Ortaokulda kızların bacaklarına bakıyordum. Bakıyorduk. Böyle bir genel pratik vardı.
Özellikle rüzgarlı havalarda, servise binerken ve tabii ki normal normal otururlarken… Yani “özellikle hep, daima“. Bilinen bir şeydi bu, üzerine konuşulan bir şeydi hatta.
Kızlar arasında pek ayrım yapılmazdı iş bakmaya gelince. Elbette üzerine konuşmak açısından ayrımlar vardı. Hangi kızlar hakkında konuşulacağı ve hangileri hakkında konuşmaya değmeyeceği ile ilgili genel kanılar vardı.
Cinsellikle yeni tanışıyorduk. Her yerde seks görüyorduk. Cinsiyetçi küfürler havada uçuşuyordu. Neredeyse tüm hit şarkıların sözleri cinsiyetçi olarak değiştirilmiş versiyonları mevcuttu.
Biraz alakasız olabilir, ama bana önemliymiş gibi geliyor: Ben ortaokul ve liseyi aynı okulda okudum. Dolayısıyla 12 yaşındayken, okuldaki en küçük bizdik ve 17 yaşındaki insanlarla aynı ortamdaydık. Bunun cinsellikle ilgili bir miktar “çabuk olgunlaşma”ya, bir miktarda “aceleciliğe” yol açtığını sanıyorum. Bunu kötü bir şey olarak söylemiyorum. Sadece, serviste, teneffüslerde vb. cinsel gelişiminin ileri evrelerinde olan insanlarla karşılaşmanın bizi çok etkilediğini söylüyorum. Konuya dönelim.
Evet, kızların bacaklarına bakıyorduk.
Cinsellikle ilgili bilgimiz de deneyimimiz de sıfırdı. Daha da uzunca bir süre sıfır kalacaktı (çünkü o “havalılar” arasında değildik biz).
Normalde, bir kızı/kadını seyretmek, eğer bu kişiyi huzursuz edecek veya cinsel anlamda tehdit edecek bir sonuç vermeyecekse gayet kabul edilebilir bir durum. Genellikle (ama her zaman değil*) ne fiziksel ne sözlü taciz ima ediyordu bakışlarımız. Sadece bakıyorduk. Bakmak için binbir şekle giriyorduk, ama nihayetinde sadece bakıyorduk.
Ama aslında kızları tehdit ediyorduk !
Evet, bakarken pek ayırt etmiyorduk.
Ama kimin ne kadar açık-saçık olduğu, kimin altına ne giydiği vb. konular kızların etiketlenmesinde önemli bir unsurdu. Neyin göründüğünü umursamayanlar da, bir şeylerin görünmemesi için ciddi emek sarf edenler de hoş karşılanmıyordu. Yani ortada çok yoğun bir kolektif kontrol mekanizması vardı.
Her an, her saniye, her kızı tüm bu sosyal sonuçlarla tehdit ediyorduk.
Buradan, erkekler üzerinde kontrol mekanizması olmadığı anlamı çıkmasın. Düzgün küfredebilmekten kavgadan kaçmamaya, karı-kız mevzularında ahkam kesmekten çok entel-dantel olmamaya kadar birçok kriter vardı. Bu kriterleri hem erkekler hem kızlar kontrol ederler, seninle ona göre ilişkilenirlerdi.
Kızlar üzerindeki bu yoğun kolektif kontrolde diğer kızların rolü neydi bilmiyorum, ama sanıyorum onlar da bu konuları konuşuyorlardı.
Demek ki bizim bakışlarımız, tek başlarına pek bir anlama gelmemekle beraber, tüm bakışlarla birleştiklerinde aslında kızlara sürekli mesaj ileten ve duruşlarını kontrol etmelerini söyleyen bir büyük sosyal makine oluşturuyorlardı. Üstelik sadece çok açılıp saçılmamak anlamında değil, eteğini çekiştirmeyi takıntı haline getirmemek anlamında da kurallar koyan karmaşık bir değerler sistemi vardı.
Tüm bunların yanında, çok güçlü karakteri olan birkaç kişi hatırlıyorum. Bu kızlar, nerelerinin ne kadar açıldığından bağımsız olarak hepimizin saygısını gören, düzgün arkadaşlık kurulabilen insanlardı. Bir kalemde aklıma gelen örnekler
- doğal olarak hiç eteği açılmayan, ama tüm kriterlere göre çok çekici bir esmer güzeli,
- bir yerinin açılıp açılmadığıyla ilgilenmeyen, gerçek anlamda rahat davranan biri,
- hepimizce “taş” kabul edilen ve daima kısa etek giyen biri,
- pek çekici bulunmayan, orası burası da genellikle görünmeyen biri.
İki şeyi tekrar vurgulayayım: Bunlar tüm örnekler değil, ama ilk aklıma geldikleri ve bu yazı bağlamında çeşit yarattıkları için yazdım; bu bir. İkincisi, buradan bu kızların bacaklarına bakmadığımız veya bu konuda konuşmadığımız anlamı çıkmasın. Gayet de bakıyorduk. Farklı olan, bu bakışlarımızın veya konuşmalarımızın bu kızlara yaklaşımımızı değiştirmiyor olmasıydı.
Gerçekten, bazı kızlar için, “hafiflik” üzerine konuşulmayan bir konuydu. Hafif ya da kolay olup olmadıklarını konuşmuyorduk. Dikkat edin, konuşup da hafif/kolay olmadıklarına karar veriyorduk, demiyorum. Etekleri ve bacakları bu konuda bir kriter olmuyordu, diyorum. Bu konuyu bu açıdan konuşmuyorduk.
Bu kızlar nasıl olup da onca öküz erkeğe kendilerini kabul ettirmişlerdi? Kendilerine duydukları özgüvenin doğal bir sonucu muydu bu, yoksa bilinçli bir çaba mı sarf ediyorlardı? Kendilerini nasıl hissediyorlardı? Bizim hakkımızda ne düşünüyorlardı?
Hiç bilmiyorum.
Tek bildiğim, kızların cinselliklerini ifade etmeleriyle ilgili karmaşık ve yer yer tutarsız bir kurallar silsilesi olduğu, dolayısıyla, aslında – hele ki o yaşta – çok normal ve doğal olması gereken bakma/seyretme eyleminin gayet de taciz niteliği taşıdığı, üstelik tüm bunların kız-erkek hepimiz tarafından normal kabul edildiği.
Dahası, bugünden oraya baktığımda, acaba hem “en ezikler” grubuna düşmemeyi hem de bu konularda daha doğru bir konum almayı başarabilir miydim, bilmiyorum.
***
* Bu yıldız çok kilit. Burada hep “hepimiz”in yaptığı şeylerden bahsediyorum ve kişisel olarak yaptığım ve yıllardır yükünü üzerimden atamadığım birçok şeyi anlatmıyor, dahası tüm olan biteni anonimleştiriyorum. Daha ciddi itiraflardan konuşmak için hem cesarete hem de kafamı toplamaya ihtiyacım var.
Pingback: Yoklama: Hani nerede kadınların anlattığı o erkekler? … BURDA. | Bir Şey'in Anıları