıyla söylüyorum. İyi anlamıyla, çünkü bazen “işi gücü” bırakıp “aktör”ün beceriksizliğini izlemek yalnız olmadığımı hissettiriyor. Kötü anlamıyla, çünkü ticari olmayan bir ortamda dahi kadının rolüyle ilgili kodların nasıl yeniden üretildiğini görüyorum – üstelik bunlar çoğunlukla benim de tekrar ettiğim kodlar oluyor.

Ayrıca, nasıl gerçek dünyada “barbi bebek”e benzeyen “model gibi” kadınları hiç de çekici bulmuyorsam, sade ve “kusurlu” insanlardan etkileniyorsam, amatör çekimlerde de benzer bir tercihim olabiliyor. İzlediğim şeyi hayal edip boşalmak istiyorsam, bu hayalimin gerçekleşebileceğini düşünebilmek istiyorum. Amatör çekimlerin büyük bir kısmı benim de yapabileceğim videolar oluyor, bu da hayal etmeyi kolaylaştırıyor.

Üstelik yalnız olmadığımı düşünüyorum: Amatör, porno sitelerinde en popüler kategorilerden. Dahası, heyecanlanıp erken boşalan adam, sevişirken çekimde olduğunu hatırlayıp gülmeye başlayan çift vb. de çok izlenen videolar arasında.

Yazıya pornografinin ihtiyaç olduğunu söyleyerek başlamıştım. Şimdi konuyu bağlayabilirim belki.whatareyoulookingat

Cinselliğe o kadar seyrek maruz kalıyoruz ki… Hiç tiyatro izlemeyen aktör gibi hissediyorum kendimi, pornodan uzun süre uzak kaldığımda. Bir adım geri atıp, “Yahu nasıl görünüyor acaba?” diye düşünerek kendimi ve başkalarını izlemek seksten aldığım keyfi arttırıyor.

Belki hayatın içinde cinsellikten bu kadar uzak olmasak, başka insanların cinselliğinden bir şeyler öğrenmek için odamın kapısını kapatmama, kulaklığımı takmama, internet tarayıcısında gizlilik modunu açmama falan gerek kalmazdı.

Bu, kast ettiğim ihtiyacın sadece bir boyutu. “Evet, porno izliyorum” başlığıyla başka yazılar da yazmayı umuyorum.