Soruyu tersten sorup sansasyonel manşet furyasına katılmış olabilirim, evet. Ama gerçekten de dans ile sevişmek arasında bolca ortak nokta olduğunu düşünüyorum.
Genellikle dans deyince aklımıza belirli adımların ve figürlerin taklit edildiği performanslar gelir. Oysa örneğin “çağdaş dans” denilen pratikle cinsellik arasında çok net bir ayrım yapmak öyle kolay değil – en azından benim için.
Seksi penetrasyonla sınırlayıp işin içinden çıkmayı deneyebilirsiniz. Ben böyle bir şey yapamayacağım. Seksle ilgili geniş bir görüşüm olmasına gerek de yok, ortada basit bir gerçeklik var: Dans eylemini cinsel buluyorum. Aldığım hazzı cinsellikten aldığım hazdan ayırt etmemi sağlayacak manalı bir fark görmüyorum.
Önce iki not düşeyim:
– Birçok masturbasyonumun aksine, yalnızken dans ettiğimde duyularıma daha çok hitap ediyorum, bedenime bir bütün olarak odaklanıyorum, ve -bak bu enteresan- yorulana kadar devam ediyorum.
– Partnerli sevişmelerime müzik tayin edebiliyorum ve ediyorum da. Yani, yaşadığım bir cinsel deneyimi ifade etmenin en kolay yolu, onu bir şarkıyla eşleştirmek oluyor. Tersi de doğru: Yeni dinlediğim ve beni etkileyen bir şarkı geçmişteki bir cinsel deneyimi çağrıştırabildiği gibi, şarkıyı sevişmeyi hayal ettiğim birine de yakıştırabiliyorum. (“Fon müziği” gibi, hatta o sevişmenin “soundtrack”i gibi düşünün.)
Bu notları düşmemin sebebi, benim açımdan gerçekten ortada bir “problematik” olduğunu göstermek. Devam edelim, birazdan buna döneceğim.
Partnerli seksle partnerli dansı kıyaslamaya çalışayım: Karşımdaki kişiye olduğu kadar kendi bedensel hazzıma da odaklıyım. Birbirimizi kişisel mahremiyet alanlarımıza kabul ediyoruz. Genellikle sözlü olmayan bir iletişim kuruyoruz partnerimle; “uyum”, “fazla ileri gitmemek” vb. yine tanımlı. (Üstelik “sınırlar” daha belirgin, bu bir ölçüde kolaylık bile sağlıyor.)
Dikkat ederseniz direk dansı veya “dirty dance” gibi doğrudan erotizmle ilişkilendirilen örnekler vermemeye özen gösteriyorum. Mesele dansın türü değil. (Nasıl ki mesele seks pozisyonları da değilse.)
Ve fakat, sorunu görüyor musunuz? Dans, genellikle Latin danslarında olduğu gibi sadece teknikten ve dış estetikten ibaret bile olsa, çoğunlukla seks de öyle değil mi? Neredeyse herkesin takip ettiği “adımlar” yok mu sekste de? (Sırasıyla, okşama, öpüşme, elle uyarma, oral seks, penetrasyon, boşalma gibi mesela?)
“Problematik”e dönebiliriz.
Seksin aksine, dans etmek toplumsal olarak daha kabul gören bir etkinlik. Bir barda herhangi bir arkadaşınızla dans edebilirsiniz. Aynı anda birden fazla insanla dans edebilirsiniz. Dans hakkında ulu orta konuşabilirsiniz. Dans kursuna gidebilir, dans kursu verebilirsiniz.
Dansı romantik bağlamından kopararak meseleyi kökten çözmeyi deneyebiliriz. Ama aynısı seks için de geçerli değil mi? Hatta sanki seks için daha da geçerli: Dans biyolojik bir ihtiyaç değil, ya da en azından seks kadar temel bir ihtiyaç değil.
Seksi romantik bağlamından bağımsız, fiziksel bir faaliyet olarak görmekle benim kategorik bir sorunum yok. Ama içime sinen, dansı da seksi de romantik yüküyle kabul etmek ve sosyal hayatın bir parçası olarak verili almak.
Bu da bizi “problematik”ten “problem”e getiriyor: Dans ettiğim insanlara, bu etkinliğin “öylesine” olmadığını ve benim için bir şeyler ifade ettiğini açıklayabilmek, ama bunu yaparken ortamı dramatize etmemek. (Evet, dans ederken erotik ve cinsel bir haz alıyorum, ama dans etmek istediğim insanlarla bir ömür paylaşmak istiyor da değilim.)
Aynı anda hem “normal” olarak (yani normların sınırları içinde) dans edip hem de karşımdaki insana dürüst davranabildiğim bir çözüm gelmiyor aklıma.
Zaten yapageldiğimiz bir şeye sırf ben “sekstir” dedim diye karşımdaki insanın kendini topyekun çekmesi tuhaf olduğu kadar da gerçek. (Evet, bu aynen böylece başıma geldi.)
Şimdi bunu romantik bir haz aldığınız herhangi başka bir şeye uygulayın. Şarap içmek? Güneşin batışını seyretmek? Sizi çok heyecanlandıran bir konuda sohbet etmek? Dertleşmek?
Evet, kafam karışık.