Dönemsel olarak hayallerimi süslemiş kişilerin belli başlı özelliklerinden biri de sormaya gerek kalmadan hisleri ve istekleri algılayabilmesiydi.
Uzun arayışlar, denemeler ve daha uzun açıklamalar sonucunda doğru partner olduğunu düşündüğüm kadınla görece düzenli bir hayat kurdum. Akşam olup herkesin eve gittiği saatlerde yatağımızda buluşur, sevişir ve sohbet ederdik. Her gece bir hayalin pençesindeymiş gibi gelirdi. Çünkü sabah olup kalktığımda o çoktan uyanıp gitmiş ve benim haricimdeki hayatına adapte olmuş olurdu. Daha doğrusu benim tahminlerim bu yöndeydi. Aslında gün içinde ne yaptığına dair hiçbir fikrim yoktu. Öğle yemeğinde veya toplu taşımalarda aklıma geldiğinde ise gözümde canlanan hep koluma yatarken bana gülümseyişi olurdu. Düşlerimde o kolun farklı versiyonları da vardı tabi. Daha kıllı, daha kaslı, daha rahat… Onu başka türlü hayal edemeyişim, kafamda gecelere sadık bir orospu profili çizerdi. Akşam olup evine döndüğünde, gözümde canlanan kadını kendi kolumun altında bulmak bütün günü değersiz kılardı. Fakat yine de “bir şey eksik” uğultusundan kurtulamazdım.
Bir gün onu uykusunda izlerken aslında hiç uyumadığına dair bir hisse kapıldım. O an kafamda şimşekler çaktı. Bunca düşsel anın içinde bu kadının rüyalarına dair en ufak bir fikrim yoktu! Uyurken neler yaşadığını, neler hissettiğini anlayabilmek için bütün gün kafa patlattım. Sonuç bir hiçti. Akşam olsun diye bekledim. Belki üç gün sonra akşam oldu. Gülümsemesiyle kapıdan girdi. “Hayır hayır!” dedim. Bu sefer beni düşüncelerimden uzaklaştıramayacaksın. “Rüyalarını anlat bana.” Sesimde anlamlandıramadığım bir coşku vardı. Şalını boynundan çözmekte olan eli dondu kaldı. Bir süre bana baktıktan sonra hiçbir şey söylemeden hareketine devam etti. Geç olmuştu. Soyundu. Bir süre anlattıklarımı dinledi. Güldü. Sonra uyuduk. Ben bütün gün düşündüklerimi çoktan unutmuştum.
Gecenin bir vakti uyandırdı beni. Başucundaki gece lambasının ışığında yüzü solgun görünüyordu. “Seni gördüm.” dedi. “Sabah olmuştu. Sen gitmek istiyordun, ben de gitmeni. Bir kalp kırdığında bütün rotalar silinir aklından, nereye gideyim ki, dedin bana.” O ana kadar giyinik olduğunu fark etmemiştim. Kalktı, şalını boynuna sarıp sessizce çıktı. Ben de bütün bunların bir rüya olduğu düşüncesiyle uykuma devam ettim.