Kasım 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından, sadece birkaç nesildir ayrı yaşayan halk yeniden karşılaşıyor. Bu insanlar “ırk” veya “etnisite” olarak neredeyse tamamen aynılar. Sosyologlar için muhteşem bir durum. Toplumsal olarak inşa edilen kavramları ve olguları tespit etmek için bundan iyi bir fırsat olamaz.
Sosyologlar bir saha araştırması başlatıyorlar ve iki Almanya’daki cinselliği inceliyorlar. Belgeselden alıntılayarak: “Doğu Almanya’da seks: Daha erken, daha iyi, daha sık.” Alman Demokratik Cumhuriyeti’nde (DDR) kadınların orgazm oranı, Alman Federal Cumhuriyeti’ndeki (BRD) kadınların iki katı çıkıyor.
Batı Avrupa’daki 1960lar’ın cinsel devriminin ardından 1990’da böyle bir resimle karşılaşmak sosyologları hayrete düşürüyor. Belgeselde “Bu nasıl olabilirdi? Batı, yurttaşlarının arzularını pekiştirmek için her şeyi yapmamış mıydı? Her erkek için her köşe başında bolca seks yok muydu?” diye soruluyor.
Belgesel de tam olarak bu noktada başlıyor zaten. Tarihten politikaya, toplumsal hareketlerden Marksizm’e uzanan birçok noktaya değiniyor film. En ilginci de, DDR’den bol miktarda televizyon spotu ve programı gösteriliyor konuyla ilgili.
Cinsellik eğitimi ve cinsellikle ilgili sosyal politikaların nasıl başarılı sonuçlar verebileceğini görüyoruz filmde. Ama bence daha da önemlisi, Batı Avrupa’da yıllarca süren ama kapitalizm içinde kalan cinsel devrimin nesnel sınırlarını gösteriyor belgesel.
İngilizce’ye “Do Communists Have Better Sex?” olarak çevrilen 2006 yapımı bu belgesel filme şu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.