ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #15. Bu alıştırma için bir ekolojist gibi düşünmeye başlamanız gerekiyor. Okulda, doğadaki her şeyin bir işlevi, bir katkısı olduğunu öğretmişlerdi, hatırlıyor musunuz: Kurtlar ölü fareyi yerler ve zengin toprağa dönüştürürler ki sonra bu toprakta güller açar.
Peki biz neden öfke duyuyoruz? Bizim bireysel ekolojimize ve ilişkilerimize katkısı nedir öfkenin? Öfkeniz size nasıl yardımcı oluyor? Sizi nasıl koruyor? Bir liste hazırlayın. Örnekler şunları içerebilir: sınırlarınızı keşfetmenize yardımcı oluyor; sizi eyleme geçirmek üzere hareketlendiriyor; gerilimi deşarj etmenizi sağlıyor.
Bu listeyi buzdolabı kapısına yapıştırıp bir iki hafta boyunca aklınıza yeni şeyler geldikçe eklemeler yapabilirsiniz.
Sonraki ilk öfkelenmenizde kendinize şu soruyu sorabilirsiniz: “Öfkem bana nasıl göz kulak oluyor?”
Öfkem bana nasıl yardımcı oluyor?
Pek olmuyor.
Daha doğrusu:
Harekete geçmemi sağlıyor. Sorunu çözmem için bana kararlılık veriyor. Bunu mesela Özgecan öldürüldüğünde, Tayyip her ağzını açtığında hissediyorum. İyi ki de hissediyorum. Yoksa nasıl yaşanır…
Ama kişisel ilişkilerimde öyle seyrek öfkeleniyorum ki…
Hatta öfkelenerek kendimi korumuş bile olmuyorum çoğunlukla.
Partnerim beni incitiyorsa bunun sebebi benim, çünkü ben kendisine beni incitme fırsatı veriyorum, çünkü ona duygularımı açık ediyorum. Eğer partnerim beni incitiyorsa, demek ki bir derdi olmalı.
Yani, partnerime karşı gardımı aşağıda tutarak bana zarar vermesini sağlıyorum ki bir derdi olduğunda kolaylıkla anlayabileyim. Zaten o da canımı çok yakacak şeyler yapmıyor pek. Bir laf, bir dokundurma oluyor genellikle tek yaptığı. (Yoksa mesela made-by-AKP esnafın da bir derdi oluyor bazen, bu derdini ifade etmek için de seni beni bıçaklıyor. Buna kıyasla “söylenmek”, “dır dır etmek” falan bile gayet hafif kalır.)
Bir derdi olduğunu fark ettiğimde de bu derde odaklanmaya çalışıyorum. Yoksa tutup “Ay bak beni incitti.” deyip kendime odaklanmıyorum.
Tabii bazı durumlarda öyle sert şeyler söylüyor ki o lafları yutmak için bile zamana ihtiyacım oluyor, bu durumda savunma mekanizmalarım çalışıyor – gerçi benim bu mekanizmalarım arasında öfke yok, sessizlik var daha ziyade. Oysa öfkenin tam da bu noktada devreye girmesini bekleriz: Karşındaki insan seni şoke edecek bir şey söylediğinde keskin bir reaksiyon verip etkisini hafifletirsin, anca bundan sonra onu dinleyebilir hale gelirsin. Bir önceki alıştırmanın öfkeyi boşaltarak başlamasının sebebi de bu muhtemelen.
Bu savunma mekanizmalarından yoksun olduğumu iddia etmiyorum bak, sadece öfkeden başka mekanizmalar kullandığımı söylüyorum. Bir kalemde,
sessiz kalmak,
karşımdakinin canını yakacak bir yorum yapmak,
algılarımı kapatmak / başka şeyler düşünmek,
konuyu değiştirmek,
gibi yöntemlerim var mesela. Bunlar öfkeden daha mı iyi? Bilmem. Bana daha uygun olduklarını gözlemledim sadece.