Sanırım ailemden “adam olmak”la ya da “erkek olmak”la ilgili kayda değer bir eğitim almadım. Aile eğitiminin cinsiyet rollerini yeniden ürettiği konusunda atıp tutmak kolay. Ama kapalı bir kutuda yaşamıyoruz. Anladığım kadarıyla, tam olarak toplum içinde tuhaf görünmememi ve davranmamamı garantiye alacak şekilde yetiştirildim.
Yani: Evet, kıyafetlerim “erkek çocuk” kıyafetiydi. Evet, hiç oyuncak bebeğim yoktu, onun yerine arabalarım falan vardı. Evet, her konu herkesle konuşulmazdı, bazı konular sadece anneyle, bazıları sadece babayla konuşulurdu. Evet, çok büyük ihtimalle kız çocuk olsaydım bu kadar kişisel özgürlüğüm olmayacaktı.
Bunun yanında: Çok ileri bir yaşıma kadar hiç oyuncak silahım olmadı. (Sanırım ilkokul üçüncü sınıfa kadar) Erkeklerin ağlamayacağı gibi yorumlara hiç maruz kalmadım. Kavga etmem, kavga edebilmem, kendimi fiziksel olarak koruyabilmem beklenmedi.
Dahası, anneme ve babama “anne” ve “baba” demek yerine isimleriyle hitap etmem öğretildi. Bence bu yeterince challenging bir şeydi zaten. Başka hiçbir arkadaşımın yapmadığı bir şeydi. Bahsettiğim birkaç arkadaşım da bunu çok tuhaf karşılamıştı. (“Ayıp, öyle denmez.” diye uyaranlar bile oldu.) Arkadaşlarımın yanında anneme seslenmeye çekinirdim. “Acayip” görünmek istemezdim.
Yine bir yolunu bulup acayip görünmeyi başardım yaşamım boyu. Ama bunların hiçbiri anne-baba eğitimim yüzünden değildi.
Hiçbir konunun “Bu böyledir çünkü erkekler böyle böyledir” diye açıklandığını hatırlamıyorum. (Fizyolojiyle ilgili sorular dışında.) Hiçbir soruma “Erkek adam böyle yapar” diye yanıt verildiğini hatırlamıyorum.
Ailem toplumsal cinsiyet konusunda ne kadar “eleştirel”dir bilemiyorum.
Ama düşündükçe kafam karışıyor.
Nasıl yıllar boyu haşır neşir olduğun bir çocuğa güçlü bir toplumsal cinsiyet rolü aşılamaktan kaçınırken aynı anda onun toplumsal olarak dışlanmamasını sağlayabilirsin? Yani, eğer ailemin toplumsal cinsiyetle ilgili çok radikal görüşleri olsaydı, o zamankinden farklı mı davranmaları gerekirdi? Farklı davransalardı ve bana farklı bir eğitim verselerdi, acaba sokakta oynayabilir miydim, arkadaş edinebilir miydim? Dedem beni sever miydi? Dedem beni sevmeseydi ne olurdu? Bunlar zor sorular.
Toplumsal cinsiyet (ve genel olarak queer) tartışmalarını okudukça nelerin sözüm-ona “yanlış” yapıldığını fark ediyorum, fark ediyoruz. Ama galiba “yanlış”, bir davranışın tek boyut üzerindeki koordinatıyla tanımlanmamalı.
Çocuk yetiştirmekle ilgili her düşündüğümde korkuya kapılıyorum. Bir insanın psikolojik sağlığından ve sosyal beceriler geliştirmesinden bahsediyoruz. Ama bunu bahane edip tüm toplumsal normları çocuğa boca etmeyi savunacak değilim. Peki ama, ne kadar ileri gidilebilir? Bugün ne kadar genderless bir çocuk yetiştirmek mümkün? Ailem beni yetiştirirken ne kadar mümkündü? Ailemin yaptığıyla mümkün olan arasında ne kadar fark var?
Hafızamı tekrar tekrar yokluyorum. Tek bir şey var, “Bu olmasa olurmuş yahu.” dediğim.
Gelmişim 16 yaşına. Babamla oturuyoruz. Laf arasında öğüt veriyor* – söylediği şeyin önemli olacağını hissediyorum. Evden çıkarken her daim yanımda cüzdanımı ve anahtarlarımı bulundurmamı söylüyor. Bir erkek, dışarıya cüzdan ve anahtarsız çıkmazmış.
İnsan 16 yaşında ciddi felsefi polemiklere girmiyor ailesiyle – dandik günlük polemikler yeterince meşgul ediyor zaten. Ben de “Kadınlar çıkabilir mi yani cüzdansız?” minvalinde bir şeyler sormuyorum hiç. Zaten erkek olup olmamamdan bağımsız, “Cüzdan ve anahtarını hep kontrol et evden çıkarken.” uyarısı aklıma yatıyor. Ama oradaki “erkek” lafı da biraz eğreti geliyor kulağıma. Üstüne gitmiyorum ama mevzunun. Zaten dışarı çıkmak üzereyiz.
Tüm içtenliğimle söylüyorum, bundan başka tek bir örnek bile gelmiyor aklıma. Bu kadar kusur kadı kızında bile olur, demeyeceğim. Kendimi ailemin yerine koymaya çalışıyorum. Bu yer öyle noktasal değil, dikkat edin. Bu yere koymak demek, yirmi küsür yıllık bir zaman diliminin içine kendimi koymaya çalışmam demek. İşte, kendimi onların yerine koyunca, ve aklıma sadece yukarıdaki anekdot geldiğini hesaba katınca, çocuk yetiştirmek iyice dehşet verici oluyor.
Olay sadece tek bir kez aktif olarak toplumsal cinsiyetle ilgili bir önermede bulunmuş olmaları değil bak. Asıl soru şu: Acaba yirmi küsür yaşına gelip geriye dönüp baktığında anca bu üç saniyelik anıyı aklına getirebilecek olan ve başkaca hiçbir toplumsal cinsiyet kodu hatırlayamayan bir çocuk yetiştirebilir miyim?
Yani, mesele benim yaptıklarımdan ziyade, onun tüm bu sürecin ardından neyi nasıl hatırlayacağı, neyin onu gerçekten etkileyeceği. Öteki uçta, “Beni bir weirdo olarak yetiştirdikleri için kimse benimle arkadaş olmadı.” diyen çocuk var zira.
Şu şöyledir, bu böyledir, demiyorum. Sadece, çocuk sahibi olmanın çok zor bir şey olduğunu, neyi nasıl yapmak gerektiğini düşünmenin aklımı oynatmam için yettiğini söylüyorum. Çok zor sorular bunlar. İnsanlar nasıl paldır küldür çocuk yapıyor, hayret…
* Öğüt veriyor deyince hep kötü bir şey geliyor akla. Ben kötü anlamda kullanmıyorum lafı. Ahkam kesmiyordu. Normal bir şekilde, kendi hayatından çıkarsadığı bir sonucu bana anlatıyordu.