Tag Archives: özgür seks

Aşk yoksa seks yok… mu?

Kısa yanıt: Var.

Uzun yanıt zor ve tek yazıya sığdırabilir miyim emin değilim.Tennis Australia Commission Shoot

Önceki yazımda seksle tenis oynamak arasında paralellik kuran bir diyalogdan bahsetmiştim. Ben de böyle bir paralellik görüyorum, ama “altı üstü tenis gibi bir şey” anlamında değil, “tenisle kıyaslanabilir bir aktivite” anlamında görüyorum. Daha doğrusu: İki faaliyetin kıyaslanabilmesi, kıyaslanınca denk çıkacakları anlamına gelmiyor.

Evet, seks de, tenis gibi, zaman ve enerjimi başka biriyle/birileriyle paylaştığım, keyif aldığım ve beni geliştirdiğini hissettiğim bir etkinlik.

Seksle tenis arasında gerçekten de kategorik bir fark olmadığını düşünüyorum. Evet, ortada nicelik açısından, yani paylaşımın niceliği açısından ciddi bir fark var. Ama bu niteliksel bir farka denk düşmüyor.

Maç sırasında dur otur küfreden biriyle tenis oynayabilir miyim bilmiyorum. Ya da, iyi bir oyuncu olsa bile, çirkeflik yapan biriyle oynayabilir miyim? Hatta ırkçı olduğunu bildiğim biriyle tenis oynayabilir miyim emin değilim mesela. Yani tenis oynamak da öyle herhangi biriyle yapacağım bir şey değil.

Burada kilit olan, teniste kendimden paylaştığım kısmın görece sınırlı olması. Bunu sadece bedenimi paylaşmak olarak düşünmeyin ama. Teniste duygusal paylaşım da görece sınırlı oluyor. Bu anlamda, tenisten sekse kadarki yolda* benim paylaşım diyeceğim bir sürü aktivite var: sohbet etmek, birlikte yemeğe çıkmak, dans etmek bunlardan sadece bazıları.dancingromantic

Yine de, seks, çok yoğun bir paylaşım olmakla beraber, paylaşımlardan bir paylaşım olmak dışında bir şey değil. Zaten örneğin dans etmek gibi şeyleri seksten nasıl ayırt ediyoruz bilmiyorum pek. Dahası, eğer arkadaşlarımla seviştiğimi hayal edebiliyorsam, onların bir kısmıyla gerçekten de sevişebileceğimi inkar etmek ikiyüzlülük olur.

Seks ve tenis hakkında bu kadar konuştuktan sonra, başlıkta geçen ilk sözcükle ilgili de birkaç laf etmem lazım herhalde.

Seks hakkında konuşmak biraz daha kolay, ama gayet de zor. Cinselliğin nerede başladığı hakkında kafam çok karışık. (Yine de, tenis oynamanın seks olmadığını söyleyebilecek kadar net sayılırım.) Ama konu aşk olunca, fiziksel dünyada yapılan şeyler üzerinden referans noktası aradığımda hep kendimle çelişiyorum. Bir yandan, tüm ilişkilerin bir ölçüde çok-aşklı (poly-amorous) olduğundan şüpheleniyorum. Bir yandan da, sanki aşk dediğim şey “her şeyini paylaşma isteği”ni içeriyor olmalıymış, dolayısıyla yukarıdaki tenis-seks tartışmasından bağımsız olamazmış gibime geliyor. Neyse ki buradaki “her şey”, sadece verili bir anda fiziksel dünyadaki paylaşımlardan ibaret olmayıp, geleceğe desohesays uzanan, planları vb. de içeren bir genel paylaşma hali anlamına geliyor. Zaten böyle de olmasa, arzularımla aşkı ayırt edemezdim muhtemelen.

Aşk hakkında ilham verici bir şeyler yazamayacağım ortada. Onun yerine seksin “sadece seks” olmadığı hakkında bir şey söylemek istiyorum:

Dikkat ederseniz yukarıda tenisten sekse giden bir yol olduğundan ve arada birçok başka etkinlik olabileceğinden bahsettim. Yani aslında cinselliği, bir açıdan, diğer etkinliklere kıyasla daha üst bir yere, hatta belki de en üst yere koydum. Bu gayet öznel bir değerlendirme tabii ki. Yine de, benim için seksin hem “paylaşımlardan bir paylaşım” olduğunu söylerken, hem de “epi topu bir paylaşım” olmadığını söylemiş oluyorum.  Dolayısıyla, biriyle sevişmek istemem, aslında o kişiyi gerçekten önemsediğimi falan da gösteriyor.

Bu yazıya bir problematik tarif etmeden, sadece ortaya bir soru atarak başladım. Ama aslında problematiğe yazının içerisinde değindim bile:

Sevişmek istediğim insanlar var, ama bu insanların hepsine aşık değilim ben. Asıl soru şu: Eğer seks isteği aşkı gerektirmiyorsa, aşkın aşk olduğuna nasıl karar veririz? Daha doğrusu, ben karşımdaki insana aşık olduğumu (ve tabii aşktan ne anladığımı) nasıl anlatabilirim? En zoru; biriyle sevişmeyi gerçekten çok istediğimde, bu kişiye, ona aşık olmadığımı ama buna rağmen ona karşı gayet yoğun şeyler hissettiğimi, tutarlı bir şekilde nasıl açıklayabilirim?

Bu yazıyla bu sorulara yanıt verdiğimi falan iddia etmiyorum tabii ki. Sadece, aklımda dönüp duran sorunsalın bu olduğunu ve yazıyı bu gözle yazmış olduğumu, böylece yazının bu bağlamda okunmasını istediğimi söylüyorum.

whatislove

Not: Yazı boyunca her cümlenin başına “bence” sözcüğünü ekleyin, beni yormayın.

***

* Bu yolun doğrusal olduğu anlamı çıkmasın bu tümceden.

Penetrasyon ve diğer belalar

60’ların ve sonrasının kadın özgürlük hareketlerinin düşünsel kazanımlarından bir tanesi var ki “Kadınların kurtuluşu erkekleri de özgürleştirecektir.” lafının benim hayatımdaki belki de en faydalı uygulaması oldu. Elbette birçok başkaca kazanımı oldu o mücadelenin, ancak beni şahsen etkileyen en önemli kazanım, cinsellikle penetrasyonun birbirinden kavramsal olarak ayrıştırılması oldu sanıyorum.rhino uninterested

Bu yazıda, penetrasyonun baş belası bir şey olduğuna dair bir şeyler söylemek istiyorum.

Cinselliği penetrasyona, erkekliği de başarılı cinselliğe endekslemişiz. “Kadını yatakta memnun edememek” başarısız bir ilişkinin göstergesi (hatta karikatürlere bakılırsa boşanmanın tek geçerli nedeni (bkz. “kocalık görevlerini yerine getirememek”) ) oluyor. Cinselliğin başarısını da, uzun süre boşalmadan durabilmekle ve birçok kereler boşalmaya rağmen sevişmeye devam edebilmekle tanımlamışız.

Öyle bir hal ki, sırf yatakta iyi olduğu için makbul sayılan erkekler oluşmuş. Sırf yatakta iyi olduğunu söyleyerek kadınları tavlamaya çalışan erkekler ortaya çıkmış. E ama bir de pek kimseyi tavlayamayanlar var!whatya lookin at

Burada “erkeklik” sözcüğü üzerine ahkam kesecek değilim. Benim dert ettiğim husus başka: Eğer cinselliğin tanımı penetrasyonla veriliyorsa ve dolayısıyla penetrasyonun süresi ve niteliği karşımdaki insanın tatminini belirleyecekse, penetrasyonun benim için ne kadar kaygı verici bir şey olacağını görüyor musunuz?

İşin kötüsü, penetrasyon, tam o anda kadının ıslak ve açık olmasını, benim de erekte olmamı gerektiriyor. Ama eğer ben durumun “ciddiyetinin” farkındaysam, yani serde erkeklik varsa, o ereksiyonu korumama zaten imkan yok ki.

Gerçekten de başıma gelen bu oluyor. Eğer partnerimin yanında kendimi çok rahat ve güvende hissetmiyorsam, eğer partnerimin cinsellikten beklentileri yüksekse ve benden ne beklediğini tam olarak bilmiyorsam; sevişirken sıra penetrasyona geldiğine çok geriliyorum ve dikkatimi “penetrasyonun düzgün bir şekilde gerçekleşmesine” odaklıyorum. Oysa, herkesin bildiği gibi, penetrasyonun düzgün bir şekilde gerçekleşmesi için, tam da, penetrasyonun düzgün bir şekilde gerçekleşmesine odaklanmamak gerekiyor.intercourse

Bir de bunun üstüne, “erken boşalmak” kaygısını ekleyin: Hele ki ilk kez sevişiyorsak, partnerimin bedeninin her noktası ayrı bir keşif oluyor ve sevişirken fazla heyecanlanabiliyorum. Bunu biraz da olsa anlatmıştım başka bir yazımda, şimdilik değinip geçmekle yetineyim.

Burada, cinsellikle penetrasyonun ayrıştırılmasının bana en az iki açıdan faydası oluyor:

  • Öncelikle, penetrasyonun cinsellik için gerek şart olmadığına ikna olduğum için, “ön sevişme” denen zilyon etkileşimi, bir şeylerin önünde görmeyebiliyorum. Her yaptığımın “penetrasyona giden yolda bir adım” olduğunu düşünmemek, o etkileşimlerin niteliğini değiştiriyor. Böylece öpüşme ve sürtünmeden oral seks, elle uyarma vb. hardcore etkinliklere kadar birçok şey, kendi başına keyif alınabilen cinsel etkinliklere dönüşüyor.
  • Penetrasyon yapmadan cinselliği sonlandırabileceğini bilmek de ayrıca rahatlık sağlıyor. Yeni tanışmakta olduğum ve yanında çok da sakin hissetmediğim bir partnerle birlikteysem, cinselliği buna göre yönlendiriyorum (ve çoğunlukla bunu yaparken partnerime de durumu açıklıyorum). Böyle olunca penetrasyon opsiyonel bir eyleme dönüşüyor ve hatta bazen sırf bu “Amaan yapamazsak da bu seferlik yapmamış oluruz. Ne ki?” düşüncesi sayesinde penetrasyon gerçekleşebiliyor sevişmelerimde.
Yani diyorum ki, başarılı / tatmin edici cinsellik deyince neden aklımıza sırf böyle görüntüler geliyor ki?

Yani diyorum ki, başarılı / tatmin edici cinsellik deyince neden aklımıza sırf böyle görüntüler geliyor ki?

Sonuç olarak, erkeklerin penis-vajina odaklı “sikip atma” yaklaşımına getirilen, üreme ile sevişmeyi (bazen kesişebilen) iki ayrı etkinlik olarak gören feminist eleştiri; hem maço erkekleri “iktidarsızlık” gibi takıntılardan özgürleştirebilir, hem de benim gibi özgüveni düşük erkeklerin görece daha huzurlu cinsellikler yaşamasını sağlayabilir. Maço erkekleri bilemiyorum ama feminist yazını okumak bana bu açıdan ciddi somut yarar sağladı diyebilirim.

Tayyip ve adamları! Sevişiyoruz. Alışın!

Çok öfkeliyim.böcek

Tayyip’in ve çevresindeki böcek sürüsünün “kızlı-erkekli” meselesinde ettiği laflarla ilgili haberleri bile sakin kafayla sonuna kadar okuyamıyorum.

Tecavüzden başka hiçbir seks biçimini hayal edemeyen bu herifler tarafından – kelime anlamıyla – ırzıma geçildiğini hissediyorum.kızlı erkekli

Yapacağız ulan. Evet. İstiyorum ben. Kızlı erkekli kalacağız evlerde. Sevişeceğiz, grup seks yapacağız, oral seks yapacağız, üstelik kızlı-kızlı, kızlı-erkekli, erkekli-erkekli ve burada uzun uzun yazmadığım diğer tüm varyasyonlarla (interseksli-kızlı-erkekli, erkekli-erkekli-translı vb.).

Öpüşeceğiz, birbirimize sarılacağız, birlikte uyuyacağız.

Ben tüm bunları istiyorum, evet. Cinsellik sizin sikinizle anladığınızdan çok daha büyük bir şey bence. Cinsellik güzel bir şey olacak benim hayalimdeki dünyada. “Biriyle sevişmek” diye bir ahlaksızlık tanımlı olmayacak.

Ama, sizin kıç deliğinizden gördüğünüz dünyada olmayan bir şey daha olacak.böcekler

Herkes “rıza” (consent) üzerine konuşacak. Neyin rıza göstermek, neyin zorlamak, neyin baskılamak olduğunu tartışacağız hep birlikte. Her bir bireyin cinsel bütünlüğü (integrity) önceliğimiz olacak. Cinsellik (de), hem kadının hem erkeğin rızasını gerek şart sayacağız.

Sizin aşağılık “Zorla oral seks olmaz, istemiştir kesin”leriniz, “Yeterince direnç göstermemiş”leriniz olmayacak.akıllı ol

Üstelik rıza sadece bir gerek şart değil, aynı zamanda bir politik proje olacak: “Evde kalırsın”lar, “Kocalık görevini yerine getirmiyor”lar, “Kocam terk ederse bir başıma ne yaparım”lar gibi zorunlu rıza gerekçeleri ortadan kalkacak. Sevişmeyi isteme ve istememe özgürlüğü olacak. Özgür seksten ben bunu anlıyorum.consent

Bugün tacizle rıza arasındaki ilişkiyi tartışmak istiyordum. Neyin fazla ısrar etmek olduğunu konuşmak, karşımdaki insanı gerçekten arzuladığımı onu huzursuz etmeden nasıl ifade edebileceğimi konuşmak istiyordum.

Ama sofular cinlerimi tepeme çıkardı. (İnsan 16. yüzyılı gıptayla hatırlayan hıyarların yönettiği bir ülkede nasıl aklına mukayyet olup merak ettiği konular hakkında kafa yorabilir ki?)

Bu heriflerin iktidarına rıza gösteren onlar gibi olsun. (Yani cinsellikten, anca, boşalmadan boşalmaya haz alabilsin.)

adam olun lan