Guillaume Apollinaire’in 1911 yılında yazdığı “Les exploits d’un jeune Don Juan” kitabının İngilizce çevirisini okudum.
Bugünün gözlükleriyle bakınca, o dönemin ana akım pornosuymuş gibi görünüyor. Her bir bölümünde ayrı bir sevişme sahnesi olan, genellikle bir olay örgüsü kurmayan bir kısa roman.
Okurken aklıma, porno ile ilgili geçtiğimiz hafta çevirdiğim makaledeki şu cümleler geldi:
“Porno bir fantezidir. Fantezilerden gerçekçi olmamaları beklenir.”
“Sorun şu ki seksi pornodan öğrenmek silahları aksiyon filmlerinden öğrenmeye benziyor. Aksiyon filmleri olay örgüsü veya pek bir havalı bir patlama uğruna gerçekçiliği kurban ediyorlar. Aksiyon filmleri insana silah güvenliği öğretmez. Aksiyon filmleri şiddete alternatif yöntemlerden bahsetmez. Ve aksiyon filmleri – kahramanımızın bitmek tükenmek bilmeyen cephanesi gibi – gerçeği yansıtmayan bazı hilelerle öykünün akmasını sağlarlar. Ama bu bir sorun değil, yeter ki herkes bu filmleri sadece eğlendirici fanteziler olarak görsün.”
Bir yandan dönemi için porno işlevi görse de, sanki bir yandan da dönemi için fazlasıyla kinky gibime geldi kitap. Ta 1911 yılında yazılmış bir metni okurken aklıma gelenler, aslında o günden bugüne seksin sunuluşunda nelerin ne ölçüde değiştiğiyle ilgili ilginç ipuçları veriyor.
- Kahramanımız ilk ereksiyonunu annesi ve teyzesi onu yıkarken yaşamış. (Annesi, ablasını yıkıyormuş; onu teyzeyi yıkarken.) Ta 13 yaşına kadar başkaları tarafından yıkanmak bana biraz tuhaf geldi. Benim ergenliğimin başlarındayken artık ailemle hiçbir günlük zorunlu tensel temasım kalmamıştı.
- Ayrıca, cinsellikle tanışma sırasında ailenin ortamda olması da farklı bir his olmalı. Benim için bu gelişme süreci tamamen kendi mahremiyet alanımda gerçekleşmişti. Herhangi bir noktada annem veya babam ortamda olsalar (ama “basılma” manasında değil, doğal olarak ortamda olsalar) acaba cinsellik konusunda daha mı açık olurdum yoksa utanıp içime mi kapanırdım, bilmiyorum.
- Kahramanımız herkesle sevişiyor. (Kitapta on bir bölüm var, böylece en az on bir tane de sevişme sahnesi var.) “Herkes” derken:
- Ablaları, teyzesi ve evlerinde çalışan hizmetçi kadınlardan karşısına çıkan her biriyle sevişiyor.
- Annesiyle sevişmiyor nedense ve bu konuya değinilmiyor bile.
- Bir dünya şey deniyor bu kadınlarla ve yalnız başınayken, ama kesinlikle erkeklerle en küçük bir yakınlaşması olmuyor. Hatta kitapta erkeklerden (kendisi hariç) hiç bahsedilmiyor.
- Kendini anal yoldan uyarıyor. Partnerlerinden bazıları da sonra onu anal olarak uyarıyorlar.
- İstisnasız tüm kadınlar, önce azıcık direniyorlar sonra da zevkle kabul ediyorlar sevişmeyi. Kahramanımız asla reddedilmiyor. Asla ereksiyon sorunu yaşamıyor, asla penetrasyon esnasında hata yapmıyor.
- İlginç bir şekilde, kadınların sıçmalarını ve işemelerini seyretmekten zevk alıyor. (İlginç çünkü bunun o tarihte (bu tarihte bile) “normal” karşılandığını sanmıyorum.) Sevişme sahnelerinde dışkı kokuları tasvir ediliyor detaylıca. İğrenerek falan değil, doğal bir şey olarak.
20. yüzyıl erotik yazınının en parlak örneklerinden biri sayılıyor bu kitap. Yazar Apollinaire’in özellikle de Fransız yazınında etkisi büyük olmuş. Sürrealizmin öncüllerinden sayılıyor. Biraz da bu yüzden önemli olabilir bu yukarıda bahsettiğim ayrıntılar.
***
Not: Sanırım sonradan bu kitabın başlığıyla film de çekilmiş.