İlk sevişmeye başladığım zamanlarda, seviştiğim insanları sayardım. Kaç kişi olduğunun çetelesini tutmak isterdim. Hayatımda kaç kişiyle seks yaptığımı bilmek bir çeşit gurur (ya da kimlik, her neyse) kaynağıydı. Böylece, zihnimde Len bir numaradaydı. Chris ikinciydi, ismini hatırlayamadığım o zayıf berbat küçük heavy-metalci barbiturat bağımlısı üçüncüydü, Alan dördüncüydü, falan filan. Öyle bir noktaya geldi ki, yeni biriyle seks yapmaya başladığımda, siki amıma girdiğinde (o zamanlar sadece erkeklerle seks yapıyordum), aklımdan geçen düşünce “Bebeğim, sikini içimde hissetmek çok iyi.”, “Yahu ben bu tipsizle ne yapıyorum?” veya “Öf, sıkıldım. Televizyonda ne var acaba?” değildi, aklımdan geçen şey “Yedi!” idi.
Bunu yapmanın birkaç enteresan sonucu oldu. Sayılarda bir düzen arardım. Her dördüncü sevgilinin yatakta çok iyi çıktığına dair bir teorim vardı ve bu fenomenin kozmik önemine kafa yorardım. Bazen, nasıl bir insan olduğumu, kaç kişiyle seks yaptığıma göre belirlemeye çalışırdım. 18 yaşıma kadar, on farklı insanla seks yapmıştım; bu beni normal mi, baskılanmış mı, şırfıntının teki mi, özgür ruhlu bir bohem mi yapıyordu? Kendi sayılarımı kimseyle kıyasladığımdan da değil ha, hiç kıyaslamadım. Bu benim kendi olayımdı, kendi zihnimin mahreminde oynadığım bir oyundu.
Sonra sayılar büyümeye başladı – sayılar yapar böyle şeyler genelde – ve takip etmek zorlaştı. Geçen seferkinin On Yedi olduğunu hatırlardım, yani bu On Sekiz olmalıydı, ama sonra sayımı doğru yapıp yapmadığıma dair kuşku düşerdi içime. Gece öylece yatakta uzanıp kendi kendime “Hımm. Brad vardı. Sonra o doğumgünümdeki adam vardı. Hah, David vardı, sonra… ay yok, dur, üniversitedeki ilk haftamda partide birlikte sarhoş olduğum o adamı atladım… Yani şimdi… Yedi… sekiz… dokuz…” Böyle böyle, gecenin ikisinde nihayet doğru sayıya ulaşırdım. Ama hep de aklımın bir köşesinde birini atladığımı, bedenimin içine davet ettiğimi kendime dahi unutturmaya çalıştırdığım bir pisliği es geçtiğimi söyleyen dırdırcı bir kuşku kalırdı. Her ne kadar o kılıksız pis herifi unutmak istesem de, doğru sayıya ulaşmayı daha çok istiyordum.
Gerçi sonradan işler daha da zorlaştı. Neyin seks sayılıp neyin sayılmadığını sorgulamaya başladım. Mesela Gene’le olanlar: Erkek arkadaşım David’e beni aldattığı için çok öfkelenmiştim. Benim için, büyük bir krizdi. Gene’le ben de arkadaştık, Gene haftalardır bana olta atıyordu ve ben de pek onun umudunu kırmıyordum. İşte, o gece ona gittim, David hakkında sızlanmak için. Tabii çok anlayışlıydı, bana bir masaj yaptı, konuştuk, birbirimize dokunduk, dertleştik, sarıldık, sonra öpüşmeye başladık, sonra daha da sokulduk birbirimize, sonra birbirimizi okşamaya başladık, işte biliyorsunuz nasıl olur, sonrasında her şey karıştı, yatağın üstünde birbirimizi elleyerek, sürtünerek, kavrayarak, öperek, iterek, bastırarak, sıkıştırarak yuvarlanmaya başladık. Ama hiç içime girmedi. İstedi aslında, ben de istedim, ama erkek arkadaşıma sadık kalmakla ilgili bir hissim vardı, böylece ha bire “Hayır, yapma.”, “Evet, çok iyi hissediyorum.”, “Dur, o kadar ileri gitme.”, “Evet, evet, devam et.”,”Hayır, bu kadar yeter.” deyip durdum. Kıyafetlerimizi bile çıkarmadık. Yine de, amma geceydi. Ciddi söylüyorum, en iyilerden biriydi. Ama uzun yıllar bunu seks yaptıklarım sayımına dahil etmedim. İçime girmemişti, sayılmazdı.
Aylar yıllar sonra yine bir gece listeyi toparlamaya çalışırken aklıma geldi: Gene niye sayılmaz? İçime girmedi diye mi? Yoksa David’le ilgili ahlaki sınırlarımı koruyabilmem, yani sabırlı, sadık, aldatılmış, mağdur kız arkadaş statümü koruyabilmem için mi? Yani, Gene sayıldığında bu yaralanmışlık ve üstünlük hislerini kaybedeceğim için mi?
Yıllar sonra Gene’le sikiştim ve müthiş rahatladım. En sonunda onun da bir numarası oldu ve bu seferkinden kesin emindim.
Sonra kadınlarla seks yapmaya başladım. Aman yarabbi, sistemde ne büyük delikler açtı bu durum. Listemi hep, seksi penis-vajina birleşmesi üzerinden tanımlayarak yapmıştım. Bildiğin sikişmek yani. Çok da kolay bir ayrım, düz bir ikili sistem. İçine girdi mi, girmedi mi? Evet ya da hayır? Sıfır ya da bir? Açık ya da kapalı? Tamam, bayağı rastgele bir tanım bu; ama alışılageldik olanı bu, eski ve saygın bir gelenek var arkasında. Hem zaten erkekleri becerirken bunu sorgulamak için pek öyle bir sebebim de yoktu.
Ama kadınlarla… yani, öncelikle ortada penis yok, yani sistem daha baştan çöküyor. Dahası, kadınların seks yapabilecekleri öyle çok yol var ki: dokunmak, yalamak, yakın danslar, parmaklamak, yumruğunu kullanmak – yapay penis veya vibratör veya sebzeler veya o anda evde her ne varsa onunla, veya insan bedeninden başka hiçbir şey kullanmadan. Tabii ki tüm bunlar kadınla erkek arasındaki seks için de geçerli. Ama kadınlar arasında olunca, hiçbir yöntem asırlık bir geleneğe sahip değil ki saymakta kullanalım. Birbirimizi siktiğimiz durumda bile ortada bir çük yok, objektif konuşmak gerekirse de, Aslolan-Bu-İşte-Şimdi-Sevişiyoruz hissine kapılmıyorsun ve onun dışında olup bitenlerin hepsini önsevişme/arkasevişme diye de görmüyorsun. Böylece, kadınlarla seks yapmaya başladığımda, ikili sistem yerini daha kapsayıcı bir tanıma bırakmak durumunda kaldı.
Tabii bunun anlamı da, önceden yaptığım listenin hepten çöpe gitmesi. Listeyi korumak için geçmişe dönüp tüm olayları baştan inşa etmem, yiyiştiğim, aşağı bölgelere gittiğim, elbiselerimiz üstümüzdeyken düzüştüğüm ve dokunmalı-hissetmeli oyunlar oynadığım tüm o insanları listeye koymam gerekiyordu. Hatta Bir Numara’nın yeri bile şaibeli hale geldi, oysa şimdiye en emin olduğum şey oydu. Bu arada artık listeye merakımı yitirdim zaten. Listeyi baştan oluşturmanın yüzü astarından pahalıya gelecekti. Ama kilit soru ortadaydı hala: Tam olarak ne biriyle seks yapmak sayılır?
Bunu bilmek benim için önemliydi. Demem o ki, neyin seks olarak kayda geçtiğini bilmek lazım, çünkü biriyle seks yaptığında o kişiyle ilişkin değişir. Değil mi? Değil mi? Seksin kendisinin her şeyi öyle kökten değiştirdiği için değil. Ama seks yaptığınızı bilmek, bir cinsel bağlantının bilincinde olmak, bir insanın yanında kibar sohbetler yaparken “Ben bu insanla seviştim.” diye düşünmek, işte bunlar hep bir şeyleri değiştirir. Ya da, ben öyle düşünüyordum. Ve eğer bir arkadaşla seks yapmak ilişkinizi değiştirebilir veya karıştırabilirse, seks yapıp yapmadığınıza emin olamadığın zaman işlerin nasıl da sarpa saracağını düşünün.
Sorun şu ki, farklı farklı cinsel şeyler yaptıkça Seks ve Seks-Değil arasındaki çizgi gittikçe kıpırdak ve belirsiz hale geldi. Cinsel deneyimime yeni şeyler kattıkça, bu çizgiyi ortadan kesen ve dikkatimi cezbeden şeyler beliriyordu. Sırf “seks” diye belirlediğim alanın genişlemesi değil bu. Çizginin kendisi şişti, açıldı, kocaman bir gri bölge haline geldi. Bir sınırdan ziyade, askersizleştirilmiş bölgeye benzemeye başladı.
Orada yaşamak da pek tuhaf. Kötü demiyorum bak, tuhaf sadece. Jonglörlük yapmak, saat onarmak, piyano çalmak gibi – tam konsantrasyonla farkındalık ve dikkat isteyen herhangi bir şey gibi – hissettiriyor. Kavramsal ahenksizlik gibi, ama keyif de veriyor. Çok çetin ve gerçekçi bir kabustan uyanmaya benziyor. O ana kadar bildiğin her şeyin yanlış olduğunu fark ettiğindeki gibi bir his, harika bir duygu tabii, çünkü acı veren aptalca bir şey ve senin de hakikaten canına okuyor.
Ama benim için bir soruda yaşamak bir yanıt arayışına yol açıyor. Omuz silkip ellerimi kaldırıp “Keşke bilseydim” deyip geçemiyorum. Bilinmez hudutları keşfe çıkmalıyım, hiçbir gizli hazine getirmeyecek olsam bile. Böylece, eksik ya da geçici de olsa, illa ki seksin ne olup ne olmadığıyla ilgili bir tanım bulmam lazım.
Ne zaman cinsel hissettiğimi biliyorum. Amım ıslak olduğunda, göğüs uçlarım sertleştiğinde, avuçlarım terlediğinde, beynim sislendiğinde, tenim yanmaya başladığında ve süper-duyarlı hale geldiğinde, kalçalarım kasıldığında, kalp atışlarım hızlandığında, orgazm olduğumda (işte asıl ifşa eden bu) vb. cinsel hissediyorum. Ama biriyleyken cinsel hissetmek o kişiyle seks yapmakla aynı şey değil. Eyvah eyvah, eğer her çekici bulduğum ve bana karşılık veren kişiyle seks yaptığımı söylesem, şimdikinden de çok şaşkaloza dönerdim. Biriyle cinsel olmak bile onunla seks yapmak anlamına gelmiyor. Çok fazla insanla dans ettim, flört ettim, (her nasıl inanmak istersek) seksi tahrik-etme-amaçlı masajlar kabul ettim.
Bazı arkadaşlarım, tam yaptığın anda onun seks olduğunu düşünüyorsan o yaptığının seks olduğunu söylüyorlar. Ilginç bir fikir. Kesinlikle, revizyonist bir dönek haline gelmeden cinsel tarihimi ve tanımlarımı tutarlı bir biçimde yeniden inşa etmeme yardımcı oldu. Ama sonuçta soruyu es geçiyoruz. Seksin ben ne düşünüyorsam o olduğunu söylemek iyi hoş, ama peki ben ne olduğunu düşünüyorum? Ya, tam yaparken, yaptığımın seks olup olmadığını merak ediyorduysam?
Belki de seks, biriyle bilinçli, rızalı, karşılıklı kabule dayalı cinsel haz paylaşımı arayışıdır. Kötü bir tanım değil. Eğer birbirinizi tahrik ediyorsanız ve bunu dillendiriyorsanız ve buna devam ediyorsanız, o zaman o sekstir. Genital temas ve orgazmın ötesinde birçok cinsel davranışı da içermeye müsait geniş bir tanım; her cinsel farkındalık ve tahrik olma olayını içermeyecek kadar ayırt edici de; üstelik benim elzem bulduğum öğeleri de içeriyor: kabul, rıza, karşılıklılık ve cinsel haz arayışı. Peki ama, ya biri seks rıza gösteriyor ama gerçekten de keyif almıyorsa? Birçok insan (ben de dahil) tatmin edici bulmadıkları veya gerçekten de istemedikleri cinsel ilişkiler yaşıyor ve gerçekten de iradesi dışında zorlanma durumu yoksa birçoğumuz bunu yine de seks olarak sınıflarız.
Belki de eğer ikiniz de (ya da hepiniz de) onun seks olduğunu düşündüğünüz sürece sekstir, eğlenip eğlenmediğiniz önemli değil. Bu, rıza gösterilen ama arzulanmayan ve keyif alınmayan seks meselesini çözüyor. Malesef, yine soruyu es geçiyoruz, üstelik bu sefer durum daha da vahim: Şimdi, farklı insanların neyin seks olduğuyla ilgili bulanık, üzerine kafa yorulmamış fikirlerini birbirine bulayıp örtüştükleri bölgeyi bulmak gerek. Çok karışık iş.
Peki ya seksi bilinçli, rıza gösterilen, karşılıklı kabule dayalı, katılanlardan en az birinin cinsel haz arayışı olarak tanımlasak? Bu daha iyi. Tüm kilit öğeleri sahip, üstelik kişilerden birinin cinsel haz dışında bir sebeple yapıyor olması durumunu da içeriyor – statü, güvence, para, sevdikleri birinin tatmini ve keyfi vb. İyi de, ya ikiniz de keyif almıyorsanız ve diğerinin istediğini sandığınız için yapıyorsanız ne olacak? Uff.
Burada biraz sorun yaşıyorum. Geleneksel yedeğimiz – seks eşittir cinsel birleşme – bile burada çuvallıyor; tecavüzü içeriyor ve ben bunu kabul etmeyi kesin olarak reddediyorum. Bana sorarsanız, eğer ortada rıza yoksa, seks meks yoktur. Ama tüm bu kördüğümde başımı ağrıtan tek hususun bu olduğunu hissediyorum. Konu üzerine ne kadar kafa yorarsam o kadar çok soru geliyor aklıma. Bir karşılaşmada cinsellik ne zaman başlar? Eğer bir etkileşim cinsel olmayan bir şekilde başlayıp sonradan sekse dönüşmüşse, tüm hepsine seks mi demeliyiz? Peki ya uykuda olan biriyle seks yapmak? Bir kişinin seks yaptığı ama diğerinin yapmadığı bir durum düşünebilir miyiz? Görünen o ki, her ne tanım uydurursam uydurayım, tanım üzerinde soru işaretleri uyandıracak gerçek-yaşam deneyimleri düşünebiliyorum.
Örneğin: Birkaç yıl önce, bir kadınlara-özel seks partisine katıldım (ev sahipliği yaptım demek daha doğru). Oradaki diğer on iki kadın içinden sadece birkaçıyla cidden fiziksel olarak edepsizleştim. Diğerlerini öptüm, sarıldım, açık seçik konuşmalar yaptım, yahut sadece gülümsedim, ya da onlar cidden fiziksel olarak edepsizleşirken onları seyrettim. Yalnız ben olsam, muhtemelen oradaki birçok kadınla seks yapmadığımı söylerdim. Ama deneyimin bütünü (ki acayip ateşli, tatlı, uçarı ve çok özeldi) hepimiz tarafından üretilmişti ve her ne kadar sadece birkaçının altına indiysem de oradaki tüm kadınlarla cinsellik yaşadığımı hissettim. Şimdi o partiden bir kadınla karşılaştığımda kendime hep sorarım: Biz seks yaptık mı?
Örneğin: İlk kez sadomazoşizmi denerken, çok ateşli bir kadınla birlikte oldum. Ne yapacağımızı, neyin yapılıp neyin yapılmamasını istediğimizi falan konuşuyorduk öncesinde. Ve bana, seks yapmak isteyip istemediğinden emin olmadığını söyledi. Şimdi, benim kuvvetli bir biçimde cinsel etkinlik olarak tariflediğim çeşit çeşit oyunlar ve eğlenceleri açık açık planlamaktaydık – şaplak atma, bağlama, itaat. Ancak, onun zihninde, “seks” doğrudan genital temas demekti ve bunu illa ki de benimle yapmak istemiyordu. Onunla birlikte olmak olağanüstü erotik, heyecanlandırıcı, uyarıcı ve neredeyse dayanılmayacak derecede tatmin edici bir deneyim oldu. Ama tüm geceyi, birbirimizin genital bölgelerine hiç dokunmadan geçirdik. Ve tanımlarımızın bu kadar farklı oluşu beni yine meraka gark etti: Seks miydi yaptığımız?
Örneğin: Birkaç ay boyunca bir dikiz şovunda çıplak dansçı olarak çalıştım. Hiç dikiz şovuna gitmediyseniz, işler şöyle yürüyor: Müşteri minnacık köhne siyah bir kutunun içine giriyor (telefon kulübesi gibi bir şey), çeyreklikler atıyor, metal bir plaka kalkıyor ve müşteri bir pencereden çıplak kadınların dansını seyrediyor. Bir keresinde, bir adam kulübelerden birine girdi ve beni seyrederek masturbasyon yapmaya başladı. Ben de, ona doğru gidip çömeldim ve karşısında masturbasyon yapmaya başladım. Birbirimize sırıttık, birbirimizi seyrettik, masturbasyon yaptık, ikimiz de enfes bir zaman geçirdik. (Masturbasyon yapmam için birinin bana para ödediğine inanamıyordum. Zor iş, ama birinin yapması gerek…) Sonra o gitti, ben de kendi kendime sordum: Biz şimdi seks mi yapmış olduk?
Demem o ki, tanıdığım biri olsa, o cam ve çeyreklikler olmasa, kafamda en küçük bir soru işareti olmazdı. Yarım metre mesafede oturup biriyle karşılıklı olarak masturbasyon yapmak? Evet, gayet de seks derim buna ben. Ama bu farklıydı, çünkü o bir yabancıydı, çünkü cam vardı, çünkü çeyreklik atıyordu. Seks miydi?
Hala bir yanıtım yok.
Not: Bu muhtemelen benim en çok bilinen, en etkili olan ve en yaygın okunan yazım. Birçok yerde yeniden basıldı (Ms. Magazine’de onların onaylamadığı seks türlerine referansların kesildiği bir biçilmiş versiyon da dahil), ve birçok üniversite düzeyinde derste okutuluyor. Cidden. Bir keresinde kendimi Google’ladım ve bir üniversitenin online vize sınavında bu metinle karşılaştım. Belki de yazar olarak en çok gururlandığım andır.
***
[Greta Christina’nın bu yazısı ilk olarak The Erotic Impulse‘ta (ed. David Steinberg, Tarcher Press, 1992) yayınlandı. Çeviride “Are We Having Sex Now or What?” metnini esas aldım.]
Pingback: #3 Denemeye değer kimi hatırlatmalar | Bir Şey'in Anıları