Monthly Archives: April 2015

#13 Duygular çifti

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #13. Bu alıştırmanın amacı kendi duygularınız hakkında partnerinizin sizi duyabileceği şekilde konuşmanız ve partnerinizin duygularını dikkatle dinlemeniz. Her kişinin konuşmak için üç dakikası var, bu süre zarfında diğerleri onu dinleyecek.
Partner(ler)inizle aralıksız geçirebileceğiniz 30-45 dakikalık bir zaman dilimi seçin. Kimin konuşup kimin dinleyeceğini belirleyin. Saatinizi 3 dakikaya ayarlayın – çok macerası iseniz 5 dakika olabilir, ama daha fazla değil.
Duyguların duyulmak istediğini akılda tutun. Dinlerken tek söyleyecekleriniz, dinlediğinizi belli eden “Tamam”, “Evet”, “Anlıyorum.”, “Dinliyorum.” gibi şeyler olacak.
Bu bölümdeki Ben-mesajlarını okuyun. Sevdiklerimizden, biz duygularımız ve nasıl olduğumuz hakkında konuşurken bizi dinlemelerini isteyebileceğimizi aklınızda tutun. Kimsenin öylece durup suçlamalara hedef olmasını beklemek adil değil, o yüzden bu alıştırmada, “Sen” ile başlayan cümleler kapı dışarı. Alıştırma boyunca ikiniz de göz temasını korumaya özen gösterin.
Aşağıdaki metni kıskançlık hakkında konuşmak için deneyin, sonra başka duygusal durumlar için de kullanabilirsiniz.
Dinleyici: “Kıskançlık hakkında bana ne anlatmak istersin?”
Konuşmacı: “Kendi içime baktığımda, şunu görüyorum: … ” (kendini rahat hissettiği sürece konuşur)
Dinleyici (konuşma boyunca): “Evet.” “Dinliyorum seni.” “Tamam.” “Hıhı.” (vb.)
Dinleyici (Konuşmacı durduğunda): “Bana bu konuda söylemek istediğin başka bir şey var mı?”
Konuşmacı (devam edebilir, ya da): “Hayır, şimdilik bu kadar.”
Dinleyici: “Teşekkür ederim.”
Dinleyicilerin aklına sıklıkla bir sürü fikir, yorum, öneri vb. gelecek, bunları kendilerine saklamalılar. Kendi fikirlerinizi üç dakika için bir kenara koyun ve sadece dinlemeye odaklanmanın nasıl bir şey olduğuyla ilgilenin. Duyduklarınıza verecek yanıtlarla dolu olacağınız için, rolleri değiştirmeden önce biraz beklemenizi veya başka bir şeyler yapmanızı öneriyoruz.
Bunlar çok mahrem sohbetler. Partnerinize bu mücadeleleri hakkında konuşma cesaretinden dolayı duyduğunuz minneti hissettirin. Kucaklamak çok işe yarar.listening

Bu kadar yapay olmasa da, buna benzer bir alıştırmayı bir partnerimle yapmak zorunda hissettim yakın zamanda.

Genelde iletişimi tıkayan veya karşısındakini dinlemeyen benimdir, ama bu ilişkide birçok iletişim sorunumuz vardı ve ben kendimi sık sık “E ben sana bu hislerimi zaten söylemiştim.” derken buldum. Partnerimin yaşadıklarımızın benim üstümdeki etkisini hiç fark etmediğini ve hep kendi duygularına odaklandığını gözlemledim.

Bu doğru olsun olmasın, sonuçta ben partnerimin beni dinlediğini hissetmiyordum.

Bundan şikayet ettim ve beni dinlemesini istedim. Sırf bu talebimi ona iletmek bile yaklaşık yarım saatimi aldı. Telefonda tartışıyorduk. Sonunda tartışmamızın bizi bir yere götürmediğine karar verdik ve telefonu kapattık. Yaklaşık bir saat sonra beni aradı ve görüşmek istediğini söyledi; bu sefer tamamen bana odaklanacaktık. Buluştuk ve yaklaşık bir saat zaman geçirdik. Bu zaman boyunca onun yaptıklarının bana neler hissettirdiğini, hangi sözlerinin beni kırdığını vb. anlattım.

Alıştırmadaki kadar pasif bir rolü olmadı, tam anlamadığı konuları biraz daha açmamı istedi. Ama yorum yapmasına, kendini savunmasına veya bana yanıt vermesine fırsat tanımadık. (Bunu yapmaya başlayınca önce kendi durdurdu kendini.)

Bir yandan, zaten defalarca anlattığım şeyleri anlatıyordum, o yüzden faydalı olup olmadığını bilmiyorum. Bir yandan, birçok meseleyi birden aynı anda sistemli ve detaylı bir şekilde anlatınca kendimi iyi hissettim. Parçalar birleşti, en azından kendi kafamda… belki partnerim de bazı şeyleri daha iyi anlamıştır.

Sonuçta bu seans, uzun bir iletişim sürecinin başlangıcı oldu: Birbirimize dünya kadar ödev verdik, önceki alıştırmalarda geçen ve geçmeyen listeler hazırladık, listeler hakkında konuştuk ve hala da konuşuyoruz.

#12 Abidik gubidik kavga

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #12: Bu hem çok saçma hem de çok tatmin edici olacak. Süre-ölçeri iki dakikaya ayarlayın. Aranızda az bir mesafe bırakarak, yüz yüze gelecek şekilde ayakta durun. Öfkenizi eş zamanlı olarak duruş ve el kol hareketleriyle ifade edin: ayaklarınızı vurun, kollarınızı sallayın, partnerinize tamamen anlamsız laflarla konuşun – hırıltı, homurtu, inilti, oflama. (Burada ne kast ettiğimizi tam anlamadıysanız, Donald Duck’un öfke nöbeti geçirdiği sahneyi canlandırın gözünüzde.) Bunu sözcüklerle ifade etmek zor ama kendinizi cümle kurma, kimin haklı kimin haksız olduğuna karar verme, hatta herhangi bir mana ihtiyacından özgürleştirince duygularınızı çok iyi aktaracaksınız – ve üstüne bir de güzel kahkaha atacaksınız. Bu, ciddi bir sohbet öncesinde ortamı havalandırmak ve gerilimi kırmak için harika bir yol.

İşte bu alıştırmayı yapamadım, yapamadık. Sevdiğim bir insana bu ölçüde öfkelendiğim bir an gelmiyor aklıma. İletişim kurmak, karşımdaki insanı dinlemek falan gibi konularda genelde pek başarısızım, ama bunun sebebi öfke olmuyor hiç.angry

Bundan hiç öfkelenmediğim sonucu çıkmasın yalnız. Sık sık öfkeleniyorum. (Sebep çok.) Ama bu öfkem bir sosyal yapıyı ya da bir duruma odaklı oluyor genelde. Ya da, doğrudan bir kişiye odaklı olduğu durumda, bu kişiyle zaten iletişim kurmak istemiyorum.

Sevdiğim, değer verdiğim insanlara ise, darılabilir, kırılabilir, kızabilirim. Ama öyle duygularımı deşarj etmemi gerektirecek bir öfkeyle dolmuyor içim.

Bunun yanında, iletişimin tıkandığı durumları çözmek için başka yöntemler denediğim oldu. Beraber bir şeyler çizmek, beraber dans etmek, ortak bir yazı yazmak (eşzamanlı olarak, aynı kağıt üstüne) bunlardan bazıları. Hatta bir keresinde algım öylesine kapanmıştı ki partnerime sorunu bir öykü şeklinde anlatmasını söyledim. Anlattıklarını sanki benimle bizimle alakası olmayan bir hikaye dinliyormuşum gibi dinledim, sonra tekrar konuşmaya başladığımızda öyküdeki referansları açıkladı bana yavaş yavaş.

Yapmadığım bir alıştırmayla ilgili daha çok laf etmem saçma olur. ^_^ Belki birinin işine yarar, dursun burada en azından alıştırmanın kendisi.

#11 Çatışma: Bir serbest yazı

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #11: On dakika boyunca duraklamaksızın yazmayı dene – şu sorularla ilgili aklına her ne geliyorsa yaz: Büyüdüğün ailede çatışmayla nasıl baş edilirdi? İnsanlar neler yapardı, ve ne gibi inançlar temelinde hareket ederlerdi? Gerilimle baş etmek için alkol kullanan var mıydı? Ailende kim çatışkı yaratmaya daha yatkındı, kim suç üstlenmek pahasına çatışmadan kaçınırdı? Kızgın insanları yatıştırmak kimin işiydi, anlaşmazlıkları hasır altı etmek kimin işiydi? Çatışmayı tartışmaya açmak kimin işiydi? Senin işin neydi? Çatışmayı yönetme tarzını nasıl tasvir edersin?keciler

Çatışma büyürken hiç karşılaşmadığım bir şeydi. Bir kez olsun annemle babamın kavga ettiğini, birbirine bağırdıklarını görmedim. Hatta 50’li yaşların ortalarına kadar gerçekten de bağırmadıklarını düşünüyorum. Yaşlandıkça asabileştiler, ama öncesiyle ilgili benim izlenimim, meselelerin konuşarak çözüldüğüydü.

Bunu hem çocukluk ve ergenliğimde, hem de genç yetişkinlik dönemimde gözlemledim. Hatta, aileyi bütün olarak ilgilendiren kararlarda, bir noktada beni de tartışmaya dahil ederlerdi. Elbette 10 yaşında çocuğu sohbete sıfırdan dahil edecek halleri yoktu, öncesinde biraz konuşup konuyu şekle şemale soktuktan sonra benim de dahil olduğum bir son tur yapılırdı oturma odasında.

Şiddet içeren çatışma yaşanmıyordu, şiddetsiz çatışmalar ise genellikle önceden kurulmuş konsensuslarla çözülüyordu. Örneğin, babam hep uzun süreler çalıştığı ve iş gezilerine falan gittiği için, benimle ilgili kararlarda son söz annemindi. Sorunu annem tanımlar ve bağlamına oturtur, tartışmanın ardından da kararın nasıl uygulanacağına annem karar verirdi. İş hayatı (ki bu şehirler arası taşınma öyküleri kadar belirleyici olabilir) konusunda da babam benzer bir rol oynuyordu. Babam durumu özetler, seçenekleri tarif eder, sonra tartışmanın ardından ne yapılacağına büyük ölçüde o karar verirdi. Bu rol paylaşımının bir çatışmadan kaçınma yöntemi olduğunu sanıyorum.

Çekirdek aile dışındaki meselelerde ise arabuluculuk rolü pek sabit değildi. Birimiz geniş ailenin diğer bir bireyiyle sorun yaşadığımızda, diğerleri arabuluculuk yapardı. Sanırım bunun da altındaki mesaj, birlik mesajıydı. Yani mesela annem dedemle kavga etmiş olsun. (Hiç yaşanmamış bir şeyi örnek veriyorum.) Babamın arabuluculuk yapıp annemle konuşmasındaki alt metin, “Asıl olan biz üçümüzüz. Ben senin yanındayım ve yanında olmaya devam edeceğim. Haydi bu sorunu bir şekilde tatlıya bağlayalım. Bunu yapmama sen de yardımcı ol.” gibi bir şeydi.

Öte yandan, babamın görece asabi bir insan olması sebebiyle bu görev sıklıkla anneme düşüyordu. Biraz daha derin düşünürsem, babamın anneme kıyasla daha fazla asabi olma hakkı olduğunu, bunun da cinsiyet rolleriyle alakalı olduğunu söyleyebilirim. Ama şimdilik alıştırmanın bağlamından çıkmayayım.

Benim bu çatışmalar sırasındaki görevim genellikle soytarılık etmekten ibaretti. Böyle ciddi meselelerle uğraşmak hiç elimden gelmediği için, espriler yapmak, konuyu değiştirmek, veya hatta direkt konuyu sulandıracak bir bakış açısıyla yaklaşmak gibi abuk subuk yöntemlerle ortamı yumuşatırdım. (Tabii bunu çatışma ortamının içinde değil, çatışmanın muhatapları fiziksel olarak birbirlerinden ayrı olduklarında yapardım.)

Sanırım bugün bile, kendi çatışmalarıma aynı sulu yöntemle yaklaşıyorum. Kendi hislerimi, ortamdaki gerginliği ve çatışmanın olası sonuçlarını küçümseyip dalga geçiyorum.

Bundan, çatışmayı görmezden geldiğim veya hasır altı etmeye çalıştığım anlamı çıkmasın. Sadece, büyütülecek bir şey olmadığını, sonuçta epi topu bir galaksideki bir güneş sisteminin bir gezegeninde tarihin kısa bir anında yaşayan bir tek kişinin hayatındaki bir sorun olduğunu düşünüyorum. Pratik bir yaklaşım esasında, çünkü gözümde büyütmediğimde sorunları çözmek kolaylaşıyor.

not arguing

#10 Hazine

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #10: Partnerinle birlikte olduğun için şanslı oluşunun sebeplerini anlatan 10 veya daha çok maddelik bir liste yap. Partnerinin seninle birlikte olduğu için şanslı oluşunun sebeplerini anlatan 10 veya daha çok maddelik bir liste yap. Listelerini birkaç gün yanında taşıyıp aklına yeni şeyler geldikçe listelere eklemeyi dene. Belki partnerin ve sen, ikiniz de listeler yapıp sonra birbirinizle paylaşabilirsiniz.Uncle Scrooge

Bu alıştırmayı bir partnerimle yaptım. Başka bir partnerimle de şu anda yapıyorum. Güven tazelemek istiyorsan sana da şiddetle öneririm. Hem yazma süreci hem de sonra paylaşmak çok eğlenceli oluyor.

Yalnız, listeleri yazıp partnerime verdikten sonra aklıma bir şey takıldı. Partnerime uzun uzun anlatıp onun anladığına ikna olana kadar da rahat edemedim.

Liste, “onunla birlikte olduğum için şanslı oluşumun sebeplerini” anlatıyordu. Ama “onunla birlikte olma sebeplerimi” değil. Yani, birlikte olduktan sonra, “ay biz ne güzeliz” dedirten şeylerin listesiydi.

Listeyi verdiğimde, sanki “İşte seninle bunlar sebebiyle birlikteyim.” demiş gibi hissettim. Bunun altında da, “Eğer bunlar devam etmezse senden sıkılırım.” mesajı varmış gibi geldi. Bu rahatsızlığı hissedince önce kendimi sorguladım tabii, bunun doğru olup olmadığını anlamak için.

Doğru değildi. Birini sevmemin sebeplerini bir liste haline getirebileceğimi sanmıyorum. Hatta o on kalemlik listedeki maddelerin hepsini bile kaybetsek sevmeye devam edeceğimi düşünüyorum. Tabii listedekilerin başka şeylerle değişmesi şartıyla… çünkü sonuçta listedekiler tek tek önemli olmasa da “Onunla birlikte olduğum için şanslıyım.” veya “O benimle birlikte olduğu için şanslı.” lafının kendisi gerek koşul. Eğer birbirimize sahip olduğumuz için şanslı hissetmiyorsak kendimizi, ortada bir sorun var demektir.

Bir derdim bu.

Bir diğeri de, “onun benimle birlikte olduğu için neden şanslı olduğunu” bilemedim. Daha ziyade, bir tür meta-liste hazırladım sanıyorum: “Onun, benimle birlikte olduğu için kendini şanslı hissetmesine sebep olan şeyler” listesi. Yani, kendi görüşlerimden ziyade onun görüşlerini yansıttı listem çoğunlukla. Gerçi bu da kötü bir şey değil ki… Sonra onun yazdıklarıyla kıyaslayınca çok güldüm. Sözcük tercihinden açıklayıcı notlara kadar birçok detay çekti ilgimi.

Neyse işte, lafı uzatmayayım: Bu alıştırmayı cidden öneriyorum. Güven tazelemek için yapabilirsiniz. Sırf sululuk olsun diye yapabilirsiniz. Veya birbirinize hediye almak yerine yapabilirsiniz.

treasure

#9 Kendine nazik olmanın 15 yolu

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #9: Kendine nazik olmak için yapabileceğin 15 basit şeyden oluşan bir liste yap: Örneğin “Dükkana gidip kendime bir çiçek almak.” veya “Ayaklarımı sıcak suya sokmak ve sonra da bir güzel masaj yapmak.” gibi. Bazen kendine şu soruyu sormak faydalıdır: “Kendimi daha güvenli, daha iyi, daha ilgilenilmiş hissetmek için ne yapabilirim?” Listendeki maddeleri küçük fişlere yaz. Kendini üzgün hissettiğinde ve keyfini biraz yerine getirmek istediğinde, bir kart çek ve yazılı şeyi yap.

Kendimi üzgün hissettiğimde genellikle nasıl daha iyi hissedebileceğim sorusu, üzgün olmamın sebeplerine odaklanıyor. Yani mesela hayatımda bir şey ters gidince, ayak masajı yapmanın bana pek bir faydası olmuyor. Hatta dikkatimi dağıtan şeyler daha da keyfimi kaçırıyor; ortada bir sorun varsa bu soruna odaklanmalıyım, niye başka şey yapayım?

O yüzden bu soruda ben iki ayrı liste görüyorum:kindtoyourself

* Kendini üzgün hissettiğimde, kendimi daha güvenli, daha iyi hissetmek için yapabileceklerim listesi.

* Keyfimi yerine getirmek istediğimde yapabileceklerim listesi.

üzgün OLDUĞUMDA…

1) Sorunu bir kenara yazarım ve üzerine düşünürüm. Sorunun altında yatan başka şeyler olup olmadığına kafa yorarım.

2) Sorunumu çözmek için yapabileceğim somut şeylerin bir listesini çıkarırım.

3) Sorunu kimlerle paylaşabileceğimi, kimlerin bana yardımcı olabileceğini düşünürüm. Bu arkadaşlarımla irtibata geçerim.

4) Şiir okurum. Şiir yazarım. Bunlar soruna odaklanmamı sağlar.

5) Dans ederim. Hislerimi bedenimle ifade etmek hislerimi anlamamı kolaylaştırır bazen.

6) Sevdiklerime sarılırım, genel olarak onlara daha çok dokunurum.

7) Odamdaki eşyaları veya eşyaların yerlerini, ruh halimi yansıtacak şekilde düzenlerim.

8) Çay içerim. Çay iyidir. :)

9) Topluluk içine çıkarım. Yalnız kalmanın böyle durumlarda faydadan çok zararı oldu bana. (Topluluk içine çıkmak sosyalleşmek demek değil.)

10) Yapmam gereken pratik şeylere el atarım. Temizlik, bulaşık, çamaşır gibi… Beynimi meşgul etmeyen şeyler yapmak hem konsantrasyonumu arttırır, hem de bu işleri aradan çıkarmış olmak beni motive eder.

11) Duş alırım.

12) Soruna odaklanmamı engelleyen şeylerin listesini çıkarırım. Yapmam gerekenler, aklıma takılan diğer işler vb. Bunlar gözümün önünde somutlanınca zihnimi meşgul etmeyi bırakırlar, çünkü onlara ne zaman odaklanacağımı belirlerim – o zaman bu zaman değildir.reading

13) Müzik dinlerim. Yeni müzisyenler ve müzik grupları keşfederim.

14) Saatlerce kitap okurum. Bu ilk bakışta dikkat dağıtıcı gibi gelebilir kulağa, ama kitaplar benim odaklanmamı sağlıyorlar ve kendi hayatıma kitabın filtresinden bakmanın çok yaratıcı etkisi oluyor.

15) Araba gürültüsünün olmadığı bir parkta çimlere uzanırım.

KEYFİMİ YERİNE GETİRMEK İÇİN…

1) Sevdiklerime mektup/kart yollarım. (Evet bunu gerçekten yapıyorum hala.)

2) Uzun süredir beklettiğim işlerden en az bir tanesi yaparım. Aylardır okunmayı bekleyen bir makale olabilir bu, ya da erteleyip durduğum başka bir iş olabilir.

3) Tiyatro ve sinema programlarına bakarım. O anda gidemiyor olsam bile gelecek hafta gitmeyi planlamak yeter keyfimi yerine getirmeye.

4) Saçma kara kalem çizimler yaparım.

5) Küçük (Şirinler boyutunda) şeytancıkların ordan oraya koşturup etrafı birbirine kattıklarını, müthiş bir gürültüyle eğlendiklerini canlandırırım gözümde.

6) Kitap okurum.devil

7) Dans ederim.

8) Uzun zamandır yemediğim bir şey yerim. (Bu çok basit bir şey de olabilir. Aylardır sakız çiğnemediğimi fark edip iki günde bir paket sakız bitirdiğim olmuştu.)

9) Deniz kıyısında gün batımını seyrederim.

10) Sevdiğim bir insanla, sarılarak uyurum. (Seks yapmam genellikle, keyifsizsem odaklanamıyorum pek.)

11) Eski fotoğraflara, eski yazılarıma vb. göz atarım.

12) Odamı temizlerim. (Temizlik yapmayı değil, gereksiz bulduğum şeyleri atmayı kast ediyorum. Odamdaki eşya miktarının azalması beni cidden çok keyiflendiriyor.)

13) Şehirde yeni bir yer keşfederim. Gitmediğim bir müzeye, bir mahalleye, bir parka giderim.

14) Denize girerim. (Bunu her zaman yapamıyorum tabii. Ama mümkünse liste başıdır kesin!)

15) İnternette kısa animasyon filmleri izlerim.

Listeleri hazırlarken aklıma “yeni” diyebileceğim bir şey gelmedi. Ama eski olup uzun zamandır yapmadığım şeyleri hatırladım. Şimdi geriye sadece yapmak kalıyor herhalde.

#8 Güven verme

ETİK SÜRTÜK, ALIŞTIRMA #8: İşte, zor zamanlarda bile partnerinle birbirinize “kıyamaaam”ayı öğrenmek için yapabileceğiniz bir alıştırma.
Partnerinin sana güven vermek için yapabileceği on şeyi yaz.
Soyutlamalardan kaçın – duygulara değil davranışlara odaklan. “Beni daha çok sev.” bir duygudur ve eyleme geçirmesi zordur: Partnerinin seni daha çok sevdiğini nereden bileceksin? “Bana bir gül getir.” cebinde birkaç lirası olan herkesin yapabileceği bir davranıştır. Listeni gizli olarak çıkar, partnerin de aynısını yapabilir, sonra bir araya gelin ve birbirinizin listesine bakın. Elde liste olunca, birbirinize güven vermenin ne kolay olduğuna şaşıracaksınız.
Bu ödev göründüğünden daha karmaşık olabilir. Aklına birçok soru gelebilir: Onu nasıl isteyeyim ben yahu? Partnerimin zaten biliyor olması gerekmez mi? Ben istedikten sonra, aynı şey olur mu? Eğer partnerim beni sevseydi tüm bunlar zaten olmaz mıydı?
Böyle düşüncelere dalıyorsan, partnerin senden güven vermeni istese nasıl olacağını düşün. Nasıl yardımcı olacağını bilmek daha iyi hissettirmez miydi? Birbirimizin aklını okuyamayız, ama partnerimizi önemsiyoruz ve nasıl yapacağımızı anlar anlamaz da yardımcı olabiliriz.

Bu alıştırmayı şu anda birlikte olduğum bir kadınla birlikte yapmayı denedim, çünkü onun ilişkiye güvenmesini sağlamakta zorlanıyordum. Tabii bunun gibi alıştırmaların hiçbiri, yazarların tam söylediği gibi yapılamıyor: İnsan alıştırmayı yaparken aklına başka şeyler geliyor. Eh, aklına geliyorsa önemli olmalı, o patikayı takip ediyorsun, belki alıştırmadan biraz uzaklaşıyorsun ama asıl mesele kendine yaklaşmak değil mi zaten?

reassuring

İşte bu alıştırmada da öyle oldu. Ama sonucu iyi mi kötü mü bilemiyorum. Bak şimdi:

Ama ondan önce: Ben liste yapamadım. Aklıma tek bir şey gelmedi. Daha doğrusu, aklıma gelen şeyleri zaten çoktan istemiş olduğumu fark ettim. (İstediklerimi de mümkün olduğunca gerçekleştirmeye çalışıyoruz hali hazırda.) Mesela birlikte bir kitap okuduk, birlikte tatile çıkma planı yaptık, birlikte bir dizi seyretmeye başladık. Sanırım bunların ortak özelliği, görece uzun vadeli etkinlikler olmaları. Yani bu planları yaparken bir bakıma “Evet, ben bu ilişkinin önümüzdeki dört ay boyunca devam edeceğini düşünmek istiyorum.” demiş oluyoruz. Özellikle önemli olan da, plan yapmayı hiç bırakmamamız.

Plandan kastım hayal değil. Gerçek, somut plan yapmaktan bahsediyorum. Bu olduğu sürece, yani karşımdaki insanın ilişkiyi hayatının bir parçası olarak ciddiye aldığını ve onun için emek sarf ettiğini gördüğüm sürece, pek güven sorunu yaşamıyorum.ilişkide bug

Bunun dışında, partnerimin liste yapmaya karar verdi.

Ama ortaya birden fazla liste çıktı!

Benim, “E bu aklıma gelenleri zaten yapıyoz ki” diye düşündüğüm şeyler partnerimde bir liste haline geldiler: “Zaten yapmakta olduğum ve ona güven veren şeyler” listesi şimdilik 14 maddeden oluşuyor.

“Ona güven vermek için yapabileceklerim” listesinin ilk maddesinde “Önceki listedekileri yapmaya devam.” yazıyor. (Bu “yapabileceklerim” listesinde şimdilik toplam 5 madde var.)

Bu “zaten yaptıklarım” listesi ile ilgili hislerim biraz karışık…

Bir yandan, “A ne güzel, aslında güven verecek birçok şey yapıyormuşum.” diye düşündüm. Üstelik bu liste alıştırması, partnerimin birçok yaptığımı fark etmesini sağladı.

Öte yandan doğal olarak yaptığım birçok şeyi “güven vermek için yapıyor” olmak biraz yabancılaştırdı beni davranışlarıma. Şimdi bir de bunları yapmaya devam etmek güven bağlamına oturmuş oldu ve bunun dışına nasıl çıkabileceğimi bilmiyorum.

Ben onların hiçbirini o kendini iyi veya güvende hissetsin diye yapmıyordum.

Hatta listede bence partnerimin kendini güvensiz hissetmesine yol açması gereken ancak onun yanlış yorumlayıp güven kazandığı şeyler var! Bak şöyle:

Onunla tanışmak istediğimde, hali hazırda birlikte olduğum kişi kıskançlık etmişti ama ben “Hayır, tanışacağım.” demiştim ve haftalar süren ciddi bir kriz yaşamıştık. Partnerim bundan “Seçmek zorunda bırakıldığında beni seçmiştin.” sonucunu çıkarmış. Oysa ben o tarihte “onu” değil, “yeni bir insanı tanıma özgürlüğünü” seçmiştim. Yani eğer şimdi bugün bambaşka biri ilgimi çekerse ve partnerim beni engellemeye kalkarsa, ben yine “yeni bir insanı tanıma özgürlüğünü” seçeceğim. Ve bu talebim çoğunlukla kişilerin kendilerinden bağımsız oluyor: Ne önceki ilişkilerimi, ne önceki hislerimi etkiliyor.

Picasso’nun resimlerini beğeniyorsam, Edvard Munch’ün resimlerini görüp beğendiğimde Picasso’yu bu sebeple beğenmemeye başlamam. Picasso’yu, Munch’ün eserlerini tanımadığım için değil, Picasso’nun eserlerini tanıdığım için seviyorum.

Konuya dönelim… Liste…

Alıştırmanın formülasyonunda da “Ben istedikten sonra, aynı şey olur mu? Eğer partnerim beni sevseydi tüm bunlar zaten olmaz mıydı?” gibi şüphelere değinilmiş. Oysa şimdi ben, elimde listeyle, aynı kaygıları tersten yaşıyorum. Partnerim ben bunları yaparken ne hisseder bilemem; ama peki ya ben bu güven verici şeyleri yaparken ne hissedeceğim?

Gerçi haksızlık etmemem lazım. “Yapabileceklerim” listesine tekrar bakıyorum şimdi. Beş maddenin üç tanesi gerçekten de aklıma gelmemiş olan, aklıma gelse kendiliğimden yapacağım şeyler. Yani Etik Sürtük yazarlarının yapmamızı önerdiği alıştırma işe yaradı gibi.smbc cheating