Tag Archives: ilişkiler

Neden Öylesine Takılmalar İlişkilerden Daha Çok Enerji İster? – Alexia LaFata

hookip

Perşembe, saat öğleden sonra bir. Yemek salonunda sandviç sırasında 10 kişi var ve tam o sırada o adamı görüyorum. Birkaç kez beraber takıldıydık.

Öylesine bir şeydi, gerçi herhalde neredeyse hiç tanımadığın birinin gecenin bir yarısı çıplak ve korumasız bedeninin üstüne çıkmasında “öylesine” denecek pek az şey vardır – ama konudan sapıyorum bak. Tanımlara bakarsak, öylesine bir şeydi.

Ona selam vermenin doğru bir usülü var mıdır? “Selam!” çok zorlama geliyor. “Nasılsın?” tuhaf hissettiriyor. “Seni son gördüğümde üzerinde hiç kıyafet yoktu!” aslında tek söylemek istediğim şey.

Belki hiçbir süzgeçten geçirmediğim içindir, ama belki söylenebilecek başka her şey yaşanmışlıklardan – yani tesadüfi bir biçimde bedensel sıvı takası yapmış ve bir daha hiç konuşmamış olmamızdan – kaçınmaya çalışıyormuşum gibi hissettirdiğindendir.

Neden bu adama ilişkiniz olduğundan başka bir şeymiş gibi davranasın ki? Yapmacık bir sohbetin yaratacağı garip hislerle başedebilirsin muhtemelen, ama neden kendini bununla tüketesin ki?

Muhtemelen hoş ve yüzeysel bir sohbet mümkündür, ama bu tarz muhabbetlerin içine eden nahoş sessizliklerle ilgili paniğe kapılmayı kim ister?

Ve kim, acaba bu adam bunlardan herhangi birini aklına bile getirdi mi diye düşünerek kendini güvensiz hissetmek ister? Ben değil.

Daha kalabalık yerlerde yaşayanlar bu açıdan şanslılar, çünkü kendi “bu adam”larıyla karşılaşma ihtimalleri muhtemelen pek az.

Ama yine de, “Sex & the City”nin ilk sezonunda Carrie Bradshaw’dan herhangi bir şey öğrendiysek o da en curcunalı şehirlerin bile küçücük olduğu ve aynı hafta içinde Mr. Big’le birkaç kez karşılaşmanın normal ve hatta beklenir bir şey olduğudur.

Dünya sandığınızdan çok daha küçük. “Onun yatağı”, kesinlikle takıldığınız adamı göreceğiniz en son yer olmayacak. Kahvecide, spor salonunda, hatta Facebook arkadaşlık talebinde karşınıza çıkabilir.

Sonra da onunla nasıl etkileşeceğinizle ilgili endişelenmeniz gerekir, bu da zaten içinde debelenip durduğumuz kaygı üreten sosyal dünyaya hiç de gerekmeyen yeni bir huzursuzluk katmanı ekler.

Neden hayatı zorlaştıralım?

Öylesine takılmalar duygusal kaynaklarınız için öyle bezdirici ki. Hiçbir sınırları olmaması bekleniyor (“öylesine”ler ya hani), ama sonra peşinen bilmeniz icap eden tuhaf söylenmeyen sınırlar beliriveriyor. Bir kez takıldıktan sonra, koca bir yeni toplumsal yasalar yığını ortaya çıkıyor. Ve bu yasaları bilmiyorsanız, aptal görünüyorsunuz.

Öyle çok da ilginizi çekmeyen ama sizden hoşlanan bir adamla takıldığınızı varsayalım. Eğer bir partide karşılaşırsanız ve sizinle konuşmaya veya başka bir buluşma ayarlamaya kalkışırsa, ne yaparsınız?

Tabii ki onun bu hamlelerini reddedebilirsiniz; ama biraz makul bir insansanız, önceki buluşmanız sizin için hiçbir anlama gelmiyor olsa da, size karşı bir şeyler hisseden birini geri çevirdiğiniz için kendinizi muhtemelen kötü hissedersiniz.

Bunun tersi de mümkün. Eğer aynı partide bir ara takıldığınız ve hoşlandığınız ama sizden hoşlanmayan bir adamla karşılaşırsanız, onu görmezden gelmeniz ve her şey yolundaymış gibi davranmanız gerekir – tüm bunlar kaçık veya aşırı duygusal görünmek gibi kadınların başına bela olan binbir çeşit saçma stereotipten kaçınmak için.

“İletişim, bildiğin normal konuşma, öyle yapışkan ve mahrem sayılır oldu ki, hiçbir ciddi konu tartışılmaz hale geldi.” diye dert yanıyordu geçen gün bir arkadaşım, öylesine takılmaların akıbetiyle ilgili. “Her saniyeyi aşırı analiz etmekle geçiriyorsun, çünkü kimse senin düşüncelerini doğrulayacak hiç kimse yok.”

Bu çok doğru. Bu buluşma tek seferlik miydi, yoksa haftaya da buluşur muyuz? Birimiz diğerinden hoşlanmaya başlarsa ne olacak? Altı üstü insanız, yani cinsel aktivite yaşayınca “daha fazlası” için bir merak veya bir duygu ortaya çıkması normal.

“Öylesine” olduğu için, hiçbir şey kesinkes yaşanmamalı mıdır? Bunun öylesine olup olmadığına kim karar veriyor ki zaten?

Ona tüm bunlarla ilgili mesaj falan atayım deme, çünkü haftasonu gecesi dışında iletişim kuramazsın. Kurarsan, yapışkansın; kaçıksın; yasaları çiğniyorsun.

Benim tüm bunları düşünmeye enerjim yok. Öylesine takılmalar kelimenin hiçbir anlamında tamamına ermiyor ve hiç kimse nasıl davranması gerektiğini bilmiyor. Yani, sırf seks yaşandı diye birbirimize normal insanlar gibi davranmayı bırakmamız gerekmez.

Takılmanın bizzat kendisi öyle mahrem bir şey ki tamamen güvenmediğimiz insanlarla bu kadar sık takılıyor olmamız beni şaşırtıyor.

İnsanlara – ilk anlamıyla – çıplak benliğimize erişim hakkı tanıyoruz; en özel, en kişisel bölümlerde özgürce gezinmelerine izin veriyoruz. Sızı değiş tokuşu yapılıyor. Tüm delikler dolduruluyor. Anın ateşi içinde sırlar açığa çıkıyor ve gerçek mahremiyet kuruluyor.

Rastgele seksin yanlış bir şey olduğunu söylemiyorum; ama öylesine ilişki yaşamanın, kısacık bir gece, belki de berbat bir insan olan biriyle en savunmasız anlarını geçirmenin boktan sonuçlarını kabul etmek anlamına geldiğini söylüyorum.

Yani diyorum ki, çarşafların arasında bu insanla konuşmuş, gülüşmüş ve birlikte terlemiş olabilirsin, ama bu insanı gerçekten tanımıyorsun, onun nasıl biri olduğunu nereden bilebilirsin? Bilemezsin.

Tüm bunlara rağmen, herkes herhangi bir türden ilişki yaşamaktansa tonlarca geçici seks yaşamayı tercih edecek birini tanıyordur.

Sanki bir ilişki veya birtakım şeyleri bazı insanlara münhasır kılmaya benzeyen bir şeyler isteyince Stv dizisi karakteri oluveriyormuşsun gibi. İlişkiler zahmetlidir. İlişkiler sınırlayıcıdır. İlişkiler çok emek ister. Falan filan.

Açıkçası, bir dizi acayip, beceriksiz, şimdi-nasıl-devam-ediyoruz kafası öylesine takılma yerine bir ilişkim olmasını tercih ederim. İlişkiler hiç de herkesin abarttığı kadar belalı şeyler değil.

İlişkilerde, öylesine takılmalarda dert ettiğin aptallıklarını kafana takmana gerek yoktur.

Hislerine karşılık bulup bulamayacağınla, düşüncelerini aktarıp aktarmamakla ilgili endişelenmene gerek yoktur. Hislerine karşılık buluyorsundur, ve herhangi bir düşünceni aktarabilirsin.

Ayrıca seks de daha iyidir, yüzde yüz hem de. Güvenin, rahat olmanın ve açıklığın güzelliği bu.

Oyunlar oynamak şimdilik eğlenceli olabilir, ama sonrasında seni daha da mutsuz bırakacaklar. Hoşlandığım adama işveli mesajlar attığımda beni görmezden gelip tuhaf bir utanç içine sokmayacağından emin olmayı tercih ederim. Aksine, olumlu yanıt vereceğini, belki film izleyip pizza yemeye davet edeceğini bilirim.

Yemek salonunda sırf göz teması kurmamak için nasıl bir sandviç istediğimi uzun uzun değerlendiriyormuş gibi yapmamayı tercih ederim.

Sadece bir sandviç almak, parasını ödemek ve hayatıma devam etmek istiyorum – sırf benden hoşlanıp hoşlanmadığını, veya benim senden hoşlanıp hoşlanmadığımı, veya bu haftasonu yine sikişip sikişmeyeceğimizi, veya kalçamdaki o tuhaf şekilli doğum lekesini hatırlayıp hatırlamadığını (hatırlıyorsan, lütfen unutur musun rica etsem) düşünüp durmamdan ibaret olan sahte bir muhabbete girmekse istemiyorum hiç.

Çok şey mi istiyorum?

***Alexia-Lafata

[Alexia LaFata’nın bu yazısı Elite Daily’de 13 Kasım 2014’te Why Casual Hookups Take More Emotional Energy Than Relationships başlığıyla yayınlandı.]

Polyamory / Poliamori / Çok-aşklılık nedir?

Türkçe karşılığı ne olmalı, bilmiyorum. İngilizcesi polyamory. Çok-aşklılık doğru bir çeviriye benziyor, ama ben poliamori sözcüğünü kullanacağım. (Aynı sözcükle Vikipedi’de bir başlık açılmış bile. Gerçi Vikipedi kriterlerini sağlamıyor henüz bu madde. Bir de tabii Ekşisözlük’te var bir miktar yorum.) Sıfat olarak kullanılan poly-amorous içinse çok-aşklı sözcüğünü kullanacağım.poliamori

Poliamori sözcüğü, “birçok” veya “çok” anlamına gelen Yunanca πολύ [poli] sözcüğü ile “aşk” anlamına gelen Latince amor sözcüklerinden üretilmiş. Burada sözcüğün kökeniyle ilgili felsefi bir tartışma yürütecek değilim, ama sanırım birkaç basit bilgiyle başlamakta fayda var. Wikipedia’daki polyamory başlığından özgürce çeviriyorum:

Poliamori, müdahil herkesin bilgi ve rızasıyla, aynı anda birden fazla mahrem ilişkiye sahip olmayı kabul etmek, istemek veya uygulamaktır. Eş değiştirme (swinging) ile aynı şey değildir (Eş değiştirme, başka insanlarla cinselliği sadece eğlence amaçlı görmeyi vurgular.) ve çoklu cinsellik içermek zorunda değildir.

Poliamori çoğunlukla “rızaya dayalı, etik, sorumluluk sahibi olarak monogamik-olmama durumu” şeklinde tariflenir. Sözcük bazen daha genel olarak cinselliği ayrıcalıklı tutmayan cinsel veya romantik ilişkiler için de kullanılır ama ne kadar geniş anlamda kullanılacağı konusunda anlaşmazlıklar vardır. Etiğe, dürüstlüğe ve şeffaflığa önem verilmesi, tanımlayıcı karakteristikleri arasında sayılmaktadır.

Kendilerini çok-aşklı olarak tanımlayan kişiler genellikle cinsel ve ilişkisel münhasırlığın (exclusivity) derin, adanmış, uzun süreli bir aşk ilişkisi için gerekli olduğu görüşünü reddederler.

Wikipedia maddesi okumaya gelmediğinizi düşünerek burada kesiyorum. Sanırım neden bahsettiğimde kabaca anlaşmışızdır.poliamori bayrağı

Beni ilgilendiren konu, poliamori hakkında ne düşündüğüm, ne hissettiğim falan değil. Biraz tuhaf gelebilir ama ben çok-aşklı olmayan sağlıklı bir ilişki düşünemiyorum. Yani, tek-aşklı olduğunu düşündüğümüz ilişkilerin aslında çok-aşklı olduğunu iddia ediyorum.

Bu iddiayı tek bir yazıda düzgünce tartışamayacağım aşikar. Yine de, örnekler üzerinden biraz açmaya çalışayım aklımdakileri.

İlişki = aşk = romantizm = cinsellik ?

Tüm bu tartışmadan kurtulmak için bulabildiğim en kısa yol, cinsel arzuyu aşık olmakla denkleyerek (ya pratikte ya da ahlaki olarak) bunun dışındaki her şeyi sadakatsizlik olarak tarif etmek.

Söylediğim haliyle, dünyadaki herkes zaten sadakatsiz çıkıyor ve “sağlıklı ilişki” diye bir şey kalmıyor: Cinsel arzuyu pratikte sadece partnerimize odaklamadığımız ortada (porno izlemek, kadınların ve/veya erkeklerin kalçalarına bakmak vb.). Ancak, cinsel arzuyu ahlaki olarak da sadece partnerimizle sınırlamıyoruz. Şurada anlaşalım. Porno izlemeyi veya insanların vücutlarını seyretmeyi ilişkimiz açısından etik olarak yanlış falan bulmuyoruz. Başka etik sebeplerle kendimizi huzursuz hissediyor olabiliriz, ama kesinlikle sadakatsizlik yaptığımız gibi büyük sonuçlara ulaşmıyoruz.gelmeden

Demek ki, cinsel arzuyu değil, cinsellik eylemini, seksi aşık olmakla denkliyor olmalıyız.

Malesef bunun yeterli olmadığını düşünüyorum. Birçoğumuzun “fiziksel eylemin gerçekleşmemiş olması”nı pek tatmin edici bulmayacağını sanıyorum: Diyelim bir ilişkiniz var, başka birinden hoşlandınız, bu kişi de size benzer sinyaller verdi, her şey tamam, ama sırf aldatmamak için sevişmediniz. Gidip sevgilinize “Böyle böyle hissettim ama bir şey yapmadık.” diye rahat rahat anlatabilecek misiniz bunu? Sevgiliniz “Ha iyi tamam bana sadıkmışsın o zaman, sorun yok.” mu diyecek? Size sevgiliniz böyle şeyler anlatsa siz ne hissedersiniz?

Daha enteresan durumlar da var: Bir başkasıyla sevişip “Ama sadece cinsellikti.” diyerek sevgilisini sadakatine ikna eden var dünyada. Buna hiç bulaşmayalım.

Demek ki romantik yakınlaşma da yetebiliyor tek-aşklılığın bozulması için. Hardcore seks sahnelerine gerek olmayabiliyor.

Çok daha zor sorular var:

– Mastürbasyon yaparken kimi hayal ettiğiniz, tek-aşklı mı çok-aşklı mı olduğunuzu belirler ya da etkiler mi?nasıl olacak

– Sevgilinizle uzun süre sevişmediyseniz (bunun sebebi fizyolojik de olabilir, duygusal da) ortada bir ilişki var mıdır?

– Sevgilinizle sevişirken bir başkasını hayal ettiniz mi? Örneğin bir porno sahnesini? Ya da tam tersi: Bir pornografik video izlerken aslında sevgilinizi o sahnede hayal ediyorsanız, ortada bir aldatma var mıdır? Peki ya bir başkasıyla sevişirken aklınızda sevgiliniz varsa?

– Sanal seks gibi alengirli alanlara hiç girmiyorum.

Bu zor sorular bir kenarda dursun, ben aslında daha iddialıyım: Bence birçoğumuz için tek-aşklı olmak döngüsel bir argümana dayanıyor.

Ailemizle, yakın arkadaşlarımızla ya da video koleksiyonumuzla yaşadığımız birçok şey, farklı şekilde anlamlandırıldığında aldatma sayılabilir. (öpüşmek, dans etmek, beraber uyumak, onu düşünerek mastürbasyon yapmak, rüyanda onunla seviştiğini görmek vb.) Gözlemlenebilir dünyada yaşanan şey aynı kalıyor. Ama, sırf biz “Ben bu eylemi yaparken onu aldatmıyordum.” dediğimiz için – ve muhtemelen o üçüncü kişi de aynı kanıda olduğu için – hiçbir rahatsızlık hissetmiyoruz.döngüsel argüman

Tam da bu yüzden, “Sadece bir gecelik bir şeydi.” lafı meşru olabiliyor. Tam da bu yüzden, “Hiçbir şey yaşamadık, ama başka birine karşı bunları hissetmiş olmam yeter.” deyip ayrılmayı seçebiliyoruz.

Yani “O sayılmaz, çünkü o sayılmaz.” ya da “Bu sayılır, çünkü bu sayılır.” diyoruz.

 

Ya aşkla seks aynı şey değilse? Romantizm nerede?

Bu, konuyu tartışmaya açık biri için seçilebilecek en radikal yoldu. (Bunun dışında tabii ki Müslüman, Katolik falan olabilirsiniz. Gerçi o zaman ortada konuşulacak bir konu kalmıyor galiba.)

Başka yollar da var. Cinsellikten sadece penetrasyonu değil, daha geniş bir tensel etkileşimi anlıyor olabilirsiniz. (Mesela dans etmek?) Bir deneyimi, bir hissi, bir anı, sevgilinizin yanınızda olup olmamasından bağımsız olarak romantik bulabiliyor olabilirsiniz.

Bu durumda ortalık daha da karışıyor. Hangi ilişkilerin poliamori olmadığını tespit etmek iyice zorlaşıyor. Çok soru var. Ve ben çok azına eli yüzü düzgün bir yanıt verebiliyorum.