Tag Archives: partner

Bir seks bağımlısıyla söyleşi 2: birçok duygusal ilişki nasıl oluyor da oluyor?

Birkaç gün önce başladığım söyleşi dizisinin ikinci bölümündeyiz şimdi. Canan Irmak 30’lu yaşlarında, evli ve iki çocuk annesi. Bana mesaj attığında “yaklaşık altı ay önce seks bağımlısı olduğunu keşfettiğini” söylemişti. Canan bir blog açıp kendi deneyimlerini paylaşmak istiyor. Bense burada kendi kaygılarımı ona dayatıp kendi özgüvensizlik sorunlarımı çözmeye çalışıyorum. İlk söyleşide, Canan’ın çok-eşlilik deneyimine giriş yapmıştık. Bu ikinci söyleşide, olayın duygusal boyutlarına odaklanmak istedim.

Duygusal ilişkilerinle cinsel ilişkilerin arasındaki bağlantı nasıl?

Duygusal olarak aynı frekansta olmadığım, yada kendime dair bir şey paylaşamadığım kimseyle bu konularda ne konuştum ne de birlikte oldum.

Mutlaka bir paylaşımım olmalı. İster kafalar uyacak de ister başka bir şey. Bir şekilde kendimi anlatmalıyım karşımdakine. Sadece iki kişiyle sırf ilişki olsun diye ilişkiye girdim ve tekrar görmeyeceğim insanlardı.

İlişkilerinin süresi hakkında biraz bilgi verebilir misin bir fikir edinmem için. Aylarla mı ifade ediliyor? Hafta mı? Çok daha uzun süren var mı?

Şu anki ilişkilerimin bir kısmı aylar bir kısmı haftalarla ifade edilebilir. Öyle çok uzun zamandır süregelen ilişkiler değil. Yalnız bu 10 kişiye dahil olmayan birisi var. Onunla bir 10 sene kadar önce ilişki yaşamıştık. Şu anki durumumuz dostluk.

Partnerlerinin, hiç cinsellik içermeyen zaman geçirmek gibi bir talebi oldu/oluyor mu? (Sinemaya gitmek, yürüyüşe çıkmak, dans etmeye gitmek vb.) Sen nasıl yanıt verdin?

Öyle bir taleple karşılaşmadım hiç maalesef. Gerçi olsa da karşılayabilir miyim bilmiyorum.

Ben çalıştığım için ve evli olduğum için, haftasonu ve gündüz saatlerinde fırsat buluyorum. Sabah bir kahvaltı yapıyoruz. Sohbet ediyoruz. Sonrasında direkt olarak cinsellik. Onun haricinde bir etkinliğimiz olmuyor.

Eşinle ve partnerlerinle duygusal paylaşımının nasıl? Dertlerini, kaygılarını kimlerle paylaşıyorsun? Kişisel sorunlarını çözmek için kim sana destek veriyor? Nasıl?

Eşimle epeydir duygusal bir paylaşımım yok. Diğerleriyle de şu an 4 kişiyle her türlü derdimi paylaşıyorum. Ama karakterim sormadan gelen tavsiyeye karşı katıdır. Çok akıl danışmam. Havadan verilen aklı da kolayca kabul etmem.

Partnerlerin kendi kişisel dertlerini seninle paylaşıyorlar mı? Ya da, paylaşmak istiyorlar mı? Sen, paylaşmalarını ister miydin?

Neredeyse hepsi sohbet sever. Zaten ana kriterim sohbet edebileceğim kişiler. Kimisi her derdini açıyor, kimisi daha önceki maceralarını anlatıyor. Kimisi soru soruyor neden böyle oldu gibi? Akıl almak isteyen oluyor. Ama genel sohbetlerimiz hep cinsellik etrafında dönüyor.

Evet ben isterim kişisel sorunlarını paylaşmalarını, ancak iki taraflı olarak çok derin sohbet edersek bağ kurarız diye çekiniyoruz.

Duygusal anlamda kendini tatmin olmuş hissediyor musun (Partnerlerin sana yeterince ilgi alaka gösteriyorlar mı?)

Ben bir seks bağımlısı olduğum kadar ilgi bağımlısıyım da. Gün boyu bana mesaj atanlar var. Onlar sayesinde evet tatmin olmuş hissediyorum. Aslında bence olması gereken; normal arkadaşlık, dostluk kurmak; bunun yanında da bonus olarak seks yapmak. Yani evet bağımlıyım ama sırf seks olsun diye yapmayı da uygun bulmuyorum. Her zaman söylerim, bir şekilde ruhuma dokunamayan insan bedenime dokunamaz.

Bahsettiğin ilişki modeli, bir ana ilişkinin etrafında birçok ikincil ilişkinin olduğu bir çok-aşklılık modeline benziyor. (Gerçi çok-aşklılıkta bu modelin tanımında tüm bireylerin durumun net olarak farkında olmaları ve açıkça rıza göstermeleri gerekir.) Bu birincil/ikincil türü model kullanan insanlar, bazen birincil ilişkilerinde haftada birkaç gün “izin günü” anlaşması yapabiliyorlar; böylece ikincil ilişkilerini güçlendirmek için de her hafta birkaç gece ayırabiliyorlar. Böyle bir şeyi denemek ister miydin? Sence eşinle olan ilişkine olumlu bir etkisi olur muydu? Diğer ilişkilerine nasıl bir etkisi olurdu?

Kesinlikle denemek isterdim. Bana katkısı olurdu çünkü bütün ilişkilerimi daha rahat yaşardım. Böylece bu ilişkileri döndürmek için girdiğim stres azalırdı. Diğer ilişkilerim güçlenir miydi??? Orası biraz şaibeli. Çünkü neredeyse hepsi evli ve böyle bir rutine giremezler. Eşimle olan bağımı nasıl etkilerdi açıkçası bir fikrim yok. Ama bu özgürlüğü bana sağladığı için memnuniyetim ve saygım artardı ona karşı.

Bu konuyu toparlamadan önce, son bir soru daha sormak istiyorum. Genellikle “bağımlılık” sözcüğünü sağlık sorunları için, yani tedavi edilmesi gereken bir şey olarak kullanıyoruz. İlk mesajından beri kendini “seks bağımlısı” olarak tanımladığın için soruyorum: Cinsel dürtülerinin normal hayatî ve sosyal işlevlerine mani olacak düzeyde olduklarını düşünüyor musun? Bu teşhisini doğrulatmak için bir uzmanla görüşmeyi düşündün mü?

Evet günlük yaşantımı epey zorluyor. Her baktığım erkek için acaba nasıldır diye düşünüyorum. Gün boyu seks ya da bağlantılı şeyler düşünmek çok zor. Her an bir ilişkiye hazır gezmek de öyle. Oldum olası erkeklerle olan arkadaşlığım normal arkadaşlık sınırlarına sığmadı. Çünkü devamlı flörtleşme halinde oluyorum. Birkaç uzmana danıştım. Bağımlılığımı onayladılar. Ancak tedavi edilmesini ister miyim o noktada emin değilim. Tanıştığım, ilişki yaşadığım kişilerin çoğu bunun bulunmaz bir nimet olduğunu ve tadını çıkarmam gerektiğini söylüyor. Bu taraftan bakınca da, evet, kadınların çoğu cinsel ilişkilerinden acı dolu tecrübelerle ayrılıyor, orgazm yaşayamıyor, cinselliği yanlış tecrübe ettikleri için insanoğlunun en önemli aktivitelerinden biri olan bu konuda doyuma ya da hazza eremiyorlar. Bense bunu defalarca; üstelik acıdan da haz duyarak, neredeyse gün boyu yaşıyorum. Ve bununla mutluyum sanırım. Tedavi istememe sebebim bu yüzdendir. Eksileri de çok ama artıları da :)


İlk söyleşiyi sıfır yorumla sonlandırmıştım. Bu yazışma esnasında aklıma gelen birkaç şeyi paylaşarak bitirmek istiyorum bu söyleşiyi. Üçüncü ve son söyleşide daha teknik/pratik ve belki daha kişisel sorular soracağım.

Öncelikle, on bir partner yüksek bir sayı benim için. Son on yıldır açık ilişki deneyimlerimde eş-zamanlı olarak en fazla beş partnerim oldu (ki bunlardan bir kısmını çeşitli sebeplerle çok seyrek görüyordum). Ancak evlilik şartları altında ve sırf haftasonu kahvaltılarıyla düşününce, eşinden başka elinin altında 10 müsait erkek olması çok da yüksek bir sayı olmayabilir. Canan’ı şahsen tanımıyorum. Bu kırk mesaj dışında da başkaca bir bilgim yok onun hakkında. Ancak yanıtlarında sadece yüksek libidolu bir dönem yaşayan bir kadın görüyorum. Bir kadının yüksek libidosu olmasında, bunu kabullenip harekete geçmesinde ve deneyimlerini başka insanlarla paylaşmak istemesinde hiçbir tuhaflık yok. (Gerçi, cinsel sağlık hususunu açmak istiyorum sonraki söyleşide.)

Üstelik, cinselliğini benimseyip üstlenen bir kadından öğreneceğimiz birçok şey olabilir. Blogunu merakla bekliyorum açıkçası.

Bir seks bağımlısıyla söyleşi 1: çok-eşli bir hayat kurmak

Geçen hafta Canan Irmak bana bir e-posta yolladı ve “yaklaşık altı ay önce seks bağımlısı olduğunu keşfettiğini” ve “benim gibi birinin varlığından bir kesim insanı haberdar etmek, varsa görüşlerini almak ya da bana önerilerini öğrenmek” amacıyla bir blog açmak istediğini söyledi. Benden de görüş istiyordu.

İlk mesajlarında “yaşadıklarım normal değil çoğu insanın hayali almiyor hatta yasamadan yada görmeden inanmam diyenler varken bunu anlatmak istiyorum” dediğinde, açık konuşmam gerekirse hiç etkilenmedim. Benim gibi yaşadığı her cinsel ilişkiye performans kaygısıyla başlayan birinin bir başkasının “doymak bilmeyen dürtülerin verdiği inanılmaz skorlar”ına merak duymayacağı aşikar. Sonrasında şöyle düşündüm: Şu veya bu sebeple sık sık cinsel ilişki yaşayan ve birçok cinsel partneri olan bir kadın deneyimlerini paylaşmak istiyor. Eğer ben de erkek cinselliğiyle ilgili yüz elli tane yazı yayınladıysam bu blogda, bu kadına sormak isteyeceğim milyon sorum olmalı. Yani sonuçta “Ben bu kişiye nasıl yardımcı olabilirim?” aptal sorusunun yerine “Bu kişi bana nasıl yardımcı olabilir?” sorusunu geçirince, Canan’ın da desteğiyle, ortalık daha eğlenceli oldu. İşte bu röportaj dizisi de böyle ortaya çıktı.

İlk konumuz, Canan’ın çok-eşlilik ve çok-aşklılık deneyimi.

Şuna dikkat çekerek başlamak istiyorum: Canan 31 yaşında, evli ve 2 çocuk annesi.

Partnerlerin birbirinden haberdar mı? Birbirlerini tanıyorlar mı?

Partnerlerimin birbirinden haberi var eşim hariç. Eşimin olaylara ait hiçbir bilgisi yok.

Ama diğerleri birbirlerini tanıyorlar aynı çevrenin insanları hatta akrabalıkları var uzaktan. Burda bahsi geçen 5 kişi. Kimisiyle henüz bir şey yaşamadım. Ama belli aralıklarla konuşuruz düzenli olarak. Ayrıca iş yerimden bu konuları konuştuğum/yaşadığım 3 kişi var. İsmen olmasa da şirket içinde 3 kişi olduklarını biliyorlar. Ve bunlardan bağımsız 2 kişi daha var. Bu saydığım 10 kişi birbirinden haberdar.

Eşinden bu bilgiyi saklamak sana kendini nasıl hissettiriyor? Günün birinde onunla paylaşmak ister misin, yoksa sırrın olarak kalmasını mı istersin? Eğer öğrenirse nasıl tepki vereceğini tahmin ediyorsun?

Eşimle zaten güllük gülistanlık bir ilişkimiz yok hatta bu tür ilişkilere başlamadan önce boşanma fikri uyandı. O yüzden saklamaktan rahatsız olmuyorum. Vicdan azabı dersen hiç yok.

Paylaşmak istemem kesinlikle. Evli insanların da bireysel özel yaşantıları olması gerektiğini düşünüyorum. Tabii ki tepkisi boşanma olur. Ancak boşanma olsa da bu sebeple olmamalı.

Diğer partnerlerin durumu nasıl idare ediyorlar? Kıskançlık hissediyorlar mı?

Diğer partnerlerimin neredeyse hepsiyle günlük ya da haftalık düzenli sohbetlerimiz var. Birden fazla kişiyle olmam yarısını rahatsız ederken diğer yarısı bundan zevk alıyor gibi. Doyumsuz olmam, her koşula her isteğe açık olmam zevkli geliyor. 10 kişiden 3’ü bekar. Bekarlardan ikisi kıskançlık yapıyor hemde had safhada. Bazen sorun oluyor bu sebeple tartışıyoruz ancak kişiliğimi bildikleri için çok sorun etmemeye çalışıyorlar. Evli olanlarda zaten kıskançlık olmuyor. Sadece bir kısmı tek bir partner seçmem gerektiğini onunda kendileri olmasını istiyorlar. Ancak en çok tartışılan konu tabii ki kimin daha iyi olduğu.

İlla ki tek partner seçme konusunda: Sen partnerlerinden herhangi birinin tek başına cinsel açıdan seni tatmin edebileceğini düşünüyor musun?

Sadece bir kere böyle bir durum oldu. Ama aynı kişiyle ikinci görüşmemde aynı etkiyi alamadım. Maalesef benim doyumsuz kişiliğim çizgiyi hep yukarıya taşıdığı için sorun oluyor. Ama arada bir ince çizgi var. Bağımlılığımın bana yaptırdığı bir şey bu. Daha doğrusu her gün ilişkiye girdiğimde bu kadar kesin olmazlarım yok. Ama ilişkim düzenli olmazsa evet. Tek bir kişi tatmin edemez.

Partnerlerin cinsel açıdan kendilerini geliştirebilmek için sana akıl danışıyorlar mı? Ne istediğini, neyin seni heyecanlandırdığını açıkça onlarla paylaşabiliyor musun? Yoksa el yordamıyla ve yavaş yavaş mı keşfediyorlar?

Genelde görüştüğüm kişilerin kendilerine dair görüşleri var. Bir kısmı sadece kendi bildiğince beraber olmak istiyor. Bazı limitleri aşmak tabuları yıkmak kolay değil tabii ki. Ortak merakları, bir kadın bir erkeği en çok ne kadar arzulayabilir? Bununla ilgili sorular ve eylemler oluyor. Ancak çoğunun kendi bedeniyle ilgili bilmedikleri noktalar var. Hiç dokunulmamış bölgeleri ya da haz alacağını düşünmedikleri bölgelerden haz aldırıyorum. Böylece geliştirmiş oluyoruz kendilerini. Çok az kişi fantezi yapmak yada geliştirmek istiyor.

Orgazm olmana rağmen tatmin olmadığın, “aradığım bu değil” dediğin bir durum oldu mu? Olduysa, detaylıca anlatabilir misin? Neler yaşandı? Kim ne yaptı? Ne seni rahatsız etti veya ne eksikti? Partnerin ne hissetti? vb.

Evet, defalarca bunu yaşadım. Mesele şu ki daha öncede söylediğim gibi doyumsuzum. Hele de bir bira dahi olsa alkol aldıysam. Orgazm olmak erkeklerden çok farklı kadınlarda. Tabii kadınlarda da kendi içinde farklılık gösteriyor. Kimi kadın aynı erkekte olduğu gibi dinlenmek kendini salmak isterken kimisi de benim gibi üst üste yaşamak istiyor. Genelde bu durumla karşılıyorum. Ben devamını isterken karşımdaki doyuma ulaştıysa hem sinirleniyorum hem de karşımdakini tekrar ikna çabasına giriyorum. Netice pek istediğim gibi olmuyor. Karşımdakilerin bu durum karşısında üzüntü içine girdiğini görmedim şimdiye kadar. Herkes benim ulaştığım rekor boşalma sayısından ötürü koltuk kabartırken; ben henüz doyuma ulaşmamış olduğumdan amacımı gerçekleştiremeden günü bitirmiş oluyorum.

Şimdiye kadar beni tatmin edemediği için üzülen erkek çıkmadı maalesef.

Sen, partnerlerini tatmin ediyor musun? (Bunu açıkça sordun mu?)

Her birlikte olduğum erkeğe açıkça sorarım. Şu ana kadar beni tatmin edemedin, yarım kaldım, umduğum gibi değildi gibi cevaplarla hiç karşılaşmadım. Hatta açık açık 1’den 10’a kadar puanlayın dediğimde 7’den aşağı not almadım.

Erkeklerin kendi bedenlerini tanımadıkları çok doğru. Ancak erkekler genellikle kadın bedenini de pek tanımıyorlar. Sorum şu: Cinsel ilişki sırasında senin tatmin olmandan kim “sorumlu” oluyor? Sen kendi ihtiyacın olanı yapıyor veya yaptırıyor musun? Yoksa partnerlerin seni neyin heyecanlandırdığını keşfetmek için çaba sarf ediyorlar mı? Ne gibi şeyler yapıyorlar?

Kesinlikle hem erkek hem de kadınlar kendi bedenlerini tanımıyor. Çok nadir de olsa tanıyanlar var tabi. Ben kendimi çok iyi tanıdığımı, ne olmazsa orgazm olamayacağımı ya da boşalamayacağımı biliyorum. Bunu neyin sağlayacağını karşımdakinin ilk seferde bilme şansı yok. O yüzden her görüştüğüm kişiye iplerin benim elimde olması gerektiğini söylerim. Ancak burada da bir ince ayrıntı var. Kesinlikle karşımdakinin isteklerini gözardı etmem. Kendi düzenimin içine onları da eklerim. Böylece her iki taraf da mutlu ayrılır. Dikkatinizi çekerim, tatmin olmuş demiyorum; mutlu diyorum.

Hiç seni tekrar aramayan, telefonuna çıkmamaya başlayan veya açıkça görüşmek istemediğini söyleyen oldu mu? Nasıl oldu? Neden? Sen nasıl idare ettin olayı?

Şimdiye kadar öyle bir durum olmadı. Yani ilişki yaşadıktan sonra olmadı. Her tanıştığım erkeğe bundan emin olup olmadığını sorar, hareketlerini ölçerim. Kimileri sırf heyecanı yaşamak, beni merak ettiği için birlikte olmak istiyor ama fıtratında çok-eşlilik (aşklılık) yok. Böyle birisini uzun ısrarlar sonucu (fazla ilgiden bezdirme yöntemiyle :) ) kendimden uzaklaştırdım. İlişki sonrası kimseyle öyle bir duruma düşmedim. Ancak, ilginin ilişkiye kadar aşırı yoğun, ilişkiden sonra oldukça sığlaşması doğrudur. Bir köprüyü geçene kadar durumu var. Bununla çok karşılaştım. Ve bunu sevmiyorum. Hayatımın bu kısmı benim için özgürlükler ülkesi. Ve bu ülkede yalan, kandırma vb. olmamalı.

İyi, sağlıklı bir ilişkiyi nasıl tanımlarsın? (Cinsel deneyimi değil, partnerlerinle kurduğun ilişkiyi kast ediyorum.)

Bir kere bence selamlaşma olmalı. Yani şunu kastediyorum tabiri caizse sadece kabardığı zaman değil, arada bir sadece insan yönüm için hatırımı sormalı. Yani cinsiyetim cinselliğim ve bu konudaki hünerlerim için değil insan olarak önemsemeli beni. Bunu sağlayamadığım biriyle zaten öyle bir paylaşım içine giremem.

İyi bir ilişkiyi selamlaşmayla sınırlandırmana çok şaşırdım. Yani, cinsel ihtiyaçlarına yanıt verdiği sürece, yalnızca hatırını soran partnerlerin olması senin için yeterli mi olurdu mutlu bir aşk hayatın olması için?

Evli olmamdan kaynaklı olabilir bu sanırım. Çünkü hep hayatımda olan bir erkek zaten var. Ayrıca selamlaşmanın ötesi sohbet/dertleşme elbette olabilir ama daha ileri samimiyetler evliliğime zararlı olur. Aşk inanmadığım bir kavram. O yüzden öyle bir tanımlamada bulunamıyorum.

Peki, bu söyleşinin son sorusu: Bu 10 partnerine nasıl hitap ediyorsun? Sevgili? Arkadaş? Başka bir şekilde? Onlar seni ne olarak görüyorlar?

Aslında öyle bir sınıflandırmam yok. Ama arkadaş desek çok yanlış olmaz. Onlar beni direkt olarak eskort gibi görüyorlar diye düşünüyorum. Ancak arkadaşlık diyorlar onlarda genel olarak.


Tabii ki Canan’ın söyledikleriyle ilgili aklımdan geçenleri de paylaşmak isterim. Ama şimdilik üç-beş soruyla onu anladığımı iddia edemem. O yüzden de ahkam kesmeden (mansplaining) önce birkaç söyleşi daha yapmak istiyorum.

Orospunun Rüyası – Uyuzböceği

Dönemsel olarak hayallerimi süslemiş kişilerin belli başlı özelliklerinden biri de sormaya gerek kalmadan hisleri ve istekleri algılayabilmesiydi.

Uzun arayışlar, denemeler ve daha uzun açıklamalar sonucunda doğru partner olduğunu düşündüğüm kadınla görece düzenli bir hayat kurdum. Akşam olup herkesin eve gittiği saatlerde yatağımızda buluşur, sevişir ve sohbet ederdik. Her gece bir hayalin pençesindeymiş gibi gelirdi. Çünkü sabah olup kalktığımda o çoktan uyanıp gitmiş ve benim haricimdeki hayatına adapte olmuş olurdu. Daha doğrusu benim tahminlerim bu yöndeydi. Aslında gün içinde ne yaptığına dair hiçbir fikrim yoktu. Öğle yemeğinde veya toplu taşımalarda aklıma geldiğinde ise gözümde canlanan hep koluma yatarken bana gülümseyişi olurdu. Düşlerimde o kolun farklı versiyonları da vardı tabi. Daha kıllı, daha kaslı, daha rahat… Onu başka türlü hayal edemeyişim, kafamda gecelere sadık bir orospu profili çizerdi. Akşam olup evine döndüğünde, gözümde canlanan kadını kendi kolumun altında bulmak bütün günü değersiz kılardı. Fakat yine de “bir şey eksik” uğultusundan kurtulamazdım.

Bir gün onu uykusunda izlerken aslında hiç uyumadığına dair bir hisse kapıldım. O an kafamda şimşekler çaktı. Bunca düşsel anın içinde bu kadının rüyalarına dair en ufak bir fikrim yoktu! Uyurken neler yaşadığını, neler hissettiğini anlayabilmek için bütün gün kafa patlattım. Sonuç bir hiçti. Akşam olsun diye bekledim. Belki üç gün sonra akşam oldu. Gülümsemesiyle kapıdan girdi. “Hayır hayır!” dedim. Bu sefer beni düşüncelerimden uzaklaştıramayacaksın. “Rüyalarını anlat bana.” Sesimde anlamlandıramadığım bir coşku vardı. Şalını boynundan çözmekte olan eli dondu kaldı. Bir süre bana baktıktan sonra hiçbir şey söylemeden hareketine devam etti. Geç olmuştu. Soyundu. Bir süre anlattıklarımı dinledi. Güldü. Sonra uyuduk. Ben bütün gün düşündüklerimi çoktan unutmuştum.

Gecenin bir vakti uyandırdı beni. Başucundaki gece lambasının ışığında yüzü solgun görünüyordu. “Seni gördüm.” dedi. “Sabah olmuştu. Sen gitmek istiyordun, ben de gitmeni. Bir kalp kırdığında bütün rotalar silinir aklından, nereye gideyim ki, dedin bana.”  O ana kadar giyinik olduğunu fark etmemiştim. Kalktı, şalını boynuna sarıp sessizce çıktı. Ben de bütün bunların bir rüya olduğu düşüncesiyle uykuma devam ettim.

O olsa nasıl yapardı?

Seks 101 dersimden C aldığımı anlatmıştım, ama son ders bu değildi. Son ders, final sınavının bir kısmının cevap anahtarı gibiydi; yani oturdum partnerimin mastürbasyon yapışını izledim.

Aslında belki de bunu daha sık yapmak lazım. Sözde böyle bir porno kategorisi var, ama bana öyle geliyor ki burada kadınlar aslında erkeğin hoşuna gidecek şeyler yapıyor, ya da en azından erkeği heyecanlandıracak tepkiler veriyorlar.

Soru enteresan: Benim yerimde o olsa, nasıl yapardı?

Bu soruyu iki türlü düşünüyorum, ve esasında bu son dersi yaptığımızdan beri (yani iki aydır falan) düşünüyorum.

  1. Benim yerimde o olsa, onu nasıl uyarırdı?
  2. Benim mastürbasyonuma kıyasla onun mastürbasyonu ne açılardan farklıdır?

Benİm yerİmde o olsa, 1. versİyon

Başka yerlerde de söylenmiş olsa gerek, ama bu dersimde özellikle fark ettiğim için değinmeden geçemeyeceğim: Aklımın erdiği kadarıyla, kadınlar, belli bir hareketin uzunca bir süre tekrar edilmesinden hoşlanıyorlar. (Bu, klitoris etrafında veya üstünde dairesel veya doğrusal hareketler olabilir.)

Biraz “kuantik” işliyorlar yani. Belli bir enerji seviyesinde uzunca süre uyarıldıktan sonra, başka bir enerji seviyesine “sıçrıyorlar”. Bu yeni seviyede dairesel-doğrusal hareketi değiştirebilirsin, ya da sadece elini/dilini daha hızlı veya daha sert hareket ettirmeye başlayabilirsin.

Bunları böyle diyorum ama, akıl değil ilham vermeye çalışıyorum tabii. Sen yine de böyle işlere girişmeden önce kendi partnerine bir danış derim, ya da en azından, öncesinde bir kere denemek istiyorsan, sonrasında konuşun bence.

İkinci gözlemim, tüm olan bitenin son derece sessiz oluşu. En en en son ana kadar, eğer ne yaptığını görmüyorsan, durumu fark dahi etmemen mümkün. Gerçi, orgazm anında – yine pek ses olmasa da – bedenin sarsılışından olaya uyanabilirsin. Bu sessizlik eskiden beni çok şaşırtıyordu, sanki doğru şeyi yapmıyormuşum da partnerimin canı sıkılmışmış gibi hissediyordum. Ama bak, o kendi işini kendi gördüğünde bile sükunetini bozmuyormuş.

Benİm yerİmde o olsa, 2. versİyon

Belki daha ilginç soru, erkek mastürbasyonu ile kadın mastürbasyonunu kıyaslamak. Tabii ben burada erkek-kadın diye genelliyorum ama kıyaslayacağım şey epi topu birer kişi olacak. Neyse, soru genel olarak da ilginç, onu demeye çalışıyorum.

Mesela fark ettim ki ben kendi kendime takılırken ön sevişme denebilecek hiçbir şey yapmıyorum. Ne kendimi okşuyorum, ne bir şey. Oysa bu derste hoca her şeyden önce kendine dokunarak ve yavaş yavaş genital bölgeye ilerleyerek başladı. Birkaç dakikasını aldı klitorise ulaşmak. Ben hiç böyle şeylerle uğraşmıyorum kendi başımayken bile.

Tabii tüm erkekler adına konuşuyormuş gibi olmayayım. (Ya da tüm kadınlar adına. Belki başkaları da benim gibi apar topar dalıyordur genital bölgeye.)

Ben, kendi şahsi deneyimimden hareketle, partnerimin doğrudan genital bölgesine çok nazik biçimde dokunarak başlayabileceğimi düşünmüştüm. Bu yanlışmış. Çünkü o ben değilmiş. Ne acayip şeyler öğreniyor insan hayatta, bak benden başka insanlar da varmış.

*

Böylece bu sömestrın sonuna geldik. Şimdi birkaç hafta ara vereceğiz derslere. Bu arada da sonra ne yapacağımızı konuşacağız.

Son olarak: Bu dersten bahsettiğimiz birkaç arkadaşımız fikri çok enteresan buldular. (Hemen kendi müfredatlarını hayal ediverdiler.) Ama partnerleriyle bunu konuşamayacaklarını, partnerlerinin asla böyle bir şeyi kabul etmeyeceğini falan filan feşmekan söylediler.

Haftada N kere mi sevişiyorsun partnerinle? Bak yılda yaklaşık 50N eder. Dört yıl birlikte olsanız, 200N eder. Her biri en kötü ihtimalle yarım saat sürse, 100N saat demek. Bunca zamanı, hele ki birlikte-zamanı biraz daha kaliteli geçirmek için verilecek emeğe değmez mi? (Üstelik, bu insandan ayrılsan bile, öğreneceklerinin bir kısmını sonra da kullanabilirsin belki.) Diyeceğim şu: Ders mersle kasmaya gerek yok, biz kasıyoruz çünkü kasıntı insanlarız. Ancak; Konuşasınız! Konuşunuz!

İlişkilerin cheat mode‘u, açık açık konuşmaktır.

Bir elin nesi var, iki elin sesi var, iki el bir ağzın daha çok sesi var?

Koordinasyonun en zor olduğu ders, hem parmakla penetrasyon yaptığım, hem diğer elimle klitorisi uyardığım, hem de aynı anda dilimi kullandığım 8. hafta dersiydi.

*

Genel olarak vücut sıvıları hoşuma gitmiyor, bu da cinsel hayatımı zorlaştırıyor. (Kendi başıma mastürbasyon yaparken bile, nereye nasıl boşalacağımın hesabını yapıyorum dikkatlice.) Vaziyet: Klitorisi elle uyaracaksan, parmaklarının kaygan olmasına dikkat etmen lazım. Bunu yapmanın en basit yolu, parmağını ağzınla ıslatman (yani salyanla, ıyyy). Ama benim gibi takıntılarla dolu bir insansan, daha zorlu olan çözümü seçeceksin: önce uzun uzun klitorisin etrafını uyaracaksın, böylece partnerin ıslanacak, sonra bunu kullanarak parmaklarını ıslatacaksın.

İşte bu derste, daha kolay bir yol keşfettim! Dilimle doğrudan partnerimi uyarırken ortamı ıslatıyorum yavaş yavaş, böylece parmaklarımı kullandığımda partnerimin canı yanmıyor. Karmaşık hesaplar peşinde olduğumu kabul ediyorum.. Yine de, ders mers ayağına böyle küçük avantajlar edinmenin bir sakıncası olmasa gerek.

*

İkincisi, tuhaf bir taktik geliştirdim. Sonradan partnerime söyledim, bak ben böyle bir şey yaptım oldu, diye, o da hak verdi.

Bilmem söylemiş miydim: vajinal uyarma çok yoğun olduğu için, klitorisi ne kadar uyarırsam uyarayım vajina baskın çıkıyor (G noktası mı neyse artık o zımbırtı), bu yüzden de vajinal uyarma sırasında partnerim orgazm olmuyor/olamıyor. (Muhtemelen başka başka partnerler, sırf vajinal uyarmayla orgazm oluyorlardır, benimki de bu çeşit.)

Yani şöyle absürt bir durumda kaldım ders boyunca: dersin konusu itibariyle, ders boyunca vajinal uyarma gerçekleştirmeliyim, ama ders bitmeden partnerim orgazm olsa fena olmazdı bak. Bu yüzden, parmağımla çok fazla bir hareket yapmadım bir süre sonra. Parmağımla tek yaptığım “vites değiştirmek” oldu.

Vites değiştirme dediğim, şöyle bir şey: Diyelim ki klitorisin etrafında elim veya ağzımla daireler çiziyorum (ve diğer elimin bir parmağı vajinanın içinde, hareketsiz duruyor). Diyelim ki partnerim çok heyecanlandı ve bir sonraki aşamaya, klitorise doğrudan temas etme safhasına geçmeye karar verdim. Bunu genellikle (bileğim ağrıdığı ve parmağım yorulduğu için) yukarı-aşağı hareketle yaparım. İşte, dairesel hareketten bu dikey harekete geçmek için debriyaj olarak parmağımla G-noktasını uyarıyorum bir iki kez. Partnerimin buna tepkisi, arabanın vites değiştirirken verdiği tepkiye çok benziyor: Kalçası hafifçe yükseliyor, çıkardığı sesler değişiyor, ve olayın hızı artıyor.

Anlattım bunu ona, böyle bildiğin araba örneğiyle falan… Eyvallah dedi.

*

Tüm bunları yaparken bir noktada olaya yabancılaştığımı kabul etmeliyim. Partnerimin cinsel organlarını böyle kurcalarken sanki bir oyuncakla oynuyormuş gibi hissettim. (İki elimi ve aynı anda ağzımı kullanmak için iyicene ortama gömüldüğüm için partnerim arada bir sırtımı ve bacaklarımı okşamak dışında bana pek erişemiyordu.) Neyse sonra onun yüzüne baktım, ne hissettiğine / ona ne hissettirdiğime odaklandım. Böylece tekrar havaya girdim.

Bu haftanın dersi de böyle geçti.

Eğlenceli / Normal / Sıkıcı

Sevişirken, doğrudan seni uyaran ve heyecanlandıran birçok şey yapıyorsun (ya da partnerine yaptırıyorsun). Bunlar mesela seni oral yolla uyarması olabilir, penetrasyon olabilir, sıkı sıkı sarılmak olabilir, elle veya parmakla yapılan şeyler olabilir.

Ama seni heyecanlandıran her şey partnerini heyecanlandıracak diye bir şey yok tabii. Daha kötüsü, partnerini heyecanlandıran kimi şeyler sana bayık geliyor olabilir. İşte o zaman, sırf partnerinin zevk aldığını görmek, ona bu zevki verenin sen olduğunu hissetmek için bir şeyler yaparsın; ayrıca, partnerini heyecanlandırmak seni de heyecanlandırır muhtemelen.

Bu kadar laf kalabalığı yeter. Önceden, sevişirken neye Evet / Hayır / Belki diyeceğim hakkında bir egzersiz yapmıştım. Şimdi soruyu, partnerimin cinsel tatmini açısından tekrar soruyorum:

Beni doğrudan uyarmayan, ama partnerimi uyaran hangi cinsel etkinlikleri yapmak eğlencelidir? Hangilerini, pek de eğlenmeden, yalnızca seksin bir parçası olarak yaparım? Hangilerini yaparken sıkılıyorum?

Cunnilingus

Süper eğlenceli. Hem partnerimin kalçalarına ve bacaklarına dokunuyorum, hem de tüm bedenini seyretme fırsatım oluyor. Ayrıca, klitorisini yalamak hoşuma gidiyor. Doğrudan tahrik olmuyorum genellikle cunnilingus boyunca, ama sonlarına doğru bayağı bir heyecanlandığım da doğrudur.

Elle klİtorİsİ uyarma

Meh… Bunu nasıl yapacağımı bir türlü anlayamadım. Kıyafetlerin üstünden olursa eyvallah, ama partnerim çıplakken hiçbir şeyi beceremiyorum. Bir kere, klitorisi bulmak zaman alıyor; ikincisi, elim için bileğimi ağrıtmayacak bir pozisyon bulmakta zorlanıyorum; üçüncüsü, bazen fazla sert bazen fazla yumuşak dokunduğum için, bir türlü doğru ritm ve kıvamı tutturamıyorum. Üstelik elim oradayken eğilip öpmek falan da zor oluyor.

Ama bunların yanında, partnerimin tüm vücudunu seyretme şansım oluyor, diğer elimle istediğim her yere dokunabiliyorum, ve arada bir dudaklarını da öpebiliyorum. Yani biraz kafam karışık ne hissetiğim konusunda.

Sanırım elle klitorisi uyarma sırasında onun da benim penisime (eliyle veya ağzıyla) dokunabiliyor olması denklemi olumlu anlamda değiştirebiliyor. Ama bu yazı, yalnızca, benim doğrudan uyarılmadığım senaryolarla ilgili.

PARMAKLA PENETRASYON

Uzun uğraşlar sonunda, bunu yaparken bileğimi ağrıtmayacak birkaç pozisyon bulabildim. Ama başka sorunlarım var:

Her şeyden önce, elim vıcık vıcık oluyor. Ve evet, bu önemli bir faktör benim için. Elimi, vajinasından çıkardıktan sonra ıslak mendille temizlemeden başka hiçbir şey yapamıyorum.

İkincisi, kendimi bir seks oyuncağı gibi hissedebiliyorum bazen. (Bunu klitorise dokunurken hissetmiyorum bak, ne saçma değil mi? Oysa vibratör daha ziyade bunun için kullanılır.) Galiba “Lan bunu yapmanın beni de tahrik eden bir versiyonu varken niye kenarda oturup penetrasyonu seyrediyorum ki” gibilerden bir his oluşuyor içimde. Ama tabii buradaki avantaj, cinselliğin daha uzun sürmesini sağlaması olabiliyor.

Üçüncüsü ve en önemlisi: Lan ne yaptığım hakkında en küçük bir fikrim yok! Nereye dokunmalı? Hangi hızda şey etmeli? Parmakların pozisyonu nasıl olmalı? Kaç parmak olmalı? Belki bunları biraz bilsem, yani olayı azıcık kendi kontrolüme alabilsem, daha eğlenceli olabilir. Ama şimdiki haliyle gayet bayık bir şey parmaklamak.

(“La madem öyle ne sormuyon partnerine?” diyorsun di mi? Haklısın. Ama bu bir sonraki yazının konusu olacak.)

ÖPÜŞMEK

Sanırım şu Friends alıntısı her şeyi özetliyor. Tamam, partnerimi öpmek, tüm bedenini öpüp koklamak falan elbette olağanüstü bir şey. Bunu ben hiç kimse tahrik olmasa da yapmak isterim.

Ancak, anladığım kadarıyla, dilli gürültülü öpücükler kimi kadınları doğrudan tahrik edebiliyor. (Belki kimi erkekleri de tahrik ediyordur, onu bilemiyorum.)

Açık konuşalım: Ağzım beni hiç de heyecanlandırmayan bir şeyle meşgul; ellerim desen suratlarımız birbirine yapışıkken gidebilecekleri pek az yer var; bir keresinde penisimi sürtmeyi denedim öpüşürken, dişlerimiz çarpıştı o kargaşada, sonra tüm olaya ara verdik ikimizi de gülme tuttuğundan.

Aklım yetmiyor şu öpücük olayına.

ANAL SEKS

Ay hayır. Ne bana ne ona. Konuyu kapatalım lütfen. Çok denedim, neler yapmadım, olmuyor olamıyor.

ALET EDEVAT KULLANARAK UYARMA

Bu başlığı öyle çok eksantrik bir şey olarak koymadım buraya. Daha çok,  elle uyarmanın bir varyasyonu olarak düşün.

Galiba alet edevatın avantajı, elle yapacağım şeyleri daha efektif olarak gerçekleştirebilmem. Ama bunun için o aletlerin nasıl kullanıldığını öğrenmem lazım. Öğrendikçe eğlenceli-normal-sıkıcı skalasında sola doğru gideceğimi varsayabilirim.

ÖZETLE

Kendime bu soruları sormam, partnerimle yaşadığımız bir krizde akıl ettiğimiz bir ev ödevi. Kriz tam da benim onu tatmin etmeyi pek kafaya takmamamdan kaynaklanıyordu.

Yukarıdaki listenin de gösterdiği üzere, sırf partnerim keyif alıyor diye bir şeyler yapmaya öyle pek de müsait değilmişim. Bu bir.

İkincisi, en başından benim eğlenceli bulduğum cunnilingus hariç, diğer eylemler hakkında pek de bilgim yok. Bu iyi haber, çünkü durumun biraz daha iyileştirilmesi mümkün demektir.

Bunu yazarken, diğer erkeklerin neye ne kadar meraklı ve/veya müsait olduğu hakkında hiçbir şey bilmediğimi fark ettim. Bu yazıyı erkek arkadaşlarına (arkadaşın olan erkeklere yani) yollar mısın? Belki isim vermeden yanıtlarını paylaşmak isterler.